‘Bu vahşeti unutmamalıyız’
‘Bu vahşeti unutmamalıyız’
‘Bu vahşeti unutmamalıyız’
“Bu acıyı tarif etmek çok zor. Şimdi istediğim tek şey, bir kez olsun onun mezarının başına gitmek ve yaşadıklarımızı bir öykü gibi yine onun yüreğine sarılarak anlatmaktır.”
80’li yılların sonunda Kürt kadın devriminin öncülerinden olan Sara (Sakine Cansız) ile aynı cezaevinde kalan Kudret Karahan o günlerde yaşanılanları ve duygularını dile getirerek; “Özgür bir Kürdistan kurulsa da o dönem yaşanılanlar unutulmamalı” dedi.
Paris Katliamı’nın yıldönümünde Sara’yı (Sakine Cansız) anan Kudret Karahan, Sakine Cansız ile yoldaşlıklarının çok derin bağlılıklara dayandığını belirterek o günleri şöyle dile getirdi: “Sakine yoldaş yakalandığı gece bizim evdeydi. Silahlı askerler fotoğraflarımızı çektikten sonra bizi alıp Mêrdîn’e götürdüler. Saatlerce ayakta beklettikten sonra hepimizi tek tek hücrelere attılar. Tam yirmi beş gün tek kişilik hücrelerde kaldık. Daha sonra bizi mahkeme için Amed’e doğru yola çıkarttılar.”
Grupları içerisinde Cansız’ın yanı sıra başkalarının da olduğunu söyleyen Karahan, “Üç ay birlikte kaldık. Sara arkadaş düşmanın üzerimizde gerçekleştirdiği vahşeti, zulmü bir eğitim gibi her gün bizlere anlatıyordu. Öylesine korkunç işkenceler uygulanıyorduk ki bizlere, adeta ruhumuz bedenimizden alınıyordu. Biraz olsun kendimize gelmemize fırsat tanınmıyordu. Günde üç defa birçok işkence yöntemi rutin bir şekilde üzerimizde uygulanıyordu” dedi.
‘MEZARA DA GİTSEK BU VAHŞETİ UNUTMAYIZ’
Cezaevi günlerini tüm baskı ve şiddete rağmen eğitimsiz geçirmediklerine dikkat çeken Karahan, “Sara yoldaş bizlere verdiği eğitimde; bu işkencelerin ve vahşetin herkese anlatılması gerektiğini, kimsenin bu düşmana güvenmemesi gerektiğini anlatıyordu. ‘Kürdistan kurulsa da bu vahşeti unutmamak gerekir. Belki bizler bir gün şehit düşeriz, siz kalırsınız. Siz şehit düşersiniz biz kalırız ama mezara da gitsek bu vahşeti unutmamız gerekir. Bu bizim için geçekten çok önemliydi. Biz de o günleri unutmadık, unutmayacağız” dedi.
DİRENDİK VE KAZANDIK
Cezaevinde Sakine Cansız ile yaşadığı bir anıyı da anlatan Kudret Karahan, bu anın kendi içinde bir başarıyı da gizlediğini dile getirdi. “Onunla yaşadığım bir anım var. Hapishanede heval Sakine her birimize o zamanın parası olan on milyonu vererek, parayı düşmandan saklamamızı istedi. Biz de üzerimizde sakladık. Sonra gardiyan, banyoya gideceğimiz bir gün; ‘üç gün de burada kalsanız, banyoya gitmeyeceksiniz, üzerinizde ne varsa, size ne teslim edilmişse vereceksiniz’ dedi. Biz de yanımızda bir şey olmadığını, isterse on gün ayakta tutmasını ama bir şey elde edemeyeceğini söyledik. Biz direndik ve kazandık; kapıyı açmak zorunda kaldı. Böylece paraları kurtarmış olduk. Hapishaneden çıkana kadar da parayı koruduk ve çıktıktan sonra parayı sağlam bir şekilde arkadaşlara teslim ettik. Bu bizim için gerçekten cezaevinde gerçekleştirilmiş başarılı bir eylemdi.”
‘ZULME KARŞI BİRLİKTE DİRENDİK’
Sakine Cansız ile yıllar sonra tekrardan Maxmur’da karşılaştığını bunu son karşılaşma olduğunu belirten Karahan o günlere ilişkin duygularını şu sözlerle dile getirdi: “Yıllar sonra Sakine yoldaşla Maxmur’da karşılaştık. Beni görünce sandalyeden kalkıp yanıma geldi ve bana sımsıkı sarıldı. Öyle bir sarıldı ki, orada bulunan arkadaşlar; ‘Heval Sakine yeter, arkadaşı boğdun’ dediler. Sakine yoldaş ise arkadaşlara gülümseyerek; ‘o benim zindan yoldaşım. Onu hiç unutur muyum? O benim zindan arkadaşım, biz birlikte işkence gördük. Zülme karşı birlikte direndik. Ona sarılmayacağım da kime sarılacağım’ dedi. Bu onu son görüşümdü. Bir daha da hiç göremedim.
Şahadetini duymak benim için çok zordu. Belki öz evladımı, kardeşimi kaybetsem yüreğim bu kadar acımazdı. Ama Sakine yoldaşın şahadeti adeta yüreğimi dağladı. Yaşadığım hiçbir işkence ne bedenimi ne de ruhumu bu kadar acıtmıştır. Bu acıyı tarif etmek çok zor. Şimdi istediğim tek şey bir kez olsun onun mezarının başına gitmek ve yaşadıklarımızı bir öykü gibi yine onun yüreğine sarılarak anlatmaktır.”