BDP: Bir daha asla!
BDP: Bir daha asla!
BDP: Bir daha asla!
Maraş katliamının yıldönümüne ilişkin bir açıklama yayınlayan BDP, “Bugün, Maraş Katliamı’nın üzerinden otuz beş yıl geçtikten sonra bile Alevi yurttaşlarımızın evlerinin işaretlenmesi düşündürücüdür. Etnik, mezhepsel, dini kimlik farklılıklarına dayalı şiddet olaylarının sürmesi, yazılı ve görsel basının her köşesinden nefret söylemleri yaymayı sürdürmesi, bu saldırılara motivasyon oluşturan zihniyetlerle devlet ve toplum katında gereğince hesaplaşılamadığını göstermektedir” dedi.
BDP’nin STÖ ve siyasi partilerden sorumlu eş genel başkan yardımcısı Yüksel Mutlu, yaptığı yazılı açıklamada, Maraş’ta otuzbeş yıl önce bugün başlayıp, bir hafta boyunca süren katliamda yüzlerce Alevi’nin hayatını kaybettiği ve yaralandığı belirtildi. Alevilerin evleri ve işlerlerinin de hasar gördüğünü hatırlatan Mutlu, “Olayın ardından bir güven ortamı sağlanamamış, yaşananlar Alevilerin bölgeden kitlesel göçüyle sonuçlanan bir etnik temizliğe dönüşmüştü.
Bugün, Maraş Katliamı’nın üzerinden otuz beş yıl geçtikten sonra bile Alevi yurttaşlarımızın evlerinin işaretlenmesi düşündürücüdür. Etnik, mezhepsel, dini kimlik farklılıklarına dayalı şiddet olaylarının sürmesi, yazılı ve görsel basının her köşesinden nefret söylemleri yaymayı sürdürmesi, bu saldırılara motivasyon oluşturan zihniyetlerle devlet ve toplum katında gereğince hesaplaşılamadığını göstermektedir” dedi.
Bu coğrafyada ayrımcılığa uğrayan tüm toplumsal kesimlerin Kürlerin, Alevilerin, Ermenilerin ve diğerlerinin sorunlarının çözülmesi için atılması gereken ilk adımın geçmişle yüzleşmek olduğuna da dikkat çeken Mutlu, ancak hakikati ortaya çıkararak ve mağdurlardan özür dileyerek, sürecin tamamlanabileceğini düşündüklerini de vurguladı.
“Tarihimizin kara lekeleri olan sürgünler, zorunlu göçler, katliamlar, insan hakları ihlalleri ve insanlık suçları kapsamlı bir biçimde belgelenmeli, hukuki süreçler ciddiyetle işletilmeli ve kamuoyu yaşananlarla ilgili bilgilendirilmelidir” diye devam eden Mutlu, başka bir deyişle Türkiye hala demokartikleşme yolunda kararsız, cılız ve sancılı adımlar atıyorsa, bunun temelinde geçmişe bakışındaki çarpıklıklar yaraddığını da sözlerine ekledi.
Çarpık tarih anlayışının ve topluma yönelik şiddet kışkırtcılığının ya da uygulayıcılığının yan yana konulduğunda toplum üzerinde tam hakimiyet kurup, topluma kendi sığ kalıplarını dayatmaya çalışan bir devlet zihniyeti ve arkasındaki tekçi mutlak egemenlik paradigmasının görüldüğünü de kaydetti.
Tekçi ulus-devlet zihniyetinin tüm farklılıkları bugüne kadar yok saydığını da ifade eden Mutlu şöyle devam etti: “Aleviler de Osmanlı’dan bu yana bu acıları fazlasıyla yaşayan bir toplumdur.
Hükümetler, farklı toplumsal kesimlerin arasındaki diyalog süreçlerine katkıda bulunmalı, kışkırtıcı ve ötekileştirici dilden uzaklaşmalı ve toplumun örgütlü güçlerini tanımalı ve seslerine kulak vermelidir. Bu çerçevede, Barış ve Demokrasi Partisi olarak Alevilere yönelik her türlü tehdit ve ayrımcılığın önlenebilmesi için, geçmiş şiddet olaylarıyla yüzleşilmesi, adaletin yerine getirilmesi ve güncel talepleriyle ilgili olarak Alevi örgütlerinin muhatap alınmasının şart olduğunu düşünüyoruz.
Alevilerin her platformda dile getirdikleri, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması, zorunlu din derslerine son verilmesi, Cemevlerine yasal statü tanınması, inanç dergahlarının kendilerine devredilmesi, Madımak’ın bir utanç müzesi haline getirilmesi ve eşit yurttaşlığın hayata geçirilmesi taleplerini destekliyoruz.”
Maraş’ta, Çorum’da, Dersim’de Kürdistan ve Anadolu’nun dört bir köşesinde yaşanan insan hakları ihlalleri ve insanlık suçlarına karşı gönül rahatlığıyla, kekelemeden “bir daha asla!” diyemeyenlerin sadece Alevilerin değil, tarihsel olarak mağduriyet yaşayan tüm kesimlerin süregiden devlet şiddetinden sorumlu olduğunu da belirten Mutlu ”Yine 13 yıl önce bugün, ‘Hayata Dönüş’ adı altında, kendilerine dayatılan insanlık dışı tecrit rejimine direnen siyasi tutsaklara yönelik olarak yapılan ve 32 yurttaşımızın ölümüyle sonuçlanan operasyon, devlet şiddetinin cezaevlerinde kazandığı boyut açısından güncelliğini korumaktadır. Hükümetler, bu katliamı soruşturmayıp, sorumlularını cezalandırmayarak, sonraki insan hakları ihlallerine de örtülü onay vermişlerdir. Cezaevinde tecrit bir insanlık suçudur ve halen devam etmektedir. Barış ve Demokrasi Partisi olarak, dönemin Adalet Bakanı’nı Gezi Parkı’na kabul etmeyen demokrat kamuoyunun, hakikatleri savunmaya ve sorumluları her fırsatta teşhir etmeye devam edeceğine inancımız tamdır.
Maraş’ı, 19 Aralık’ı, Roboski’yi ve bunlar gibi katliamları ne unutalım ne de unutturalım...” dedi.