Bayık: Tük devleti tüm Kürtlere düşman

Dêralokê ve Şeladizê'ye saldırılara ilişkin konuşan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, bu saldırılarla Türk devletinin tüm Kürtlere düşman olduğunu bir kez daha ortaya çıktığını belirtti.

Dün akşam Stêrk TV’de yayınlanan Rojeva Welat programında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Türk devletinin Güney Kürdistan'a yönelik saldırısının ardından yaşanan halk serhildanını, Güney hükümetinin tutumunu ve Suriye'de oluşturulmak istenen "güvenli bölge" meselesine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.

Güney Kürdistan'a yönelik bir saldırı ve işgal girişimi var. Dêralokê, Şeladizê'de halk saldırılara tepki gösterdi. Güney hükümeti ise sizi sorumlu tutuyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yıllardır Türk devletinin sadece PKK ve Kuzey Kürdistan düşmanı olmadığını söylüyoruz. Bu devlet faşist, işgalci ve tüm Kürtleri yok etmek isteyen bir devlettir. Bu devlet Kürt ve Kürdistan düşmandır. Nerede bir Kürt varsa, nerede bir Kürt kazanımı varsa ona düşmandır. Kürtleri kendine düşman görüyor. Biz yıllardır bunu söylüyoruz. Ama bazıları propaganda yaptığımızı sanıyor. Bu doğru değil. Türk devleti en son Dêralokê ve Şeladizê'ye saldırdı. Bu da konuşmamızın propaganda değil Türk devletinin gerçeğini dile getirdiğimizi gösteriyor. Halkımız da bunu görüyor ama bazı siyasetçiler ve partiler görmek istemiyor. Onlar da belki bizim gibi Türkiye'nin gerçekliğini biliyorlar ama çıkarları bu gerçekleri dile getirmelerine engel oluyor. Bu çıkarlar şahsi çıkarlardır.

Kürt halkının çıkarlarını esas almıyorlar bunu kendi çıkarlarına kurban ediyorlar. Fakat artık halkımız bunu kabul etmiyor. Güney halkımız Türk devletinin gerçekliğini gün geçtikçe daha iyi anlıyor. Görüyorlar ki Kürtlerin en büyük düşmanı Türkiye'dir. Güney referandumunda da anladılar çünkü o zaman Erdoğan açık bir şekilde Güney'i tehdit etti. KDP'yi de tehdit etti. "Her şeyinizi keseriz, sizi açlıktan öldürürüz, aklınızı başınıza alın. Ben ne istersem ona göre hareket edeceksiniz. Bizim dediklerimiz dışında bir şey yapamazsınız, bunu kabul etmeyiz" dedi Erdoğan. Türkiye'nin gerçekliği bu. En son Dêralokê'de 4 genci şehit ettiler, 2 kişiyi de yaraladılar. 2 şehidin cenazesi ise bulunmadı. Sadece Dêralokê'de insanlarımızı katletmediler, bir çok Güneyli insanımızı katlettiler. Kandil'den, Şeladîzê'ye bombardıman sonucu bir çok insanımızı katlettiler. Yerlerini, yurtlarını talan ettiler.

GÜNEY HALKIMIZIN TAHAMMÜLÜ KALMADI ARTIK

Halk her gün bunları yaşıyor, bu yüzden artık tahammül etmiyor. Güney hükümetinin de, Irak hükümetinin de kendilerine sahip çıkmadıklarını gördü. İşgalci Tük devleti de bundan faydalanarak her gün Güney topraklarını bombalıyor, halkı katlediyor. Bundan dolayı halkın kendisi işgalci güçlere karşı durdu. "Artık yeter, bugüne kadar tahammül ettik bundan sonra etmeyeceğiz. Türkiye'nin duracağını düşünüp tahammül ettik ama her geçen gün saldırılarını daha da arttırdı. Bundan dolayı kendimiz bir çare bulmalıyız" dedi halk.

Güney halkımız devrimci, yıllardır bedel ödemiş bir halktır. Saddam'a karşı nasıl ayaklandıysa Türk devletine karşı da öyle ayaklandı. Saddam ne yaptıysa bugün Türkiye'de aynı şeyleri devam ettiriyor. Türkiye'de Kürt sorunu bitmeyene kadar Güney halkı da özgürleşemez bunu gördü halk. O yüzden bir bilinçlenme gerçekleşti. Yılladır söylediğimiz "Türkiye tüm Kürtlerin düşmanıdır" meselesini artık Güney halkımız da anladı. Saddam'ın devrilmesinin özgürlük getirmediğini gördüler. Çünkü hiç bir parça tek başına özgürleşemez.

Güney'de Türk devletinin bombardımanı sonucu siviller katledildi. Güney toplumu bu işgale karşı nasıl bir tutum sergiliyor?

Güney halkımız tutumunu belli etti. Şeladizê'de ayaklananlar "Biz artık işgali kabul etmiyoruz, Güney'de Türk devletinin işgalini istemiyoruz. Ülkemizden çıkmaları lazım" dediler. Yine 4 parça Kürdistan'ın birlik olması gerektiğini dile getirdiler. Sınırları kabul etmediklerinin mesajını açık bir şekilde herkese verdiler. Hem Güney, hem Irak, hem de Türkiye'ye mesaj verdiler. Özellikle Güney gençlerinin bu mesajı esas alması lazım. Herkesten çok Güney gençlerinin toprağını, ülkesini koruması lazım. Dêralokê ve Şêladizê'deki halkımızı kendilerine örnek almalılar.

Bazı yayın organları Dêralokê'de bir karışıklığın olduğunu ve sebebinin de Özgürlük Hareketi olduğunu belirtiyor. Bu konuya ilişkin neler söyleyeceksiniz?

Güney'deki referandumunu PKK ilan etmedi. Güney partileri ağırlıklı olarak da KDP ilan etti. Türkiye açık bir şekilde hakaret etti sebebi PKK değildi. Onun dışında DAİŞ Güney'e saldırdı, az kalmıştı Hewlêr'e girecekti. Herhalde DAİŞ de PKK'den dolayı Güney'e saldırmadı. Kim Güney'i, Hewlêr'e savundu? PKK gerillaları savundu. Şu an böyle konuşanlar o zaman kendileri PKK gelsin, gerilla gelsin bizi savunsun diyorlardı. Onların isteği üzerine gerilla gitmişti. Hatta Kek Mesud, Maxmur'a giderek gerillaya teşekkür etti. "Siz DAİŞ'in Hewlêr'e girmesine engel oldunuz" dedi. Gerillanın müdahalesi DAİŞ'in önünü kesti. Peşmergelere ve Güney halkına cesaret verdi. Gerilla müdahale etmeyene kadar peşmerge DAİŞ'e karşı savaşamıyordu. Gerilla Hewlêr'i savundu, DAİŞ'e karşı savaştı, şimdi de söz de gerilla onlar için kötülük yapmış. Bu çok büyük bir çelişki. Herkes bu gerçekleri görüyor.

Türk devletine karşı duracaklarına, kınayacaklarına ve topraklarımızı terk edin diyeceklerine suçu PKK'ye yıkmak istiyorlar. Dêralokê'de 4 insan şehit düştü, 2 cenaze hala bulunamadı. Bizi bir tarafa bırakın bunun için açıklama bile yapmadılar, kınamadılar. Çıkarları bunu gerektiriyor. Şeladizê'de ve Dêralokê'deki şehitlerimizi anıyorum, ailelerine, halkımıza baş sağlığı diliyorum. Yaralılara da acil şifalar diliyorum. Şehitlere sahip çıkacaklarına, Türkiye'den özür diliyorlar. Halkımızdan özür dileyeceklerine, "sizi savunamadık, işgalciler bu cesaretten dolayı size saldırıyorlar" diyeceklerine Türk devletinden özür diliyorlar. Halkımız bunu görüyor. Açıklama yapan halkı tutukluyorlar, onların ne suçu var? Açıklama hem Türkiye hem de Güney hükümetinin gerçekliğini gösteriyordu.

Suriye meselesi ve "güvenli bölgeye" ilişkin çokça tartışmalar yürütülür. Türk devleti bunun için Amerika ve Rusya'dan bir sinyal bekliyor. Türk devletinin isteği gerçekleşmeyecek gibi görünüyor. Kuzey Suriye yönetime ile rejim arasında görüşmeler gerçekleşti. Buna göre "güvenli bölge" nasıl olacak?

Türk devletinin olduğu yerde daha büyük sorunlar yaşanıyor. Güney, Irak ve Suriye'de yaşanan sorunlar Bahçeli-Erdoğan işgalinden dolayı daha da büyüyor. Herkes bunu görüyor. Çünkü faşist ve işgalci bir hükümettir. Tek dil, tek bayrak, tek vatan, tek dil söylemini esas alan bir iktidardır. Zorla iktidarda durduğu için savaşı esas alıyor. Hem Türkiye'de, hem de Türkiye dışında. Çünkü toplumsal sorunlar çok fazla, çözüm üretemiyor. Savaş yolu ile sorunların önünü almak istiyorlar. Nasıl bir taktik yürütüyor? Erdoğan-Bahçeli sürekli televizyonlara çıkıp tehditler savuruyor. Bu şekilde Türkiye halkını kandırmak istiyorlar. Halkın arkalarında durmalarını ve iktidarlarını sürdürmek istiyorlar. Fakat Erdoğan herkesin etrafında dolanıyor, Türkiye'de satmadığı bir şey kalmadı. Herkesin ayağına gidiyor, özür diliyor, "Eğer bana yardım ederseniz ne isterseniz veririm" diyor. Bu şekilde iktidarını sürdürüyor. Çünkü gittikçe sıkışıyor. O yüzden dışarıdan yardım istiyor. Fakat topluma kendini tam tersi gösteriyor.

"Toplumun sorunları ancak İslamiyet yolu ile çözülür" diyor. Toplumun sorunlarını bu şekilde göz önüne getirerek, halkı kandırmak istiyor. Toplumda bu tür şeyleri dinliyor, bu şekilde sorunlarının hal olacağını düşünüyor. Halbuki bu halkı kandırmaktır. İktidarın karakteri faşist, yalan ve kandırmadan ibaret. Suriye'de yaşanan sorunların sebebi de Türkiye'dir. Oradaki çetelerin hepsi Türkiye'ye bağlı, Erdoğan'ın çeteleridir. DAİŞ, El Nusra ve El Kaide'nin dergahı Erdoğan'dır. Erdoğan hepsini idare ediyor. Silahlarını, paralarını, savunmalarını yapıyor, uluslararası alanda temsil ediyor. O yüzden Suriye'de oluşturulacak "güvenli bölge" meselesi konuşmadan ibaret.

Herkes kendine göre bir şey söylüyor, amaçlarına ulaşmak istiyor. Türkiye'de kendi kontrolünde "güvenli bölge" oluşturulmasını istiyor. Amerika başka bir şey istiyor, Koalisyon'da yer alanlar başka bir şey söylüyor. Rusya ayrı bir şey söylüyor. Kimse gerçeğin ne olduğunu bilmiyor. Bu yüzden Suriye halkları bu tür şeylere kulak vermemeli. Yani kendilerini savunmalılar. Hiç bir devlet onları savunmaz. Devletler kendi çıkarlarını esas alırlar. Çıkarları için halklara karşı oyun oynuyorlar. Halkın bu tür oyunlara izin vermemesi gerekir. İradeli ve kararlı bir şekilde yürümeliler. Onlarla da ilişki kurabilirler ama hiç bir zaman onların konuşmalarına ve planlarına kanmamalıdır. Nasıl topraklarını, özgürlüklerini, iradelerini, kardeşliklerini savunacaklarını, işgalcileri nasıl durduracaklarını esas almalılar.

ERDOĞAN TÜM ÇETELERE DESTEK SUNUYOR

Son süreçte Rusya bazı şeyleri dile getirdi. "Adana ittifakının esas alınması lazım" dediler. Bunu niye dile getirdikleri çok açık. Adana ittifakında uluslararası komployu gerçekleştirdiler. Acaba komployu bu şekilde tekrarlamak mı istiyorlar? Bazıları Adana ittifakı gereği Türkiye ve Suriye'nin ilişkilenmesi gerektiğini söylüyor. Bazıları da Adana ittifakına göre, hem Türkiye'nin, hem de Suriye'nin kendilerine karşı güçlere yardım etmemeleri gerektiğini belirtiyor. Fakat Türkiye bütün çetelere yardım ediyor. Suriye'yi yıkanlar, DAİŞ, El Nusra, El Kaide'dir. Hepsinin arkasında Türkiye var. Suriye'de kimse Türkiye'ye karşı eğitilmedi, silahlanmadı, Türkiye'ye karşı savaşmadı. Türkiye'nin Adana ittifakını tek taraflı bozduğunu belirtiyorlar.

Fakat bunun altında ne yattığını çok iyi biliyoruz. Adana ittifakı sonucu uluslararası komplo gerçekleşti. Yani PKK'yi yok etme ittifakıydı. Bundan dolayı Önder Apo'yu esir aldılar. Herkes bunu biliyor. Bundan dolayı Rusya'nın bu ittifaka neden sahip çıktığı anlaşılıyor. Ona bağlı olarak Erdoğan da Suriye, Rojava ve Güney'i tehdit ediyor. Erdoğan Şeladizê'deki saldırı için açık bir şekilde "Yanlış şeyler yapmak istediler, biz de uçak yolladık hepsini dağıttık" dedi. Güney'e ve Güney halkına nasıl saldırdığını konuşmalarında belli etti. Yani tüm sorunların arkasında Türkiye var. Türkiye hem Rojava, hem de Güney'i işgal etmek istiyor. Söz de Misakı Milli'yi yeniden hayata geçiriyor. "Bu toprakların hepsinin bizim hizmetimizde olması gerekir. Halklarının hepsi de Türk olmalı" diyor. Arapları da, Kürtleri de Türk yapmak istiyorlar. Bu siyaseti yürütüyor.

Kobanê'nin kurtuluşunun yıl dönümü. Bu direniş tarihte önemli bir yer aldı. Bu vesile ile siz ne söylemek istersiniz?

Kobanê şehitlerini anıyor ve saygılarımı sunuyorum. Onlar bizim büyük şehitlerimizdir. Kürt halkı için tarihte özel bir yerleri var. Bu yüzdendir ki onlar büyük kahramanlık ve büyük destan yarattılar. Kobanê bu şekilde kurtuldu. Bu vesileyle Kobanê halkını selamlıyor ve saygılarımı sunuyorum. Kobanê halkı Önder Apo’yu iyi tanıyor, halk kendisine sahip çıkıyor, yurtsever bir halktır. O halk bütün koşullara hazırdır, sadece Kobanê'de değil bütün Kürtleri koruyacak. Eylemleri ile kendilerini ispat etmişlerdir. Çünkü Rojava Devrimi burada başladı, Devrimin öncülüğünü yaptı, bu yüzden de hedef oldu. Kobanê'de çağın savaşı oldu. Kobanê savaşın da DAİŞ’e büyük darbe vuruldu.

Eğer DAİŞ bugün yok olmaya doğru ilerliyorsa, bu Kobanê'de başladı. DAİŞ Kobanê'ye kadar saldırı da bulundu, her yeri ele geçirdi ve hiç bir devlet önünde duramadı. İlk defa Kobanê'deki halkımız, özgürlük savaşçıları büyük darbeyi DAİŞ’e vurdu. DAİŞ’in yok oluşu burada başladı ve artık sona doğru ilerlemeye başladı. Kobanê savaşı sadece Kobanê değil, Rojava içindi, tüm Suriye, Suriye'de yaşayan halklara ve demokrasi, özgürlük güçleri içindi. Bu savaş ile büyük DAİŞ tehlikesinin önü alındı. DAİŞ sadece Kobanê için değil Kürtler için büyük tehlikeydi; tüm Suriye halkına karşıydı, Ortadoğu ve bütün insanlık tehlike altındaydı. Kobanê'de savaşan savaşçılar tüm insanlık için savaştı.

KOBANÊ DİRENİŞİ ORTADOĞU'DA ONURLU, ÖZEL BİR YERE SAHİP

Kürtler, büyük tehlikeye karşı insanlığı, ve bölge halkını korudu. dolayı Kürt halkına, bölge halkları ve insanlık Kobanê'de savaşanlara borçludur. Savaşanları hiç bir zaman unutmamak gerekir. Savaşanlar şahsında borçlarını ödemelidirler, o şehitler Kürt halkı için verildi. Kürt halkı insanlık için büyük bedeller ödedi. Bugün de DAİŞ’e karşı duranlar, DAİŞ’e darbe vurdular, DAİŞ’in sonunu getirenler, insanlığı büyük tehlikeden korudular ve şimdi de Türklerin hedefindeler. Türkler Rojava’yı talan edip, QSD ve YPG’ye darbe vurmak istiyor. İnsanlık bunu görmek zorundadır. Bu da açıktır ki, Erdoğan DAİŞ’e sahip çıkıyor, insanlığın karşısında duruyor. Çünkü Rojava da Kürtler, QSD, YPG DAİŞ'e darbe vurdu. Eğer Erdoğan iddia ettiği gibi DAİŞ'e karşı ise, o zaman Kürtlere, QSD’ye, YPG’ye teşekkür etmelidir. Görüyoruz ki bunun aksine onları ortadan kaldırmak istiyor.

Bu neyi gösteriyor? Asıl DAİŞ'in lideri Erdoğan'dır. Onlara sahip çıkıyor. Erdoğan Kürtlerden, QSD ve YPG'den intikam almak istiyor. İnsanlık bunu görmek zorunda ve bunun karşısında durmalıdır. Yani Erdoğan-Bahçeli faşizmine karşı durmalıdır. Madem ki Kürtler, QSD onlar için büyük hizmet etti, onları büyük tehlikeden korudu, onlar da Kürtlere, QSD'ye, YPG'ye sahip çıkmalılar ve Erdoğan’ın işgaline karşı durmalılar. Doğru olan budur. O zaman borçlarını karşılayabilirler. Eğer bunu gerçekleştirmezlerse onlar da Erdoğan’ın hizmetine girerler. Erdoğan ve DAİŞ bundan faydalanır dahası insanlık büyük zarar görür. Bu yüzdendir ki Kobanê hem Kürt tarihi açısından, hem de Ortadoğu ve insanlık açısından onurlu, özel bir yere sahiptir.

TÜM MUHALİFLER BİR OLURLARSA REJİM YENİLİR

Erdoğan şöyle diyordu, "Düştü, düşecek" sıra Efrîn’e gelecek. Açıkça bunu söylüyordu. Ve bundan da mutlu oluyordu. Kobanê kurtulduğu zaman ve DAİŞ darbe aldığın da, sadece DAİŞ darbe yemedi, aslında Erdoğan darbe yedi. Büyük darbeyi Erdoğan yedi. Bu yüzdendir ki Rojava’ya, QSD’ye, YPG’ye bu kadar düşmanlık yapıyor. Şunu söylüyor; "Büyük darbeyi bana vurdunuz, bırakmadınız planlarımı gerçekleştireyim. Beni boşa düşürdünüz." Bu yüzden intikamını almak istiyor. Kürtler bunu çok iyi anlıyor, insanlığın da bunu anlaması gerekir. Bu münasebetle Kobanê kurtuluşunun yıldönümünde insanlık Türkiye’nin işgaline karşı durmalıdır, Kürtlere olan dostluklarını açığa çıkarmalıdır. Kürtler için statü istemeliler, yardım etmeli ve şunu demelidir; "Kürtler statüsüz yaşayamaz." Çünkü Kürtler insanlık için büyük hizmet etti, insanlık da Kürtler için statü istemeli, bir şeyler yapmalı ve sahip çıkmalıdır.

Kobanê’nin kurtuluşunun yıl dönümünde yapılması gereken temel şey odur. Kobanê’nin kurtuluşunun yıl dönümünde Erdoğan ne yapıyor? Şêladize, Deralokê’de Kürtleri öldürüyor. Rojava için de "gireceğim, tüm hazırlıklarımı yapmışım. Hepsini temizleyeceğim" diyor. Çünkü DAİŞ, artık sona doğru gidiyor, büyük darbe yiyor. Ne yaparsa yapsın, artık ayakta kalamaz. Ne kadar ilerlese de sona geliniyor. Kürt halkı onun sonunu getirecek. Kürtlerin yaptıkları eylemler, verdikleri bedeller kölelikten kurtuluştur. Özgür bir yaşam için, kararını vermiştir. Kararlı ve cesaret ile yürütüyor. Bu yüzdendir ki gün geçtikçe daralıyor ve sona doğru ilerliyor. Sonları da gelecek. Şunu bilmek gerekir ki herkes Erdoğan-Bahçeli gerçekliğini iyi görmeli. Tehditlerini, zulümlerini güçlü görmemeli. Güçlü olsalar bunları yapmazlar. Herkes bunu görmek zorundadır. Kürt halkı kendi görevini yerine getiriyor, Türkiye halkı ve demokratları, aydınları, akademisyenleri, solcuları; Erdoğan-Bahçeli faşizminin karşısın da duranlar, herkes Leyla Güven öncülüğündeki eylemi görmeli, o eylem onlar içindir de. Eğer bir olurlarsa, rejim erken yenilir.