CHP, AKP ve Kürt sorunu / Baki Gül

CHP, AKP ve Kürt sorunu / Baki Gül

CHP Kürt sorununun çözümü konusunda mı devreye girdi yoksa Türk devletinin AKP yönetimi nedeniyle girdiði kriz halini rahatlatmak için mi? CHP’nin Kürt sorunu konusundaki adımı neden şimdi attı? Eðer AKP, PKK’yi bu kış “bitirip kolunu kanadını kırmış olsaydı da” CHP bu açıklamaları yapar mıydı? CHP de AKP’nin “PKK’yi bitireceði düşünülen 2012 baharı”ndan umutlu muydu? CHP, Oslo görüşmeleri sona erdiðinde neden taraflara “masada kalın” demedi? Bunun ısrarını göstermedi? Ve neden CHP lideri Kemal Kılıçdaroðlu, çatışmaların yaygınlaşmasının ve giderek derinleşmesinin temel nedenlerinden biri olan Ýmralı’daki aðırlaştırılmış tecrit hakkında şimdiye kadar hiç konuşmadı? CHP’nin çözüm önerisinde Öcalan’ın rolü ve pozisyonu nedir?

Ya da soruların yönünü şöyle deðiştirerek soralım: CHP Kürt siyasal mücadelesi karşısında sıkışan AKP’ye ve Türk devletine nefes mi aldırmak istiyor? Devlet AKP ile CHP arasında yeni bir rol paylaşımı mı yaptı? Soruları daha da uzatabiliriz... Tamam CHP lideri Kemal Kılıçdaroðlu’na haksızlık etmeyelim ama CHP’nin bu girişimine ihtiyatlı hatta şüpheli bakmakta da fayda var, diye düşünüyorum.

Çünkü Diyarbakır sonrası Tayyip Erdoðan’ın ruh halli hiç iyi deðil. Öncesinden giderek yaygınlaşan gerilla eylemleri, Roboskî katliamındaki sorumluluðu AKP’yi zaten yeterince köşeye sıkıştırmıştı. Ýstanbul’da stadyuma topladıðı kitle ile moral almaya çalışsa da istediði ruh hali istikrarlı olamıyor. Kürt illerinde Erdoðan’ın rejimine alternatif bir sistem hayata geçmiş durumda. Gerillalar devlete, askeri karakollara çalışanları gözaltına alıyor. Gerillanın bu eylemlerinden sonra büyük askeri operasyonlar yapılıyor. Ancak gerilla gözaltına aldıðı onlarca kişiyi yine sað salim aldıkları yerde serbest bırakıyor. Sadece bu eylemlerden bakıldıðında devletin Kürt illerinde hangi durumda olduðu rahatlıkla görülebilir. Diðer askeri eylemlerin sonuçlarının ise medyada ve siyaset gündeminde yer almaması ile bir hayli ilginç. HPG açıklamaları ve yerel kaynakların ifade ettiði asker kaybı ve yapılan eylemler Türk medyasında yer almıyor. Ama CHP’li Gürsel Tekin’in Bursa’da yaptıðı konuşmada “son üç ayda 150’den fazla asker öldü. Ama Ýktidar ve medya bunu kamuoyundan gizliyor” açıklaması ile bu konuya dikkat çekmişti. Tabbi bütün bu durumların AKP tarafından anlaşılması çok kolay deðil.

Çünkü AKP’nin toplumsal ve siyasal alandaki meşruiyetinin sona erdiðini en son Tayyip Erdoðan’ın Diyarbakır ve Urfa gezilerinde ortaya çıkan tablo göstermiştir. Kısacası AKP çok sıkışık. Tayyip Erdoðan çok gergin. Etrafındakiler ise ne yapacaklarını bilemez durumdadırlar. Bunun nedeni çok açık: AKP 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra müzakere masasından kalkışını ilan etti. Ýmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan üzerinde tecridi aðırlaştırdı. PKK’yi önce 2011 Aðustosu’nda daha sonra sonbaharında o da olmayınca 2011 kışında, hatta en son 2012 baharında biteceðini açıklamıştı. Bu açıklamalarda Erdoðan’ın bu konulardaki baş danışmanlarından Yalçın Akdoðan’ın ve polis kurusu akademisyenlerinin payı oldukça fazla. Onlara göre PKK baharda kolu kanadı kırılmış ve bitmek üzere bir şekilde ortada kalacaktı. Ancak görünen öyle olmadı. Erdoðan ve ekibi şimdi ne yapacaklarını bilemez durumda iken CHP’li Kemal Kılıçdaroðlu AKP’nin yardımına koşar gibi Kürt sorununda 10 maddelik çözüm önerisi ile ortaya çıktı.

Söylemleri ilk bakışta olumlu görünse de daha önce AKP ve MHP’nin Kürt sorunu konusundaki rol paylaşımına çok benziyor. Nitekim zaten Kemal Kılıçdaroðlu bir devlet projesi olarak Alevilerin ve sol demokrat çevrelerin Kürt siyasal hareketi ile buluşmasını engellemek için bir proje olarak doðmamış mıydı? Bütün bunları hatırlayarak CHP’nin Kürt meselesine getirdiði önerileri deðerlendirmekte fayda var. Çünkü Diyarbakır, Wan, Siirt vb kentlerde AKP’nin misyonu ne ise Dersim, Erzincan gibi Alevi kentlerinde ve Ýstanbul-Ýzmir gibi metropollerde de CHP’nin aynen AKP’nin rolünü oynadıðını tespit etmek durumundayız. Dolayısyla bütün ihtiyat payını da elde tutarak AKP’nin de CHP’nin de Türk devletinin birer partisi olduðunu, o devletin farklı parçalarının temsili olduðunu da tespit etmek gerekiyor.

Bütün bunları niçin mi belirtiyoruz? CHP’nin Kürt meselesindeki çıkışının sadece CHP’nin sıkışması deðil, PKK karşısında sıkışan AKP’nin de kendisini rahatlatmak için bir çaba olduðunu düşünüyorum. Bu rahatlama sorunu gerçekten demokratik bir diyalogla çözüm ekseninde tutmaktan çok AKP’nin iflas eden oyalama ve tasfiye politikalarına karşı manevra kazandırma potansiyeli de sözkonusudur. Çünkü CHP’nin Kürt meselesini çözmede ortaya koyduðu 10 madde içindeki Akil insanlar, diyalog vb kelimeler kulaða hoş gelebilir. Ancak Kılıçdaroðlu’nun temel söyleminde sorunu hala “terör” olarak nitelendirmesi, “asker cenazeleri” üzerinden konuşması çözüm konusunda hangi noktada durduðunu göstermektedir. Çünkü çözümün dili sorunun hangi kavramlarla tanımlandıðını da gösterir.

Zaten Kürt siyasal hareketi de CHP’nin bu girişimlerine ihtiyatlı yaklaşmaktadır. CHP’nin Kürt sorunun ortaya çıkmasında tarihi sorumluluðu hatırlatılıyor. Gazetemizin yazarlarından Adil Bayram ve Hüseyin Ali bu konuyu geçen yazılarında analiz etmişti. Adil Bayram, AKP iktidarının sıkışıklıktan kurtarılması için CHP’nin devreye girdiðine dikkat çekip şöyle demişti: “Başbakan Erdoðan ve AKP’yi kurtarmak üzere şimdi de CHP ve Kemal Kılıçdaroðlu devreye sokulmuştur. CHP’nin son yönelimlerini böyle deðerlendirmek gerekir. Peki bu girişimiyle CHP, AKP’yi kurtarabilir mi? AKP’yi yaşadıðı başarısızlıktan çıkarabilir mi? Bu soruların cevabını da önümüzdeki günler gösterecek!..”

Kaynak: Yeni Özgür Politika