Bese Hozat: Kürtler AKP’den çözüm dilenmeyecek
Bese Hozat: Kürtler AKP’den çözüm dilenmeyecek
Bese Hozat: Kürtler AKP’den çözüm dilenmeyecek
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat, Türk devletinin ne kadar ayak diretirse diretsin nihayetinde geleceği noktanın yine demokratik çözüm noktası olacağını; fakat şu anda bu noktanın çok uzağında olduğunu ifade ederek, “biz mücadelemizi kapsamlı biçimde sürdüreceğiz. Devletten beklemeden kendi demokratik özerk sistemimizi kuracağız. AKP çözüme, müzakereye gelmezse Kürtler Türk devletinden ve AKP hükümetinden çözüm dilenmeyecektir” dedi.
Bese Hozat ANF’ye 27 Kasım dolayısıyla verdiği röportajın üçüncü bölümünde Rojava, Ulusal Kongre, idamlarla gündeme gelen İran’ın Kürt politikası ve Almanya’da PKK yasağıyla ilgili de önemli değerlendirmeler yaptı.
“Rojava’daki sistem demokratik Suriye’nin garantisidir” diyen Hozat çetelere destek veren Türk devletini “yarın öbür gün Türkiye’nin de El Nusrası çıkar Türkiye’ye karşı savaşır” uyarısında bulundu.
Ulusal Kongrenin toplanmasıyla ilgili yaşanan tıkanmadan sorumlu olmadıklarını söyledi; “bizden kaynaklı tek bir yanlış yaklaşım olmamıştır” dedi.
İran’da da Kürt sorununun çözümünün kendisini dayattığını ifade eden Bese Hozat, Almanya’daki PKK yasağına karşı tepkilerin devam etmesini istedi.
Bese Hozat’ın güncel gelişmelerle ilgili sorduğumuz sorulara yanıtları şöyle:
Sayın Öcalan, BDP-HDP heyetine “sürecin aslında bittiğini ancak tek taraflı olarak süreci sürdürmekte kararlı olduğunu” ifade etti. Sizin tutumunuz ne olacak?
Çözümden herkesin anladığı şey farklıdır. Çözüm silahların susması değildir, silahların susması çözüm için sadece bir iklim oluşturuyor. Biz bir yıldır bu iklimi oluşturmuşuz zaten. Ama AKP, demokratik adım atmıyor. Halen çatışmasızlık sürecinin baş mimarı Önder Apo’nun toplumla teması yoktur. Dışarıya sesini duyuramıyor. Onbini aşan siyasi tutsak rehine olarak tutulmaya devam ediliyor. Siyasi rehineler üzerinden pazarlık yapan bir siyasi anlayış var karşımızda. Herkes soruyor tabii; tarihi bir sorun tüccar ve ticaret anlayışıyla çözülür mü? Yirmi milyonu aşan bir halk, dilini parayla öğrenir mi? diye. Halk açık açık şunu söylüyor, senin haddine değildir bu halka parayla dilini öğretmek. Maalesef hala bu kadar milliyetçi ve sömürgeci bir devlet ve hükümetle karşı karşıyayız. Ve halen AKP’nin dilinden tek millet, tek vatan, tek bayrak sloganları düşmüyor. PKK, otuz beş-kırk yıldır bu devlet zihniyetine karşı mücadele ediyor. Bu zihniyeti değiştirmeye, inkar ve imha politikalarını kırmaya çalışıyor.
‘GERÇEK BİR HALK SAVAŞI SÜRECİ’
Önderliğimizin bütün çabası devletin ve hükümetin zihniyetini değiştirerek adım attırmaktır. Bunun için çok büyük bir sabır göstererek mücadele ediyor. Demokratik siyasal çözüme olan inancı onu bu konuda çok ısrarlı ve kararlı bir tutuma götürüyor. Şu bir gerçektir ki, dünyada Kürt sorununa benzer her sorun son noktada demokratik siyasetle çözülmüştür. Türk devleti ne kadar ayak diretirse diretsin en nihayetinde geleceği nokta yine demokratik çözüm noktasıdır. Fakat şu anda bu noktanın çok uzağındadır, bu çok açık. Bunun için biz de mücadelemizi kapsamlı bir biçimde sürdüreceğiz. Demokratik çözüm için toplumsal direnişi yükselteceğiz. Devletten beklemeden kendi demokratik özerk sistemimizi kuracağız. Otuz beş yıllık halk devrimini demokratik özerk sistem inşasına dönüştüreceğiz. Devlet üzerimize geldiğinde de her türlü meşru savunmamızı yapacağız. Bundan sonraki süreç gerçek bir halk savaşı süreci olacaktır. Geçmiş süreçte devrimci halk savaşı tek ayaklı yürüdü, gerilla savaşıyla sınırlı kaldı. Bundan sonra bu böyle olmayacak, olamaz da.
‘Halkımızı özgürleştirmenin araçları ve seçenekleri çoğalmıştır. Hareket olarak bu konuda fazla sıkıntılarımız yoktur. Bölgenin içinden geçtiği siyasi konjonktür Kürtler için birçok imkan ortaya çıkarmıştır. Kürtlerin siyasi ve askeri kazanımları çok güçlüdür. Kürtler bölgede çok örgütlü ve donanımlı bir halk gerçeğini ifade ediyorlar. Kürtler kendi sistemlerini kurma ve savunmalarını yapma gücüne ulaşmış durumdadırlar. Rojava buna en açık örnektir. Ayrıca Kürtlerin dostları ve ittifak güçleri artmıştır. Bölgede temel bir denge unsurudurlar. Kürtlerle stratejik ittifak kurmak isteyen, bunun için ciddi çaba harcayan güçler vardır. AKP çözüme, müzakereye gelmezse Kürtler Türk devletinden ve AKP hükümetinden çözüm dilenmeyecektir. AKP’nin dilencileştirme politikalarına Kürtler gelmeyecektir. Kendi çözümlerini kendileri yaratacaklardır. AKP Kürtleri kandırarak seçimleri kazanacağını düşünüyor. Kürtler açısından kanma ve oyuna gelme dönemi değerli Kürt liderleri Şeyh Sait’in ve Seyit Rıza’nın asılmasıyla tarihe gömüldü. Bu tarihi kişilikler Kürtlere çok büyük dersler öğrettiler, yaşadıkları tecrübeler Kürtlere saf olmamayı çok iyi öğretti.
‘ROJAVA’DAKİ SİSTEM DEMOKRATİK SURİYE’NİN GARANTİSİDİR’
Rojava’da önemli gelişmeler yaşanıyor. Geçici Yönetimin ilanı için bir Meclis kuruldu. Suriye’nin demokratikleşmesinde bu gelişme nasıl rol oynayacak, bölgeyi nasıl etkileyecek?
Rojava’da Kürtlerin özerk yönetimini öcü gibi yansıtmaya çalışanlar en büyük Kürt düşmanıdır. Türkiye ve KDP başta olmak üzere bazı güçler Rojava’da Kürtlerin yönetim ilanını Suriye’nin parçalanması gibi göstermeye çalışıyor ve bilinçli bir biçimde böyle bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Bu çok planlı ve bilinçli geliştirilen bir politikadır. Amaç Rojava’da Kürtleri ezmektir, özgür yaşamasını engellemektir. Bundan daha büyük bir düşmanlık olabilir mi? Yüzyıldır büyük bir zulüm ve baskı altından yaşayan bir halk ilk defa bir özgürlük imkanı bulmuş, kendi kendini yönetmek istiyor. Sen nasıl oluyor da bunu Suriye’yi parçalama olarak lanse ediyorsun, Kürtlere yeni düşmanlar yaratmaya çalışıyorsun. Hâlbuki gözler önündedir, Kürtlerin kurduğu sistem Suriye’yi parçalayan değil, tam tersine Suriye’yi demokratikleştiren bir sistemdir ve bu sistem demokratik Suriye’nin garantisidir. Özerk sistemin ülkeleri parçaladığı, böldüğü dünyanın neresinde görülmüştür. Demokratik özerk sistem etnik ve inanç kimliği ne olursa olsun tüm kimliklerin demokratik Suriye çatısı altında eşitçe ve özgürce bir arada yaşamasını ifade ediyor. Bizim Kürtlerin Rojava’da kurmak istediği sistemden anladığımız budur. Bu yeni bir şey de değildir. Kürtler yaklaşık iki yıldır zaten öz yönetim sistemlerini kurmuşlar, Arap, Alevi ve Hıristiyan kesimlerlerle, gruplarla dostluk içinde yaşıyorlar. Türkiye’nin desteklediği El Nusra ve IŞİD çetelerine karşı birlikte savunma savaşı veriyorlar.
YARIN ÖBÜR GÜN TÜRKİYE’NİN EL NUSRASI ÇIKAR!
Rojava’da kurulacak demokratik bir sistem Suriye’yi demokratikleştirdiği kadar demokratik Suriye’nin de bir parçası olacaktır. Demokratik Suriye Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde başat bir rol oynayacaktır. Suriye şu anda bölgenin turnusolü gibidir. Alacağı renk ve biçim bölgenin yeni rengi ve biçimi olacaktır. Ortadoğu’da 21. Yüzyıl dengeleri Suriye üzerinden kurulacaktır ve Suriye’de şekillenecek sistem ise bölge sisteminin biçimini belirleyecektir. Bunun için burada Kürtlerin rolü çok belirleyici bir konumdadır. Rojava devrimini Suriye’nin gerçek devrimi olarak anlamak ve algılamak gerekiyor. Demokratik Rojava’yı demokratik Suriye ve Ortadoğu olarak anlamak lazım. Aksi ve tersi yaklaşım herkese kaybettirir. Rojava devrimine yanlış ve ters yaklaşımlar sadece El Nusra ve IŞİD çetelerini güçlendirir. Rojava’da Kürtlerin büyük direnişi olmasaydı şimdi tüm Suriye bu çetelerin elinde olacaktı. Aslında şimdiye kadar Kürtler sadece kendisini savunmadı, tüm Suriye’yi ve bölgeyi savundu. Bölgenin ve herkesin kaderi kesinlikle Kürtlerin elindedir. Bunun için bırakalım Rojava’yı tehdit görmeyi herkesin Rojava’ya büyük bir güç ve destek vermesi gerekiyor. En başta da Türkiye’nin ve birlikte hareket ettiği güçlerin. Türkiye bu politikasını sürdürürse yarın öbür gün Türkiye’nin de El Nusrası çıkacak, Türkiye’ye karşı savaşacaktır.
‘İRAN’DA SİYASET ALANI TÜMDEN KÜRTLERE KAPATILMIŞTIR’
Son dönemlerde İran’ın tutumu da dikkat çekici. İran’da Kürt siyasi tutsakların idamı ve cezaevlerinde baskılar gündemde. İran’da Kürt sorununun çözümüne ve İran’ın demokratikleşmesine yönelik hareketinizin düşünceleri nedir?
İran’da da Kürt sorunu tüm yakıcılığıyla kendisini dayatıyor. Orada da Kürtler her türlü haktan yoksundur. Ne kendi dillerinde eğitim görebiliyorlar ve ne de kültürlerini özgürce yaşayabiliyorlar. Tüm siyasi, sosyal ve kültürel hakları ellerinden alınmıştır. Siyasi parti kurup siyaset dahi yapamıyorlar. İran siyaset alanını tümden Kürtlere kapatmıştır. Bu büyük bir zulümdür. İran’ın bu sömürgeci politikaları bırakması gerekiyor, Kürtlerle müzakere yaparak Kürt sorununu demokratik yollarla çözmesi gerekiyor. İdam politikaları Kürtleri terbiye etmediği gibi İran İslam rejimine karşı Kürtlerin tepkisini ve öfkesini her yerde daha fazla büyütüyor. İran idam politikasıyla bırakalım halkları sindirmeyi ve iradelerini kırmayı daha fazla halkların düşmanlığını kazanıyor. Bu politika İran’a hiçbir şey kazandırmıyor, sadece kaybettiriyor. Doğru çözüm demokratik siyaset ve müzakeredir.
İran Kürtlere anadillerinde eğitim görme hakkını tanımalıdır. Kaldı ki öyle kaba bir inkar da yoktur, bunu çok rahatlıkla sağlayabilir. Yüzyıllara yayılan Fars ve Kürt kardeşliği, dostluğu vardır. Toplumsal ve kültürel zemini buna çok açık ve hazırdır. Kürtlerin kimliğini tanımalı ve demokratik siyaset yapmalarına, kendi kendini yönetmelerine alan açmalıdır, bu konudaki yasakları ortadan kaldırırsa Kürtlerden de gerekli karşılığı bulacaktır. İran’da birçok farklı kimlik Kürtlerle aynı kaderi paylaşıyor, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi. İran’ı güçlendirecek ve koruyacak tek şey demokrasidir, demokratik siyasettir. İran Kürtlere ve diğer halklara ve kültürlere demokratik haklarını verirse bölgenin en güçlü devleti haline gelir, kendi üzerindeki her türlü uluslar arası hesabı da boşa çıkarır.
‘ULUSAL KONGRE KONUSUNDA TEK BİR YANLIŞ YAKLAŞIMIMIZ OLMADI’
2013 yılında ulusal birlik konusunda önemli çalışmalar oldu. Ancak Ulusal Kongre bir türlü toplanamıyor. Neler söylemek istersiniz?
Toplum olarak Kürtler ulusal birliğe hazırdır. Kürtlerde ileri düzeyde ulusal bilinç ve duygu gelişmiştir. Ulusal kongre çalışmaları gündeme girdiğinde bu Kürtlerde büyük bir heyecana ve beklentiye yol açtı. Bu konuda sorun burada yaşanmıyor. Sorun Kürtlerin çıkarını gözetmeyen, Kürtler üzerinde pazarlık yapan KDP gibi Kürt örgütlerinde yaşanıyor. Bu tür örgütlerin dar parti çıkarlarıyla hareket etmeleri ulusal birliği zorlayan bir durumdur. Ulusal birlik için herkesin son derece demokratik ve halkçı olması gerekiyor, demokratik siyaseti esas alması gerekiyor. Böyle olursa ulusal kongre çalışması sağlıklı yürür. Aksi durumda çıkmaza girer. Hazırlık komitesinin açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla kongre çalışmaları bir tıkanma sürecini yaşıyor.
Biz Kürtlerin ulusal birliğini çok önemsiyoruz. Yıllardır bunun için emek harcıyoruz ve mücadele ediyoruz. Özellikle önderliğimizin bu konuda çok büyük emek ve çabaları söz konusudur. Bu çabalar halen de büyük bir özveriyle devam ediyor. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da işler tek taraflı gitmiyor, tek taraflı sonuç alınmıyor. Çabaların bir karşılığının olması, muhatap bulması gerekiyor. Sürekli geriye çeken ve sabote eden tutumlar olursa bir sonuç vermez tabii. Bu konuda bizden kaynaklı tek bir yanlış yaklaşımın olmadığını çok rahatlıkla söyleyebilirim.
Bugün 27 Kasım. PKK’nin kuruluş yıldönümüyle ilgili sorularımıza yanıt verdiniz birinci bölümde. Ama bu tarih aynı zamanda Almanya’da PKK yasağının da yıldönümü. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Yasak konusunda Kürtlere bir çağrınız var mı?
Avrupa’nın Kürtlere dönük bu ikiyüzlü politikasını bırakması gerekiyor. Avrupa PKK’yi terörist örgütler listesine alarak yıllardır siyaset yapıyor. Kürtleri pazarlık konusu yaparak Türkiye üzerinden Ortadoğu’da yer edinmeye çalışıyor. Kürt sorununu yaratan da Avrupa’dır. Lozan Avrupa’nın ürünüdür. Yaklaşık yüzyıldır Kürtler üzerinde amansız bir soykırım uygulanıyorsa bunda Avrupa’nın rolü çok fazladır. Avrupa Kürtler karşısında suçludur. Paris katliamı da Avrupa’nın ve Paris’in göbeğinde oldu. Avrupa’nın Kürtlere ciddi bir özeleştiri borcu vardır. Avrupa, PKK’yi ‘terör örgütleri’ listesinden çıkararak suçunu bir nebze de olsa hafifletebilir, kendini Kürtlere affettirebilir.
‘PKK YASAĞINA KARŞI TEPKİLER DEVAM ETMELİ’
Avrupa’da Kürtlerin ve dostlarının öncülüğünde PKK yasağının kaldırılmasına ilişkin yürütülen çalışmalar çok anlamlı ve değerlidir. Özellikle Almanya’da yirmi yıldan bu yana sürdürülen “PKK yasağı” artık gelinen aşamada ortadan kalkmalıdır. Bu karar son derece haksız, tümüyle siyasi ve ekonomik çıkarlardan kaynaklıdır. Almanya bu kararla tüm ulusal ve uluslar arası hukuk kurallarını çiğnemiştir. Aynı suçu listenin altına imza atan diğer Avrupa ülkeleri de işlemiştir. Bir halkın özgürlük mücadelesini veren bir örgütü terör örgütler listesine almak, Avrupa’nın en büyük ikiyüzlülüğüdür. Bu Avrupa’nın ne kadar anti demokratik olduğunu ortaya koyuyor. Avrupa demokrasisinin ne kadar büyük bir aldatma demokrasi olduğunu gösteriyor. Avrupa bu tutumu ve politikasıyla Türk sömürgeciliğine onay veriyor ve Kürtlere uygulanan soykırımı desteklediğini gösteriyor.
Almanya’nın saygın aydın, yazar, sanatçı ve bilim insanlarının bu yasağı kaldırmak için geliştirdiği çabayı takdir ediyoruz. Bu çabanın tüm Avrupa çapına yayılarak sürmesi gerekiyor. Avrupalı aydınlar ve Avrupa toplumu bu haksız ve hukuk dışı uygulamaya karşı tepkisini en güçlü bir biçimde ortaya koyabilmelidir. Bu aynı zamanda ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur da. 16 Kasım’daki yürüyüş önemli bir duyarlılık yarattı. Bu duyarlılık üzerinden Avrupa toplumunu da içine alan tarzda toplumsal tepkilerin artarak sürdürülmesi oldukça önemlidir. Toplumsal baskılar ve tepkiler artarsa bir sonuç alınabilir.