'Cizre şahsında Kürdistan gençliği teslim alınmak isteniyor'

'Cizre şahsında Kürdistan gençliği teslim alınmak isteniyor'

Komalên Ciwan Koordinasyon üyesi Hüseyin Fırat, Cizre'nin serhildanlara ve gençliğe öncü ettiğini, devletin bu nedenle özel olarak hedef aldığını belirtti. "Kürdistan gençliği kendi öz savunmasını mutlaka yapmalıdır" çağrısında bulunan Fırat, 'gençliğin zindanlara atılmasına göz yummayacakları' uyarısını yaptı. Fırat, Cizre’deki olayların 'HÜDA-PAR ve YDG-H çatışması' olarak lanse edilmesinin de doğru olmadığını ifade etti. 

'CİZRE ÖZELLİKLE SEÇİLDİ'

Komalên Ciwan Koordinasyon üyesi Hüseyin Fırat, devletin Cizre’ye yönelik özel bir politika izlediğini söyledi. Bu politikanın, kaynağını 1988 yılında başlayan halk serhildanlarından aldığına dikkat çeken Fırat, "Cizre, Kürt Özgürlük Hareketinin Kürdistan’da direnişi yükseltmesinden sonra serhildana kalkan Kuzey Kürdistan kentlerinin başında geliyor. Yurtseverlik anlamında kendini aşmış, 1988’den günümüze kadar aralıksız serhildanlara öncülük etmiş bir şehri ifade ediyor. Aslında Cizre serhildanlar açısından bir semboldür ve bu şehirde aralıksız olarak serhildanlar yükselmiştir. Bunun yanı sıra Cizre gençliği, gerillanın mücadeleyi yükselttiği dönemden bu yana her zaman Botan gençliğine öncülük yapmış, Botan gençliğinin örgütlenmesinde, gerillaya katılımında, her zaman direnişte öncülük gerçekleştirmiş bir gençliği ifade ediyor.  Bundan dolayı Cizre’ye yöneliyorlar. Özellikle seçilmiş bir yerdir" diye konuştu.

'CİZRE ŞAHSINDA KÜRDİSTAN GENÇLİĞİ TESLİM ALINMAK İSTENİYOR'

Cizre şahsında hem halk serhildanlarının hem de gençliğin mücadelesinin kırılmak istendiğini ifade eden Fırat, “Cizre şahsında Kürdistan gençliği kırılmak isteniyor, teslim alınmak isteniyor" diye ekledi. Bir dönem, özellikle Gever şahsında bu planın gerçekleştirilmek istendiğini, Gever ve Cizre’nin beraber hedeflendiğini fakat bu planlanmanın hayata geçmesinde sorunların yaşandığını kaydeden Fırat, "Bir dönem Gever’de başaramadıkları planı şimdi Cizre’de planlıyorlar. Cizre’yi kırmaya çalışıyorlar. Esas yönelim bundan kaynaklıdır. Bu dönem içerisinde de sürekli olarak Cizre’de gençlik eylemselliği vardı. Hem Rojava’ya hem de Şengal’e dönük çete saldırıları olduğu zaman, Cizre bu saldırılara karşı tavrını en radikal bir biçimde göstermişti. Şimdi bu durumu güncel olarak değerlendirdiğimizde bunun önünü almak için, bunu kırmak için saldırı gerçekleştiriyorlar. Devletin yönelimi de bu çerçevede gerçekleşiyor, diyebiliriz" dedi.

'HÜDA-PAR VE YDG-H ÇATIŞMASI DEĞİL'

Cizre’de yaşanılan olayların 'HÜDA-PAR ve YDG-H çatışması' olarak lanse edilmesinin de doğru olmadığını ifade eden Fırat, şunları belirtti: "Biz Komalên Ciwan olarak, bütün Kürdistan gençliğine çağrıda da bulunduk. YDG-H’a da en azından Kürdistan gençliği olarak bir çağrı yaptık. Tabii YDG-H bu durumu ne kadar değerlendirdi, ne kadar gerçekleştirdi; bunu bilmiyoruz. Biz YDG-H’ a bir çağrıda bulunarak, sorumlu yaklaşmaya çalıştık. Ara dönem toplantımızda buna dönük bir değerlendirme yapılmıştı ve çağrı yapılmıştı, bizim ulaştığımız bilgilere göre bu konuda alandaki gençlik örgütleri, gençlik birimleri bu konuda duyarlı davrandı. Hendekler kapatıldı, eylemlerdeki yüz kapatma durduruldu, kimi sert eylemlere sınır konuldu. Sürecin hassasiyetine göre bu konuda YDG-H da sorumlu yaklaştı. Sürecin gerekliliklerine ve gidişatına göre sorumlu yaklaştı. Fakat burada Hizbullah içerisinden Hizbul-Kontra denilen bu güç içerisinden bir çeşit kontra yapılanmasının olduğunu görüyoruz."

HÜDA-PAR’lıların da duyarlı bir yaklaşım içerisinde olduklarına inanmak istediklerini söyleyen Fırat, "Kesinlikle onları hedef almıyoruz. Bu konuda kendilerine defalarca çağrıda yapıldı. Onlar bu çağrıları ne kadar dikkate alıyor; onu bilmiyoruz. Fakat bu çatışmalar esasında bir YDG-H ya da Hizbullah’ın içinde olduğu çatışmalar değildir. Devletin içerisinde bulunan kimi karanlık odakların, güç merkezlerinin yönlendirilmesiyle oluşan birebir orada gençliği hedefleyen gençliği de bu çatışmaların içerisine çekmek isteyen üçüncü bir güç diyebileceğimiz farklı güç odaklarının provokasyonları sonucu gerçekleşiyor. Burada YDG-H ve HÜDA-PAR karşı karşıya getirilmiş iki ayrı güç olarak yansıtılıyor. Kesinlikle bu konuda Kürdistan gençliği o anlamda bir taraf değildir. Kürdistan gençliği bunun dışındadır. Burada bir provokasyon zemini vardır, yoğun bir yönelim vardır. Direkt ateş edilme durumu vardır. Gençliğin oluşturmuş olduğu direniş merkezlerine, işgale karşı oluşturmuş olduğu özgür yaşam alanlarına karşı gerçekleşen kontra saldırılar var" değerlendirmesinde bulundu.

'TEKÇİ BİR DAYATMAMIZ YOK'

Gençliğin meşru savunma doğrultusunda kendisini savunduğunu, saldırı içinde olmadığını kaydeden Fırat, "Saldırı içerisinde olsaydı, orada bugün hiçbir yapılanma kalmamış olacaktı. Şimdi biz Kürdistan gençliği olarak karar almış olsaydık, orada yurtsever Kürdistan halkı dışında yaşayan olabilir miydi? Bu konuda tek bir dayatmamız olsaydı bu olabilir miydi" diyerek, şunları ekledi: "Kürdistan gençliği eğer karar almış olsaydı bu çevrelerin hepsi sınırlandırılmış olurdu. Fakat biz demokratik yaşamı ve demokratik toplumu inşa esprisiyle bütün çalışmalarımıza yaklaşıyoruz. Bu demokratik toplum içerisinde farklı kültürler, inanç grupları, farklı siyasal gruplar var. Bu siyasal grupların bu alanda yaşamasına baştan itibaren tahammül gösteriyoruz, olgunlukla karşılıyoruz. Tekçi bir dayatmamız yoktur. Bu tekçi dayatmayı yaratanlar Türk devletinin kendisiydi. Ve bu tekçi dayatmayı yapanlar Türk devletiyle işbirliği içerisinde olan güçlerin Kürdistan’da 1923’ten beri bütün serhildan süreçlerinden günümüze kadar uyguladıkları siyasetin ta kendisiydi. Bize hep tekçi sistemi dayattılar, fakat biz burada hiç böyle bir yaklaşım içerisinde bulunmadık. Her zaman Kürdistan’da farklı siyasal grupların bir arada yaşayabileceği, demokratik düşüncenin, tartışmanın yürütülebileceği bir toplumsallığı inşa etmek istedik. Böyle algıladık, böyle bir yaklaşım gösterdik. Bugün Cizre’de de bu yaklaşımı gösteriyoruz.”

ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARI

Fırat, özellikle Türk medyasında Kürt gençliğinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın söylemlerini boşa çıkaran bir yaklaşım içerisinde ve adeta çözüm sürecini bozan, sabote eden bir pozisyonda gösterilmesine de tepkide bulunarak, "Geçmişten beri özel savaş basını ve özel savaş güçleri Önderlikle partiyi, zaman zaman da bizi karşı karşıya getirmeye çalıştı. Önder APO ayrı, PKK ayrı olarak göstermeye çalıştı. Önder Apo ile PKK ayrı tutumlar gösteriyorlarmış gibi ya da PKK Önder Apo’dan farklı tutum gösteriyormuş gibi lanse edilmeye çalışıldı. Herkes biliyor ki, bu şekilde bir siyaset yürütüldü. Bunda başarılı olunamadı. Hatta bir dönem gerillanın Önder Apo’yu boşa çıkardığını yazdılar, bu konuda Önder Apo’nun çağrıları farklı bir biçimde basına yansıtıldı. Bu biçimde bir çelişki Kürt Özgürlük Mücadelesinde ortaya çıkartılmaya çalışıldı. Bu bir özel savaş politikasıdır. Biz bunu anlıyoruz, anlam veriyoruz. Kendileri bu politikayı yürütmeye devam edebilirler!” 

'KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİ BİR BÜTÜNDÜR'

Kürdistan gençliğinin başlangıcından bu yana kadar Öcalan'ın fedai gücü olduğunu söyleyen Fırat, hiçbir zaman Öcalan'ın belirtmiş olduğu çerçeveye, sürece dönük yapmış olduğu değerlendirme ve perspektiflere aykırı bir durumda olmayacağını, şimdiye kadar da olmadığını kaydetti. "Kürdistan gençliği bugünden sonra da Önder Apo’nun talimatlarını, perspektiflerini, değerlendirmelerini baz alarak onun felsefesinin uygulayıcısı, örgütleyicisi ve öncüsü olacak bir güçtür. Kaldı ki, Önder Apo zaten bu şekilde değerlendirdi. Hem gençliği hem kadınları Kürdistan’da demokratik toplumu inşa gücü olarak değerlendirdi. Gençlik de bu konuda her zaman bu görevlere layıkıyla sahip çıkmak için var gücüyle, fedaice, militanca bir tavır içerisinde oldu. Çelişki yaratılmaya çalışılıyor, Kürt Özgürlük Hareketi içerisinde çeşitli düşünceler varmış gibi sunuluyor. Bu propagandayı yürütüyorlar, Kürt Özgürlük Hareketi bir bütündür; tüm yapılanmalarıyla bir bütünsellik içerisindedir. KCK perspektifiyle, KCK sistemi içerisinde örgütlenmiştir.” 

'GENÇLİK PROVOKASYONA GELMİYOR'

Türk devletinin özel savaş konsepti çerçevesinde eğitilip içlerine gönderilmiş kimi ajan ve sızmaların olabileceğini de vurgulayan Fırat, “Bunlar Kürdistan gençliğini zaten birebir temsil edemezler. Kürdistan gençliğinin ölçüleri, yaklaşımı, yaşamı, duruşu tamamen bellidir ve bunda samimidir. Halkımız bunu biliyor. Hareketimiz bunu biliyor. Önderlik bu temelde güven sunuyor. Gençlik bu provokasyonlara gelmiyor, gayet sorumlu davranarak, provokasyon zeminini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Biz görüyoruz; kimileri provokasyon gerçekleştirilmeye çalışıyorlar, bunlar kesinlikle özel savaşın ve Türk devletinin örgütlediği siyasetin ürünüdür. Şu anda da devam ediyor" dedi.

'GENÇLİĞİN ZİNDANLARA TIKILMASINI ENGELLEYECEĞİZ'

Fırat, özel savaş konsepti olarak yürütülen politikayı boşa çıkarmak için gerekli tedbirleri almaya çalıştıklarını ifade eden Fırat, devlete şu uyarıyı yaptı: "Kürdistan gençliğini devletin yönelimi içerisinde, tutuklayıp zindana atıyorlar. Biz bu konuda Türk devletini uyarıyoruz. Türk devleti eğer bu siyasetinde ısrar ederse, biz de farklı tedbirler alacağız. Hiçbir zaman Kürdistan gençliğinin göz göre göre zindanlara doldurulmasına, gözümüzün önünde teker teker toplanıp zindanlara tıkılmasına göz yummayacağız. Bunun izleyicisi olmayacağız, bunu engellemek için her şeyi yapacağız. Bu güne kadar müzakere sürecinin, çözüm sürecinin bozulmaması ve bu sürecin gelişmesi için gençlik olarak sorumlu davrandık. Aksi takdirde Kürdistan gençliği çok daha fazla eylemlere de hazırdır. Bunlar birer mesajdır.” 

'GENÇLİK ÖZ SAVUNMASINI ALMALI'

Saldıran değil kendini savunan bir Kürdistan gençliği her zaman var olacaktır

“Kürdistan gençliği teker teker vurulurken bu gençliği savunmasız bırakacak değiliz” mesajını veren Komalên Ciwan Koordinasyon üyesi Hüseyin Fırat, şöyle devam etti: "Çözüm sürecini sabote etmek için Kürdistan’da özellikle 7 Haziran seçimleri üzerine bir çatışmayı çıkararak Kürt demokratik siyasi hareketini ve Türkiye demokrasi hareketini zorlamak için seçimlerde başarısız kılmak için verilen çabanın bir konsept temelinde oluşturulduğunu görüyoruz. Buna karşı da duyarlı davranıyoruz. Fakat biz Kürdistan gençliğini bu saldırılar karşısında savunmasız bırakmadık. Kürdistan gençliğine her zaman şu çağrıyı tekrarlıyoruz; kendi öz savunmasını mutlaka almalıdır. Kürdistan gençliği öz savunmasını gerçekleştirecektir. Saldırı gerçekleştiği takdirde sonuna kadar öz savunmasını gerçekleştirecektir. Hiçbir zaman saldıran bir tarafta olmayacaktır. Demokratik siyasal ve meşru taleplerini sokakta, okulda, üniversitede, var olduğu bütün yaşam alanlarında meşru bir temelde ortaya koyacaktır.”