Bütçe tartışmaları: Türkiye İnsan Hakları Kurumu ne iş yapıyor?
Bütçe tartışmaları: Türkiye İnsan Hakları Kurumu ne iş yapıyor?
Bütçe tartışmaları: Türkiye İnsan Hakları Kurumu ne iş yapıyor?
TBMM Genel Kurulu'nda Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı görüşmeleri sırasında konuşan BDP'li vekiller, aralarında Türkiye İnsan Hakları Kurumu ve Diyanet'in de olduğu bir çok hükümet kurumunun işlevini tartışmaya açtı. CHP Ankara Milletvekili Levent Gök de Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nun kurulduğu günden bu yana adının dahi duyulmadığı tepkisinde bulundu.
2014 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı'nı görüşmek üzere TBMM Başkan Vekili Ayşenur Bahçekapılı başkanlığında toplanan TBMM Genel Kurulu'nda bütçe için üçüncü tur oturumu yapıldı. Oturumda, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyonu Ajansı Başkanlığı, Yurt Dışı Türkler Akraba Topluluğu Başkanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu Başkanlığı ve Sermaye Piyasası Kurulu bütçeleri görüşüldü.
Görüşmelerde ilk sözü alan CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nun kurulduğu günden bu yana adının duyulmadığını belirterek, "Bu kurumun Yüksekova'da ölenlerden bilgisi var mı. Bu kurum bu ölümlerin ardından derhal oraya neden gitmez. Bu onların ilgi alanı değil midir” diye sordu.
İNSAN HAKLARI KURUMU BAŞKANIIN İSMİ BİLE BİLİNMİYOR!
Gök, Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nun başkanının dahi kim olduğunun bilinmediğini hatırlatarak, "Bu kurum Türkiye'de ne kadar cezaevi ve karakol olduğunu biliyor mu? Daha bu kurumun çalışma yönetmeliği bile düzenlenmemiştir. 1,5 yıldan beri toplanamayan bir kurumdan bahsediyoruz. Bu kurumun işkenceyi önlemi iddiası gerçek dışıdır" ifadelerini kullandı. Gök, Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nun uluslararası kurumlarla akreditasyonunun dahi tamamlanmadığını vurguladı.
KÜRT SORUNUNU DOĞRU ELE ALIN
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Grubu adına Kamu Düzeni ve güvenliği Müsteşarlığı bütçesi üzerine söz alan Amed Milletvekili Nursel Aydoğan Kürt sorunun bir "terör" sorunu olmadığını, dil kimlik ve öz yönetim hakkının gasp edilmesi sorunu olduğunu belirterek kamu düzeni ve güvenliği müsteşarlığının kendisini doğru tanımlamasını istedi.
Aydoğan, “Kamu düzeni ve güvenliği müsteşarlığı tam 90 yıldır devam eden büyük acılara büyük trajedilere neden olan bu sorunun çözümünde önemli bir görev ve sorumluluğu yerine getirmek için kurulmuştur diyebilmelidir” dedi
Aydoğan şöyle konuştu: "Türkiye, 4 Mart 2010 tarihinde, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan günümüze kadar devam eden ve halen de çözülmeyen Kürt sorunu nedeniyle yeni bir kurumla tanıştı. Kuruluş amacı, her ne kadar terörle mücadele alanında politika ve stratejiler geliştirmek olarak tanımlansa da, artık tüm Türkiye başta Kürt sorunu olmak üzere Aleviler, azınlıkların karşılaştığı sorunlar gibi sorun alanları üzerinde çalışan bir kurum olduğunu anlamış durumdadır. Bu nedenle kurum, öncelikle kuruluş amaçlarını yeniden tanımlamalıdır.
Türkiye’de Kürt sorunu Kürt halkının cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte dil kimlik ve öz yönetim hakkının gasp edilmesiyle ortaya çıkan bir sorundur diyebilmelidir.
Eğer bu haklar gasp edilmeseydi asimilasyon ve inkâr politikası uygulanmasaydı bugün Kürt sonunu diye bir sorun olmayacaktı diyebilmelidir.”
BU DİLDEN VAZGEÇİN
Kullanılan dilin değiştirilmesi konusunda Beşir Atalay’a çağrıda bulunan Nursel Aydoğan dilin çözüm dili olması gerektiğini söyledi.
Çözüm sürecine desteğin Türkiye genelinde %70 ve Kürt halkınca da % 90 düzeyinde olduğunu söyleyen Aydoğan, toplumda çözüm ve barış sürecinin bu kadar karşılığı varken yapılması gerekenin yol almak olduğunu söyledi.
Aydoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Hem ulusal hem de uluslararası anlamda süreci sabote etmek, süreci boşa çıkarmak isteyenler olabilir, olacaktır da. 9 Ocak Paris katliamı bunun en somut örneğidir. İşte eleştirimiz tam da bu noktada, kamu düzeni ve güvenliği müsteşarlığına yöneliktir.
Sayın Beşir Atalay, İmralı’da bir yıldan beri Sayın Öcalan ile sürdürülen diyalog sürecinden, müzakere sürecine geçilebilmesi için tüm dünya örneklerinde, güney Afrika’da, İrlanda'da olduğu gibi barış ve çözüm sürecinin, yasal dayanaklarını oluşturacak gerekli yasal düzenlemeleri, meclisin gündemine en kısa zamanda getirmelidir.
Sürecin devamı ve sonuç alıcılık için gerekli yasal dayanakları oluşturacak yasalar kadar, süreci izleyecek ulusal veya uluslararası bir gözlemci heyetinin oluşturulması ve kamuoyunun kaygılarını giderilmesi için gazeteci ve akademisyen heyetinin İmralı’ya gitmesi gereklidir."
BDP Van Milletvekili Nazmi Gür ise, Van'da yaşanan deprem sonrasında yurttaşların konteynır kentte yaşadıklarını gündeme getirdi. Gür, "Depremzedelerin elektrikleri kesilmiş durumdadır. Van depreminden sonra biz ayrımcılık yapıldığını gündeme getirdik. Neden? Çünkü depremden hemen sonra bütün Van halkının beklentisi Van'ın afet bölgesi ilan edilmesine yönelikti. Marmara depreminden hemen sonra oradan etkilenen yerler yeniden yaratıldı. Oralarda da afet ilan edilmişti. Devlet bütün gücü ile oraya yüklenmişti. Van'da böyle bir yol izlenmedi" ifadesini kullandı. Gür, TOKİ konutlarının büyük bir kısmının kanalizasyonunun göle aktığını söyledi. Gür, Van için hükümetin derhal yasa çıkarmasını istedi. Gür, Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nun ne iş yaptığını kendilerinin de bilmediğini kaydetti.
HANEFİ İŞLERİ BAKANLIĞI TEPKİSİ
Oturumda Hakkari Milletvekili Adil Zozani de konuştu. Zozani, Sayıştay raporlarının sorun alanını oluşturan kurumun Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı olduğunu söyledi. Yurt Dışı Türkler Akraba Topluluğu Başkanlığı'na değinen Zozani, "Bizim de akrabalarımız ile birlik olma politikamız var. Kürdistan'da akrabalarımızın arasında tel örgüler, duvar örmeye çalışırsanız bizde sizin bu ilişkinizi sorgularız" dedi.
Milli piyango ve sayısal lotonun kumar olduğunu ve AKP hükümetinin bu kumarı meşrulaştırdığını söyleyen Zozani, "Kumara ve faize dayalı bir ekonomi politikası helal bir politika değildir" diye belirtti. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "Hanefi İşleri Başkanlığı" olduğu tepkisinde bulunan Zozani, Türkiye'de diğer mezheplerin inkar edildiğini söyledi. Zozani, "Klasik Türk-İslam sentezidir. Diyanet İşleri Başkanlığı dediğiniz Hanefi İşleri Başkanlığı'nın bütçesi meşru değildir" vurgusunu yaptı.