Başaran: Yardımları engellemek tek kelimeyle kötülük !

HDP Milletvekili Ayşe Acar Başaran, iktidarın deprem sınavında sınıfta kaldığını, ancak hala iyi algı yaratma peşinde olduğu tepkisinde bulundu. Başaran, HDP’nin gönderdiği yardımları engellemenin tek kelimeyle kötülük ve bölücülük olduğunu belirtti.

Depremin 6.8 şiddetiyle vurduğu Elazığ ve Malatya’da incelemede bulunan HDP Milletvekili, Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu sözcüsü Ayşe Acar Başaran, izlenimlerini ANF’ye anlattı.

Deprem meydana geldikten hemen sonra HDP olarak yerelde Elazığ, Malatya, diğeri merkezi olmak üzere iki koordinasyon kurduklarını belirten Başaran, koordinasyonların depremin vurduğu 80’e yakın köyü gezip incelemelerde bulunduğunu aktardı.

HDP Merkezi Koordinasyon olarak hem depremin ana üssü olan Elazığ Sivrice’ye, hem de Malatya’daki köylere gittiklerini anlatan Başaran, özellikle yıkımın en çok meydana geldiği kırsal alanda köy sakinlerinin deprem sonrası vali, kaymakam , belediye başkanı gibi bir yetkilinin gelmemesinden şikayetçi olduğuna dikkat çekti.

‘KÖYLERİN İHTİYACI KARŞILANMIYOR’

Birçok köye yardım ulaşmadığına işaret eden Başaran, AFAD tarafından bazı köylere ulaştırılan yardımların ise eksik olduğunu belirtti. Çadır dışında diğer yaşamsal ihtiyaçların karşılanmadığını dile getiren Başaran, karşılaştığı genel tabloyu şöyle anlattı: “Yıkım genel olarak şehir merkezinden ziyade kırsal alanlarda meydana gelmiş. AFAD bir kısım köye çadır dağıtmış, ama ısıtıcı götürmemişler, bir kısım köye ısıtıcı götürmüşler ama tüp götürmemişler. Bu anlamda çok trajik durumlarla karşılaştık. Elazığ’ın soğuk iklim koşullarından dolayı şu anda insanların en temel ihtiyaçları ısınma, barınma ve sıcak su ihtiyacıydı. Ama biz gittiğimizde bunların hiç biri henüz karşılanmamıştı.

‘AMARA KURTARMA ÇALIŞMALARINI DA KÖY SAKİNLERİ YAPTI ‘

Hatta Malatya Bölükkaya (Hüssükuşağı) köyünde kayıpları arama, kurtarma çalışmaları bile köylüler tarafından yapılmış. Köyde yaşayan çok az sayıda insan vardı ve şu anda hepsi cemevinde kalıyor. Orada yıkık bina yoktu ancak çok sayıda hasarlı ev mevcuttu. Yine 4 kişinin yaşamını yitirdiği Doğanyol köyünde heyelandan ötürü cenazelerini bile Malatya yolu üzerinden çıkartmak zorunda kalmışlar. Oraya giden AFAD ekipleri sadece çadır bırakmış ve kurmadan gitmiş. Büyük bir güvenlik gücünün mevcut olduğu Gökçe köy merkezinde ise göstermelik olarak çeşitli belediyelere ait seyyar gıda noktaları kurulmuşsa da, halk yok denilecek kadar az. Öyle ki biz gittiğimizde taziye çadırının içi de boştu.

-20’YE VARAN SOĞUKTA YAZLIK ÇADIRLAR

İnsanlar çok büyük bir çaresizlik ve beklenti içindeydi. Çünkü -20 olarak hissedilen bir soğukta AFAD tarafından verilen yazlık çadırlarda kalıyorlar ve ısınmak için çadırları önünde ateş yakmak zorundalar. Malatya’da gözlemlediğimiz genel tablo, Bölükkaya hariç devlet adeta şov yaparcasına göstermelik yardımlarda bulunuyor. Bölükkaya köyünde evi tamamen yıkılmış yaşlı bir teyze ile karşılaştık. Teyze kız kardeşinin hasar görmüş evinde kalıyordu ve köyünü terk etmek istemiyordu ama kurtlar, yaban domuzları gibi vahşi hayvanlar nedeniyle köyünde çadırda da kalamıyordu. O yüzden en kısa zamanda konteyner talepleri vardı. Şu anda devletin elinde Van depreminden kalan 5.500 konteyner olduğunu biliyoruz ama maalesef bu konuda da bir çalışma yoktu ve insanlar yıkılma tehlikesi olan evlere sığınmış durumda. Kaldı ki eğer deprem yaz aylarında yaşansaydı daha büyük bir facia olurdu çünkü insanlar kışın köyden ayrılıyor.”

‘TEK KELİMEYLE KÖTÜLÜK !’

Başaran, depremzedelerin yaşamsal ihtiyaç talepleri ortadayken, HDP’li belediyelerin gönderdiği yardımların iktidar tarafından engellenmesinin tek kelimeyle kötülük olduğunu vurguladı.

HDP’nin gönderdiği yardımların geri çevrilmesinin politik bir karar olduğunu sözlerine ekleyen Başaran, diğer partilerin ve cemaatlerin yardım konvoyları hiç problemsiz ulaştırılırken, HDP’nin önüne engel konulmasının kabul edilmez olduğunu ifade etti.

Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen’in AFAD’a teslim etmek istediği yardımların da engellendiğini hatırlatan Başaran, ancak Bilgen’in yoğun çabaları sonucunda yardımların teslim alındığına işaret etti.

Bu engellemenin her şeyden önce oradaki halka büyük bir kötülük olduğunu ifade eden Başaran, yardımları dağıtma konusunda bu kadar büyük bir koordine eksikliği varken, yardımlar gideceği yere ulaştırılmazken, HDP’nin gönderdiği yardımların engellenmesinin vicdansızlık olduğunu kaydetti.

Başaran, halkın HDP’den destek talep etmesine rağmen yardımları engellemekle en büyük kötülüğü ve bölücülüğü yaptıklarını vurguladı.

‘DEPREM VERGİLERİ İKTİDARIN SAVAŞ BEKASINA HARCANDI’

Göz göre göre gelen depreme karşı devletin hiçbir hazırlığı olmadığının bir kez daha ortaya çıktığını kaydeden Başaran, deprem için vergi toplanmışken, Kızılay’ın sosyal medya üzerinden maddi yardım duyurusu yapmasının iktidarın bu vergileri depreme değil ranta, savaşa harcadığının en somut göstergesi olduğunu belirtti.

Uzun süredir bütçenin zaten savaş için kullanıldığını hatırlatan Başaran, toplanan vergilerle kampanyaya ihtiyaç olmadan deprem yaraları sarılabilecekken, bu paraların iktidarın kendi beka savaşı için çarçur edildiği tepkisinde bulundu.

Başaran, gelinen noktada güven kalmadığına; Kızılay’ın topladığı yardım paralarının nereye harcanacağı konusunda herkesin kafasında soru işaretleri olduğuna işaret etti.

‘HESAP VERMESİ GEREKENLER HESAP SORUYOR !’

Deprem vergilerini soran yurttaşların kriminalize edilmesine tepki gösteren Başaran, insanların verdikleri vergilerin nereye harcandığını sorgulaması kadar doğal bir şey olamayacağını hatırlattı.

Bunun hak ötesinde bir yurttaşlık görevi olduğunun altını çizen Başaran, şöyle konuştu: “Demokratik hukuk devletlerinde insanlar vergi verir ve vergisinin nereye gittiğini sorar. En tabii hakkımızdır bunu sormak ve devlet de bunun hesabını vermek zorunda. Şu anda iktidar parmak sallıyor; insanları yargı eliyle sindirmeye çalışıyor ama bu bizim yurttaşlık görevimiz. Hiç kimsenin haddi değildir hakkını soran vatandaşı tehdit etmek. Bunu ne İçişleri Bakanı ne de Cumhurbaşkanı yapabilir. İnsanlar sonuçta bir yere vergi veriyor ve bu verginin nereye kullanıldığını bilmek istiyor. Ancak iktidar artık ayyuka çıkan suçlarını örtbas etmek için yargıyı bir sopa olarak kullanıyor. Gelinen noktada vergiyi sorgulamak neredeyse vatan hainliğiyle eşdeğer görülüyor. Hatta bırakın sormayı, bir taga eşlik etmediği için vatandaşlar, sanatçılar linç ediliyor. Bu utanç verici bir durum. 1999 depreminden bu yana toplanan deprem vergilerinin nereye harcandığı konusunda hesap vermesi gerekenler, halktan hesap soruyor.”

SÖZÜN BİTTİĞİ YER…

Başaran, Elazığ Valisi Çetin Oktay Kaldırım’ın mikrofona yakalanan "Kamuoyunda da algı çok iyi şu anda” sözlerinden, enkazdan çıkartılan depremzedenin hastaneden önce AKP’li Cumhurbaşkanının yanına getirilmesine kadar, manzarayı dehşet verici olarak nitelendirdi.

Başaran şunları kaydetti: “Sözün bittiği yer gerçekten. İnsanlar can derdinde iktidar şov derdinde. Bunu açıklayan gazeteci hakkında soruşturma başlatmaksa tam bir gaflet halidir. Esas olarak onların derdi iyi bir algı yaratmak; böyle bir felaketten bile siyasi çıkar elde etmeye çalışmak. Bakanlar günlerdir orada ama insanların mağduriyetini gidermek için hiçbir çalışma yapmadılar. Gerçek şu ki istedikleri kadar algı yaratmaya çalışsınlar, bu deprem sınavında sınıfta kaldılar. Tahminen 70 küsur binanın yıkıldığı Elazığ’da bu kadar kötü bir koordinasyon varsa, İstanbul’da beklenen depremin sonucunun ne olacağını düşünmek bile istemiyorum.”

‘ALLAH’A HAVALE EDEREK SORUMLULUKTAN KAÇAMAZSINIZ !’

Depreme karşı önlem almayanların, yaşanan felaketi Allah’a havale ederek, kader diyerek sorumluluklarından kaçamayacaklarını vurgulayan Başaran, doğal afetler sonucunda meydana gelecek tahribatların en aza indirilebileceğini ama bunun yapılmadığını kaydetti.

Bu anlamda depremin değil ihmalin öldürdüğünü belirten Başaran, “Yıkılan ve insanlara mezar olan binalarda daha önce hasar tespiti yapılmış. Peki bu binaları yenilemek için bunca sene ne beklediniz?” diye sordu.

İktidarın rant siyasetinin bir sonucu olarak binaların göz göre göre yıkıldığını vurgulayan Başaran, yaşanan ölümlerden iktidarın en tepesindekilerin sorumlu olduğunu kaydetti.

Başaran son olarak, iktidarın tüm engellemelerine rağmen bu sürecin takipçisi olacaklarını ve yardımların ulaştırılması, yaraların sarılması konusunda depremzedelerle sonuna kadar dayanışacaklarını söyledi.