BDP Yerel Yönetimler Konferansı sonuç bildirgesi açıklandı

BDP Yerel Yönetimler Konferansı sonuç bildirgesi açıklandı

Diyarbakır’da düzenlenen BDP 2. Yerel Yönetimler Konferansı sonuç bildirgesi açıklandı. Açıklamada, kapitalist modernitenin demokratik moderniteye evrilmesi dışında başka bir alternatifin kalmadıðı belirtildi. Sorunlara çözüm getiremeyen hükümetin kadına, emekçi halklara ve inançlara topyekun savaş açtıðı ifade edilen bildirgede, hükümetin BDP’li belediyelerin hizmetlerinden rahatsız olduðu kaydedildi. “Sayın Öcalan özgür olmadan hiçbirimiz kendimizi özgür hissetmeyeceðiz” ifadelerinin yer aldıðı açıklamada, “Asla teslim olmayacaðız” denildi.

Diyarbakır'da BDP tarafından "Öz Yönetim Gücüyle Demokratik Özerkliði Zaferle Taçlandıralım" ve “Topyekûn savaşa karşı topyekûn direniş” şiarıyla düzenlenen 2. Yerel Yönetimler Konferansı dün sona ererken, konferansın sonuçları ise yapılan yazılı açıklama ile kamuoyuna duyuruldu. Yapılan açıklamada, aralarında 190'ı seçilmişin toplam 8 bini aşkın siyasi tutsaðın olduðu bir süreçte konferansın yapıldıðına dikkat çekilerek, konferansın geleneksel olarak 5’incisi, BDP olarak 2’ncisinin gerçekleştirildiði belirtildi. Açıklamada, 360 delegenin katıldıðı konferansın, öldürülen BDP'li Ýl Genel Meclis Üyesi Yıldırım Ayhan’a atfedildiði ifade edildi.

DEMOKRATÝK MODERNÝTE

3 gün süren konferans boyunca siyasal süreç tartışmaları ve gündem maddeleri üzerine yürütülen tartışmalarda önemli kararlaşmaların saðlandıðı ifade edilen açıklamada, “Dünyada, Ortadoðu’da ve Türkiye'deki siyasal süreç, kültürel, ekonomik, sosyal ve bir bütün olarak yerel yönetimler işleyişimiz deðerlendirilmiş, bu deðerlendirmeler ışıðında; önemli bir tarihsel süreçten geçtiðimizi, Kürt halkının özgürlük ve demokrasi paradigması, başka bir dünyanın mümkün olduðunu görünür kılmıştır” denildi. Açıklamada “Bu paradigmanın yaşama geçirilmesi ile inkâr ve imha politikalarına raðmen, mücadelenin adalet, eşitlik ve özgürlük temelinde başarıya ulaşacaðı açıktır. Ýktidarcı, devletçi zihniyetin çürümesi ile kapitalist modernitenin, demokratik moderniteye evrilmesinin dışında başka bir alternatif kalmamıştır. Nasıl ki insanlık kendisini ekonomik, sosyal ve siyasi olarak var etmişse, aynı şekilde demokratik modernite ekseninde kendini yeniden örgütleyebilir” tespitlerine yer verildi.

'DEMOKRATÝK EKOLOJÝK VE CÝNSÝYET ÖZGÜRLÜKÇÜ TOPLUM'

“Kapitalist modernitenin geliştirdiði ulus devlet paradigması halkların sorunlarına çözüm olmak yerine çözümsüzlüðü derinleştirmiş, inkâr ve imhayı çözüm olarak dayatmıştır” denilen açıklamada, “Kapitalist modernite ortaya çıkardıðı krizlerle, halklara inançlara, emekçilere, kadınlara gençliðe, çocuklara, doðaya verdiði zararlarla yaşamın bütün alanlarını yaşanılmaz kılmıştır. Katı merkeziyetçi, ulus devlet paradigması halkın demokratik katılımı önünde en büyük engel olmuştur. Ortadoðu’da şekillenen baskıcı ve totaliter rejimler ve onların uygulamaları halkların etnik dinsel ve yaşamsal problemlerine çözüm olmadıðı gibi halklara kan, acı, gözyaşı ve asimilasyonu reva görmüştür. Bu da halkların başka alternatiflere yönelmesini elzem kılmıştır. Bunun yerine ulus devleti aşan ve demokratik ulus bilincini geliştirecek olan yerinden yönetim ilkesi, demokratik ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü toplumu yaratma çabası halkların çözüm seçeneði olarak açıða çıkmıştır” ifadelerine yer verildi.

'KADINA, EMEKÇÝ HALKLARA VE ÝNANÇLARA TOPYEKUN SAVAŞ'

Açıklamada, yaşanan sorunlar karşısında çözüm modeli olarak ortaya konulan Demokratik Özerklik modeli ile ilgili de şunlar yer alıyor: “Gerek Türkiye’de gerek Suriye’de, Ýran’da ve Irak’taki çözümsüz politikalar ve buna karşı Demokratik Özerklik projemiz başta Kürt halkı ve Ortadoðu halklarına umut olmuştur. Suriye Türkiye ve Ýran başta olmak üzere, küresel egemen güçlerin saldırgan politikalarının da nedeni budur. Askeri operasyonların yanında yapılan siyasi operasyonlarla 8 bini aşkın Kürt siyasetçisi, seçilmişleri, aydın, yazar, gazeteci, avukat ve sivil toplum örgütü temsilcileri tutuklanmıştır. Bu yönelimler bir yandan AKP’nin çözümsüzlük politikasını açıða çıkarırken aynı zamanda bu hükümetin de diðer hükümetler gibi bir savaş hükümeti olduðunu ortaya koymuştur. Ortadoðu ve Türkiye’deki sorunlara çözüm üretemeyen sistem bu başarısızlıðını örtebilmek için kadınlara, emekçilere, halklara ve inançlara topyekûn savaş açmıştır. Kürt halkına son olarak yaşatılan Roboski katliamı bunun somut örneðidir. 29 Mart yerel seçim sonrası başlayan ve günümüze kadar devam eden askeri ve siyasi operasyonlarla Kürtlerin özgür iradesini ve siyasal mücadele kararlıðını yok edemeyen AKP daha da saldırganlaşmıştır.”

'ÖCALAN ÖZGÜR OLMADAN HÝÇBÝRÝMÝZ KENDÝMÝZÝ ÖZGÜR HÝSSETMEYECEÐÝZ'

PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki aðırlaştırılmış tecride de dikkat çekilen açıklamada, “Bu saldırı politikalarının somut göstergesi de çözümün ve barışın muhatabı olan Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit ve izolasyon politikalarıdır. Bu tecrit politikası Kürt sorunun çözümüne hizmet etmediði gibi çözümsüzlüðü derinleştirmekte ve Kürt halkına yönelik yaklaşımın da ifadesi olmaktadır. Bu da Kürt halkı tarafından kabul edilemezdir. Bizler Kürt halkının seçilmişleri olarak tecrit uygulamasının ortadan kaldırılıncaya, Ýmralı Cezaevi kapatılıncaya ve Sayın Öcalan özgür siyaset yapma koşullarına kavuşuncaya kadar kesintisiz mücadele edeceðimizi halkımız ve dünya kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bu anlamda, genel merkezimizce belirlenecek tarih ve planlama çerçevesinde biz seçilmişler olarak demokratik eylemleri geliştireceðimizi kamuoyuna duyuruyoruz. Dünya bilmeli ki, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan özgür olmadan hiçbirimiz kendimizi özgür hissetmeyeceðiz. Devletin bütün ekonomik ve siyasal, yargısal olanaklarını arkasına alan saldırgan AKP politikaları, halkımızın onurlu direnişi ve 13 yıllık mevcut yerel yönetim politikalarımızın, deneyim ve başarılarıyla boşa çıkarılmıştır” denildi.

'HÝZMETLERÝMÝZ HÜKÜMETÝ RAHATSIZ ETTÝ'

14 Temmuz 2011’de ilan edilen Demokratik Özerkliðin yaşam bulacaðı kurumların başında gelen yerel yönetimler pratiðinin konferansta bütün boyutları ile ele alındıðı ifade edilen açıklamada, “3 günlük konferansta kentsel, sosyal, kadın, gençlik, kültür, eðitim, saðlık, ekolojik politikalarımızda yaptıklarımız ve yapamadıklarımız üzerinden tartışmalar yürütülmüştür. 13 yıllık Yerel Yönetimler deneyimimiz ve 13 yıllık yerel yönetim hizmetlerimiz 80 yıl boyunca coðrafyamızı yöneten tüm hükümetlerin yaptıðı hizmetlerin toplamını kat be kat aşan hizmet pratiði olmuştur. Halkımızın teveccühünü kazanan, ekolojik, sosyal, kültürel ve temel ihtiyaç alanları olan altyapı hizmetleri mevcut hükümeti ciddi bir şekilde rahatsız etmiş, paradigmamızın yaşam bulduðunun somut göstergesi olan bu hizmetlerin üretilememesi için aynı zamanda yerel yöneticilerimize yönelik hukuk ve siyaset ahlakına aykırı baskı politikaları ile engelleme ve karalama kampanyaları sürdürmektedir” denildi.

'ASLA TESLÝM OLMAYACAÐIZ'

“Cinsiyet Özgürlükçü Demokratik Ekolojik Yerel Yönetimler paradigmamızın daha etkin kılınması için önemli kararlaşmalar yaşanmıştır” denilen açıklamanın devamında şunlar yer aldı: “Yerel yönetimler kadın konferansımızın açıða çıkardıðı iradeli kararlaşmalar konferansımıza güç katmıştır. Kadın konferansımızın aldıðı kararlar genel mücadelemiz için esas alınacaktır. Demokratik uluslaşma bilincinin oluşmasında, demokratik özerklik inşasının yaşamsal olduðu bir kez daha vurgulanmış, nerede yerel yönetimimiz varsa halk hizmet farkını görmüştür. Bu temelde var olan belediye sayımızın yüzde yüz arttırılması hedeflenmiştir. Bu konferansımızın eksik ve yetmezliklerimizin giderilmesine ve halkımızın öz yönetiminin oluşmasına katkı sunacaðı inancıyla topyekûn savaşa karşı topyekûn direnişle cevap verileceði kararlılıðı ve inancıyla; AKP hükümetinin veya diðer ismiyle yeni devletin Kürt halkına dayatılan iradesizleştirme, teslim alma, topyekun savaş politikalarına karşın asla teslim olmayacaðımızı halkımızın haklı davası kazanılıncaya kadar onurlu direnişimizle mücadelemizi sürdüreceðimizi tüm dünya kamuoyuna duyurmayı tarihi bir görev olarak biliyoruz.”