Binlerce tutsak İmralı’ya sevklerini istedi

PKK'li ve PAJK'lı tutsaklar adına açıklama yapan Deniz Kaya, talepleri kabul edilinceye kadar sürdürdükleri eylemleri doğrultusunda Nisan ve Mayıs aylarında açık ve kapalı görüşlere çıkmayacaklarını duyurdu.

Süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemlerini sürdüren Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde bulunan PKK'li ve PAJK'lı tutsaklar adına açıklama yapan Deniz Kaya, talepleri kabul edilinceye kadar sürdürdükleri eylemleri doğrultusunda Nisan ve Mayıs aylarında açık ve kapalı görüşlere çıkmayacaklarını duyurdu.

Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde bulunan PKK'li ve PAJK'lı siyasi tutsakların, 4 Mart'ta başlattıkları süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemleri devam ediyor. Tüm cezaevlerinde 10 günlük arayla eylem başlatan tutsakların talebi ise Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve sağlık koşullarının güvence altına alınarak müzakerelerin yeniden başlatılması ile birlikte Kürdistan'da başlatılan öz yönetim ilanlarının tanınması ve demokratik özerklik alanlarına dönük ablukanın ve kuşatmanın kaldırılması. 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP'ye dönük bir "uyarı" olduğu vurgulanan eylem devam ederken, Öcalan'ın doğum günü olan 4 Nisan vesilesiyle tutsaklar adına bir açıklama yapan Deniz Kaya, İmralı'ya sevklerini istedi.

30 Eylül 2014'te karar altına alınıp, 5 Nisan 2015'ten itibaren yürürlüğe konulan AKP'nin kirli savaş politikalarının hız kesmeden devam edildiğinin belirtildiği açıklamada, "Her gün daha da boyutlandırılan bu politikalar egemen zihniyetin Kürt halkı şahsında diğer tüm halkların, toplumsal kesimlerin kendi kendilerini yönetme hakkına karşı gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koymuştur. Bodrumlarda diri diri yakınla insanlar, cesetleri panzerlerin arkasında sürüklenenler, çıplak bedenleri teşhir edilen kadınlar, öldürülen çocuklar, hamile kadınlar; faşist TC devletinin tüm uluslar arası savaş hukuku ve kurallarını çiğneyerek gerçekleştirdiği vahşetin kanıtıdır. 5 Nisan'dan beridir Önderliğimiz ile yapılan görüşmelerin kesilmesi ve 27 Temmuz tarihiyle Kürdistan'a adeta askeri sefere çıkan TC ordusunun soykırım uygulamaları ve siyasi operasyonlar, tutuklamalar, faşist AKP devletinin barış, çözüm ve müzakere gibi amacının olmadığını göstermiştir. Tüm bunlarla da yetinmeyip Önderliğimiz'in yanında bulunan 2 yoldaşımızı da insanlık dışı bir biçimde sürgün etmeleri Önderliğimize karşı bir tehdit mesajı niteliği taşıdığı ve kendi istedikleri teslimiyet temelli bir çözüm algısına çekme amaçlıdır" denildi. 

KATLİAMLARA SESSİZ KALINMAMALI

Yüz yıldır, statüsüzlük içinde soykırım ve kültür kırıma tabi tutulan Kürt halkının, bir çağ daha statüsüz, haksız, hukuksuz bırakılmak istendiğinin altının çizildiği açıklamada, kapsamı gün geçtikçe derinleştirilen katliam planlarıyla Kürdistan'ın tarihi, siyasi, kültürel ve etnik dokusunun yok edilmek istendiği ifade edildi.

Devletin savaşta bu kadar ısrarcı, çözüme gelmeyen bir yaklaşımı esas alırken, halklar ve toplumsal kesimler nezdinde de direnişin her saat ve her gün yükselmekte olduğuna işaret edilen açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:

"AKP devletinin bu denli baskılarına ancak direnerek, özyönetim direnişlerini sahiplenerek karşı çıkacağının bilincinde olan Kürt halkı, yüzlerce, binlerce bedel vererek mücadelesini sürdürmektedir. Tüm dünyanın gözü önünde yaşanan bu katliamlara sessiz kalmak bir insanlık suçudur diyerek, barikat ve hendeklerin arkasında kendilerini savunmaktadırlar. Gençlerin ve kadınların öncülük yaptığı özyönetim direnişlerinin yaratmış olduğu mücadele cephesi "halkların kardeşliği ve devrimci dayanışmanın" da bir slogan olmadan öteye gitmesine fırsat sunmuştur. En son 12 Mart 2016'da ilan edilen Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) buna açık bir örnek olup halklar tarihine adını yazdırmıştır.

MÜCADELE ÇAĞRISI 

İktidarı bu düzeyde gasp eden TC devletinin, AKP faşizminin başta Kürt halkı olmak üzere halklarımıza dönük saldırısını ne düzeyde stratejik, imha, sindirme ve mutlaka iradesizleştirme amaçlı olduğu bilinerek şu ana kadar ki direnişinde faşizmi boşa çıkarmaya henüz yetmediği, direnişin mutlaka her alan ve her düzeyde geliştirmek ve derinleştirmek gerektiği bilinmelidir. Türkiye'de yaşayan tüm halklar; özellikle de onların örgütlü öncülükleri bu mücadelenin gereğini yapmaktan sorumludur. Unutulmaması gerekir ki tarihte İsrail faşizmi Filistin halkını yerlerinden yurdundan göç ettirip orada her türlü hegemonya çıkarlarını yerine getirmek istemişse bugün de TC devleti faşizmi Kürdistan'ı aynı zihniyetin bir versiyonu olarak Kürdistan'ı insansızlaştırma ve Kürdistan'a yeniden şekil vermek istemektedir. 

Halkımıza ve tüm Türkiye halklarına çağrımız bu tarihimizi yok etme planlarına karşı evinde, toprağında, yurdunda kalıp direnmesi ve terk etmemesi tüm demokrasi güçlerini bu direnişi sahiplenmeye çağırmasıdır." 

'NİSAN VE MAYIS’TA GÖRÜŞLERE ÇIKMIYORUZ’

Kaya, bu vurgularda bulunulan açıklamanın devamında ise PKK ve PAJK'lı tutsaklar olarak, Kürt halkı ve hareketinin direniş mücadelesini her daim yükselteceklerini ve Kürt halkı başta olmak üzere halkların özyönetim isteminin yanında olduklarını da ifade etti.

İçinde bulundukları Nisan ve Mayıs aylarının aynı zamanda Kürt halkının doğuş tarihi olması itibariyle kader tayin edici bir misyona sahip olduğunu belirten Kaya, direnişlerinin yeni bir boyutu olarak bu iki ay boyunca açık ve kapalı görüşlere çıkmayacaklarını duyurdu. Kaya, şunları belirtti: "Bizler bu anlamı karşılayacak pratiği henüz tam olarak yerine getirememiş Önderliğimizin tutsaklığına yol açan yetmez yoldaşlığı tümüyle aşamamış olsak da Önderliğe yeterli yoldaş olmanın kendimizi özgürleştirerek Önderliğimize özgür yaşam koşulları yaratmanın sözünü tüm halklarımıza veriyoruz. Bu temelde 5 Mart tarihinden bu yana sürdürdüğümüz süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemliliklerimizi dönüştürme temelinde direnişimizi bu anlamlı doğuşa atfediyoruz. Bu temelde Nisan ve Mayıs ayında PKK ve PAJK'lı tutsaklar olarak açık ve kapalı görüşlere çıkmıyoruz. Önderliğimizin doğum gününde İmralı'ya sevk istiyoruz."