Bir anketin düşündürdükleri -Veysi Sarısözen

Bir anketin düşündürdükleri -Veysi Sarısözen

Bu müthiş sözcük, “liberal Türklerin” sosyalistlere, “tirşîkçi Kürtlerin” de Kürt özgürlük hareketine karşı mücadelede kullandıðı en sihirli sözcük...

Zamanın ünlü sihirbazı Zati Sungur’a ”Şiddetin kurbanlarını ‘şiddet’ sözcüðüyle mahkum et” deseydik, adamcaðız bin defa “abra kadabra” falan dedikten sonra “kusura bakmayın olmuyor” diyerek silindir şapkasıyla bizi selamlar, pelerinini savurarak sahneden ayrılırdı.

Bizim hokkabazlar Zati Sungur’un yapamadıðı marifeti her gün, her dakika yapıyorlar. Müthişler.

“Şiddet yani zor, yeninin anasıdır” demiş ya sosyalizm düşünürleri...Vur abalıya. “Şiddet kötüdür, öyleyse sosyalistler de, Kürt özgürlük hareketi de kötüdür...”

Erdoðan iyi midir?

Ýyidir.

Ama Erdoðan şiddet kullanmıyor mu?

Kullanıyor, ama o devleti yönetiyor, şiddet kullanma tekeli devletin...

Bu cevap üzerine insanın “ültra-liberal” olacaðı geliyor: Şiddet üzerindeki devlet tekeline son; “bırakınız vursunlar, bırakınız kırsınlar...”

Şimdi gelin biraz düşünelim.

“Geçtiðimiz gün yapılan bir ankette şimdi darbe olsa ne yaparsınız?” diye sorulmuş, deneklerin yüzde 60’dan fazlası “direniriz” demiş...

Ben bu anketten sonra, kendi çapımda bir başka anket yaptım. Çok çeşitli tepkiler aldım. Ama en müthişi şuydu.

Kendi halinde bir çift. Kadın tesettürlü. Adam takkeli, cüppeli...Ayaðında mes. Yanaşıp sordum:

Şimdi darbe olsa ve darbeciler AKP’li vekillerin bir kısmını hapse atsa... Belediye Başkanlarının da...AKP MYK ve PM üyelerinin de, AKP’nin “Şehir Örgütlenmesi” olan “Hizmet”, “Cemaat” ya da “Hareket”in “başı” Fethullah Gülen’i Hayırsız Ada’da tecrit etse. Fehmi Koru’yu, Hüseyin Gülerce’yi, öteki gazetecileri tutuklasa...bu duruma itiraz eden herkesi “şeriatçı” ilan etse; Ýslamiyet’in “ana dili”ni yasaklasa; ezanın Arapça deðil Türkçe okunmasını mecbur etse; devletin denetimindeki Camilerde Kur’anın Arapça dilinde okunması yasaklansa...Ýmam Hatipler kapatılsa. Kadınların başörtüleri, peçeleri zorla açılıp, yırtılsa...takke, yelek, şalvar giyen adamlar yol ortasında üryan edilse...Sünnete uygun sakalları, bıyıkları traş edilse...

Çiftin yüzü renkten renge girdi. Sonunda her ikisi birden “yeter” diye baðırdılar. “Allah yazdıysa bozsun!”

“Ya bozmazsa ne yaparsınız!” Adam yasaklanacak olan Arapça dilinden bir ayet okudu ve “zalime isyan etmeyen münkirdir” gibi bir şeyler söyledi. “Ýsyandan kastın nedir?” diye sorunca, “cihattır” deyip, kestirip attı.Cihat! “Kafire karşı” örgütlü şiddet...

Yukarda saydıðımız türde bir darbe olursa, işte “darbeye karşı direnirim” diyenlerin bir kısmı, silahlanacak, “Sancak-ı Şerif” altında toplanıp, darbecilerin ana karargahına karşı tekbir haykırışlarıyla saldırıya geçecek...

Yani “şiddet” uygulayacak... Aynı soruları diyelim ki, “Çiçek Bar”da demlenen bir liberal-laik çifte sorsak onlardan da benzer yanıtlar alacaðımız çok açık. Yalnız bu yanıtlarda “Ýslami içeriðin” yerini, daha “laik bir şiddet” söylemi alacaktır. Onlara “eðer Balyoz darbe planı uygulamaya konsaydı ve Deniz Müzesinde bir denizaltıya saklanan bombalar patlatılarak yüz çocuk öldürülseydi, siz, ikiniz, o anda ne yapardınız? diye sorduðumuzda bu çift, tereddüt bile etmeden, “ilk gördüðümüz polisin elindeki silahı alır, bu canilere karşı silahlı mücadeleyi başlatırdık” diyecektir.

Tıpkı şu anda “Arap Baharı”nın yaşandıðı ülkelerde olduðu gibi. Sosyalistlerin geçmişine, Kürt özgürlük hareketinin bugününe “şiddete tapanlar” diye saldıran “liberal laik ya da Müslüman” takımı, böyle bir “şiddete” tek bir sözcükle itiraz etmek şöyle dursun, bigane bile kalamaz. Bıraksanız, onlar da silahlanıp, bu “cihad” yolunda “şehit” düşmeyi, ya da “demokrasi” yolunda can vermeyi bile göze alacaklar... Devam edelim. Her iki çifte soralım:

Diyelim ki, -Allah muhafaza- bu konuştuklarımız aynen vaki oldu; onlar darbe yaptı, siz silahlı şiddetle karşı koydunuz...Sonuçta kırkbin insanımız hayatını kaybetti. Siz ve bir kısım insan, şehirlerdeki korkunç darbe tutuklamalarına, cezaevlerinde “laðım suyuna batırma” da içinde insanlık dışı işkencelere karşı “daða” çıktınız. Yani, elbette “Kandil”e, “Cudi”ye filan deðil, “Ilgaz”a, “Toroslar”a, “Kaz Daðına”, “Sipil Daðına” çıktınız.

Bu durumda size deseler ki, “şiddete son verin, daðdan inin”, buna ne derdiniz?

Her iki çift şunu soracaktır; “daða çıkmamıza neden olan olaylar ortadan kalktıktan sonra mı, yoksa bizim daða çıkmamıza neden olaylar hala sürerken mi?”

Onlara şöyle yanıt verdiðimizi düşünelim: Sizin daða çıkmanıza neden olan olaylar sürmekle birlikte, farzedelim, bu olayları yaratan darbecilerin yerini siviller almış olsun...Bu durumda ne yapardınız?

Her iki çift de suratımıza bir tuhaf bakacak ve “biz daða piknik yapmak için mi çıktık?” diyeceklerdir.

Ama bu iki çifte deseniz ki, “Kürtler de tıpkı sizin dediðiniz gibi diyorlar, darbeye direndiklerini, darbecilerin yaptıkları baskılara karşı daða çıktıklarını, bu baskılar şimdi de sürdüðü için...” Daha lafınızı bitirmeden, “icabında Kaz daðına ya da Hira Daðına silah kuşanıp çıkacak olan her iki Türk “kökenli” çift de, size; “ama onlar şiddet kullanıyor, terörist” diyecektir.

Ýşte buna, “şiddetin Türkleştirilmesi” ya da “halt yemenin Türkçesi” deniyor...

Apê Musa bu durumda ne der? “Eşitlik istiyoruz!” der...

Kaynak: Özgür Gündem

ANF NEWS AGENCY