Cumartesi Anneleri: Devletin yakasını bırakmayacağız!

Cumartesi Anneleri, 724’üncü buluşmalarında 31 Ocak 1995 tarihinde gözaltında kaybedilen 17 yaşındaki Mehmet Şirin Maltu’nun akıbetini sordu.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin cezalandırılması için yıllardır mücadele eden Cumartesi Anneleri, 724’üncü kez polis ablukasına rağmen bir araya geldi. Eyleme, HDP milletvekilleri Hüda Kaya, Oya Ersoy, Musa Piroğlu, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş, Sinema Sanatçısı Nur Sürer ve çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi katıldı. Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı bu haftaki eylemde açıklamayı gözaltında kaybedilenlerin simge ismi Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak okudu. 

'KAMUOYUNA ULAŞMAMIZ ENGELLENMEK İSTENİYOR'

Anayasanın ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin güvencesi altında olan barışçıl etkinliklerinin 25 haftadır keyfi ve hukuka aykırı bir biçimde engellendiğini hatırlatarak sözlerine başlayan Ocak, haftalardır maruz kaldıkları baskıyı şöyle özetledi: “25 haftadır basın açıklamalarımızı polis ablukası ve müdahalesi nedeniyle İHD önünde oldukça dar olan bu sokakta toplumdan tamamen izole edilmiş bir şekilde gerçekleştirebiliyoruz. Her cumartesi sabah erken saatlerde İHD ve çevresindeki sokaklar ağır silahlı polisler tarafından kapatılmaktadır. Bu ürkütücü tablo insanların açıklamamıza katılmasını engellemeyi ve bizim Anayasa’nın güvencesinde olan kamuoyuna ulaşma hakkımızı engellemeyi hedeflemektedir. 724. haftamızda bir kez daha hatırlatıyoruz; bu hukuksuz talimatı verenler ve bu hukuksuz talimatı uygulayanlar suç işliyorlar.”

Ocak, hükümetin İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda katledilen Cemal Kaşıkçı’nın kaybedilmesine ilişkin Birleşmiş Milletler'i (BM) soruşturma başlatmaya çağırdığını anımsatarak, bunun çifte standart olduğunu belirtti.

MALTU'NUN HİKÂYESİ

Bu hafta, 24 yıl önce gözaltında kaybedilen Mehmet Şirin Maltu’nun akıbetini soran Ocak, Maltu’nun hikâyesini şöyle anlattı: 

“17 yaşındaki Mehmet Şirin Maltu Batman’ın Kozluk ilçesine bağlı on beş hanelik Zediya mezrasında yaşıyordu. 31 Ocak 1995 gecesi aralarında asker, özel tim ve köy korucularının da bulunduğu güvenlik güçleri, panzerler eşliğinde Maltu Ailesi’nin evine baskın yaptı. Kimlik kontrolü yapan askerler Mehmet Şirin Maltu’yu dışarı çıkardılar. Sabah 04.00’e kadar köydeki bütün evlerden, açık alanda işkence gören Mehmet Şirin Maltu’nun çığlıkları duyuldu. Ardından Şirin'i alıp götürdüler.

Ertesi gün saat 12.00 civarı dört araç eşliğinde Şirin’i elleri ve ayakları bağlı, kafasına çuval geçirilmiş halde köye geri getirdiler. Açık alanda askerler tarafından saatlerce darp edildi. Ailesi ve köylüler; askerlerin ondan kendilerine yer göstermelerini istediğini ama onun sürekli “Bilmiyorum!” dediğini duydu. Askerler işkence sonucu ayakta duramaz hale gelen Mehmet Şirin Maltu’yu taşıyarak araca bindirip götürdüler.

Aile baskına katılan Bekirhan ve Kozluk Jandarma Karakolu’na başvurdu ancak onlara çocuklarının gözaltında olmadığı söylendi. Aynı tarihlerde Batman Komando Taburu’nda gözaltında tutulan bir kişi serbest bırakılınca Maltu Ailesi’ne, Mehmet Şirin’i taburda gördüğünü ve altı gün boyunca beraber gözaltında tutulduklarını anlattı. Savcılığa başvuran aileye soruşturma başlatmak için aile dışından iki şahit göstermesi istendi ama olaya tanık olanlar ağır baskı ortamında şahitlik yapamadı. Başvuruları sonuçsuz kalan aile Mehmet Şirin Maltu’dan bir daha haber alamadı."

'SON NEFESİME KADAR VAZGEÇMEYECEĞİM' 

Açıklamanın ardından sağlık sorunlarında ötürü eyleme katılamayan Mehmet Şirin Maltu'nun annesi Sabriye Maltu'nun mektubu okundu. Mehmet Şirin Maltu'nun 4 çocuğundan en küçüğü olduğunu belirten Anne Maltu, mektubunda yaşadığı sancılı süreci şöyle anlattı: 

"Eşimi geçirdiği kazada kaybettikten 3 ay sonra kucağıma almıştım oğlumu. Babasız büyüttüğüm oğlumu askerler alıp götürdüğünde 17 yaşındaydı. Askerler gecenin soğuğunda sabaha kadar benim ve komşularımın gözü önünde oğlumu dövdüler. Sonra Mehmet Şirin’i alıp götürdüler. Gittiğim her yerde bana aynı cevap verildi.24 yıldır oğlumdan bir haber alabilme umuduyla yaşıyorum. 24 yıldır bir mezar istiyorum. Mehmet Şirin’i alıp götürenlerin cezalandırılmalarını istiyorum. Yaşlıyım ve hastayım. Son nefesime kadar oğlumu aramaktan vazgeçmeyeceğim.”

'YAKANIZI BIRAKMAYACAĞIZ!'

Gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç ise bu ülkede devletin daha 18 yaşını bile doldurmamış çocukları kaybettiğine işaret etti. Karakoç süregelen adaletsizliğe şöyle isyan etti: “24 yıldır burada haykırıyoruz. 17 yaşındaki bir çocuk ne yapabilir bu devlete! Bir mezar yeri herkesin hakkıdır. Annelerin bütün feryadı budur. Çocuğunun başında dua edebilecekleri, çiçek koyulabilecekleri bir mezarları olsun istiyorlar. Devletin güvenlik güçleri resmi üniformalarıyla, resmi silah ve arabalarıyla insanları gözaltına alırlar. Yüzlerce köylünün önünde kaybederler ama bunlara hiçbir soruşturma açılmaz. Bu insanların akıbetini ortaya çıkarmak devletin en birinci vazifesi. Bu ülke bu zulmü hak etmiyor. Bu halkı buna maruz bırakmak kimsenin hakkı değildir. 24 yıldır bu mücadeleyi sürdürüyoruz, bir 24 yıl daha geçse bırakmayacağız. Bu alanda bu mücadeleyi bırakmadık ve asla da bırakmayacağız. Asla devletin yakasını bırakmayacağız."