Belçika'daki saldırıların ardındaki gerçeklik

Fransa'dan sonra Belçika'ya yönelik eş zamanlı saldırılarda 40'a yakın kişi yaşamını yitirdi, yaralı sayısı 200 ile ifade ediliyor. Saldırılarda Uluslararası Zaventem Havalanı ile Maalbeek metro istasyonu hedef alındı.

Fransa'dan sonra Belçika'ya yönelik eş zamanlı saldırılarda 40'a yakın kişi yaşamını yitirdi, yaralı sayısı 200 ile ifade ediliyor. Saldırılarda Uluslararası Zaventem Havalanı ile Maalbeek metro istasyonu hedef alındı. Ülkedeki güvenlik alarmı en yüksek düzeye çıkartıldı. Saldırı DAIŞ tarafından üstlenildi. Ancak saldırıların çapı düşünüldüğünde herhangi bir ülke yardımı olmadan böylesine geniş çaplı saldırıların olması çok zor.

Saldırıdan 2 hafta önce Türkiye AB mülteci anlaşmasının hemen akabinde, 8 Mart tarihinde Belçika Dışişleri Bakanı Didier Reynders, İçişleri Bakanı Jan Jambon, Adalet Bakanı Koen Geens ve İltica ve Göçmen Bakanı Theo Francken'den oluşan heyet Türkiye'ye gitti.

Belçika heyeti, 9 Mart'ta Türkiye-Belçika Dışişleri, Adalet ve İçişleri Bakanları toplantısı öncesi Türk heyetinden, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile bir araya geldi.

Toplantının temel gündemi, Belçika'dan DAİŞ'e katılanların bildirilmesi ve ortak parmak izi temelinde polis teşkilatlarının karşılıklı çalışmasıydı. Belçika heyeti görüşmeye otururken, Türk tarafının Belçika'daki Kürtleri ve kurumlarını gündemleştireceğini biliyordu. Belçika heyeti toplantıda daha çok DAIŞ'e ilgili 1224 Belçikalı ile ilişkili bilgi alınması konusunda bir anlaşmaya varmak istiyordu. Kürtler konusunda birkaç küçük taviz ile bir anlaşmaya varacağını düşünen Belçika heyeti, toplantının ilerleyen saatlerinde Türklerin işi yokuşa sürmesi üzerine toplantıdan çekildi. Belçika heyetinin toplantıdan çekilmesine neden olan Türk heyetinin ısrarla Belçika'daki Kürt siyasetçilerin (KONGRA GEL Başkanı Remzi Kartal, KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyr Aydar başta olmak üzere birçok siyasetçi) tutuklanması, Türkiye'ye teslim edilmesi ve Kürt kurumlarının (KNK, dernek ve Kürt basın kuruluşları) kapatılmasını istiyordu. Bu isteklerin kendi kanunlarını çiğnemek olduğuna dikkat çeken Belçika heyeti, son anda Türk heyetinin anlaşmayı zorlaştırmasıyla anlaşmadan geri çekildi.
 
Toplantıya ilişkin İltica ve Göç Bakanı Theo Francken partisi NVA'nın sitesinde şu ifadelere yeriyordu: "Bizim tarafımızdan sağlanacak bilgiler Kürt halkına karşı kullanılabilir, Kürt halkını baskı altına alma niyeti ile kullanılabileceği için bu riski alamayız."

Francken aynı zamanda anlaşmadan çekilerek prensibi bir seçim yaptıklarına dikkat çekerek, aslında karşılarından prensipli-kanun tanımayan Türk bir heyetin varlığına yönelik de ipucu veriyordu. 
Bu görüşmelerden önce, Belçika'daki Kürtler de Brüksel'de Avrupa Konseyi'nin önünde Türkiye'nin Kürdistan'da yaptığı katliamlara dikkat çekmek amacıyla Belçika yetkililerinin izinleri dahilinde çadır kurdu. Kürt halkı bu eylemle hem Avrupalı yetkilileri hem de Belçikalı yetkililerin dikkatini Kürdistan'daki katliamlara çekmek istedi.

Ancak Belçika heyetinden istediğini alamayan Erdoğan ve AKP, önce kendi yazılı ve görsel basını üzerinden, "Avrupa Parlamentosu önünde PKK çadırı" diye haber geçmeye başladı. Hedef göstermelere rağmen Belçikalı yetkililer, Kürtlerin çadır eylemine müdahale etmedi. Önce Türk Başbakanı Ahmet Davutoğlu Kürtlerin çadır eylemini hedef gösterdi ve bunun Türkiye'ye karşı meydan okuma olduğunu söyledi. Ardından Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 18 Mart'ta yaptığı açıklama ile açık bir şekilde Belçika'yı tehdit etti ve şunları dile getiriyordu: “Türkiye’deki patlayan bombaları televizyon ekranlarından izlemek ise bir şeyler ifade etmeyebilir. Aynı bombalar sizin şehirlerinizde patlamaya başladığında bizim ne hissettiğimizi mutlaka anlayacaksınız. Ama o zaman çok geç olacak. Bu bombanın, şehrin göbeğinde terör örgütü yandaşlarına şov yapma imkanının sağlandığı Brüksel’de veya AB'nin herhangi bir şehrinde patlamaması için hiçbir sebep yok."

Erdoğan ve ekibinin bu tehdidin ardından 19 Mart gecesi, Kürtlerin Avrupa Konseyi’nin önünde kurduğu çadır, bir grup faşist tarafından yakıldı. Avrupa'nın başkentinde, bu kadar rahat ve her tarafın kameralarla dolu olduğu bir yerde çadırın yakılması ve faillerin bulunmaması kafalarda soru işaretine yol açtı. Alınan bilgilere göre çadır yakılmadan önce polis yetkililerin gece nöbet için eylem yerinde olan Kürtlerin çadırda durmalarına gerek olmadığını, buranın güvenliğinin kendileri tarafından sağlandığı yönünde. İki nöbetçinin çadırı terk etmesinin ardından Avrupa'nın en çok korunan bölgesinde, saldırı oluyor ve saldırganlar yakalanamıyor. Saldırganlar yaktıkları çadırda selfie çektirmeleri ve sosyal medyada paylaşmalarına rağmen yakalanmadı.

Çadırın yakılmasına rağmen Avrupa Konseyi önündeki Kürtlerin eylemi devam etti. Ve çadır tekrar AKP basınının hedefi haline geldi.

Belçika'da saldırının olduğu gün (22/03/2016) AKP gazetesi Star "Terörist Belçika" manşetiyle çıktı. AKP gazetesi, çadırın onarıldığını, Öcalan resimlerin tekrar asıldığını ve polisin eylemcileri koruduğuna dikkat çekerek, hedef gösteriyordu.

Erdoğan'ın 18 Mart'ta Belçika'yı tehdit etmesinin ardından Star'ın "Terörist Belçika" manşetiyle çıktığı gün Belçika'nın Zaventem Havalanı ve Maalbeek Metro istasyonuna eş zamanlı saldırıların olması tesadüf değil. Kürt halkı ve PKK'ye karşı istediği desteği alamayan Erdoğan'ın, Cizre ve Sur'da olduğu gibi Avrupa'nın başkenti Brüksel'de de katliam yapmaktan çekinmeyeceğinin açık göstergesidir.