BM: Türkiye hiçbir adım atmadı, cezasızlık kültüründen besleniyor

BM Zorla Kaybetmelere karşı Çalışma Grubu, 2016 yılında Türkiye’ye yapılan tavsiyelerin hiçbirinin dikkate alınmadığına dönük bir rapor hazırlayarak, Türkiye’nin cezasızlık kültüründen beslendiğine dikkat çekti.

Birleşmiş Milletler (BM) Zorla ve İrade Dışı Kaybetmelere karşı Çalışma Grubu, 14-18 Mart 2016 tarihleri arasındaki Türkiye ziyaretinin ardından AKP hükümetine yaptıkları tavsiyelerin takibine dönük bir rapor hazırladı. 14 Eylül- 6 Ekim tarihleri arasında Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi’nde gerçekleştirilecek BM İnsan Hakları Konseyi 45. İnsan Hakları oturumlarına sunulmak üzere hazırlan raporda, Türk devletinin, zorla kaybetmeler ve hak ihlalleri noktasında kendisine yapılan tavsiyelere hiçbir şekilde uymadığına ve ülkedeki insan hakları ihlallerinin gün gittikçe daha da ağırlaştığına dikkat çekildi.

“Zorla ve İrade Dışı Kaybetmelere karşı Çalışma Grubu’nun 14-18 Mart 2016 tarihleri arasındaki Türkiye ziyareti raporunda yaptığı tavsiyelerin takibi” başlıklı 66 sayfalık raporda, ilk olarak 2016 yılı sonrasında yaşanamaya devam eden hak ihlallerine dikkat çekiliyor.

‘TALEPLERİMİZ DİKKATE ALINMADI, İHLALLER DEVAM EDİYOR’

Raporda, “Ziyaretin ardından Çalışma Grubu, hazırladığı raporla, Türkiye’ye demokratik kurumlarını güçlendirmesi, tüm yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini ayrım gözetmeksizin korumak ve geliştirmek amacıyla hukukun üstünlüğünü esas alması çağrısı yapmıştır. Özellikle Güneydoğu’daki çatışmaların durdurulması, adaletli bir geçiş döneminin uygulanması ile mümkündü. Çalışma Grubu, bu amaçla hazırladığı raporla tüm alanlarda, yani hakikat, adalet, zorla kaybetmelerin açığa çıkarılması ve mağdurlara tazminat hakkı tanınması dönük gibi birçok tavsiye plan çıkararak Türkiye’ye sundu” denildi.

Türk devletinin yapılan tavsiyelerin genel anlamda dikkate almadığının altı çizilen raporda, yapılan önerilerin insan haklarının ve demokrasinin korunması noktasında temel öneme sahip olduğuna belirtilirken, tavsiyelere rağmen geçen süre içerisinde bu konuda hak ihlallerinin devam ettiğine vurgu yapıldı.

2016 sonrasında Türk devletinin yurtdışındaki Gülen Hareketine mensup olduğu iddia edilen kişilere dönük yaptığı operasyonların hatırlatan Çalışma Grubu raporunda, bu şekilde göz altına alınan, tutuklanan, kaybedilen veya işkenceye uğrayan en 100 başvurunun kendilerine ulaştığı belirtti.

SURİYE VATANDAŞLARININ KAYBOLMASINDAN DA SORUMLU TUTULDU

Türk devletinin Kuzey Doğu Suriye’ye dönük gerçekleştirdiği işgal hareketinin de hatırlatıldığı raporda, devamla, “Türkiye’nin Suriye’nin Kuzey’indeki gerçekleştirdiği ‘Barış Pınarı’ hareketi sonrasında Suriye vatandaşlarının kayıp olmasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin rol oynadığından kaygı duyulmaktadır” ifadeleri kullanıldı.

Raporda devamla şunlar belirtildi:

“Çalışma Grubu, suçun zorla itiraf edilmesi, masumiyet karnesinin reddi, tutukluğun hukuka uygunluğuna itiraz edememe, gözaltındaki kişilere erişim hakkının kısıtlanması, etkili bir hukuk yolu ve adil yargılanma haklarından mahrum bırakılma, işkence ve kötü muamele gibi durumlar yaşanmasından ciddi bir rahatsızlık duymaktadır.

‘YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE TARAFSIZLIĞI SORUNU CEZASIZLIĞI BESLİYOR’

Aynı şekilde, Güneydoğu bölgesinde sokağa çıkma yasakları döneminde yaşananların açığa çıkarılmaması hala rahatsız edici boyutta. Bu dönemde yaşanan zorla kaybetmeler dahil olmak üzere birçok hak ihlali iddiaları yönelik bağımsız, etkili ve tarafsız soruşturmalar yapılmamış ve başvurular dikkate alınmamıştır.

Türkiye zorla kaybetmelerin bağımsız bir suç olarak görülmesi ve nitelendirilmesi konusunda hiçbir ilerleme kaydetmemiştir. Türkiye, zorla kaybetmelerin soruşturulduğu ve yargılandığı davalar için 20 yıllık zaman aşımı süresini uygulamaya devam etmektedir. Bununla birlikte Çalışma Grubu, olağanüstü hâl kararnamelerinin, zorla kaybetmelerde dahil olmak üzere ciddi insan hakları ihlallerine karışmış olabilecek devlet görevlilerine genel dokunulmazlık hakkı verdiği noktasında bilgilendirildi.

Türkiye, bağımsız bir izleme ve soruşturma mekanizması kurmayarak, kayıp ailelerinin adalet arayışlarını ihlal etmeye devam ediyor.

Kayıpların mezar yerlerinin tespiti, bir DNA bankasının kurulması ve kayıpların tam veya yaklaşık sayısının bulunduğu bir kayıt oluşturulması konusunda Çalışma Grubu, yetkililerden bu konuda ayrıntılı bilgi alamamıştır.

Devlet görevlileri ve yetkilileri tarafından işlenen insan hakları ihlalleri için yerleşik cezasızlık kültürünün, Türkiye’de yetkilileri sorumlu tutmanın önünde temel bir engel olmaya devam etmektedir. Cezasızlık kültürünü besleyen çeşitli faktörler olsa da ülkedeki yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının eksikliği en kritik faktör arasındadır.”

‘CUMARTESİ ANNELERİNİN EYLEMİ TÜRKİYE İÇİN TURNUSOL KAĞIDIDIR’

Cumartesi Anneleri’nin eylemlerinin yasaklanmasının sert şekilde kınandığı raporda, “Türkiye Hükümeti, kayıp aile derneklerini desteklememesi üzücüdür. Bu anlamda, Çalışma Grubu, on yıllardır sevdikleri için hakikat ve adalet arayan Cumartesi Anneleri’nin eylemlerin yasaklanmasını kabul edilemez olduğunu belirterek bunu sert bir şekilde kınıyor.

Çalışma Grubu, mağdurların ve kayıp ailelerin uluslararası hukuk tarafından güvence altına alınan haklarını geliştirilmesi ve teslim edilmesi amacıyla, Türkiye hükümetini bu tavsiyeleri etkili ve zamanında uygulama çağırmaktadır. Bu alanda atılacak somut bir adım, Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve demokrasi için bir turnusol testi olacaktır” denildi.

TAVSİYELER VE MEVCUT DURUM

Çalışma grubu raporunda devamla, hükümete yaptıkları tavsiyeleri madde madde hatırlatarak, bu noktada alınan önlemlerin olup olmadığını, konuya ilişkin mevcut durumun ne olduğunu ve gözlemlerine yer veriyor. Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşlarının hak ihlallerine dönük açıklamaların da yer verildiği raporda, Türkiye’nin kendisine yapılan hiçbir öneriyi dikkate almadığına dikkat çekiliyor.

YAŞANANLARIN ÜSTÜ KAPATILIYOR

Güçlendirilmiş bir yargı sistemini ve mağdurların hakikat, adalet, tazminat ve kayıp olaylarının tekrar etmemesi garanti altına almak için geçmişteki yaşanan zorla kaybetmelerle yüzleşin tavsiyesinin hiçbir şekilde yerinde getirilmediğinin altı çizilen raporda, 2016 sonrasında da Türkiye’nin hem ülke içinde hem de ülke dışında yüzlerce zorla kaybetmeden sorumlu olduğu belirtildi.

Öz yönetim direnişleri döneminde Kuzey Kürdistan kentlerindeki askeri operasyonlarda yaşanan hak ihlalleri ve ölümlere dönük kapsamlı ve tarafsız bir şekilde soruşturma yapılması tavsiyesine de Türkiye’nin hiçbir somut adım atmadığının altı çizilen raporda, “Çalışma Grubu, terörle mücadele kisvesi altında Güneydoğu’da gerçekleşen zorla kaybetmeler de dahil olmak üzere insan hakları ihlallerine yönelik etkili, bağımsız, zamanında ve tarafsız soruşturmaların olmaması noktasında ciddi endişelerini hala koruyor. Kanıtları gizlemek amacıyla cesetlerin uygunsuz bir şekilde ortadan kaldırılması ve cenazelere bile saygısızlık yapıldığına dönük iddialar zaman geçirilmeden soruşturulmalıdır. Bunların üzerine gidilmediği sürece bu iddialar Türkiye’nin işlediği suçlar olarak kalmaya devam edecektir. Bu anlamda Türkiye’yi bir kez yine uluslararası standartlara uygun bir şekilde yargı bağımsızlığı sağlamaya çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Raporda ayrıca, 1990 yıllarında yaşanan kayıpların faillerinin açığa çıkarılması ve ailelerin mağduriyetini giderilmesinde, Türkiye’nin hiçbir sorumluluk almadığı ve bu dosyaların üstünün kapatılmak istendiği belirtildi.

‘CEZASIZLIK KÜLTÜRÜNDEN BESLENMEYE DEVAM EDİLİYOR’

Raporda, Suriye savaşından kaynaklı Türkiye’ye sığınan ve daha sonrasında kaybolan Suriyeli çocuk ve kadınların akıbetinin ortaya çıkarılması tavsiyesine dönük Türkiye’nin hiçbir somut adım atmadığı da belirtildi.

Kayıp yakınlarının hak arayışını ve mağdurların haklarını koruyacak yasaların hayata geçirilmesi tavsiyesine de hiçbir şekilde dikkate alınmadığının belirtildiği raporda, Türkiye’nin bu noktadaki tutumu sert dille eleştirildi.

Raporda, toplu mezar alanlarının araştırılması, bu alanların korunması, haritalarının çıkarılma ve kaybedilen insanların toplam sayısının ortaya çıkarılması tavsiyesinin de Türkiye tarafından hiçbir şekilde dikkate alınmadığı ifade edildi.

Gözaltında veya farklı şekilde zorla kaybetmelere dönük devlet ve askeri arşivlerinin açılması, zorla kaybetmelerle ilgili cezai soruşturmaların suçun zamanına bakılmaksızın kovuşturmaların profesyonel ve bağımsız savcılar ve adli tıp uzmanları oluşan ekipler tarafından yürütülmesinin garanti altına alınması dönük talebe de Türkiye’nin cevap vermediğinin belirtildiği raporda, Türkiye’nin cezasızlık kültüründen beslenmeye devam ettiğine vurgu yapıldı.

Raporda aynı şekilde, zorla kaybetmelerde JİTEM başta olmak üzere, devlet yetkili ve görevlilerinin sorumluluklarını araştırılması talebinin de karşılık bulmadığının belirtildi.

SUÇLAMALARA CEVAP VERMEKTEN KAÇINAN TÜRKİYE BM’Yİ SUÇLADI

Öte yandan, Zorla ve İrade Dışı Kaybetmelere karşı Çalışma Grubu, hazırladığı takip raporuna dönük Türkiye’nin cevabını da oturumlarda ele alınmak üzere İnsan Hakları Konseyi’ne sundu. Çalışma Grubu’nun hazırladığı raporda geçen hak ihlallerine cevap vermekten kaçınan Türkiye, Kuzey Doğu Suriye işgal saldırılarında ve Gülen Hareketine dönük gerçekleştirilen hak ihlallerinin ele alınmasını, Çalışma Grubu’nun yetkilerini aşmak ve görevini kötüye kullanmak olarak değerlendirdi. Türkiye’nin uluslararası insan hakları standartlarına uyduğunun iddia edildiği cevapta, “İddia edilen suçlamaların, Türkiye’yi yıpratmak isteyen FETÖ’ye bağlı STK’ların yardımıyla hazırlanmıştır” denildi.