Barzani ‘değerli yalnızlığı’ terk mi ediyor?-Cahit Mervan
Barzani ‘değerli yalnızlığı’ terk mi ediyor?-Cahit Mervan
Barzani ‘değerli yalnızlığı’ terk mi ediyor?-Cahit Mervan
Federal Kürdistan Bölge başkanı Mesut Barzani Amed gezisine başlamadan önce Rojava Devrimi’ne ilişkin yaptığı açıklama ile doruk yapan Kürtler arası gerilim nihayet inişe geçmeye ve ‘normalleşme sürecine’ girmeye başladı.
Zaten Türk devletinin mihmandarlığında ve daha çokta PDK merkezli yaratılan bu gerilimin sürdürülebilinir yanı yoktu. Gerilim siyaseti Rojava Devrimi’ni ve onun öncü gücü PYD’yi vurmaktan çok, sahiplerini açmaza itti. Barzani Rojava başta olmak üzere Kürdistan’ın bütün parçalarında ‘tarafsızlığını’ ve ‘hakkaniyetini’ yitiren bir lider olarak algılanmaya ve prestij kaybetmeye başladı.
AMED SONRASI ‘DEĞERLİ YALNIZLIK’
Çünkü Barzani Türk başbakanı Tayyip Erdoğan’ın davetlisi olarak Amed’e yaptığı iki günlük ziyaretten istediği sonucu alamadı. Ziyaretin zamanlaması, biçimi ve verilen mesajlar sadece Kuzey’de değil, Güney Kürdistan’da da hatırı sayılır tepkiye neden oldu. Denilebilinir ki esas kıyamet orada koptu. Federal Kürdistan Başkanı’nın Amed ziyareti ve Rojava devrimi karşısındaki olumsuz tutumu Güney Kürdistan’daYNK, Goran, Komela İslami, Hizbi Şui başta olmak üzere irili ufaklı bütün güçlerin sert eleştirisine neden oldu. Barzani hiçte beklemediği kadar ‘değerli bir yalnızlıkla’ karşı karşıya kaldı.
Öte yandan Batı Kürdistan halkı devrimin kazanımlarını zor ve çetin koşullara rağmen savunmayı ve korumayı becerdi. Son birkaç ayda devrimin geleceğine kast etmiş çeteci güçlere ağır darbeler indirdi. Rojava kendi kendini yönetmek için kararlı adımlar atmaya devam etti. Türkiye başta olmak üzere bölgesel ve küresel güçlerin Rojava’ya ilişkin bakış ve siyasetlerini bir kez daha gözden geçirmeleri için uygun zemin sundu.
Ve Kürtler arası ilişkide gerginliğin düşmesinde ve ‘normalleşme sürecine’ girmesine yol açan diğer temel bir neden ise PKK ve onun esir tutulan lideri Abdullah Öcalan’ın Kürdistan ve Ortadoğu siyasetindeki rollerinin bir kez daha açığa çıkması oldu. Eğer Amed’e sergilenen Erdoğan-Barzani ve PDK-AKP ittifakının Kuzey ve Kürdistan’ın diğer parçalarında, özelliklede Rojava’da karşılığı olmuş olsaydı belki bu ‘değerli yalnızlık’ Barzani ve PDK açısından sürdürülebilinir bir yol olarak devem ettirilecekti.
PKK-PDK GÖRÜŞMELERİ TARİHİ ÖNEME SAHİP
Şimdi bu yanlıştan dönülmüş olması veya böylesine bir dönüş için güçlü bir işaretin ortaya çıkması, elbette ki sevindiricidir. Bu nedenle PKK ve PDK arasında yapılan görüşme ve müzakereler önemlidir. Her iki tarafın özelliklede Rojava’nın geleceğine ilişkin üzerinde uzlaştıkları ‘mutabakat metni’ hayatı derecededir. Bunun kağıt üzerinde kalmaması ve uygulanması gerekiyor.
PDK-PKK heyetleri arasında yapılan görüşmelerde önümüzdeki günlerde Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani’nin başkanlığında Rojava’ya ilişkin bir zirvenin yapılacağı şuan itibariyle netleşmiş durumda. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı bu toplantıya “siyasi desteklerinin tam olduğunu” açıkladı. Toplantıdan beklenti ve önerilerini kamuoyu ile paylaştı.
Ancak Federal Kürdistan Yönetiminin bu zirveden nasıl bir sonuç almak istediği halen merak konusudur. Acaba bölge başkanlığının bu zirveden beklentisi ve elde etmek istediği sonuç KCK’nin açıkladığı gibi ‘Rojava’daki her iki meclisin bir araya getirilip Desteya Bilind’ın yeniden canlandırılması’, geçici ortak yönetim güçlendirilmesi ve Cenevre 2 Konferansı için ortak tutumun belirlenmesi midir?
Ne yazık ki tam böyledir diyemiyoruz. Federal Kürdistan Yönetimi bir taraftan PKK ile görüşüyor ve ortak bir mutabakata varıyor, diğer taraftan Kuzey Kürdistan’ından bazı siyasetçileri ‘arabulucu’ olmaları için devreye sokuyor. Bu çok anlaşılır bir durum değil. Sanki bir taraftan da olay ‘halkla ilişkiler çalışması’ olarak ele alınıyor. Buna rağmen peşin ön yargılı olmanın da, ‘buradan bir şey çıkmaz’ demenin de doğru ve tutar bir yanı yok.
MÜSLİM MOSKOVA YOLCUSU
Görünen o ki Barzani başkanlığında toplanacak Rojava zirvesine şimdilik PYD eş başkanı Salih Müslim katılmayacak. Edindiğimiz bilgilere göre Müslim tamda o günlerde Rusya Dışişleri bakanlığının davetlisi olarak Moskova’ya gidecek. Oradan Cenevre’ye dönecek ve bir dizi görüşme yapacak.
Müslim’in Hewler zirvesine şimdilik katılmamasının nedeni sadece Moskova yolcusu olmasından ileri gelmiyor. Daha birkaç ay önce sudan gerekçelerle Güney Kürdistan’a ‘girişi’ engellenen PYD eş başkanı Müslim, bu yapılan yanlışın bir şekilde düzeltildiğini görmek istiyor. Barzani’den resmi davet aldıktan sonra ancak Hewler’e gideceği ağırlık kazanıyor.
Ancak PYD eş başkanının ANF’ye yaptığı açıklamada PDK-PKK arasında yapılan görüşmeleri ‘olumlu olarak değerlendirmesi ve işlerin "rayına oturduğunu" söylemesi önümüzdeki süreç için çok güçlü bir sinyal olarak okumak gerekiyor.
PYD AKTİF BİR KONSEY İSTİYOR
PYD’nin tıpkı KCK gibi beklentisi net ve açık. O halen Hewler anlaşmasına bağlı ve o ruhla hareket ediyor. Kürt Yüksek Konseyi'nin (Desteya Bilind) aktifleştirilmesini ve Rojava Kürdistan’ında özerkliğin ete-kemiğe bürünmesini arzuluyor. Bunun için yoğun bir çaba ve her türlü siyasi fedakarlık gösteriyor.
PYD en güçlü ve öncü pozisyona sahip olmasına rağmen, hem içte eşit ve demokratik bir yönetimin oluşması, hem de Batı Kürdistan’ın geleceğini yakından ilgilendiren Cenevre 2 Konferansı için birlik ve bütünlüklü bir duruşun ortaya çıkması ve gerçek bir temsil oluşması için yoğun bir çaba sarf ediyor. Bu nedenle Desteya Bilind aktifleştirilmesi MGRK (Batı Kürdistan Halk Meclisi) ve ENKS (Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi) bir araya geleceği Hewler zirvesine özel bir önem veriyor.
Tam da bu noktada Federal Kürdistan Bölge Başkanlığı tarihi bir sınavla karşı karşıya. Çünkü halen Desteya Bilind’in rolünün azaltıldığı ve Hekîm Beşşar gibi unsurlar üzerinden Cenevre Konferansı’na bilet alabileceğini düşünenler var. Hewler toplantısında Barzani yönetimi ENKS’yi kayıran, MGRK ‘nin gücünün tersine onu işlevsiz kılmaya çalışan bir tutum sergilerse, şuan bütün Kürtleri sevindiren bu ‘normalleşme süreci’ bir anda krize dönüşür ve iplerin kopmasına kadar gidebilir.
Bu nedenle krizi yaratan ve ilk başta sürdürülebilinir olduğunu düşünen güç başta olmak üzere herkes azami dikkatli olmak durumundadır. Çünkü Hewler’de PKK-PDK arasında yürütülen görüşmeler, Mesut Barzani’nin başkanlığında toplanacak olan Rojava Zirvesi ve ortaya çıkacak ortak tutum belgesi ve duruş Kürtleri, bölgede ve kürsel dünyada Kürtlerin haklarının tanınmasından yana olan güçleri memnun etse de, rahatsız ettiği ve edeceği çok güç var.
SURİYE MUHALEFETİ KÜRTLERİN BİRLİĞİNDEN RAHATSIZ
Suriye muhalefeti-ki çok parçalı ve hayli sorunlu-bu rahatsız olan güçlerin başında geliyor. O da tıpkı Baas rejimi gibi halen Kürtleri ayrı bir topluluk olarak tanımıyor. Ve bu topluluğun üzerinde yaşadığı toprakları Kürdistan olarak kabul etmiyor. Suriye’de muhalefet en dinamik, en demokratik ve en barışçıl güç Kürtleri halen eşit bir partner olarak görmüyor.
Bu nedenle Hevler toplantısı Desteya Bilind aktifleştirilmesini bu manada da tekrardan ele alması gerekiyor. Yani Suriye muhalefetiyle ilişkinin sınırını Kürtlerin varlığını ve onların kendi geleceklerini özgürce belirleme hakkı üzerinden yeniden tanımlamalıdır. Bireysel, grup ve bölgeci yaklaşımlar yerine bütünsellikli, bütün tarafların temsil edildiği bir ilişki oluşturmalıdır.