Buldan: İmralı tecridi kalkmadan çözüm olmaz

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, halkın hayalinin HDP ile gerçekleşeceğini belirtti. İmralı tecridi kalkmadan çözümün olmayacağını söyleyen Buldan, "Herkesin gözü kulağı cezaevlerinde olmalı" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında konuştu. Buldan, Hesekê’de kadın siyasetçiler Seda Feysel El Hermas ve Hind Letif El Xidar’ın kaçırılarak katledilmesini kınadı. Aynı zamanda Bağdat’ta 32 sivilin katledildiği DAİŞ saldırısını da kınayan Buldan, “DAİŞ’i sonsuza dek yenilgiye uğratacak yegâne yolun halkların birlikte mücadelesi olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum” dedi.
 

‘2021 YILINDA KAZANACAĞIZ'

Zorlu bir yılın geride bırakıldığını belirten Buldan, şunları söyledi:
“Bir yandan faşizme karşı direniş, diğer yandan da kovid salgınıyla mücadele yılı oldu. Umudumuzu ve cesaretimizi hiçbir an yitirmedik, kararlılığımızdan taviz vermedik. Bu güç ve cesaretle 2021’i demokrasi açısından önemli bir kazanım yılına çevireceğiz. Yeni mücadele programımızla birlikte meydanlarda halkımızla birlikte olmaya devam edeceğiz. Emekçi yoksul halklarımızı krizlerden kurtarmak, ülkenin geleceğini güçlü ve nitelikli bir demokrasiyle, eşitlik ve özgürlük hukukuyla, sosyal adaletle buluşturmak, onurlu bir barışa giden yolun önünü hep birlikte açmak temel mücadele alanlarımız olarak karşımızda durmaktadır."
Buldan, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Sorumluluğumuz büyük ve ağırdır. Ama halkımızdan ve ilkelerimizden aldığımız güçle, inanç ve kararlılıkla bu sorumluluğumuzu yerine getireceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Biz, çizgimizden ve demokratik siyasetteki ısrarımızdan sapmadık, sapmayacağız. Tehditlere kulak asmadık, asmayacağız, önümüze bakacağız, örgütlülüğümüzü ve mücadelemizi daha da büyüteceğiz, genişleyeceğiz, çoğalacağız. 6 milyonun iradesini yok sayanların karşısına 12 milyon olarak çıkacağız.
 

'MEŞRU OLMAYAN HER YOLU DENİYORLAR'

7 Haziran’ı 31 Mart’ı bir daha yaşamamak için seçim yasasıyla oynama dâhil her türlü hile hurda peşindeler. Ortaklar kendi arasında gizli kapaklı görüşmeler yapıyor. Türkiye’nin yönetimine aday olan ve siyasi dengeleri belirleyecek güçte olan 'HDP’yi devre dışı bırakabilir miyiz' arayışı içerisindeler. İktidarın yarattığı kutuplaşma ve siyasal çatışma iklimi öyle bir noktaya geldi ki; hukuk dışılık normalleştirilmeye çalışılıyor. Yargı baskısı, tehdit, muhalif herkesi terörist ilan etme, siyasal şiddeti teşvik etme, sokak ortasında insan kaçırma, Alevilere ait yerleşim yerlerini ve evleri fişleme, parti binasını korsanca basma gibi toplumu korkutma ve sindirmeye yönelik meşru olmayan her yol ve yöntem deneniyor.
 

'HDP İLE HALKIN HAYALİ GERÇEKLEŞECEK'

Muhalefete düşmemek için halkı korkutma, muhalefeti bölme, çatıştırma, tasfiye etme çabası içindeler. Ama nafile, ne yaparlarsa yapsınlar, kaybediyorlar, kaybedecekler. Sandık mühendisliği yapmaya çalışanlara hatırlatırız, en iyi mühendis halktır. Sandık geldiğinde size gereken cevabı en etkili şekilde verecektir. HDP’nin siyasetteki gücünü ve etkisini engelleyemeyeceksiniz. HDP’siz bir siyaset hayali kuranlara sözümüz şudur: Halk sizin olmadığınız bir ülke hayalini çoktan kurdu ve bu hayalini gerçekleştirmek için de sabırsızlıkla sandığı bekliyor. Bizden söylemesi. Halkın büyüyen değişim talebi ve bu iktidara olan öfkesi mutlaka sandığa yansıyacaktır. Muhalefete düşeceksiniz. Halk zaten, 31 Mart’ta sizi İstanbul ve Ankara’da muhalefet stajına başlattı. İlk seçimde de sizi mezun edecektir.
Bu ülkenin en önemli ve en acil ihtiyacı adalettir. Önümüzdeki dönem adalet mücadelesi partimizin öncelikli çalışma alanlarından biri olmaya devam edecektir. Bize dayatılan adaletsiz yaşamı kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Bildiğiniz üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş dosyasıyla ilgili 22 Aralık’ta tarihi bir karar verdi ve derhal Demirtaş’ı tahliye çağrısında bulundu. Bu karar, sadece Demirtaş’la sınırlı olmayıp, tüm tutuklu siyasetçileri kapsamakta, demokratik siyaset üzerindeki ağır kuşatmaya işaret etmektedir. AİHM kısaca bu iktidara dedi ki; siz yalan söylüyorsunuz. Siz Kürt siyasetçileri intikam hırsıyla yargılıyorsunuz. İktidarın ‘AİHM kararı bizi bağlamaz’ tavrı, bu davaların siyasi dava olduğunun başka bir tescilidir.
 

SİYASİ SOYKIRIM

Biz bugüne kadar Kürt siyasetine yönelik yargılamaların politik yargılamalar olduğunu her zaman ifade etmiştik AİHM kararı bunu bir kez daha tescil etmiştir. Bugün uluslararası kurumlar, mahkemeler bu durumu açıkça teyit etmektedir. İşte bunun son örneği AİHM’in yasal örgütlenme olarak tarif ettiği DTK Eş Başkanı Sevgili Leyla Güven’in tutuklanması ve 22 yıl ceza verilmesidir. Siyasi bir intikam davası olduğunu hep söyledik şimdide söylüyoruz. Bu dava da AİHM’den mutlaka dönecektir.
Yine Kobanê davası da AİHM’in tespit ettiği üzere siyasi bir davadır ve demokratik siyasete kurulan bir kumpastır. Kendileri siyaseten kapanmış olanlar, bu ülkeye zerre kadar faydası olmayanlar, demokratik siyaseti 15 Temmuz’un darbeci ruhuyla tasfiye etme planı yapıyorlar. Karşımıza siyasetle çıkamayan iktidar bloğu, emrindeki yargı ve güvenlik mekanizmasını kullanarak HDP’yle adeta bir savaş halindedir. Hafta sonu Esenyurt ilçe binamıza korsanvari bir şekilde baskın düzenlendi, kapısı kırılarak girilen ilçe binamız talan edildi. Provokasyon amaçlı olan bu baskın, partimizi demokratik siyasetin dışına çekmeye yönelik komploların bir devamıdır. HDP; kadınların, gençlerin, emekçilerin, farklı toplumsal kesimlerin, inançların ve halkların bütün renkleriyle bir arada olduğu bir Türkiye tablosudur.

'ÇÖZÜMÜN ADRESİ SAYIN ÖCALAN'

Partimiz Sayın Öcalan’ı barışçı bir çözüm adresi, iradesi ve imkânı olarak gördüğünü her platformda açıkça dillendirmiştir. Ve bu yaklaşımından geri durmamıştır. 2013-2015 yılları arasında bu iktidar, çözüm için İmralı’da Sayın Öcalan’la görüşmeler yürütmedi mi? Yürüttü. 2015 yılında Dolmabahçe’de bu görüşmelerin bir aşaması olarak heyetimizle devlet ve hükümet heyeti birlikte bir mutabakat metni açıklamadı mı? Açıkladı. Bütün bunlara rağmen ilçe binamızın içindeki görüntüleri sosyal medya üzerinden yaygınlaştırıp partimizi Sayın Öcalan üzerinden terörize etmeye çalışanlara sesleniyoruz: Size buradan ekmek çıkmaz.
Şiddetin sona erdiği, demokratik ve barışçı bir çözüm ortamının yaratılacağı günler için mücadele eden partimiz, bu provokasyonlara gelmeyecektir.
İktidarın bize yönelik komplolarını 1990’lardan tanır ve biliriz. 25 Ocak HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve Yönetici Ebubekir Deniz’in kaybedilmesinin 20’nci yıl dönümüydü. Tanış ve Deniz kaçırıldı ve kaybedildi. O günden bugüne bu ülkede değişen bir şey yok. 20 yıl önceki Kürt düşmanı zihniyeti bugün AKP iktidarı döneminde zirve yapmıştır.  Ama bilsinler ki; bu komplolar, baskılar bize ve halklarımıza geri adım attıramadı, bundan sonra da attıramayacaktır. Bizde bu komploları boşa çıkaracak mücadele birikimi ve kararlılığı vardır. Komplolara karşı demokratik formüller ve seçeneklerimiz vardır. Günün sonunda kaybedecek olan kendileri olacaktır.

'AB'NİN YOLU KÜRT SORUNUNUN DEMOKRATİK ÇÖZÜMÜNDEN GEÇER'

AİHM kararı hukuka dönüş için AKP’nin önüne konan bir yol haritasıdır. Bu kararı ya uygulayacaklar ya uygulayacaklar. Başka bir çıkış yolu dönüş yolu yoktur, başka bir alternatif asla yoktur. Buradan bu çağrıyı bir kez daha yapıyoruz. ‘AİHM kararı bizi bağlamaz’ diyen Erdoğan’a buradan soruyoruz: Sizi ne bağlar? Darbe hukuku mu sizi bağlar? Karara ayak direyen iktidar, yüzünü AB’ye dönmekten, reformlardan söz etmekten de geri durmuyor. AİHM kararlarını tanımayarak, Kürtlere yaşam ve siyaset alanı bırakmayarak, yüzünüzü AB’ye dönemezsiniz. Çünkü sizin yüzünüz olmaz.
Zamanın Başbakanı da ‘AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer’ demişti. Ama gereğini ne yazık ki yapmadılar. İktidardan gitmelerinin yolunu Kürt sorununun çözümsüzlüğünden geçirdiler. Bir kez daha hatırlatırız: AB’nin yolu Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünden geçer, AİHM kararının uygulanmasından geçer. Adalet ve hukuk sisteminden geçer. AB’nin yolu düşünce ifade ve demokratik siyaset özgürlüğünden geçer. AB’nin yolu demokrasiden ve barıştan geçer. AB’nin yolu İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasından geçer. AB’nin yolu tecridin kaldırılmasından, kayyım gaspının sona erdirilmesinden geçer. AB’nin yolu tekçilikten değil çoğulculuktan geçer. AB’ye üyelik süreci ancak ve ancak Türkiye’de bir iktidar değişimiyle mümkün olacaktır.

İMRALI TECRİDİ VE ZİNDAN DİRENİŞİ

İmralı’da Sayın Öcalan’a karşı uygulanan hukuksuz ağırlaştırılmış tecride karşı 27 Kasım 2020 tarihinde cezaevlerinde başlatılan ve şu an uyarı amaçlı süren dönüşümlü-süresiz açlık grevi eylemi 61’inci gününe girdi. Sadece cezaevlerinde değil, yapılan destek grevleri Mahmur’da 40 ve Yunanistan’da da 23’üncü güne girmiş durumda. Birkaç tarih vereceğim. 1982, 19 Aralık 2000, 2012, 2018, Bakın bu dört  tarihe dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu dört tarihte gerçekleşen açlık grevlerinin anlam ve önemini, sebep ve sonuçlarını okuyamayan bir devlet aklı ile karşı karşıyayız. İşte bunlardan ötürü 2020’de bir grev daha başladı ve bu tarihlere ekleniyor. Fakat henüz geç kalınmış değil. Özellikle iktidara çağrı yapıyoruz. Devlet adım atmalı ve talepler yerine getirilmelidir.
Nedir bu talepler? Birincisi bugün uluslararası kamuoyunun da mahkûm ettiği ağırlaştırılmış tecridin son bulmasıdır. İkincisi cezaevlerindeki her geçen gün artan hak ve hukuksuzluğa son verilmesi, özellikle pandemi sürecinde insani koşulların oluşturulması gerekirken birer insanlık suçuna dönüşen ayrımcılık ve keyfi uygulamalardan vazgeçilmesi ve işkencenin son bulmasıdır. Bir üçüncü sebep daha var. Cezaevleri sadece kendilerine dönük yapılan sistematik uygulamaları protesto etmiyor. Dışarıda her yeri saran, tüm yaşamı yangın yerine çeviren baskıcı politikaların da son bulması için çağrı yapıyor. Öncelikle adını net koyalım, ortada olan bir tecrit değildir, artık bu durum tecridi aşmıştır. Derinleştirilmiş, mutlak bir tecrit söz konusu ve bu tecrit CPT’nin de teyit ettiği üzere bir insanlık suçudur, ağır bir işkencedir. Bu insanlık suçu her tarafa yayılmış durumdadır. Israrla normalleştirilmeye, topluma kanıksatılmaya çalışılıyor. Fakat biz buna izin vermeyeceğiz.
Cezaevi ve kelepçe iktidarına dönüşmüş olan mevcut iktidarı uyarıyoruz; bu açlık grevinin süresiz ve dönüşümsüz eyleme dönüştürülme ihtimali, pandemi koşullarında çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu açıdan bizim çağrımız; bir an önce tutsakların sesinin ve taleplerinin duyulmasıdır. Ve buradan bir kez daha belirtelim: Talepleri bizim de talebimizdir. Biz demokrasi-diyalog ve müzakere dedikçe, topluma tecrit aklı dayatılıyor. Tecrit bir düşünüş biçimi, bir zihniyettir. Ona sığınanı esir alır. Bakın bu akıl sizi bataklığa sürüklüyor. Bugün tecrit içinde tecrit politikasının bir sonucu olarak savaş politikalarını konuşuyor durumdayız. Ülke her alanda krizlerle uğraşırken halen Şengal’de, Hewler’de yeni savaş ve böl-yönet siyasetinden medet umma ziyaretleri yapılıyor.
Cezaevi içinde cezaevi politikasının bir sonucu olarak, cezası biten tutsaklar artık serbest bırakılmıyor. Evet, yanlış duymadınız, cezası biten tutuklular serbest bırakılmıyor. Zaten hukuksuz yere verilen ceza bitiyor, fakat yine de tahliye edilmeyen insanlar var! Çıkarılan yönetmeliklerle, ‘İyi Hal’ adı altında pişmanlık ve itirafçılık dayatıyor insanlara. Böyle bir rezaletin, böyle bir hukuksuzluğun yeryüzünde örneği çok azdır. Peki, neden böyle bir şeyi yapıyorlar? Çünkü iktidar bloğu herkesi kendisine benzetmeye çalışıyor. Toplumun onurunu, ahlak ve politikasını çalmak istiyorlar. Herkes kendisine benzesin istiyorlar. Bunu dayatıyorlar artık. Demokratik kamuoyu, sivil toplum örgütleri ve sağduyulu herkesin gözü kulağı cezaevlerinde olmalıdır. Onların haklı taleplerini ve seslerini herkese ulaştırmalıdır.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

İşsizlik, açlık ve yoksulluk bu dönemde adeta zirve yapmıştır. Çıkıyorlar işsizliğin azaldığını iddia ediyorlar. Rakamlar vererek insanların kafasını karıştırmaya çalışıyorlar. İnsanlar umudunu yitirdiği için artık iş başvurusunda bulunmuyor. İktidar da bunu işsizlik azaldı diye ne yazık ki kullanıyor ve bu yönlü algı operasyonu yapıyor. Siyasi ahlakın bittiğini görebiliyoruz. Esnafın borcunu ödeyemediği için arazilerine, traktörlerine banka tarafından el konulmaktadır. Halkı borç-haciz kıskacıyla adeta yerli İMF’nin insafına bıraktılar. Dün esnafların kredi borçlarının 6 ay erteleneceği açıklandı. Kendi yandaşlarının vergi borçlarını sıfırlayan iktidar, esnafın borcunu ertelemeyi bir lütuf gibi sunuyor. Esnaf bir yıldır iş yapamadı. Çözüm borç ertelemek değil o borçları tümüyle silmektir. Sizin esnafa vereceğiniz müjde bu olmalıdır.
 

İŞ VE AŞ BULUŞMALARI

Geçtiğimiz hafta başlattığımız ‘İş ve Aş Buluşmalarını’ Türkiye’nin her bir sokağına, fabrikasına, tarlasına yayarak halkın ekonomisini inşa etmenin yolunu açıyoruz ve halkımızı dinliyoruz. Gittiğimiz her yerde insanlar iktidara karşı büyük bir öfke içerisinde. Bu iktidardan kurtulmak herkesin ortak talebi haline gelmiş durumdadır. Elbette HDP, halkın bu değişim talebini ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkartma, halkın ekonomisini yaratma ve ülkeyi yönetme noktasında siyasi sonuca taşımaya kararlıdır. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmamalıdır. Halkın sesini, sofrasını, cebini ve umudunu referans alarak halkın ekonomisini hep beraber inşa edeceğiz.
'MECLİS KADIN GÜNDEMİYLE TOPLANMALI'
Geride bıraktığımız yıl kadınlar açısından da önemli bir mücadele yılıydı. 2021 ise kadın mücadelesinin zirveye taşınacağı ve büyük kazanımların elde edileceği bir yıl olacaktır. Çünkü kadınlar kararlıdır. Kadın düşmanlığında zirve yapan iktidar, kadın mücadelesinde de zirveyle mutlaka karşısında kadınları görecektir. Meclis kapanmadan kısa bir süre önce kadına yönelik şiddet ile ilgili genel görüşme talebi vererek Meclis'in acil toplanmasını biz de HDP olarak istedik, fakat AKP-MHP oylarıyla önergemiz reddedildi. Yine Meclis'in kapandığı gün kadınların siyasete katılımı önündeki engellerin kaldırılması amacıyla araştırma önergesi verdik. Bugün yine aynı gündemle Meclis'i acil toplanmaya dönük Genel Görüşme önerisi verecek arkadaşlarımız. Bugün bu başvuruyu kadın milletvekili arkadaşlarımız yapacaklar.

KADINLARA ÇAĞRI

Meclis’in erkek aklıyla yönetildiğini biliyoruz. Ve biz kadınlar da erkeklerden adalet beklemiyoruz. Ama, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk bir kadın olarak yaşanan bu cins kırımına, kadın kırımına duyarsız kalmamalı ve Meclis'i kadına yönelik şiddetin önlenmesi için acil olarak toplanmaya zorlamalıdır. Buradan kendisine bu çağrıyı yapıyoruz. Bu konuda biz HDP olarak da kadına yönelik şiddet konusunda tüm partilerin kadın milletvekilleriyle ortak çalışmaya hazırız. Bu sorumluluğu alıyoruz. Buradan tüm kadınlara, kadın kurumlarına çağrımızdır: Örgütlenelim, güçlenelim, kadın mücadelesini yaşamın her alanına, zamanın her anına yayalım ve büyütelim ki 2021 yılı kadınların yaşadığı, yaşatıldığı bir yıl olsun.

YENİ ANAYASA

Biz HDP olarak Türkiye halklarının yeni bir anayasaya, demokratik anayasaya en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde, 1915’le yüzleşerek, cinsiyet özgürlüğünü ve eşitliğini esas alarak 1921 Anayasasının çokluğu esas alan ruhunu tekrar tartışmanın zamanı geldiğini düşündüğümüzü ve bunu Türkiye halklarına hatırlattığımızı belirtmek isterim. 1921 Anayasasında olduğu gibi yeni çoğulcu bir anayasayı hep birlikte yapabiliriz. Bir asır sonra Türkiye halklarına hak ettiği demokratik sivil bir anayasayı hediye edebiliriz. Tarihi, radikal demokrasinin anı ile buluşturmak, bugüne demokratik gözle bakmak ve demokratik Cumhuriyeti oluşturmak için bu elzemdir. Bu kapsamda, HDP tek adam ve tek kimlikçi otoriter anlayışlara karşı çokluğu esas alan Demokratik Cumhuriyetin, Demokratik Anayasanın ve Üçüncü yolun adresidir."