Baş şüpheli devlet
Baş şüpheli devlet
Baş şüpheli devlet
Maltepe Esenkent mahallesinde 9 Kürt Alevi ailesinin evinin çarpı ve ölüm yazısıyla işaretlendiği Osman Bey Sokağında tedirginlik sürüyor. Koçgiri’den Dersim’e, Maraş’tan Sıvas’a bu zulmü iyi bildiklerini hatırlatan aileler, bu işaretlerin devletin izini taşıdığını vurguladı.
Maltepe Esenkent mahallesinde oturan 9 Kürt Alevi ailesi güne büyük bir tedirginlikle uyandı. Bakkala, işe, okula giderken karşılaştıkları çarpı işaretinin yanında yer alan ölüm yazısı onları seneler öncesine, kimliklerinden ötürü tabi tutuldukları katliamlara götürdü. Hepsinin hikayesinde devletin yaptığı zulmün izleri var. Kimisinin yakınları Maraş katliamında öldürülürken, kimisinin çocuğu polis baskısından sürgün yollarına düşmüş, kimisi ise genç yaşında işkencelere maruz kalmış. Ancak hiç birinin pes etmeye niyeti yok, ne bu işaretlerin ne de başka bir baskının kendilerini artık korkutamayacağını vurguluyor.
MARAŞ KATLİAMINDA TÜM KAPI KOMŞULARIMI KAYBETTİM
50 yaşındaki Maraş Örenli Müjgan Eren güler yüzüyle beni kapıda karşılıyor. Sabah kalktığında çarpı işaretinin dikkatini çekmediğini ancak diğer Kürt Alevi komşuları durumdan kendisini haberdar ettiğinde eve dönüp duvardaki kırmızı boya ile yapılan çarpı işareti ve “Ölüm” yazısıyla karşılaştığını belirten Eren, “Kızım ben 25 senedir burada oturuyorum. Kiracılarımın hepsi Sünni. Onlarla bugüne kadar tek bir sorun yaşamamışımdır. Olsa olsa bizden rahatsız olan tek adres devlettir” diyor. Maraş katliamında bütün kapı komşu ve akrabalarını kaybettiğini söyleyen Eren, “ Biz o dönem İstanbul’a göç etmiştik. Ancak komşu ve akrabalarımız bizim kadar şanslı olamadı. Hepsi Maraş’ta katledildi. Kapı komşularım Mithat Bozkurt, Hacı Bektaş Bozkurt, Zeynep Aydoğdu, Kamil Ün, Bişlat Ün, Cemal Bayır, Yusuf Levendiz, hepsini katlettiler. Ama devlet bizi burada da rahat bırakmadı. Bize reva görülen hep baskı ve zulüm oldu. 2 çocuğum var. İkisi de bu baskının sonunda Avrupa’ya sürgüne gittiler. 1996’nın onuncu ayında o dönemde 16 yaşında olan oğlum Cemilhan Eren’i darp ederek evden alıp götürdüler. 15 gün boyunca İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadelede işkencelerden geçirdiler. 1,5 yıl Sakarya cezaevinde parmaklıkların ardında onu ziyaret ettim. Bu yetmemiş gibi çıktığında her gün gözaltına alındı. Dayanamadık, onu Fransa’ya gönderdik” diye anlattı.
AKP’NİN SİNDİRME POLİTİKASI
Araya giren 60 yaşındaki eşi Veli Eren’e göre ise bu AKP’nin Alevilere yönelik sindirme politikası. “Bize bugün yapılan AKP’nin Ortadoğu politikasının bir parçası diyen” Eren “5 Mayıs’ta Başbakan Erdoğan televizyonlardan Suriye’deki Alevileri hedef alıyordu. Akabinde bu saldırı gerçekleşti. Bu AKP’nin Kürt Alevilerini sindirme ve yedekleme politikasıdır. Biz bunu söylerken sakın CHP’yi savunduğumuz düşünülmesin. Onlar da Koçgiri’de, Dersim’de Alevi Kürtlerini katlettiler” dedi. Bu saldırılara karşı Alevilerin devrimci bir partide birleşmesi gerektiğini belirten Eren, “Ulusalcı, tekçi zihniyetin arka bahçesi olmamalılar” dedi. “Bizi bu tarz tehdit yazılarıyla yıldıramazlar” diye ekleyen Eren, “Yıllarca kimliğimiz için mücadele ettik ve sonuna kadar da edeceğiz” diye vurguladı.
BEN POLİSTEN ŞÜPHELENİYORUM
57 yaşındaki Lütfiye Sarıtaş da evi işaretlenenlerden. Bingöl Tap köyünden olan Sarıtaş,1980’de devlet terörü yüzünden Bingöl’den göç etmek durumunda kaldıklarını belirtti. Taşındıkları 1 Mayıs mahallesinde evlerinin başlarına yıkıldığını, 3 sene boyunca 3 çocukla çatısız bir evde yaşamak zorunda kaldıklarını anlatan Sarıtaş, “1 Mayıs mahallesinden buraya taşındık. Ancak tedirginlik hiç başımızdan eksik olmadı. 2012’de kızım Yıldız Karataş Kadıköy’deki Sıvas katliamını anma mitingine katıldığı için Bostancı Fındıklı mahallesindeki evi sabaha karşı sivil polisler tarafından basıldı. Kürt olup olmadığı, mitinge niye katıldığı, yanındaki arkadaşlarının kim olduğu gibi sorular yönelttiler. Kızım da Kürt Alevi olduğunu ve Sıvas katliamını tabii ki lanetleyeceğini söylediğinde bu baskı rutin haline geldi. Öyle ki 38 yaşındaki kızım bu baskıdan korkup 2 kızını da alarak İsviçre’ye gitti. 6 yaşındaki küçük torunum Nehir bu travmalardan dolayı hala altını ıslatıp sürekli tırnaklarını yiyormuş” dedi. Sabah bakkala gittiğinde bu işaretleri gördüğünü belirten Sarıtaş Maraş’ı tekrar hatırladığını vurgulayarak, “Ben önce sadece bizim evimize yapıldığını düşündüm. Ancak daha sonra 9 evin daha bu şekilde damgalandığını öğrendim. Kürt Alevi olduğumdan ötürü gurur duyuyorum. Biz artık bu ülkede rahat yaşamak istiyoruz, bu ülke hepimizin ve buradan gitmek istemiyoruz. Sırf bu baskılardan dolayı ben hem kızımın hem torunlarımın hasretiyle yaşıyorum. Yarın kızıma bir şey olursa bunun sorumlusu polis devletidir. Ben bu tehdit yazılarıyla ilgili olarak polislerden şüpheleniyorum” diye konuştu.
KORKMUYORUM, BURADAYIM
Dersim Nazmiye’li olan Hüsniye Dalga ise 67 yaşında. 1972 yılından beri aynı mahallede oturduğunu söylüyor. 6 çocuğu ve 7 torunu olduğunu söyleyen Dalga, “68’de Dev-Genç’i tutardım. Ben devrimci bir kadınım ve bu kimliğimi hiçbir zaman saklamadım. Hiçbir zaman Laz, Çerkez, Ermeni ayrımı yapmadım. Herhangi bir partiye de oy vermiyorum. Ben her şeyden önce bir insanım. Bu yapılan ise insanlık dışı. Biz hep zulüm çektik, dayak yedik, ancak nasıl ki senelerden beri bunlar bizi yıldıramadı, bu yazılar, bu işaretler de bizi yıldıramaz. Dünya da üstüme gelse, silahlarla da üstüme gelseler ne evimi ne çocuklarımı ne de malımı mülkümü bırakırım. Bu boş bir korkutma çabası. Korkmuyorum ve buradayım” dedi. Gece ayak sesleri duyduğunu ancak direğin önünde oturan çocuklar olabileceğini düşündüğünü, o nedenle endişelenmediğini belirten Dalga sözlerini şöyle tamamladı: “Bunun devletin eli olduğuna kanaat getirdim. Eğer suçsuzsalar yapanları ortaya çıkarsınlar” diye konuştu.
EHLİ BEYTTEN BERİ BUNLARI YAŞIYORUZ
Makbule Çiçek ise kendisi için değil çocukları için korkuyor. “Biz neler yaşadık kızım, Maraş’ta çocukları ağaçlara çivilediler, fırınlarda yaktılar, şimdi de görüyorsun duvarlarımıza ölüm yazıyorlar” diyen 69 yaşındaki, 6 çocuk annesi Çiçek, “16 senedir buradayım. Bunu bize Alevi ve Kürt olduğumuz için yapıyorlar. Senelerce bize çektirdiler, bıkmadılar. Daha dün buraya tespit için gelen polisler niye gazetecilere haber verdim diye beni azarladılar. Tabii ki haber vereceğim. Çünkü benim için tek şüpheli bize senelerdir çektiren devlettir” diye konuştu. Eşini doğrulayan Hasan Çiçek ise, “Biz Ehli Beytten beri bunları yaşıyoruz” dedi.