Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın tutuklanmasının netleşmesi üzerine polislerin havaya ateş açarak kutlama yaptıðını belirterek, “Kürdün yeri AKP, CHP, MHP deðildir. Kürdün yeri kendi halkının yanıdır” dedi. Bu “köleliðe” son verilmesini isteyen Baydermir, Kürtçe seçmeli dersin de “Kürt halkına hakaret” olduðunu belirti.
Baydemir, Kürtçe ve Türkçe yayın yapan Beroj internet sitesine “vicdani ve ahlaki duruşunu ortaya koyan” açıklamalar yaptı. Baydemir, hükümetin her BDP’li seçilmişi tutuklamasıyla AKP’nin bölgedeki meşruiyetini ortadan kaldırdıðına dikkat çekti. Baydemir, AKP'deki Kürt milletvekilllerine yönelik söylemlerinin zulme ortak olmama çaðrısı olduðunu belirterek bu sözlerden dolayı üzgün olduðunu da sözlerine ekledi. Bediüzzüman Said-i Kürdi’den “Milletimizin adını lekelemeyelim” alıntısını yapan Baydemir, AKP milletvekillerine yüzünü halka çevirmelerini istedi. Baydemir, hükümetin seçimlik Kürtçe ders girişimi için “Kürt halkına hakaret” dedi. Baydemir’in yaptıðı açıklamalar şöyle:
“Ýçerisinde yer aldıðımız ve halkımızın maruz kaldıðı zulümlere karşı ortaya koymuş olduðu direniş bir Kürt ve Kürdistan davasıdır. Kürt halkının haklı talepleri, haklı davası bir gün mutlaka ve mutlaka selametle sonuçlanacaktır, Kürt halkı özgürlüðüne kavuşacaktır. Bütün çaba bunun yakın tarihte geçekleşmesi ve daha fazla bedel ödenmeden, daha fazla ölüm olmadan, daha fazla insan incinmeden, daha fazla çocuk yetim kalmadan, daha fazla kadın dul kalmadan, daha fazla anne gözyaşı dökmeden bu sorun nihayete ermesidir. Ve şüphesiz ki onurlu barış tecellisidir.
Kürt davası 10-20 yıllık bir dava deðildir, en az 200 yıllık bir davadır. Dolayısıyla özgürlük için mücadele tarihi ve mücadele mirası en az 200 yıllıktır. Hiçbir şey kendiliðinden doðmadı, bugün yaşadıðımız olaylar, sebepler, sonuçlar da kendiliðinden deðildir, evveliyatı vardır diye düşünüyorum.
ÝKTÝDARLARIN KÜRTLERE BAKIŞ AÇILARINDA STRATEJÝK DEÐÝŞÝKLÝK YOK
Son 100 yıla baktıðımızda Osmanlı döneminin sonları, daha sonra Ýttihat ve Terraki, çok partili rejime geçiş ve son 10 yıllık iktidarı bir bütün olarak irdelediðimizde bütün iktidarların, bütün hükümetlerin aşaðı yukarı Kürt ve Kürdistan davasına bakış açılarında stratejik bir deðişiklik yoktur. Dolayısıyla Kürtlerin kendi kendini kandırmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Veya Kürtlerin artık hiçbir siyasi iktidarın, hükümetin kendini kandırmasına müsaade etmesi gerekiyor. Veya buna vesile olmaması gerekiyor diye düşünüyorum.
POLÝSLER BEKÝR KAYA TUTUKLAMASINI ATEŞ AÇARAK KUTLADILAR
Van Belediye Başkanımız Bekir Kaya gözaltına alındıðında ben Van’daydım. Van’da insan olarak, halkın büyük bir teveccühü ile seçilmiş ve Kürt halkının bir hizmetkarı, ama aynı zamanda bir Kürt olarak rencide edildik. Adeta onurumuzla, haysiyetimizle oynandı. Ýlk defa paylaşıyorum; tutuklama kararı çıktıðında dışarıda bulunan güvenlik personeli bazı polisler tutuklamayı havaya ateş açarak kutladılar. Ve benim gözlerimin önünde yaptılar.
EDREMÝT’TE HALKIN ÝRADESÝ CEZAEVÝNE KONULDU, AKP ÝKTÝDAR OLDU
2009 seçimlerinden bu yana 190 seçilmiş belediye başkanı, meclis üyesi ve il genel meclis başkanı ve üyesi arkadaşım şu an cezaevinde. Şu anda Şırnak’ta dışarıda tek bir belediye başkanı kalmadı. Örneðin Edremit’te belediye başkanımızın tutuklanmasıyla birlikte bir AKP’li meclis üyesi Edremit belediye başkanı oldu. Halkın seçtiði belediye başkanı cezaevine konuldu, AKP’li bir meclis üyesi belediye başkanı oldu. Yani halkın iradesi cezaevine konuldu, AKP iktidar oldu. 2009 yılından bugüne deðin hemen hemen her Allah’ın günü, her hafta bana yaşatılan budur.
Aynı zamanda GABB (Güneydoðu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliði) başkanıyım. Ve bölgedeki bütün belediyeler GABB üyesidir. Bekir Kaya başkan da GABB Encümen üyesidir. Dolayısıyla ben hemen hemen her gün başkanı olduðum Birliðin bir belediye başkanını, bir meclis üyesini ya da il genel meclis üyesini cezaevine uðurluyoruz.
KEM SÖZ ZULME ORTAK OLMAMA ÇAÐRISIYDI, ÜZGÜNÜM
Öfke ve kem söz çoðu zaman insani bir isyandır. Çoðu zaman da çaresizliktir. Evet Van’da kendimi çok çaresiz hissettim, naçardım. Ak Partili Kürt milletvekillerine kullanmış olduðum söz elbette ki kem bir sözdür, elbette ki hoş bir söz deðildir. Buradaki kastım bu zulme ortak olmamaları, kendi halklarına reva görülen zulme karşı çıkma çaðrısıdır. Ve ben o kem sözü kullandıðım için de üzgünüm. Bir insan olarak hakikaten üzgünüm. Ama aynı zamanda bu kem sözü kullandıðımın iki katı onların şu anda içinde bulunduðu duruma üzgünüm. Nasıl bir Kürt, zalim bir hükümetin politikasının uygulayıcısı, destekleyicisi olabilir.
Van’daki konuşmamdan dolayı beni yargılayabilirler ve mahkemeler bana ceza verebilirler. Hiç sorun deðil, ama tarih bu milletvekillerini yargılamayacak mı? Tarih; AKP içinde, CHP içinde vakti zamanında DYP, ANAP hükümetleri içerisinde yer alan Kürt milletvekillerini yargılamayacak mı?. Tarih zalimin yanında yer alanı mı zulme karşı direneni mi haklı çıkaracak? Bir gün mutlaka bu coðrafya özgürlüðüne kavuşacaktır. Bu coðrafyanın evlatları, torunları kendi dedelerinin tercihlerine bakacaktır. Kim zalimden yana yer almış, kim mazlum halkının yanında yer aldıðı için yargılanmış bunu görecektir.
TÜRKÜN NEYÝ VARSA KÜRDÜN DE AYNISI OLACAKTIR
Benim çaðrım çok açık ve nettir. Artık Kürdistan coðrafyasında ben insanım diyen her Kürdün, her insanın zalimin zulmüne karşı tavır alması gerekiyor. Bizim nazarımızda artık AKP’nin CHP’den, MHP’den hiçbir farkı kalmamıştır. Dolayısıyla ‘ben Kürtçe seçimlik ders getiriyorum, ben iyiyim’ beyanatının benim yanımda bir hükmü yoktur. Kürdistan coðrafyasına ve Kürt halkına eşitlik temelinde özgürlük istiyoruz. Eşitlik temelinde bir arada olmak istiyoruz. Bu coðrafyada Türkün neyi varsa Kürdün de aynısı olacaktır. Yoksa bunun adı özgürlük olmaz.
SEÇÝMLÝK KÜRTÇE DERS KÜRT HALKINA HAKARETTÝR
Kürdistan coðrafyasında ilkokul 4’üncü, 5’inci sınıftan sonra seçimlik ders koyacaðım diyor. Bu Kürt halkına hakarettir. Bu reform deðil, bu Rönesans deðil bir hakarettir. Benim coðrafyamda ben kendi evladıma ana dilde eðitim veremeyeceksem, kendi coðrafyamın ismini kullanamayacaksam, kendi coðrafyamın iradesini temsil eden bir meclis olmayacaksa, hür seçimler olmayacaksa ve bu coðrafyanın sembolleri kullanılamayacaksa bunun adı özgürlük olmayacaktır. Ekonomik manada bir özgünlüðü olmayacaksa bu coðrafya yine yoksun, yine maðdur kalacaksa özgürlük olmayacaktır. Dolayısıyla özgürlük birey olarak Osman Baydemir’in belediye başkanı, birey olarak Ahmet’in, Ayşe’nin, Mehmet’in milletvekili olması, A partisinin, B partisinin iktidar olması deðildir. Özgürlük bir halkın kendi diliyle, kendi kültürüyle ve kendi kimliðiyle kendi coðrafyasında özgürce yaşayabilmesidir.
MÝLLETÝMÝZÝN ADINI LEKELEMEYELÝM
Elbette ki Türk halkı ile, Fars ve Arap halkı ile kardeşçe yaşamak isterim. Ama kardeşlik bir diðer halkın dilini, kültürünü bize dayatması deðildir. Biz bu dayatmayı reddediyoruz. Bu itibarla benim çaðrım ve çaðrımın ilhamı da Üstad Bediüzzaman’dandır. Üstad Bediüzzaman’ın çaðrısından bir Kürt halkının evladı olarak etkilendim. Müsaadenizle bu çaðrıyı bir kez daha yenilemek istiyorum. “Sultan Abdülhamit maaş ve ihsan denilen rüşvet ve hakk-ı sükutu kabul etmedim, reddettim. Milletimin nabını lekedar etmedim. Aklımı feda ettim, hürriyetimi terk etmedim, ona boyun eðmedim” diyor. Dolayısıyla benim çaðrım bütün Kürdistanlı kardeşlerimedir. Gelin milletimizin adını lekelemeyelim. Şana, şöhrete, makama, mevkiye tenezzül etmeyelim. Her birimiz cezaevini göze almayabilir, her birimiz malımızı mülkümüzü yitirmeyi göze almayabiliriz, buna saygı duyuyorum. Ama her birimizden onurumuzu koruma talebi bence dostane, insani bir taleptir. Hiç olmazsa zalimin yanında yer almamak suretiyle kalbi duygularla karşı koyabilirler.
Yine Üstad şöyle diyor: “Eðer dalkavukluk, kedi gibi menfaat elde etmek için yalvarmak, toplum menfaatlerini şahsi menfaatler için feda etmek akıllı olmanın gereði olarak görülüyorsa şahit olunuz ben o akıldan istifamı veriyorum. Divanelik, ki bence bu masumiyet mertebesidir, iftihar ediyorum.” Eðer hakikaten bu zulme karşı direnmek, buna boyun eðmemek bir divanelikse benim çaðrım gelin hep beraber divane olalım.
KÜRDÜN YERÝN AKP, CHP VE MHP DEÐÝLDÝR
Bana göre Kürtler artık yüzünü kendi milletine çevirmelidir. AKP, CHP, MHP içerisinde yer almak olsa olsa bu halkın hüznünü, bu halkın eziyetini, gözyaşını uzatmaktan başka hiçbir bir işe yaramayacaktır. Bu konuda tek bir adres göstermiyorum, göstermek gibi bir hadde de sahip deðilim. Herkes gelsin BDP içinde siyaset yapsın çaðrısında asla bulunmuyorum. Onlarca alternatif yolları var. Kürdün yeri AKP, CHP, MHP deðildir. Kürdün yeri kendi halkının yanıdır.
HER TUTUKLAMA AKP’NÝN KÜRDÝSTAN’DAKÝ MEŞRUÝYETÝNÝ ORTADAN KALDIRIYOR
Demokratik deðerler açısından bir şey daha söyleyeyim. Kürdistan coðrafyasında bir siyasi partinin halkın iradesiyle 190 seçilmişi, 35 belediye başkanı tutuklanıp cezaevine konuluyor. Hangi iktidar tarafından? Ak Parti iktidarı tarafından. Eðer Kürt halkının oy verdiði seçilmiş belediye başkanları, meclis üyesi, il genel meclis üyesini cezaevine koymak siyaseten bir tasfiye aracı ise –ki böyledir- o halde BDP’nin seçilmişlerinin yürütmüş olduðu siyaset meşru deðilse o zaman AKP’nin de bu coðrafyada yürüteceði siyaset meşru olmaktan çıkacaktır. Aslında tutuklanan her Kürt milletvekili, tutuklanan her Kürt belediye başkanı AKP’nin Kürdistan coðrafyasındaki meşruiyetini ortadan kaldırıyor. Hiçbir şey görmüyorsunuz bunu da mı görmüyorsunuz? Biz burada tutuklandıðımızda, cezaevine konulduðumuzda siz nasıl bu coðrafyada meşru bir siyaset yürütebilirsiniz? Dolayısıyla ey Ak Parti içinde politika yürüten insanlar; benden önce AKP politikasına sizin karşı çıkmanız gerekiyor, sizin buna isyan etmeniz gerekiyor. Benim bu manada yaptıðım bir şey yok, tam tersine sizin meşruiyet zemininizi ortadan kaldıran hükümetin kendisidir. Şu anda içinde yer aldıðınız hükümetin kendisi BDP’li milletvekillerini, BDP’li belediye başkanlarını, meclis üyelerini tutuklayarak sizin Kürdistan’daki meşruiyetinizi ortadan kaldırıyor.
ÇOCUKLARINIZ “ÝDRÝS NAÝM ŞAHÝN’ÝN YANINDA NE ÝŞÝNÝZ VAR” DÝYE SORMAYACAK MI?
Bundan 20, 30, 40 yıl sonra tüm bunlar yazılacak ve çocuklarımız okuyacak. Ýdris Naim Şahin’i de okuyacaklar, sizi de okuyacaklar ey Kürt milletvekili kardeşlerim. Kürdistan halkı Ýdris Naim Şahin’e kızmayacak, size kızacak. Ýdris Naim Şahin kendi görevini yaptı diyecekler. Peki sizin için ne diyecekler? Ne işiniz var bu adamın yanında demeyecekler mi?
Vicdan sahibi herkese bir çaðrım var. Gelin 2004, 2007, 2009, 2011 yılı seçimlerinin kampanya kasetlerini ve televizyon programlarını izleyelim. Her miting meydanında, her seçim bürosunun açılışında ben BDP seçmenine, kendi halkıma ‘Başka bir siyasi partinin adayına ya da rakip partilerin adaylarına atacaðınız taş önce benim başımı yarar’ demişim. Siz de bir Allah’ın günü ‘Ey hükümet sizin tutuklayacaðınız her belediye başkanı önce benim meşruiyet zeminimi ortadan kaldırır’ deyin. Bir deyin bakalım hükümete. Bu kadar rahat hareket edecek mi? Bu kadar rahat zulüm edebilecek mi?
BDP, HAK-PAR, KADEP’Ý BEÐENMÝYORSANIZ YENÝ PARTÝ KURUN
Bence onların yeri AKP, CHP, MHP deðildir. Onların yeri halklarının yanıdır. BDP’yi, Hak-Par’ı, KADEP’i beðenmiyorsanız yeni bir parti kursunlar. Bu kadar basit. Ama artık bizim kölelik etme hakkımız olmadıðına inanıyorum. Böyle bir hakkımız yok.”