Beştaş: İnsan haklarına karşı eylem planı!

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, AKP-MHP iktidarının sözde İnsan Hakları Eylem Planının Kürtleri kapsamadığına dikkat çekti. Beştaş, "Bu plan ancak insan haklarına karşı eylem planı olabilir" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te basın toplantısı düzenleyerek, gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

'KAPATMA TERÖRÜ!'

Beştaş, AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan’ın “HDP’yi kapatacağız” yönündeki açıklamalarına değinerek, “Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan İnsan Hakları Eylem Planını açıkladı bildiğiniz gibi. Eylem planı açıklandığında küçük ortak da eylem halindeydi. Bir başka salonda kapatma korosu ve terörü lafları yine yükseldi. Yine partisinin Grup Başkanvekili Cahit Özkan da kendisini ya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ya da AYM gibi sanarak partimizle ilgili ileri geri konuştu. HDP hukuken kapanacaktır dedi. Doğrusu nasıl izah edelim ifade edelim bilmiyoruz herhalde Özkan Yargıtay Başsavcısı olarak atandı ama Başsavcı bile değil Başsavcı sadece talep eder AYM karar verir” dedi.

Beştaş, şöyle devam etti: “Özkan bilmediğimiz gizli yeni AYM üyesidir bunu da kamuoyunun takdirine sunuyoruz.  Mevcut rejim bir salonda ‘ezeriz yıkarız geçeriz’ diye konuşurken bir başka salonda insan hakları hikayesi anlatıyor. Çerçi gibi ‘hem faşizm satarım hem popülizm satarım hem de biraz demokrasi satarım’ diyor aslında. Aynı gün belediye basıp halkın iradesini gasp ediyor. Ortağı ülkenin en büyük 3’üncü partisine kapatın bir daha açtırmayın çağrısını yan salonda yapmaya devam ediyor. Kendisi de eller kalkar iner diyor.”

‘KÜRTLERİ KAPSAMIYOR'

İktidarın AYM ve AİHM kararlarının uygulanmayarak hukuksuzlukta ısrar ettiğini vurgulayan Beştaş, “İnsan Hakları Eylem Planı’nı açıkladığı saatlerde Diyarbakır’da MEBYA-DER yöneticisi 14 kişiden 11’inin gözaltı süresi uzatıldı; 2 kadın; biri 71 yaşında Hatun Aslan ve 79 yaşındaki Meryem Soylu da tutuklandı. Aynı saatlerde bunlar cereyan ediyor. Bu durum 11 ilkeden acaba hangisine giriyor. Bunu da eylem planını açıklayanlar biliyor mu? HDP’nin Karaçoban Belediyesi'ne kayyım atanıyor, eşbaşkanımız gözaltına alınıyor ve belediye basılıyor. Demek ki bu eylem planı Kürtleri kapsamıyormuş. Bu da eylem planını başka bir boyutu. İnsan hakları normalde herkesi içindir bu iktidar ‘Kürtler hariç’ diyor” diye belirtti.

FEZLEKELER

Beştaş, HDP milletvekilleri hakkında hazırlanan fezlekelerin içeriğine değinerek, şöyle devam etti: “Uganda diktatörü İdi Amin şöyle diyor ‘İfade özgürlüğü var ama ifade ettikten sonra olacakları garanti edemem’ diyor. Biz o dönemden daha geri durumdayız. Düşünebilirsin ama ifade edemezsin. Fezlekelerde propaganda yok ama potansiyel içeriyor. Her an propaganda yapabilir diyor. Bu bir şaka değil. Vekillerimize gelen bir kısım fezlekede savı diyor ki bu konuşmada propaganda yok ama her an propaganda yapma potansiyeli içeriyor. Hani o yüzlerce sayılan fezlekeden bir tanesi olabiliyor. Daha fazla açıklayacağız önümüzdeki günlerde. 1948’den bu yana iktidarın insan haklarını yeniden keşfetmesi hakikaten bir mucize. Mucize olduğunu kabul ediyorum. Tıpkı doğalgaz bulmak kadar büyük bir mucize. Bir buluş, tebrik ediyoruz iktidarı, AKP'yi.”

'TÜRKİYE EN ÇOK İHLAL EDEN ÜLKE'

Eylem planında düşünce özgürlüğünden bahsedildiğini belirten Beştaş, “AİHM'in 2020 bilançosuna göre Türkiye ifade özgürlüğü alanında Avrupa’da en çok ihlal alan ülke konumunda. Rekoru kimseye bırakmıyor. Genel davalarda Rusya’dan sonra ikinci sırada. İnsan hakları eylemini açıklayanların bu istatistikten haberi var mı? Bu eylem planını hazırlayanlar ya hukukçu değil ya da bu ülkede yaşamıyorlar. Ama Saray demek ki farklı bir ülkeye benziyor. Söyledikleri hayata yansımıyor. İnsan hakları, yargı bağımsızlığı, hukuki öngörülebilirlik, ifade ve inanç özgürlüğü, özel hayat, mülkiyet hakkı, kadın hakları toplum refah başlıkları en çok ihlal edilen başlıklar aynı zamanda. Bu oranlarda çok değil sadece 2020 yılını baz alırsak ihlaller buradan Lahey’e duble yol olur” diye belirtti.

'DEMEK Kİ 393 SORUN VARMIŞ!'

Beştaş, devamında şunları söyledi:
“Eylem planında eğitim meselesi var. Yargı mensuplarının, kolluk mensuplarının alanda eğitilmesi meselesi var. Bu eğitimler yıllardır yapılıyor ama bu eğitimlerden hiç bir sonuç görmedik. Eğitimler aleyhe etki yapıyor. Daha çok insan hakkı ihlal ediliyor. Ama bu konuda bir önerimiz var eğer bu bir iç eğitimse büyük ortak ve küçük ortak kendilerini eğiteceklerse hiçbir itirazımız yok. Eğer İçişleri Bakanı Soylu insan hakları eğitimine girecekse büyük ve küçük ortağın bütün yetkilileri vekilleri yöneticileri girecekse biz buna etmeyeceğiz. ‘Eğitim şart’ diyoruz. Daha 3 hafta önce İçişleri Bakanı kürsüden köklü bir kurum olan İHD’ye ‘canı çıkasıcalar’ dedi. Acaba ne anlıyorlar bu insan haklarından, bunu da kamuoyunun takdirine sunuyorum. Ne var bu pakette 9 amaç, 50 hedef, 309 faaliyeti kapsadığı ifade ediliyor. Tek ciddi yanı bu raporun. Neymiş, demek ki 50 temada 393 başlıkta sorun var.

'İNSAN HAKLARININ TİCARETİ!'

Şimdi eylem planının AB ile yapılan bir proje kapsamında olduğunu da unutmayalım. AB fonlarıyla destekleniyor. Daha önceden bu eylem planının ne zaman açıklanacağı belli. Yani aslında insan haklarının da ticareti yapılıyor. Buradan para alınıyor.  Proje kapsamında bu yapılıyor daha önceki tarihin tespiti de bu anlama geliyor. Planda mesai saatleri dışında ev baskınlarının, gözaltıların olmayacağı söyleniyor. Bu şu demek, bundan sonra insan hakları ihlallerini mesai saatleri içinde yapacağız diyorlar yani ihlallere mesai saatleri sınırlaması getiriyorlar. Bu şekilde fazla mesaiden de tasarruf ediyorlar. Bu hak mıdır özgürlük müdür sormak istiyorum. İşkence iddiaları ile ilgili zaman aşımını kaldırıyoruz diyorlar. El insaf. İşkence yaptığı için hangi polise hangi jandarmaya, görevliye ceza verdiniz ki. Zaten işkence suçu ile ilgili zaman aşımı yok ki. Bu ülkede işkence yapanlar her zaman terfi ettirildi.

 HELİKOPTER CİNAYETİ

Musa Çitil’i ve yüzlerce ismi unutmadık. Daha aylar önce Servet Turgut, Osman Şiban ve Şerali Dereli ile ilgili haber yapan gazeteciler tutuklandı. Onları helikopterden atanlar tutuklandı mı? Bırakın işkenceyi cinayetten kimseyi tutuklamıyorsunuz. Şimdi zamanaşımını kaldırdık diyorsunuz. Zamanaşımı zaten taraf olduğunuz uluslararası sözleşmelere göre yoktur. Evet kişi özgürlüğü ve güvenliği başlığı en az vaatle geçilen bölüm. Netlik yok. Kişilik özgürlüğü ve güvenliği kapsamında  katalog suçları daraltıyorlarmış. Tutuklama için de somut delil şartı getiriyorlarmış. Ya insaf ya. Bizim hakkımızda bir toplantıda sustuğumuz için savcılar fezleke hazırlıyor. Nasıl bir bu somut kıstastan söz ediyorsunuz. Bunu acı acı gülümseyerek izliyoruz. Bu somut delil bulun talimatıdır herhalde. Bulamazlar. Ama ne zamanki yargı kullanılmaktan vazgeçilirse, ne zaman yargı sopa olarak muhaliflere yönelik kullanılmaktan vazgeçilirse bazı meseleler düzelebilir. İktidara bağlı bir yargı varken, demokratik siyaset günümüzde en çok tasfiye edilme planları konuşulurken bu somut delil insan hakları eylem planı söylemlerini nasıl ciddiye alalım.
Hakikaten bu plan ancak insan haklarına karşı eylem planı olabilir. Sadece günü geçiştirme, AB projesine uyum sağlama, o proje doğrultusunda gereken fonları alma ama uygulamada da biz bildiğimizi yaparız demektir. Çünkü biz bunu yaşıyoruz, biz bunları okumuyoruz onlar gibi yazmıyoruz. Yaşıyoruz. Yaşadıklarımızı anlatıyoruz.  Diğer bir mesele pandemi meselesi. Normalleşme adımları açıklandı, bir harita açıklandı renkler hala tartışma konusu. Hangi renk ne anlama geliyor hala tartışılıyor. Ama şeffaf olmayan bir yılı geçirmemize 10 gün kaldı ve Milli Sağlık Bakanı ile  görünmezlik iksiri içen Milli Eğitim Bakanlığı 1 yıla damgalarını vurdular. Sağlık Bakanının yaptığı en önemli iş hava raporu sunar gibi her gün ölüm sayılarını, turkuaz tabloda açıklıyor. İnsanların ölüm sayılarını açıklıyor.  

Ne yaptılar, bu şeffaf olmayan yönetimde belki bazı şeyleri başardılar ama hastalardan hastalıklarını, ölenlerin ailelerinden ölümleri gizleyemediler. Bu konuda çok ciddi bir sıkıntı olduğunu toplumun ciddi itirazlarını olduğunu belirtmek istiyorum. Aşıyı da yönetemediler, verileri açıklamayı da yönetemediler. Şimdi gelmişler normalleşme adımları atıyorlar, buna da kimse itibar etmiyor. Bir yıldır insan sağlığı korunmadı aslında. AKP iktidarının politikasında toplum esas değil. Sağlık sistemlerini korumaya çalıştılar. Bunu da satır aralarında sıklıkla gördük. Şehir hastanelerini iyi korudular. Müteahhitler korundu. Lebalep kongre yaparak halkın sağlığını hiçe saydınız.

 'KATİLLERE YOL GÖSTERENLER...'

Şunun görülmesini istiyoruz Meclis’te hakaretler savuran, miting meydanlarında tehdit eden, ekranlarda hedef gösteren iktidar temsilcileri; cinsiyetçi küfürleri edenlerin, evde şiddet uygulayanların, kadın katillerinin yol göstericisidir. Pervin Buldan’a, Başak Demirtaş’a, Esra Erdoğan’a, Meral Akşener’e ,Özlem Zengin’e pervasızca hakaret eden de; Pınar Gültekin’i, Özgecan Aslan’ı katleden de cesaretini bu iktidardan almaktadır. Ama biz söz veriyoruz; sokaktan, evden, siyasetten, medyadan, fabrikadan, iş yerlerinden, Meclis’ten, her yerden sizin bu cinsiyetçi dilinizi, erkek egemen tavrınızı sileceğiz.”

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Beştaş, fezlekelere dair bir programlarının olup olmadığına ilişkin soruya şu yanıtı verdi: “Bu bir hukuk tartışması değil, bu bir siyasi tartışma. Kurumlarla görüşüyoruz, halka HDP’yi anlatıyoruz. Peki neden sadece bizlere fezleke geliyor. Çünkü yargıya talimat var. Fezlekelerin tamamı sözdür, düşünceyi açıklamadır, ifade özgürlüğüdür. Biz susarak kendimizi nasıl anlatalım? Türkiye halklarına kendimizi nasıl anlatalım?  Pandomim ile mi anlatalım? Vücut dili ile mi anlatalım? Halk da zannediyor ki orada suç var. Hakikaten şu anda belirli TV kanalları tarih önünde hem hukuken, hem ahlaken, hem siyaseten çok büyük bir suç işliyorlar. Mecliste yaptığım basın toplantıları fezlekede suç.  Susmayacağız bunlara karşı. Çünkü söz kurmadan siyaset yapılmaz. Yani bizim tek bir fiilimiz yok. Fiilimiz sözdür. Biz sözle siyaset yapıyoruz. Bunu tüm Türkiye'nin de bilmesini istiyoruz.”