Bilgen: Halk Erdoğan'ın tehdidine boyun eğmeyecek

HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Erdoğan'ın tehdit ve hedef gösteren diliyle muhalefeti korkutmak istediğini ancak halkın buna boyun eğmeyeceğini söyledi.

HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Meclis'te yaptığı basın toplantısı ile gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

'ALARM RAKAMLARI!'

Bilgen'in konuşmasından satır başları şöyle:

"TÜFE yüzde 20’nin üzerinde, ÜFE ise yüzde 33’e yakın. Bu rakamlar alarm rakamlarıdır. Her ne kadar medya organları 'artış yok aynı rakamlar tekrarlandı' diye durumu normalleştirmeye, sıradanlaştırmaya çalışsa da kimi gıda ürünlerinde bu rakamların yüzde 90’lara yaklaşmış olduğu da çok açıktır. 

Tüm bu tablo iç politika tablosu içinde dış politika ile son derece kritik ve önemli gelişmeler yaşanıyor. Orta Ölçekli Nükleer Anlaşmalarla ilgili (İNF) önce Amerika sonra Rusya’nın geri adım atması, anlaşmalardan çekiliyor olması bütün insanlığı tehdit eder düzeydedir. 

'TEHDİT VE KAMPLAŞTIRMA DİLİ KULLANIYORLAR'

Ama bu durum sanki Türkiye için hiçbir şey ifade etmiyormuş gibi sadece Minbic’e yönelik güvenlik sendromunun ifade ediliyor olması ya da Türkiye’de cenazelerin siyasi malzeme konusu yapılması, Türkiye toplumunu ve Türkiye’yi güvenlik algısıyla karşı karşıya bırakıyor. Tehdit dilinin ve kamplaştırma siyasetinin kendisi sadece Türkiye’nin bekasını değil, bugününü de tehdit eder niteliktedir. Siyasi kampanya sırasında kimi adayların ve iktidar yetkililerinin sarf ettiği sözler, sadece seçimi şaibeli kılmakla kalmayacak, seçimin sorun çözen bir mekanizma değil tam tersine krizi derinleştiren bir mekanizma olmasına hizmet edecek. 

'HALK TEHDİTLERE BOYUN EĞMEZ'

Bir başka aday çok açık biçimde projelerini gerçekleştirmek için merkezi hükümete mahkumsunuz, Cumhurbaşkanının onayı olmadan hiçbir yatırım yapamazsanız demeye getiriyor. Eğer hukuk devleti ise Türkiye, yerel seçimler anlam ifade ediyorsa, halk yerelde kimi iktidar yaparsa yapsın, kimi seçerse seçmen tercih hakkını kullanmıştır. Buna saygı göstermek vesayeti değil adaleti esas almak, siyasi ahlakın ve halk iradesine saygının gereğidir. Daha önce Türkiye bu tip yaklaşımları gördü. ANAP’ın son döneminde eli kolu bağlı belediye başkanları diye gazetelere ilan verildi. İktidar lehine sonuçlar çıkacağı hesap ediliyordu. Ama böyle olmadı, halk bu tehdide boyun eğmedi hem merkezde hem de yerelde sandık yoluyla değişimin yolunu açtı halk. 

Partiler yarışırlar ama son kararı veren halktır. Siyasi kampanya sırasında doğrudan doğruya partileri kriminalize eden yaklaşımlar, siyasi kampanya mantığı içerisinde kendince başarıya da götürebilir ama bu ülkeyi nasıl bir tehdide sürükleyeceğini bütün siyasetçilerin dikkate alması gerekir. HDP’ye oy veren 6 milyon seçmen sonuç itibarıyla halktır. Diğer partilere oy verenler nasıl halk ise HDP’ye oy verenler de halktır. 

'KIŞANAK VE TUNCEL ÜZERİNDEN SEÇMEN CEZALANDIRILIYOR'

Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel’e verilen cezalar sadece iki siyasetçiye verilen cezalar değildir. Bu doğrudan doğruya bu iki kadın siyasetçiyi seçenlere yönelik cezalandırma girişimidir, o iradeyi yok saymaktır. Siyasetçiler suç işleme hakkına sahip değildir ama siyasetçilerin söyledikleri sözler nedeniyle cezalandırılması aslında onları seçen halkın cezalandırılmasıdır. 

'LEYLA GÜVEN TOPLUM İÇİN HAYATINI ORTAYA KOYDU'

Leyla Güven’in kendi hayatını ortaya koyması, adeta kendi taleplerini değil, toplumun barışını kendi geleceğinin ana belirleyicisi olarak ortaya koymuş olması, Türkiye’nin barışı ve demokratikleşme açısından tarihi bir fırsattır. Nasıl ki kadın siyasetçilere ceza veren anlayış, bütün halkı cezalandırmaya yönelikse, Leyla Güven’in taleplerine kulak tıkamak da tüm Türkiye’de barış isteyenlerin cezalandırılmasıdır."

'HDP ÜZERİNDEN MUHALEFETİ KORKUTMAYA ÇALIŞIYOR'

Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Bilgen, Erdoğan'ın partilerini hedef gösterimesine dair şunları söyledi:

"HDP eşittir halktır. Eğer siz bir partiyi bir rekabet uğruna, siyasi hırs uğruna bu kadar kriminalize etmeyi çıkar olarak görürseniz, topluma söyleyecek sözünüz olmaz. Siyasi partiler kendi çalışma yöntemlerini, kanunlar çerçevesinde kendileri belirler. Bu sözün muhatabı HDP’den çok diğer muhalefet partileridir. Çünkü onları korkutmaya yöneliktir. Liderlerin korkuları, siyasi partilerin küçük hesapları, halkın bir kesiminin dışlanmasına zemin hazırlıyorsa, kamplaşmadan medet umuluyor demektir. 6 milyon seçmen kime oy vereceğini kestiremiyor, iktidarın ağzına mı bakacak... Eğer HDP yanlış yolda ise, HDP yanlış şeyler yapıyorsa, bunun cevabını karşılığını seçmen sandıkta verecektir. Biz seçim stratejimizi halkın HDP’den beklentisi üzerine formülize ediyoruz. Biz diğer partiler gibi kapalı kapılar ardındaki görüşmelerde değil, yerellerde halk bizden ne istiyorsa, aday çıkarmamızı ya da çıkarmamamızı istiyorsa, çıkarırsak hangi profilde çıkarmamızı istiyorsa, biz onun gereğini yapıyoruz. Çünkü demokrasilerde asıl karar verici halktır, liderler ve siyasi partiler halkın geleceğini tehdit eden söylem ve yaklaşımlardan kaçınmalıdır."