Buldan: Krizlerin sebebi İmralı kapısının kapalı olması!

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Derin siyasi, ekonomik, sosyal krizin nedeni 21 yıldır komployla, tecritle sürdürülen çözümsüzlük siyasetidir" diyerek, çözümün Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan olduğunu söyledi.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

'ÇIĞ DEĞİL, AKP ÖLDÜRÜYOR!'

Buldan'ın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:
"Geçen hafta Van’ın Bahçesaray ilçesinde yaşanan çığ felaketinde yaşamını yitiren tüm yoldaşlarımıza, yurttaşlarımıza, arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Ailelerine sabır diliyoruz. Gerçekten bu çığ felaketinde hayatını kaybedenlerin ailelerinin çok derin bir acı duyduklarını biliyoruz. Bu acı hepimizin. Yaralı olanlara acil şifalar temenni ediyoruz. Yine Van'da donarak yaşamını yitiren 13 mülteciye Allah'tan rahmet diliyoruz. Van’da çığ felaketinin yaşandığı gün İstanbul’da yaşanan uçak kazasında hayatını kaybedenlere de Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyoruz.
İnsanlarımızın hayatını kaybetmesinin nedeni çığ değil, çığa karşı önlemlerin alınmamasıdır.
Ahlat’a saray yapmak için Meclis’ten kanun çıkarmaya çalışan, İstanbul’a rant kanalı yapmak için seferber olan, her yere kalekol, güvenlik barajı yapan AKP iktidarı, vatandaşlarımızın hayatı söz konusu olduğunda ise kılını kıpırdatmıyor.
İnsanlar çığ altındayken AKP Genel Başkanı keyif çayı dağıttı, TOKİ pazarlaması yaptı.
Şov peşinde koşan bu iktidarın politikaları insanı yaşatmaz, öldürür.

'O GÜN CİZRE'DE YAPTIKLARINI, ŞİMDİ HER YERDE YAPIYORLAR!'

O gün Cizre’ye yapılanları bugün tüm ülkeye dayatan bir iktidar var
7 Şubat 2016’da vahşet bodrumları olarak tarihe geçen Cizre’nin 3 bodrumunda 177 insan vahşice yakıldığı, katledildiği bir dönemden bahsediyorum. Ablukalar süresince ilçe yerle bir edildi, toplam 282 insan hayatını kaybetti. Buradan bir kez daha Mehmet Tunç ve Asya Yüksel başta olmak üzere bodrum vahşetinde yaşamını yitirenleri huzurlarınızda saygıyla anıyorum. Cizre’de vahşet bodrumlarında yaşananlar mevcut iktidarın siyasi iradesiyle ve sorumluluğunda gerçekleşti. “Gerekirse askerlere havyar gönderin”, kaymakamlarla yaptığı toplantıda “mevzuata takılmayın, ne gerekiyorsa yapın” diyen AKP iktidarıdır. İnsanlık suçu işleyen askeri yetkilileri yargılanmaktan kurtarmak için yasa çıkaran yine AKP-MHP ittifakıdır! O gün Cizre’ye yapılanları bugün tüm ülkeye dayatan bir iktidar olduğunu herkes görmelidir.
Onlar vahşetleriyle tarihin karanlık sayfalarındaki yerlerini aldı; Cizre diz çökmedi, boyun eğmedi
29 Ekim’de Cizre Belediyemize kayyım atayarak halkın oylarını yok sayanlarla Cizre bodrumunda bedenleri diri diri yakan zihniyet aynıdır.

GEZİ

Gezi Davasıyla halklar arası köprüyü yıkmaya çalışıyorlar, yan yana gelişimizden korkuyorlar
Cizre vahşetinin sahipleri bugün Gezi direnişini yargılamaya çalışıyor. Mahkeme Gezi Davasında yargılananlar için müebbet hapis cezası istedi. Ali İsmailleri, Berkinleri, Ethemleri, Abdullahları katledenlere ceza vereceklerine suçsuz insanlara ceza istiyorlar. Gezi, ezilen yoksul halkların demokratik bir direnişiydi. Toplumun adalet ve özgürlük talebiydi. Demokrasi tarihinin yüz akıydı. Hakkâri ile Edirne’nin buluştuğu yerdi Gezi. Cizre’den İzmir’e kurulan köprü olmuştu Gezi. Bugün yargılamaya çalıştıkları aslında halklardır, Türkiye’nin demokratik toplumsal muhalefetidir. İşte Gezi Davasıyla halklar arası köprüyü yıkmaya çalışıyorlar. Yan yana gelişimizden korkuyorlar. Bunlar Türkiye halklarından, barışı ve demokrasiyi isteyenlenden korkuyorlar, bunları sosyal medyada dile getirenlerden de korkuyorlar.

'TWEETTEN BİLE KORKUYORLAR'

Sosyal medyada kirlilikten söz edilecekse AKP ve Saray trollerinin yarattığı çöplükten bahsedilebilir
Erdoğan dün, 'Sosyal medya tam bir çöplük. Gerçek hayatta suç olan her şeyin internet ortamında da aynı karşılığı bulması şarttır' diyor. Sosyal medya çöplük değildir. Kirlilikten söz edilecekse AKP ve Saray trollerinin yarattığı çöplükten bahsedilebilir. Çöplüğü yaratan sizin trollerinizdir.
Muhalif, özgür basını susturdular, kapattılar şimdi de sosyal medyayı susturmaya çalışıyorlar. Tweetler bunları fena halde korkutuyor, farkındayız. Sosyal medyayı susturamayacaksınız. İnsanlar özgürce düşüncelerini ifade edecek. Konuşacak, ses verecek. Haksızlığın karşısında duracaktır. Buna engel olamayacaksınız!
Ne yaparlarsa yapsınlar ne Gezi’nin ne de Cizre’nin ortak mücadele ruhunu, dayanışmasını bitirecekler!

MIZRAKLI'NIN REHİNELİĞİ

Dün Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanımız Sevgili Selçuk Mızraklı’nın duruşması vardı ama tahliye edilmedi. Hırsızlık yapan, yolsuzluk yapan kayyımlar dışarıda gezerken, hırsızlığı ortaya çıkaran Mızraklı Başkanımızı yargılamaya çalışıyorlar. Yargılayamayacaklar! Sevgili Mızraklı her duruşmada onların hırsızlığını yüzlerine tokat gibi çarpmaya devam edecektir. Tüm halkımız Mızraklı’nın yanında olmaya devam edecektir. Sadece Sevgili Mızraklı değil tüm eşbaşkanlarımız aynı zihniyetle yargılanıyorlar. Ama bizim tüm arkaşdaşlarımız yaptıkları savunmalarla bu zihniyeti tek tek yargılıyorlar.
Demirtaş, Yüksekdağ ve diğer tüm arkadaşlarımız FETÖ-AKP ortak kumpasıyla rehin tutuluyor.

İMRALI TECRİDİ

Darbelerle, krizlerle geçen bu süreçlere Türkiye’nin nasıl geldiğinin net görünmesi için 21. yılına giren uluslararası 15 Şubat komplosunun ve İmralı’da Sayın Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış mutlak tecridin doğru anlaşılması gerekir. Türkiye’nin bugün yaşadığı derin siyasi, ekonomik, sosyal krizin nedeni 21 yıldır komployla, tecritle sürdürülen çözümsüzlük siyasetidir. Evet, uluslararası komplo başarılı olamadı. Kürt sorunu ve Kürt halkının ulusal varlığı ne Türkiye’de ne Suriye’de ne de Irak’ta tasfiye edilemedi. Aksine, siyasi bilinçle ve kararlı bir biçimde sürdürdüğü demokrasi ve barış mücadelesiyle hem Ortadoğu’da hem de Türkiye’de büyük bir demokrasi ve değişim gücü oldu. 9 Ekim 1998’de Suriye’de iradesi kırılarak yalnızlaştırılmaya çalışılan Kürt halkı bugün IŞİD karanlığına karşı mücadelenin ve özgür bir toplum inşasının öznesi haline gelerek bütün dünyada saygın bir yer edindi. Kürt halkının birlikte yaşadığı halklarla barış içerisinde eşitçe, özgürce yaşamdan yana olan demokrasi paradigmasının dışındaki seçeneklerin çözüm olmayacağı kanıtlanmıştır. Kürt halkının iradesi dikkate alınmadan hiçbir çözümün başarıya ulaşma şansının olmadığı çok net görülmüştür.

'İDLİB'DE ÖLDÜREN AKP-MHP'NİN İKTİDAR HESAPLARI'

HDP fikriyatı bugün Türkiye’nin yegâne çözüm seçeneği ve gücüdür. HDP’nin demokratik cumhuriyet hedefi bugün tüm Türkiye toplumunun temel talebi ve beklentisidir. Komplodan, çözümsüzlükten medet umanların tüm bu tarihi gerçeklere bir kez daha dönüp bakması gerektiğini belirtmek istiyoruz. İdlib’den dün yeniden kayıp haberleri geldi. AKP-MHP ittifakının iktidar hesapları nedeniyle Suriye’den cenazeler gelmeye devam etmesi hepimizi derinden üzmüş ve yaralamıştır.
Kayıplar konusunda uyardık, bizi dinlemediler: Türkiye derhal Suriye'den elini çekmelidir.

'İMRALI'NIN KAPISI KAPATILDIĞI İÇİN...'

Çözümsüzlüğün tüm bu coğrafyaya çok ağır bedeller ödettiği görülmesine rağmen devlet ve iktidar aklı ne yazık ki ağırlaştırılmış tecrit politikasında halen ısrar etmektedir. İmralı’dan başlayarak tüm toplumu, ülkeyi, demokrasiyi tecritle kuşatma altına almaya çalıştıklarını görüyoruz. Sadece İmralı değil, herkes tecrit altındadır. Sayın Öcalan çözüm sürecinde 'Gelin, bu meseleyi iç dinamiklerle içeride biz çözelim' demişti. Kürt sorunu, Suriye sorunu demokratik müzakereyle, diyalogla çözülecekti. Çözüm Sürecinde demokrasinin önü açılmış, toplum rahat bir nefes almış, cenazeler ve gözyaşları durmuş, demokratik siyaset çözüm aracı olarak toplumun umudunu arttırmıştı. Eğer İmralı’nın kapısı kapatılmasaydı, barışın ve demokrasinin kapısı açık kalacaktı. Uluslararası güçler Kürt-Türk barışını, Ortadoğu barışını çıkarlarının önünde engel gördüler.
Kürt sorununu ve demokrasi sorununu çözemeyen, çözülür.
Tarih bunun örnekleriyle doludur. Buradan şu çağrıyı da yapmak istiyorum: Tecrit kırılmadan toplum özgürleşmez! Tecrit kalkmadan ülke özgürleşmez! Tecrit bitmeden adalet gelmez! Barış konuşulamaz! Demokrasi gelmez. Tecride karşı çıkmak insanlık değerlerine, demokratik değerlere ve barışa sahip çıkmaktır. Geleceğe sahip çıkmaktır.
Hep birlikte tecride karşı mücadele etmemiz, tecridi kırmamız gerekir. Başka bir yol yoktur. Tecrit kırıldığında faşizm de mutlaka kırılacaktır. Tecrit karanlığını dayatanlar iyi bilmelidir ki, ne yaparsanız yapın, İmralı’nın kapısı müzakereye, demokratik çözüme ve barışa mutlaka açılacaktır.  Halklar bunu başaracaktır! Kürtler bunu başaracaktır, Türkiye toplumu bunu başaracaktır. Siz kaybedeceksiniz, ama barış ve halklar arası diyalog, demokratik gelecek mutlaka kazanacaktır!

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

İktidarın tüm bu çözümsüzlük politikalarının bedelini ne yazık ki Türkiye halkları ekonomik krizlerle ve yoksullukla ödemektedir. Yarattıkları kriz tüm toplumu sarıp sarmaladı. Toplum çöküyor. Ülke çöküşün eşiğindedir. Türkiye tarihi boyunca bu denli bir yoksullaşmayı ve bölgesel eşitsizliği derinden yaşamamıştı. Enflasyon giderek tırmanıyor. Şu anda yüzde 12’lerde. Mutfaktaki enflasyon ise bunun çok daha üzerindedir. İnsanlar çift haneli enflasyonla yoksullaşmaya devam ediyor. Yoksulların sayısı 26 milyon, yoksulluk sınırındakiler ise 18 milyonla ifade ediliyor.
Yoksulluk Kürt kentlerinde daha etkili.
Bu iktidar, halka yoksulluk cehennemini yaşatırken, kendilerine zenginlik cennetini yarattı.
Geçen hafta Antakya’da çaresiz bir baba, 'İşsizim. Çocuklarım aç' diyerek bedenini ateşe verdi. Hayatını kaybetti. Tuzu kuru AKP’liler, 'Ucuz siyasi manevra' diye hakaret ettiler. Yoksulluğu, çaresizliği bile aşağıladılar! İktidarın imajına zarar verdi diye neredeyse gidip bu insanı cezalandıracaklar! Bu denli arsızlar, bu denli vicdansızlar!
AKP iktidardan düşerse enflasyon da düşer, yoksulluk da biter

'DEĞİŞİM HDP İLE OLUR'

Toplum olarak yaşadığımız tüm bu kara tablo elbette bu ülkenin kaderi değildir. Buradan kurtulmak, bu karanlıktan çıkmak zor ve imkânsız değildir. Halk çaresiz değildir. İstemeye istemeye AKP’nin politikalarıyla yaşamak zorunda değildir. Bu tekçilerden, talancı ve yalancılardan,  bu soygun düzeninden kurtulmak isteyenler, itirazı olanlar, hakça ve özgürce yaşamak isteyenler olarak bir araya gelmeli, ortak mücadele yürütmelidir. Demokrasi ittifakında birleşmek iktidardan kurtulmanın yegâne yol ve yöntemidir. İşte HDP bunun adresidir. Umudu HDP’ye büyütebiliriz! Değişimi HDP’yle gerçekleştirebiliriz. Özgür yarınları HDP’yle kurabiliriz. Adaleti ve barışı HDP’yle getirebiliriz.
Başaramayacaklar, halkı teslim alamayacaklar: HDP'nin örgütlü gücü buna izin vermeyecek.

KONGRE

23 Şubat’ta Ankara'da 4. Olağan Büyük Kongremizi büyük bir katılımla gerçekleştireceğiz. Tüm halkımızı, ezilenleri, emekçileri, kadınları, gençleri, işçileri, değişimden, demokrasiden, barıştan yana olan herkesi kongremize katılmaya ve güç vermeye çağırıyoruz. Ankara’da HDK ve HDP, Diyarbakır’da TJA, İstanbul’da 2. Türkiye Kadın konferanslarını gerçekleştiren kadınları kongreye damgasını vurmaya davet ediyorum. Konferansların coşkusu ve kararlılığı kongremize mutlaka yansıyacaktır. Kongremiz Türkiye halklarının kongresidir; değişimin, umudun, cesaretin, aydınlığın, özgür geleceğin kongresidir.
Kongremizde öyle bir ses verelim ki; savaşta ısrar edenler barışın sesini duysun! Tek adam iktidarı diyenler milyonların sesini duysun! Faşizm diyenler, demokrasinin sesini duysun! Halka ölümü dayatanlar yaşamın sesini duysun! Halkı korkutmaya çalışanlar cesaretin yükseldiğini görsün! Kadınları yok sayanlar kadınların zılgıtlarını duysun. Kimlikleri, dilleri yok sayanlar, çok dilliliği, çok sesliliği duysun. Her dilden türküleri duysun, halayları görsün! Tekçiliği dayatanlar halklar bahçesini görsün! Alevileri yok sayanlar Pir Sultanların sesini duysun! Kayyumlarla halk iradesini engelleyeceğini sananlar çelikleşmiş halk iradesini görsün! Öyle bir ses verelim ki, Gezi’nin dayanışmasını, omuz omuza duruşunu görsünler! Öyle bir ses verelim ki zindanlara sığmayan halkı ve HDP’yi görsünler! Öyle bir ses verelim ki sesimiz Edirne’de Sevgili Selahattin Demirtaş’a, Kandıra’da sevgili Figen Yüksekdağ’a, Sincan’da sevgili İdris Baluken’e ve tüm tutuklu arkadaşlarımıza ulaşsın. 23 Şubat Kongremizde buluşmak dileğiyle sizleri saygıyla ve sevgiyle selamlıyor, başarılar diliyorum.
Son olarak Alevi toplumunun yarın tutacağı Hızır Orucu kabul olsun! Hızır, darda olana, zorda olana yetişsin diyoruz. Hızır hepimizin yardımcısı olsun!"