Cumartesi Anneleri, devletin katlettiği 3 kişi için buluştu

Cumartesi Anneleri, 27 Ekim 1995 tarihinde gözaltında kaybedilen Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeten ve Münür Sarıtaş için buluştu.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin yargılanması talebiyle yıllardır mücadele eden Cumartesi Anneleri'nin 761’inci buluşmasının Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilmesine yine engel olundu. Polis ablukasına rağmen Çukur Çeşme'de bulunan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi binası önünde bir araya gelen kayıp yakınlarına, HDP milletvekilleri Züleyha Gülüm, Musa Piroğlu, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun yanı sıra çok sayıda demokratik kitle ve siyasi parti temsilcisi eşlik etti.
Gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafların taşıdığı eylemde, bu haftaki açıklamayı gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak okudu.

HİKÂYELERİ

Ocak, Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş'ın kaybedilme hikâyesini şöyle anlattı:
"73 yaşındaki Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş Hakkari Yüksekova’ya bağlı Ağaçlı köyünde yaşıyordu. 27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler Yüksekova’ya bağlı Ağaçlı köyüne baskın düzenledi.
Askerler köylüleri dipçikleyerek, yaşlı insanları yerlerde sürükleyerek köy meydanında topladı. Meydandakiler sıra dayağından geçirildi. 73 yaşındaki yürüme zorluğu çeken Abdülkerim Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş gözaltına alınarak askeri araçla Yüksekova İlçe Jandarma Taburuna götürüldü.
Onları sormak için tabura giden aileleri, Mikdat’ı kanlar içinde gördü. Binbaşı Yurdakul, gözaltına alınanlar için 24 saat gözaltında tutulacaklarını söyledi. Aileler daha sonra tabura gittiğinde ise ‘Kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin’ diyerek itiraz eden aileleri tehdit etti.
Ailelerin yaptığı tüm başvurular sonuçsuz kaldı. 3 köylü için tüm resmi kurumlar ‘gözaltına alınmamışlardır’ cevabını verdi.

'KENDİ KAZDIKLARI MEZARA GÖMÜLDÜLER'

Gözaltı işlemini gerçekleştirenler arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç, anılarını yazdığı kitapta ve savcıya verdiği ifadede olayı şöyle anlattı: 'Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul talimatıyla, askerler üç köylüyü döverek arabalardan birine bindirdi. Dayak o kadar şiddetliydi ki; Yüksekova’daki tabura ulaşmadan yolda köylülerden yaşlı olanı ölmüştü. Tabura gelince Uzman Çavuş'un biri telaşla koşarak yanımıza geldi. Binbaşıya ‘Komutanım köylülerden biri öldü’ dedi. Binbaşı Uzman Çavuş'a, ‘Peki diğer iki köylü onun geberdiğini gördü mü’ dedi. Uzman Çavuş gördüğünü söyleyince, Binbaşı tereddütsüz bir yüz ifadesiyle, ‘Diğer ikisini de gebertin’ dedi. Askerler Binbaşının talimatıyla diğer iki köylüyü Yüksekova Tabur Komutanlığı atış poligonunun olduğu bir yere götürüp, ellerine kazma kürek vererek kendileri için mezar kazdırdı. Binbaşının talimatıyla kurşuna dizilen köylüler kendi kazdıkları mezara gömüldü.'
Yüksekova Komanda Taburunda görevli bir asker de terhis olduktan sonra, Abdülkerim Yurtseven'in dövülerek, Mikdat Özeken ve Münir Sarıtaş’ın ise Binbaşı Yurdakul'un talimatıyla itirafçı Kahraman Bilgiç ve Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğünü açıkladı.
Tanıklara ve itiraflara rağmen sorumlular hakkında açılan dava 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle kesin beraat hükmü ile sonuçlandı. Ailelerin yaptığı temyiz başvurusu Yargıtay’ca reddedildi ve beraat kararı onaylandı. İç hukuktan sonuç alamayan aileler davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ( AİHM) taşıdı. Dava 2003 yılında sonuçlandı.”
AKP hükümetinin AİHM’e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, etkin soruşturma yapmayı taahhüt ettiğini ancak üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen somut hiçbir adım atmadığına dikkat çekti.

‘TESCİLLİ KATİLSİNİZ!’

Abdülkerim Yurtseven’in torunu Emrah Yurtseven, "Çocukluğum dedemi aramakla geçti" diyerek, katillerin cezalandırılmasını istedi.
Gözaltında kaybedilen Abdullah Canan’ın oğlu Tayyip Canan da "IŞİD’in insanlara yaptıklarının aynısını bizlere yaptılar. O katil binbaşıya, yüzbaşıya ve itirafçıya sesleniyorum; sizler katilsiniz, tescilli katilsiniz" diyerek tepkisini gösterdi.
Kendisinden aylarca haber alınamayan ve geçtiğimiz hafta Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde ortaya çıkan Mustafa Yılmaz’ın eşi Sümeyye Yılmaz’ın Cumartesi Anneleri'ne teşekkür ettiği mektubu da eylemde okundu.