Bilgen: Katliam, AKP politikalarının sonucu

HDP Sözcüsü Bilgen, İstanbul'daki katliamın, AKP politikalarının bir sonucu olduğunu belirtirken, İçişleri Bakanı'nın istifa etmesi gerektiğini vurguladı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ayhan Bilgen, partisinin bugünkü haftalık olağan grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

Bilgen, “Eş başkanlarımız, grup yöneticilerimiz aramızda yoklar, 60 gün geçti ve bu geçen süreye rağmen ne yazık ki, ne siyasi iktidarın bu konuda Meclis Başkanı’nın ciddi bir tavrı var ne de başvurumuza rağmen Anayasa Mahkemesi’nin daha önce almış olduğu kararı hatırlayarak bir durumu var” dedi. 

İSTANBUL KATLİAMI

İstanbul Reina’daki katliama değinen Bilgen, “Kınama yetmez dediğimizde tepki gösteren partiler,n kınamanın yetmeyeceğini ifade etmiş olmaları sevindirici. Siyasetin sorumluluk alması gerektiğini siyasi partilerin de idrak etmiş olması sevindiricidir. Ama konuyu bölgesel gelişmeler boyutuyla ele almadığımız durumda sadece işin polisiye tedbirlerini almış olursunuz” diye konuştu.

Bilgen, bugün yaşanılanların Türkiye’nin Suriye politikasının bir sonucu olduğuna vurgu yaparak, “2011 yılında Libya’daki savaşçıların İskenderun Limanı’ndan Suriye’ye nakilleriyle birlikte son saldırının taşlarını beş yıl önce kendi elleriyle örmeye başladı. Türkiye’nin iç tehdit gibi bir risk varsa kendi Suriye politikası ile ilgili bir özeleştiri yapması kaçınılmazdır” dedi.

“Türkiye’nin Pakistanlaşması” tespitlerini bir kez daha hatırlatan Bilgen, şöyle dedi: "Türkiye de yeni ittifakları dolayısıyla geri adım atmaya, yeni uzlaşmalar aramaya başlıyor ama eski ittifakların bedeli kolayca ortadan kalkmıyor. Nasıl 15 Temmuz kirli bir ittifakın bedeli olarak bu topraklara bombaların yağmasına neden olduysa Suriye’deki kirli politikanın sonucu da Suruç’tur, Gar katliamıdır ve nihayetinde yılbaşı akşamı yaşanılanlardır.”

Bilgen, “Fırat Kalkanı Harekatı"na ilişkin “Daha kendi askerinin nerede olduğunu açıklamayan devlet bize her gün kaç IŞİD’li öldürüldüğünü, kaçının yaralandığını açıklıyor. Yaralı IŞİD’lilerin sayısını nereden biliyorsunuz” diyerek, şöyle devam etti: “Terörü kaynağından kurutacağız” diyen Erdoğan’a yüklendi. Bilgen, “Cumhurbaşkanı ‘Kaynağında kurutmadan’ bahsediyor. Türkiye artık Suriye meselesinde geçiş ülkesi değil, bir kaynak ülkesidir. Ekonomik imkanların kendilerine servis edildiği hatta davul zurna ile köylerinden mahallerinden Suriye’ye gönderildiği bir ülkedir. Siz kaynak ülke haline gelmişseniz, insanlar davul zurna ile savaşmaya gidiyorsa hangi kaynağı kökünden kurutmayı düşünüyorsunuz. Hangi kaynağı nereden kurutmayı düşünüyorsunuz? El Bab’ta mı? Ankara’dan, Konya’dan katılanlar ne olacak?” 

Bilgen, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

"Son saldırı ile ilgili yapılan çok sayıda vahim açıklama var. Bazıları var ki Cumhurbaşkanı’nın meşhur danışmanı bu saldırının arkasında ABD var’ diyor. Bir başkanı ‘saldırının arkasında bazı ülkeler var’ diyor. Bildiğiniz bazı şeyler varsa neden saklıyorsunuz, bilmiyorsanız bu toplumu neden kandırıyorsunuz. Dışarıda adres göstererek hiçbir sorunu çözmeye güç getiremezsiniz.

Cumhurbaşkanı yurtdışında saldırılar olduğunda ‘Sizin istihbarat örgütünüz ne işe yarar’ diye soruyor. Şimdi çıkıp size aynısını sormazlar mı? Ankara’da bir polis büyükelçiyi öldürüyor, polisin sağ ele geçmesini sağlamıyor ya da sağlayamıyorsunuz. Yaralı ve yerde olduğu halde orada infaz ediliyor. Şimdi son saldırılardan birisinin faili kendi meslektaşları tarafından infaz edilerek, deliller ortadan kaldırılıyor. Diğerinde ise yılbaşı gecesinde koruma tedbirleri artırılmasına rağmen bir kişi içeri giriyor, onlarca insanı katlediyor sonra da çekip gidebiliyor. Eğer Taksim’de selfie yapmamış olsaydı belki resimlerine dahi ulaşılamayacaktı. Bir güvenlik zaafı bile tartışmaya açılmaz mı bu tablo karşısında.

Eğer Suruç’taki acıyı, Gar’daki acıyı hissedebilseydi. 7 Haziran öncesi gerçekleşen saldırı sonrası gerekli tedbirler alınsaydı, uyarılarımız dikkate alınsaydı, bu acılar yaşanmazdı. Roboski için ölü diyenler, Suruç için ölü diyenler şehitliği sadece bazılarına layık görüyorlar. Ne olursa olsun bu ikircikli tavrı terk etmedikçe Türkiye’ye huzur gelmeyecektir. 

'İÇİŞLERİ BAKANI İSTİFA ETMELİ'

Son iki ay içerisinde 100’un üzerinde insanımız yaşamını yitirdi. İçişleri Bakanı‘nın istifa etmesi ya da görevden alınması için daha kaç kişinin ölmesi gerekiyor ya da nasıl bir zaaf gerekiyor ki bakanının sorumluluklarını yerine getirip getirmediği ciddiyetle konuşulsun. Bakan bize laf yetiştirmekten işini yapamıyor. Sen birinci sınıfsın bunu takdir ediyoruz; çünkü hiç bir bakan bu kadar kısa görev süresine bu kadar ölüm, bu kadar tutuklu gazeteci, bu kadar kapatılan dernek sığdıramaz. Eğer İçişleri Bakanı muhalefete laf yetiştirmeyi görev biliyorsa ondan cesaret alanlar da ona göre hareket edecek.

Türkiye’de bireysel silahlanmada ciddi bir artış var. Kürtler katledilsin, yaşasın IŞİD’ diye taglar açılıyor. Bunları açanlarla ilgili şimdiye kadar yaptığınız kaç soruşturma var, kaç tutuklama var? Ama Ahmet Şık’ın tutuklanması ile çok hızlı hareket ediyorsunuz. Öyle hızlı hareket ediyorsunuz ki Şık’ın üç örgüttün propagandası yaptığı iddiasına siz de inanıyorsunuz. Darbe başarılı olsaydı Şık yine tutuklanacaktı. 15 Temmuz başarısızlığa uğratıldıysa Şık’ın FETÖ’den yetmedi iki örgüttün propagandasından dolayı tutuklanması ne anlama geliyor.

'DİYANET, ÇELİŞKİSİYLE YÜZLEŞMELİ''

Yılbaşı gecesi yaşanan katliamdan sonra Diyanet Başkanlığı herkesin yaşama biçimine saygı duymayı ifade edebilseydi o zaman alkış hak edebilirdi. Ama tam da uyduk imama Cumhurbaşkanı nasıl farklı yaşam tarzlarını hedef gösteriyorsa Diyanet İşleri Başkanlığı da her zaman yaptığı gibi bu kutlamaların dinle çelişkisi üzerine mesajlar vermiş. Bir kurumun önce kendi çelişkisiyle yüzleşmesi gerekir."

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

Bilgen, Meclis Genel Kurulu'nda görüşülecek olan Anayasa değişiklik teklifi için de şunları dile getirdi: "Meclis Başkanı 'Benim gönlümden geçen tam uzlaşama ile bir anayasa yapmaktır’ dedi. Bunun önündeki engel, tehdit ne olabilir. Kendinden üstte bir kişi var. Onun baskısı yoksa ondan gelen bir dayatma yoksa gönlünden geçeni yapmasının önünde nasıl bir engel var. Seçim meydanlarında demokrasi, çoğulculuk diyerek, oy almışsanız burada da onun gereğini yapmak zorundasınız. Milletvekillerinin yargılanması ile ilgili oylama yapılırken, AKP’lileri üzerinde bir baskı oluşturuldu. Şimdi en azından benzer bir ayıba başkanlık yapmamaya, bunun utancını taşımamasını tavsiye ediyoruz. Kendi milletvekillerine azıcık saygıları varsa parti komiserinin herkesin oyunu görmesine engel olması gerektiğini belirtiyoruz. 
Anketler umdukları gibi çıkmıyor. Anketler gösteriyor ki toplum başkanlığa ikna olmuş değil. Ancak savaşı finans etmek için yeni zamlar yapmak, yeni düşmanlar yapmak ve böylece referandumda evet oyunu yükseltmenin dışında bir çare göremiyorlar. Biz halkın siyasetin kendi üzerinden kambur olmasından çıkmasıyla yüzleşmesi çağrısı yapıyoruz. Hep birlikte bu korku imparatorluğunu yıkalım. Türkiye’nin 1921 ruhunu da güncelleyerek, hayata geçirebileceği bir anayasa pekala mümkündür. Bu gerilimi sonlandırmak ve kendi geleceğinizle ilgili kararı birlikte yapmak için yan yana gelmek zorundayız. Herkesi HDP ile birlikte olmuyorsa bile en azından ülkenin bir kişinin istikbal savaşı için daha büyük bir kaos sürüklenmemesi için duyarlı olmaya davet ediyoruz.”