‘Bu halka ihanet etmeyin’

Gerillaya katılan korucu ailelerinden gelen gençler ailelerine kendi halklarına karşı doğrulttukları silahı indirme çağrısında bulundu.

Kürdistan’ın bir çok şehir ve ilçesinde halka karşı topyekun savaş konseptinin devreye sokulmasıyla birlikte gerilla saflarına katılımlar artarken, korucu ailelerinden yoğunlaşan katılım ise dikkatleri çekiyor.

Çocuk - yaşlı, sivil ve savaş hukuku gözetilmeksizin tüm halkın ve yerleşim yerlerinin hedef alınmasına hayatın yaşanmaz kılınmasına karşı koymayı en ahlaki – toplumsal sorumluluk olarak görüp, PKK’ye katıldıklarını belirten korucu ailelerinden gelen çocuklar; koruculuk politikasının terk edilmesini, halkın saldırılar karşısında boyun eğmemesi, sonuna dek direnmesi, gençlerin ise direniş saflarına katılması gerektiğini belirtti.

HALKA KARŞI DOĞRULTTUĞUNUZ SİLAHI BIRAKIN

Ajansımıza konuşan korucu çocuklarından, Silopi’li Çekjin Cudi “sokağa çıkma yasaklarının başlamasıyla birlikte AKP hükümetinin gençleri, kadınları, anne babalarımızı katletmesi” katılımının nedeni olduğunu belirterek, şöyle devam etti ; “Babam korucuydu. Ben ise yurtsever bir çizgideydim. Bu nedenle babam ile bazı çelişkiler yaşıyorduk. Babam örgütsel bir çalışma içerisinde bulunup eylemlere, mitinglere, etkinliklere katılmamı istemiyordu. Ben ise ona ‘asıl sen bu halka karşı doğrulttuğun silahı bırak’ diyordum.

Babam dâhil Kürdistan’daki tüm korucular devletin baskı ve şiddetinden dolayı koruculaşmıştır. Benim babam da dâhil tüm korucular koruculuk yapmayı bırakarak halkı ile birlikte devletin katliamlarına karşı direnişe geçmelidir. Koruculuk yani kendi halkına karşı silah doğrultmak, biraz daha para kazanmak için yapılacak bir meslek değildir.”

SÖMÜRGECİ DEVLET İÇİN KENDİ HALKINA KURŞUN SIKMASINLAR

Katliamlar karşısında yalnızca Kürt Özgürlük Mücadelesinin onurlu bir duruş sergilediğini belirten Şırnak’lı Argêş Cudi şunları ifade etti ; “genel aile yapım yurtsever olmakla birlikte babam yaklaşık 15 yıldır koruculuk yapmaktadır. Babam devletin baskı ve işkencelerinden dolayı 15 yıl önce koruculuk yapmaya başladı.

Gerillaya katılımımın nedeni DAİŞ gibi barbar örgütlerin Rojava ve Şengal’de insanları katletmesi ve bu durumun karşısında sadece Kürt özgürlük mücadelesinin onurlu bir duruş sergilemesi ve yine Kuzey’de Kürt halkına karşı katliamların yapılmasıdır.

Tüm koruculara çağrım Kürt halkına karşı savaşmayı bırakmalarıdır. Sömürgeci Türk devleti için kendi halklarına kendi çocuklarına kurşun sıkmasınlar.”

ÇOCUKLARININ RIZKINI KENDİ HALKININ KANI ÜZERİNDEN SAĞLAMAMALI

Çevrelerindeki Şeyh ve melelerin işbirlikçi pozisyonunu altını çizerek, din istismarı suretiyle halkın koruculaştırılmasında rol oynadıklarını belirten Bitlisli Rüstem Cudi ise şunları belirtti ; “Ailemizde yurtseverlik zayıftır. Daha çok çevredeki devletle işbirliği içerisinde olan şeyh ve melelerle yakınlık içerisindeler. Genel durum da bu şekildedir. Devletle işbirliği içerisinde olan bu şeyh ve meleler dini istismar ederek, halkın dini duygularını kullanarak koruculaştırılma ve ajanlaştırma çalışmaları yapmaktadır.

Babam yaklaşık 20 yıldır koruculuk yapmaktadır. Babama koruculuğu bırakması için birçok kez tartıştım. Babama kendinin ve çocuklarının rızkını bu şekilde devlet için kendi halkının kanını dökerek kazanmasının yanlış oluğunu söylüyordum. Korucular devletin arkalarında olduğunu buna güvendikleri için koruculuğa devam ediyorlar.

KARDEŞİM BABAMIN SİLAHIYLA KENDİNİ VURDU

Kendisinin ve kardeşinin babası ve diğer korucularla çelişkileri olduğunu belirten Cudi, şöyle devam etti ; “Benim uzun süredir babam ve diğer korucularla çelişkilerim vardı. Kardeşimin de bu şekilde çelişkileri vardı. Bu durumun yarattığı psikoloji ile babamın silahıyla kendini vurdu. Bu olaydan sonra kardeşim sakat kaldı. Bu olayın yaşanmasının nedeni devletin korucu politikaları ve babamdı. Bir yandan da Türk devletinin Kürt halkı üzerindeki baskı ve şiddetini görüyordum. DAİŞ’in Kobani’ye saldırmasında Eroğan’ın “Kobane ha düştü, ha düşecek” açıklamaları bende Türk devletine karşı bir tepki yarattı. Ben tüm bunlara baktığımda Kürt halkına büyük bir düşmanlıkla saldıran bu devletin korucusu olunacağına, kendi halkımın saflarında bu mücadeleye destek vermek istedim.

İnsan bu özgür dağlara gelip, bu güzel doğayı, gerillaları ve buradaki yoldaşlığı gördüğünde yeniden dünyaya gelmiş gibi hissediyor. Bu duygu hayatım boyunca unutmayacağım bir duygu. Burada sabah saat beşte kalkıp güne başlıyoruz. Ardından zaten eğitim başlıyor. Bu eğitim çok güzel bir eğitim. Benim gençlerimize ve halkımıza çağrım. Hepsinin gelip buradaki yaşamı, eğitimi, güzellikleri görmesidir.”

KORUCULUĞU BIRAKIN

“Başta babam olmak üzere tüm koruculara çağrım koruculuğu bıraksınlar. Devletin silahını bıraksınlar. Devlet zaten bizim arkamızdadır demesinler. Bu devlet küçücük çocukları, yaşlı anneleri katleden bir devlettir. Tüm ağır silah ve tanklarıyla Kürt halkına saldırmaktadır. Korucular da bu geçekleri görsünler. Köyümüzdeki tüm korucuların da silahlarını bırakmasını istiyorum. Kendi halklarından yana cephe alsınlar Türk devleti tarafından değil.”

BURADA KENDİMİ YENİDEN TANIDIM

Babasının 20 yıldır koruculuk yaptığını belirten Beytüşebap’lı Hivda Piros ise şunları ifade etti: “PKK’yi yakın bir tarihte tanıdım. Tanıştıktan kısa bir süre sonra ise katılım kararı aldım. Buradaki yaşam güzelliklerden oluşan bir yaşam. Buradaki yaşam sistemdeki gibi değil. Sistemde kölece bir yaşamı yaşamaya dayatılıyorduk. Burada ise kendimi, yaşamı yeniden tanıdım.

 Ben artık tüm korucular silahlarını bıraksın diyorum. Kendi halklarının kanlarını dökmesinler. Yeter artık kardeşkanını dökmesinler. Kürt halkına barbarca saldıran faşist Türk devletine karşı halkları ile beraber mücadele etsinler.

Köylerinde koruculuğun çok yaygın olduğunu, babasının ise korucu olduğunu belirten, Van Elbaklı Sozda Botan, kendisinin de özel savaş uygulamalarının çok yoğun olduğu imam hatiplerde okuduğunu ifade ederek şöyle devam etti ; “Ben İmam Hatip İlkokulunda okuyordum. Bu okullarda bir özel savaş uygulanmaktadır. Özellikle DAİŞ’in ortaya çıkmasından sonra bunu daha iyi gördüm ve ben de bunun karşısında savaşan Kürt özgürlük mücadelesi saflarında yer almam gerektiğini hissettim.

Ben katılmadan önce buradaki yaşamı hiç tanımıyordum. Dilimi, kültürümü hiç bilmiyordum. Buradaki eğitimlerden sonra kendi dilimizi ve kültürümüzü öğrendik. Buradaki yaşam eşitlik üzerine kuruludur. Yaşam içerisinde kadın da erkek de eşit paya sahiptir. Burada yine yaş da bir farklılık oluşturmamaktadır. 60 yaşında arkadaşlarımızda var 18 yaşında arkadaşlarımızda var. Bu şekilde eşit bir yaşam mevcut. Burada yoldaşlık ilişkileri çok güçlüdür.

Son süreçte hepimizin de bildiği gibi Sur, Cizre ve Şırnak’ta katliamlar yapılmakta. Bu durumda bazı Kürtler de devletin koruculuğunu yapmakta. Korucular devletin silahlarını bırakmalıdır. O katliamlarda dökülen de kendi çocuklarının kanıdır. Tüm koruculara çağrım; tarihten de gerekli dersleri çıkarıp, tarihteki ihanet ve işbirlikçilik hatasını tekrarlamayın, halka ihanet etmeyin.”