Buldan:Tecrit insanlık suçudur, asla kabul edilemez

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Tecrit bir insanlık suçudur ve asla kabul edilemez. İmralı Cezaevi başta olmak üzere, bugün bütün Türkiye tecrit altındadır" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Amed'de gerçekleştirilen MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu’nun 1’inci Olağan Kongresine katılarak konuşma yaptı. Çığ felaketinden dolayı başsağlığı dileyen Buldan, konuşmasının devamında şu değerlendirmeleri yaptı:

'HAK ARAYAN HERKES CEZAEVİNDE'

Bunca hak ihlalinin olduğu bir dönemde tutuklu ailelerinin dernek kongresi yapması anlamlıdır.
Hak mücadelesi yürüten, demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren, faşizmin hukuk dışı uygulamalarını eleştiren, kadın mücadelesini yürüten ve muhalif görüşlerini ifade eden kim varsa, bugün cezaevindedir.
Cumhuriyet tarihi boyunca cezaevleri hiç bu kadar dolmamıştı.
Hiçbir suçu yokken, hiçbir suç işlememişken; barış, demokrasi ve özgürlük talepleri için bugün insanları cezaevlerinde rehin tutmak bu iktidarın görevi olmuştur. Böyle bir zihniyetin, böyle bir anlayışın Türkiye demokrasisi içinde asla yeri olamaz.
AKP’ye bakarken ilk önce önümüze koyacağımız resim cezaevi resmidir.
Roboski, Ankara, Suruç katliamları ile Berkin, Uğur ve Ceylan’ın katilleri dışarıdayken, barış ve özgürlük isteyenler ne yazık ki içeride.

İMRALI TECRİDİ

21 yıldır Sayın Öcalan mutlak bir tecritle karşı karşıya. En son Sayın Öcalan ile yapılan son görüşmeler, bizlerin siyasi heyet olarak 5 Nisan 2015’te, avukatların 7 Ağustos 2019’da, ailelerin ise 12 Ağustos 2019’da yaptığı görüşmelerdir. Bu tarihten sonra İmralı Adası’nda herhangi bir görüşme gerçekleşmemiştir. En son ailenin yaptığı görüşmeden sonra, İmralı Adası bir kez daha kapatılmış ve tecrit her anlamıyla uygulanmaya başlanmıştır. Tecridi ilk defa sadece bugün görmüyoruz. Tam 21 yıldır İmralı’da tecrit içerisinde tecrit yaşanmıştır. Hükümetin, bu ülkeyi yönetenlerin canı istediği zaman, işlerine geldiği zaman İmralı’ya ya siyasi heyetleri ya da avukatları göndermesi, ama işine gelmediği zaman bu görüşmeleri bitirmesi, bir AKP anlayışı olarak karşımıza çıkıyor. 21 yıldır hep aynı şeyden bahsediyoruz.
Sayın Öcalan bu ülkenin barışına her zaman katkı sunmuştur. Sadece bu ülke ile sınırlı kalmayan, aslında tüm Ortadoğu’yu kapsayan; Ortadoğu’nun barış havasını, rüzgarını atmosferini yaşayabilmesi için her zaman çaba sarf etmiştir. Ancak bu ülkeyi yönetenler, kendi koltuklarını koruyabilmek adına Sayın Öcalan ile görüşmeyi her zaman engellemiştir. En son 5 nisan 2015 tarihinde yaptığımız son görüşmede Sayın Öcalan aynen şunu söylemiştir: 'Bu son görüş olabilir, bu görüşmeler bitebilir. Çünkü bu ülkeyi yönetenler görüşmelerin tamama ermesinden rahatsız oluyorlar. Çünkü kendi koltuklarını barış uğruna feda etmeyeceklerdir.' Oysa bu ülkenin barışa, demokrasi ve özgürlüğe ihtiyacı var. Bir insan üzerinde tecrit uygulamak, bir insanın sesini kitlesine, halkına ve insanlarına ulaşmasını engelleme ve bunu bir politika haline getirmek AKP’nin uyguladığı bir yol ve yöntem olmuştur.

'TÜRKİYE TECRİTTE'

Tecrit bir insanlık suçudur. Bugün cezaevlerinde ailesi ve avukatları ile görüşen her tutuklu ve hükümlü için yasa ne ise Sayın Öcalan için de yasa odur. Sadece Sayın Öcalan için bu yasaları kaldırmak, bu yasaları yok saymak ve bu yasaların uygulanmasını engellemek doğru değildir. 200 gün boyunca insanlar bedenlerini açlık grevine yatırdılar. Başta Leyla Güven olmak üzere binlerce insan dışarıda ve cezaevinde bedenini açlığa yatırdı. “Biz Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kabul etmiyoruz” dediler ve bizler de tecridin kabul edilmediğini ortaya koymak adına arkadaşlarımızı destekledik. Elbette tecrit bir insanlık suçudur ve asla kabul edilemez. O yüzden tecridin bir an önce, hiç zaman kaybettirmeden kaldırılmasını, ailesi ve avukatlarıyla görüşmesini talep ediyoruz. Tecrit sadece Sayın Öcalan ile de sınırlı kalmamış, bütün cezaevlerine yayılmış, Türkiye’nin her yerini bir tecrit politikası kaplamıştır. İmralı Cezaevi başta olmak üzere, bugün bütün Türkiye tecrit altındadır.

HASTA TUTSAKLAR

Bir önemli mesele de hasta tutsaklardır. Bugün kendi yaşamını tek başına idame ettiremeyecek durumda olan yüzlerce arkadaşımız var. Barış ve müzakere sürecinin önemli gündem maddelerinden bir tanesi de hasta tutsaklar meselesiydi. O zaman yaptığımız görüşmelerde, Sayın Öcalan için olmazsa olmaz şartlardan biri de hasta tutsaklardı. Biz zaman kaybetmeden hasta tutsaklar salıverilmeli, özgürlüklerine kavuşmalı, barış ve müzakere süreci bu çerçevede başlayabilir demiştik. O zaman hükümet ile yaptığımız görüşmelerde, hükümet yetkililerine bunu aktardığımız zaman onlar da en yakın zamanda hasta tutsakları bırakacağız demişlerdi. Ancak hala hasta tutsaklar içeride. Ayda bir kaç hasta tutsak cezaevinde yaşamını yitirirken, cezaevlerinden cenazeler çıkarken, hükümet bunları ancak ve ancak seyretmekte ve seyirci kalmakla kalmıştır."