Barışa kapanmayan tek kapı: İmralı

Barışa kapanmayan tek kapı: İmralı

KCK, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın geri çekilme çağrısına 25 Nisan günü tarihi bir basın toplantısı ile yanıt verdi. Öcalan'ın 14 yıldır İmralı'da sürdürdüğü demokratik barışçıl çözüm sürecindeki son adımı da KCK nezdinde somut karşılık bulurken, şimdi gözler 8 Mayıs'tan sonra yaşanacaklara endekslendi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla ikinci kez sınır dışına geri çekilme kararı alan Kürt özgürlük hareketi, 25 Nisan’da Kandil’de yaptığı basın toplantısıyla geri çekilme takviminin 8 Mayıs olduğunu duyurdu. Böylece Kürt cephesi sorunun demokratik barışçıl çözüme kavuşması noktasındaki en önemli atılmış oldu. 14 yıllık İmralı sürecinin bu anlamdaki bekraundu ise dolu dolu. Kürt sorununda yaşanan çözüm sürecine çeşitli girişimlerle katkı yapan Öcalan, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilişinin ardından yaklaşık bir ay süren yargılamada 25 Haziran 1999’da idama mahkum edildi. Ancak Avrupa Birliği (AB) uyum yasaları çerçevesinde idam cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrildi.

ATEŞKES VE İKİ BARIŞ GRUBUNUN GELİŞİ

Öcalan, davanın bitiminden 2 ay sonra 1 Eylül 1999’da bir kez daha ateşkes ilan etti. 5 yıl süren bu ateşkes döneminde PKK güçleri, Öcalan’ın talimatı üzerine ateşkesten bir ay önce 2 Ağustos 1999 tarihinden itibaren sınır dışına çekilmeye başladı. Ateşkesten bir ay sonra 1 Ekim 1999’da Kandil’den birinci barış grubu iyi niyet adımı olarak Türkiye’ye geldi. Akabinde Cumhuriyet’in 76. yılı kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1999’da ikinci barış grubu da Avrupa’dan Türkiye’ye giriş yaptı.

İLK GERİ ÇEKİLME

1999’daki geri çekilme kararı ardından PKK güçleri, kalabalık gruplar halinde geri çekilmeye başladı. Ancak barış için sınır dışına çekilmeye çalışan PKK’lilere Türk ordusunun düzenlediği operasyonlar, pusular ve bombardımanlar neticesinden devlet kaynaklarına göre 200, PKK kaynaklarına göre ise 500 gerilla hayatını kaybetti. Yaşananlara rağmen Öcalan, ateşkesler, barış için deklarasyonlar, yol haritaları girişimleriyle, sorunun demokratik, barışçıl çözümüne defalarca köklü katkılar sundu.

ÇÖZÜM İÇİN YAPILAN ATEŞKESLER

PKK’nin ilan ettiği ilk tek taraflı ateşkes 20 Mart 1993’te gerçekleşti. Öcalan, uluslararası korsan bir operasyon sonucu Türkiye’ye getirilmeden önce 1993, 15 Aralık 1995 ve 1 Eylül 1998 olmak üzere 3 defa ateşkes kararı ilan etmişti. Türkiye’ye getirildikten sonra da ateşkes kararı alan Öcalan, yine 1 Eylül 1999’da 4. ateşkes kararını aldı. PKK, 5 yıl süren 4. ateşkes dönemini, 1 Haziran 2004 tarihinde “AKP hükümetinin Kürt sorununa kayıtsız kalması, Öcalan’ın cezaevindeki koşulları ve askeri operasyonlar” nedeniyle sona erdirdiğini açıkladı. Bunun akabinde çatışmaların iyice yoğunlaştığı bir dönemde yine devreye giren Öcalan, 1 Ekim 2006’da ilan edilen 5. ateşkes çağrısıyla siyasi ve demokratik zeminde çözüm için bir kez daha adım attı. Ancak bu ateşkesi de tanımayan devletin operasyonlarını sürdürmesi ve barışçıl bir çözümü reddetmesi üzerine tek taraflı ateşkes sona erdi.

KCK, 13 Nisan 2009’da “meşru savunma” temelinde ateşkes kararı aldığını açıkladı. Bu ilan edilen tek taraflı 6. ateşkes olmuştu. Ancak AKP iktidarı bu kararın hemen akabinde ise 14 Nisan 2009’da “KCK operasyonları”nın startını verdi. Dalga dalga Kürt siyasi cephesini her alanda hedef alan bu operasyonlar Kürtler tarafından “siyasi soykırım operasyonları” olarak tanımlandı. AKP, aradan geçen 4 yılda seçilmiş milletvekili, belediye başkanı, meclis üyeleri başta olmak üzere legal siyaset alanında faaliyet yürüten binlerce kişiyi tutuklayarak, barış çabalarına, demokratik siyasi mücadeleye böylelikle yanıt verdi.

YENİDEN BARIŞ GRUBU GİRİŞİMİ

Öcalan, sürecin birçok kere sabote edilerek kesintiye uğramasına rağmen demokratik barışçıl yaklaşımını sürdürdü ve 3. kez barış grubunun Türkiye’ye gelmesi yönünde çağrı yaptı. Çağrıya olumlu yanıt veren PKK, bu kez Maxmur ve Kandil’den 34 kişilik bir grubu 19 Ekim 2009’da Habur Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye gönderdi. Üçüncü barış grubunun gelişinin Kürtler tarafından kitlesel bir şekilde sevinç gösterileriyle karşılaması devlet cephesinde “skandal”, “şov”, “barışı sabote etme girişimi” olarak sunularak boşa çıkarılmaya çalışıldı.  Çözüm için herhangi bir projesi olmayan AKP’nin oy kaygısıyla yaklaştığı süreç yine tıkandı ve sonuç alınamadı. 27 Mayıs 2011 tarihinde avukatlarıyla yaptığı görüşmede Öcalan’ın, “Bir yeşil ışık bekliyorum. Sonuç almamız durumunda 15 Ağustos’tan itibaren yeni bir süreç başlayacak” sözlerine herhangi bir yanıt verilmedi. KCK Yürütme Konseyi ise yaptığı açıklamada, eylemsizlik sürecinin AKP hükümetinin izlediği “inkar-imha” politikaları nedeniyle geçerliliğini yitirdiğini duyurdu.

YOL HARİTASI

AKP’in “açılım” adı altında yürüttüğü sürecin çözüme evrilmesi için yeniden devreye giren Öcalan, 156 sayfalık yol haritasını 15 Ağustos 2009 tarihinde cezaevi idaresine teslim etti. Öcalan’ın sorunun çözümünü 10 temel ilke başlığında topladığı yol haritası ancak bir buçuk yıl sonra kamuoyu tarafından öğrenildi.

AKP ‘ÇÖZÜMÜ’NÜN SÜRECİ GETİRDİĞİ NOKTA

Bir yandan Kürt siyasi hareketini tutuklamalarla sindirmeyi ve tasfiye etmeyi amaçlayan AKP, öte yandan da ilk olarak adına “Kürt açılımı” dediği, ardından gelen tepkiler üzerine “Milli birlik ve kardeşlik projesi” diye adlandırdığı “reformlar” yaparak, “kendi çözümünü” dayattı. Dört yıl boyunca bu minvalde ilerleyen sürecin, Eylül 2012’de PKK’li ve PAJK’lı 10 bin tutsağın Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi, anadilde savunma, temel hak ve özgürlüklerin tanınması talebiyle başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemiyle AKP’nin “çözüm”üyle yürümeyeceği iyice anlaşıldı. Aralık ayında üzerindeki ağır tecrit koşullarına rağmen yine Öcalan’ın çağrısıyla açlık grevleri 68. günde sona erdi.

AÇLIK GREVİNDEN SONRA GÖRÜŞME TRAFİĞİ

Açlık grevlerinin sona ermesiyle birlikte, daha önce kesintiye uğrayan Oslo’daki görüşmelerinin yeniden başlaması için talepler daha yüksek çıkmaya başladı. Bunun üzerine Aralık 2012’de MİT heyetinin İmralı Adası’na giderek Öcalan ile görüştüğü ortaya çıktı. Kamuoyunda tartışmalar devam ederken 3 Ocak 2013 günü DTK Eş Başkanı Ahmet Türk ile BDP Batman Milletvekili Ayla Akat, İmralı Adası’na giderek Öcalan ile görüştü. Türk, görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, “Öcalan, sorunların köklü çözümü konusunda kararlı, bunu gördüm. Tabi ki, bu yeni bir dönem veyahut bir başlangıçtır. Her şey bitmiş gibi yaklaşmamak lazım. Bu sürecin daha iyi hazırlandığı inancındayım” diyerek Öcalan’ın çözüm için katkıya hazır olduğunu söyledi. Daha sonra ise BDP’li vekillerden oluşan 2 heyet, Öcalan’la görüştü.

625 GÜNDÜR AVUKATLARLA GÖRÜŞTÜRÜLMÜYOR

Avukat görüşmelerinin başlamasıyla birlikte görüşmelere dayanarak disiplin soruşturmaları ve hücre cezaları devreye sokuldu. Görüşmelere engel olarak ilk günden itibaren “hava muhalefeti”, “koster arızası” gibi gerekçeler gösterilirken, 2008 yılında 120 günü bulan süreyle hücre cezası uygulandı ve aile görüşü de yaptırılmadı. Öcalan, avukatlarıyla en son 27 Temmuz 2011 tarihinde görüştürüldü. O tarihten bu yana MİT başta olmak üzere milletvekillerinden oluşan heyetlerle görüşme yapan Öcalan, 625 gündür avukatlarıyla görüştürülmüyor. Ayrıca 22 Kasım 2011'de Öcalan’ın avukatlarına yönelik “KCK” adı altında yapılan operasyonda çok sayıda avukat gözaltına alınıp tutuklanmıştı.

SÜREÇ SEÇİM VE ANAYASADAN SONRA NETLEŞECEK

Başbakan Erdoğan, yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve yerel seçimler ile anayasa sürecinin de etkisiyle “silahlar sussun fikirler konuşsun” diyerek, yeni bir sürecin önünün açılmasında rol aldı. Kürt sorununun çözümünü bu seçimler ve anayasaya endeksleyen Başbakan Erdoğan’ın inisiyatifinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, İmralı’ya giderek Öcalan’la çeşitli görüşmeler gerçekleştirdi. Öcalan’ın devlet heyetleriyle son 3 yılda 20’nin üzerinde görüşme yaptığı biliniyor. Ve bu seçim ile anayasa sürecinin gidişatına göre AKP’nin tavrının da ne olacağı daha da netlik kazanacak.

İmralı’daki görüşmelerin ardından ise 21 Mart’ta Öcalan, yeni bir dönemin başlangıcında olunduğunu açıkladı. KCK’ye de silahlı güçlerin sınır dışına çekilmesi çağrısında bulundu. Kürt sorununda son somut adım da bu oldu. Buna karşın KCK de üç gün önce yanıt vererek, geri çekilmenin 8 Mayıs’tan itibaren gerçekleşeceğini duyurdu.

GÖZLER 8 MAYIS’TA

Ancak ikinci kez geri çekilme kararı alan Kürt hareketi, bu geri çekilme konusunda Meclis’in devreye girerek yasal düzenlemede bulunulmasını istedi. Hükümet cephesinde, bir komisyon kurulması ve Akil İnsanlar Heyeti’nin oluşturulması ile buna kısmi de olsa adımlar atıldı. Başbakan Meclis’in karar almasına gerek olmadığını, sorumluluğun hükümette olduğunu söyledi ve bunu “Geri çekilmede asker tek kurşun sıkmayacak” yaklaşımı ile ifade etti. Bu süreçte olası sabotaj girişimleri temel endişe kaynağı. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, 25 Nisan’daki tarihi açıklamada, “Gerilla güçlerimiz hiçbir çatışmaya mahal vermeyecek şekilde, kendi inisiyatifiyle, öteden beri kullandığı güzergâhları kullanarak, bir örgütlülük ve disiplin içinde geri çekilme işlemini pratikleştirecektir” diyerek Kürt tarafının bu konudaki ciddiyetini ortaya koydu.  Karayılan, “Geri çekilme esnasında Türk ordu güçlerinin de aynı duyarlılık ve ciddiyetle hareket etmesi bir zorunluluktur” diye ekledi.  Kürt hareketi, sürecin daha hızlı ilerlemesi ve kalıcı barışın sağlanması için Öcalan ile doğrudan görüşme koşullarının yaratılmasını istiyor. Attık gözler 8 Mayıs’la birlikte başlayacak bu geri çekilme sürecinde yaşanacak gelişmelere çevrilmiş durumda.