BDP Milletvekili Murat Bozlak Ýsveçin Uppsala ilinde düzenlenen bir panelde yaptıðı konuşmada Maraş ve Roboskide bilinçli ve planlı olarak farkı inanç ve etnik kökendeki insanların hedef alındıklarını belirterek her iki katliamı da soykırım olarak deðerlendirdi.
Maraştan Roboskiye katliamları unutmadık, unutturmayacaðız şiarıyla düzenlenen panele Bozlakın yanı sıra Demokratik Alevi Federasyonu Başkanı Ali Köylüce, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonunu temsilen Zeynel Özen ve Alevi Bektaşı Federasyonu eski Başkanı, Araştırmacı-Yazar Turan Eser konuşmacı olarak katıldı.
Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesi ile Maraş ve Roboskide şehit düşenler anısına yapılan bir dakikalık saygı duruşunun ardından Maraş ve Roboski katliamlarını konu alan belgesel bir film gösterildi.
Ýsveç Alevi Birlikleri Federasyonu ve Uppsala Kürt Kültür Derneðinin ev sahipliði yaptıðı panelin ilk konuşmacısı Ai Köylüce Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde Kürtler ve Alevilere yönelik soykırım politikası yürütüldüðü, katliamlara uðrayanların bir araya gelerek ve birlikte mücadele ederek yaşanan acıları hafifletebileceklerini söyledi. Mücadele içinde geçmişten gelen önyargıların aşılabileceðini ve birlikte daha güzel bir gelecek kurulabileceðine vurgu yaptı.
ALEVÝLER VE KÜRTLERÝN TARÝHLERÝ KATLÝAMLARLA DOLU
Zeynel Özen Alevilerin tarhlerinin tıpkı Kürtlerin tarihleri gibi katliamlarla dolu olduðunu, bunun Cumhuriyetle deðil Kerbala ile başladıðını, Hallacı Mansur, Baba Ýsak, Kalender Çelebi , Pir Sultan, Şeyh Bedrettin ve Cumhuriyet döneminde Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas ve Roboski ile devam ettiðini söyledi.
Osmanlı döneminde Seyhülislamların fetvaları ile Alevilerin yok edilmeleri için hedef gösterildiklerini, Cumhuriyet döneminde Türk-Ýslam sentesinin sonucu olarak tek dil, tek dil ve tek dinin dayatılarak Kürt ve Alevilere yönelik düşmanca politikalar izlendiðini ifade ederek konuşmasını şöyle sürdürdü: 1925 yılında çıkarılan bir kanunla tekke ve dergahlarımız yasaklandı. Cumhuriyet Osmanlı gibi Alevileri katletmek yerine Koçgiri ve Dersimden sonra Aleviliði katletmek için Diyanet Ýşlerini kurmuştur. Devlet kendine uygun sunni bir din yaratmış ve Aleviler dışlamıştır. Kürtlerin varlıkları inkar edilmiş, Kürt Ulusal Hareketinin dayatması sonucu Kürtlerin varlıðını kabul etmek zorunda kalmıştır.
Maraşta Alevilerin ekonomik olarak hakim bir güç haline geldiklerini, on yıllardır resmi ideolojiye eklemlenen Alevi gençlerinin devrimci düşüncelere yöneldiklerini, Sol ve Kürt örgütleri içinde yer aldıðını ve tüm bunların engellenmesi için Maraşta katliam yapıldıðı deðerlendirmesinde bulundu.
Alevilere ve Kürtlere Devletin Alevileri ve Kürtleri olmayı dayattıðını, bunu kabul etmeyenlere yaşam hakkı tanımadıðını, sürekli katliamlar ve soykırımlarına başvurduðunu ve soyırımın en son örneðinin de Roboski olduðunu dile getirdi.
ERDOÐAN ZÝHNÝYET OLARAK OSMANLININ KATLÝAMLARINDAN BESLENÝYOR
Turan Eser Türkiyede insanların, siyasetin, hukuðun, beyinlerin ve vicdanların özgür olmadıðı ve ceberrut Devlet tarafından gaspedildiðini söyledi. Osmanlı ve Cumhuriyetin mekanik olarak birbirinden ayrılabileceðini, ancak zihniyet olarak ayrılamayacaðını,29 yıl Şeyhülislamlık yapan ve fetvalarıyla 40 bin Alevinin katledilmesinden sorumlu Ebu Suudla gurur duyduðunu söyleyen Başbakan Erdoðanın zihniyet olarak Osmanlıdan beslendiðini ifade etti. Resmi tarih anlayışında Alevi, Ermeni, Süryani ve Kürtlerin olmadıðını, katli vacip olarak görülenler ve dışlananlar meydanlara çıktıkca, yükselen toplumsal hareket karşısında devletin geri adım atmak Kürt, Ermeni ve Alevilerin varlıklarını kabul etmek zorunda kaldıðını söyledi.
Ancak devletin tüm bunları Kürtlük ve Aleviliðin içini boşaltarak yaptıðına dikkat çeken Eser dışlananlar olarak Devletten gaspettiði haklarını, gaspedilerek Diyanete aktarılan vergileri geri istediklerini, Cem Evleri ile ilgili yasakların kaldırılmasını talep ettiklerini dile getirdi.
SOYKIRIM DEVLETÝN BÝR POLÝTÝKASIDIR
BDP Milletvekili Murat Bozlak, Anadolu ve Mezopotamya toprakları üzerinde yaşayan deðişik etnik köken ve inançtan insanlar, Kürtler, Ermeniler, Asuri-Süryaniler ve Alevilerin tarihin deðişik dönemlerinde merkezi yönetimlerin politikaları sonucu soykırım düzeyinde katliamlara uðradıklarını söyledi. Maraş ve Roboskinin katliam deðil soykırım olduðuna vurgu yapan Bozlak Uluslararası hukukta katliam ve soykırım birbirlerinden farklı biçimde tarif edilir. Çünkü oralarda bir etnik kökene ve inanca mensup oldukları için insanlar katledildi. O inanç ve o etnik kökene mensup insanlar ortadan kaldırılmak isteniyor. Ýşte soykırım budur. Osmanlıdan bu yana Devletin bu politikası devam etmiştir dedi.
Devletin soykırım dayattıðı halklardan göç edenlerin kaybettikleri, direnenlerin kazandıkları deðerlendirmesini yapan Bozlak konuşmasını şöyle sürdürdü: Bir halkı silmek ve yok etmek istiyorsan topraðından edeceksin. Süryaniler topraklarını terkettikleri için sorun bitti. Süryanilerin hakları tanınmadı. Kürt Halkı terk etmedi. Keşke sizlerde Avrupaya gelmeseydiniz. Kürt Halkı topraklarını terk etmediði için hala mücadelesini sürdürebiliyor.
Soykırım politikasının devletin bir politikası olduðuna dikkat çeken Bozlak tüm bunların terk merkezden yönetildiðini ve kökeninin Enver Paşanın Başkanlıðında kurulan Teşkilat-ı Mahsusaya kadar uzandıðını söyledi. Bu teşkilatın derin devlet adına katliamlar yaptıðını, bu uygulamanın Cumhuriyetin kurulmasından sonra Topal Osman gibilerin kullanılarak sürdürüldüðüne dikkat çekti.
MARAŞ TANIÐI: FAŞÝSTLER VE ASKERLER BÝRLÝKTE KATLÝAM YAPTI
70 yaşlarındaki Hasan Çeto Maraşta yaşanan katliamın canlı tanıðı olarak yaşadıklarını gözlerinden yaşlar boşalarak anlattı. Çeto Maraşta faşistlerin öldürdükleri devrimci iki öðretmenin cenazelerini hastaneden alıp Ulucamiye getirdiklerinde faşistlerin silahlı ve taşlı saldırılarına uðradıklarını söyledi. Daðılmak zorunda kaldıklarını ve kendisinin de Yörük Selim Mahallesinde bir köylünün evine sıðındıðını, ertesi sabah kalktıklarında mahallenin baltalı, silahlı ve sopalı grupların saldırılarına uðradıðını, ırkçıların daha önceden işaretlediklere evlere yöneldiklerini belirterek yaşadıklarını şu cümlelerle dile getirdi: Evinde kaldıðım köylünün bir kırma tüfeði ve 7 mermisi vardı. 3 gün ölüm korkusuyla yaşadık. Faşistler Alevilere ait ev ve işyerlerini yapıp yıkıyorlardı. Ortada polis yoktu. Askerler ise faşistlerle birlikte hareket ediyordu. Tanıdıðım bazı insanların öldürüldüklerini daha sonra öðrendim.
Panele konuşmacı olarak katılanların tamamı Kürt, Alevi, Asuri-Süryani, Ermeni ve Ýşçi sınıfı hareketinin birlikte hareket etmelerinin önemine ve gerekliliðine vurgu yaptılar ve Türkiye, Kürdistan ve Avrupada Alevilerle Kürtler arasında gelişen işbirliði ve dayanışmanın geliştirilmesinin önemine dikkat çekti.