Cumartesi Anneleri, katledilen avukatları için buluştu

Cumartesi Anneleri, devlet tarafından katledilen avukatları Şevket Epözdemir ve Amed Baro Başkanı Tahir Elçi’yi andı.

Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin yargılanması talebiyle gerçekleştirdiği 714’üncü hafta eyleminde polis ablukasına rağmen bir araya geldi. HDP milletvekilleri Meral Danış Beştaş, Dilşat Canbaz, Zeynel Özen, CHP Milletvekilli Sezgin Tanrıkulu, Sinema Sanatçısı Nur Sürer ve çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütünün destek verdiği eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları ve resimlerinin basılı olduğu tişörtler taşındı.

‘TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ OLMADIĞI İÇİN…’

Bu haftaki açıklamayı okuyan gözaltında kaybedilenlerin simge ismi Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, 15 haftadır Galatasaray’da basın açıklaması yapma haklarının hukuksuz bir biçimde engellendiğini hatırlattı. Hukukun gereği gibi işlememesinin, devlet mekanizmasının hukuk kurallarına bağlı olmadan çalışması sonucunu doğurduğunu vurgulayan Ocak, “Türkiye demokratik bir hukuk devleti olmadığı ve yargı, hukukun üstünlüğünü yaşatma ve yüceltme görevini yerine getirmediği için, yurttaşlar olarak hak ve özgürlüklerimizden mahrum bırakılıyoruz” dedi.

‘ADALET ARAYIŞINDAN VAZGEÇMEDİKLERİ İÇİN KATLEDİLDİLER’

Bu hukuksuz ikliminde hak arama özgürlüğünün en önemli güvencesi olan avukatların da ağır ihlallerle karşı karşıya kaldığını kaydeden Ocak, katledilen avukatları Şevket Epözdemir ve Tahir Elçi’yi anmak üzere buluştuklarını ifade etti. “Onlar, hukukun askıya alındığı koşullarda işlenen insanlığa karşı suçların peşine düştüler. Bu suçların faillerini açığa çıkarmak için mücadele ettiler. Bu nedenle baskıya maruz kaldılar” diyen Ocak, “İnsan hakları savunuculuğu faaliyetlerinden vazgeçmeleri için tehdit edildiler. Tehditlere direnip faaliyetlerini sürdürmeye devam edince de katledildiler” diye ekledi.

‘HAK İHLALLERİNE KARŞI MÜCADELE EDİYORDU’

Ocak, İHD Tatvan Temsilcisi Avukat Şevket Epözdemir’in da ‘90’lı yıllarda yaşanan ağır hak ihlallerine karşı yürüttüğü hukuk mücadelesi nedeniyle tehdit edilen avukatlardan biri olduğunu aktardı. 25 Kasım 1993 tarihinde bürosundan evine dönerken kaçırılan Epözdemir’in ertesi gün gözleri bağlı, yüzünden ateşli silahla vurulmuş cansız bedeninin Bitlis’in Güroymak ilçesi civarında yol kenarındaki bir kanalda bulunduğunu belirten Ocak, ailesinin tüm yasal girişimlerinin de sonuç vermediğine işaret etti. Ocak, suçun ortaya çıkarılması ve delillere ulaşmayı hedefleyen “olay yeri incelemesi”nin bile cinayetten 17 yıl sonra yapıldığına dikkat çekti. 25 yıldır Şevket Epözdemir cinayetini açıklığa kavuşturacak etkin bir soruşturma yürütülmediğini vurgulayan Ocak, Epözdemir’in katledilmesinin çeyrek asırdır cezasız bırakıldığını kaydetti.

‘ELÇİ CİNAYETİ’NDE 3 YILDIR BİR ŞÜPHELİ BULUNMADI!’

Ocak, Amed Baro Başkanı Tahir Elçi’nin de insanlığa karşı işlenmiş suçların cezasız kalmaması için yürüttüğü mücadele ile bilinen bir avukat olduğunu hatırlatarak,”Bu nedenle ağır baskı gördü, tehdit edildi. Diyarbakır Baro Başkanıyken hedef gösterildi. 28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır'ın Sur ilçesinde bulunan ve çatışmalarda zarar gören Dört Ayaklı Minare önünde tarihi yapıların korunması için yaptığı basın açıklaması sırasında başından tek kurşunla vurularak öldürüldü” dedi.

İnfazın çok sayıda kameranın önünde gerçekleşmesine rağmen olay yeri incelemesinin 111 gün sonra yapıldığına dikkat çeken Ocak, cinayetin üzerinden 3 yıl geçtiğini ama dosyada bir şüpheli bulunmadığını; 3 yıldır Tahir Elçi cinayetinde etkin bir soruşturma yürütülmediğini dile getirdi.

‘AMCAM MAZLUMLARIN AVUKATLIĞINI YAPIYORDU’

Açıklamanın ardından söz alan Şevket Epözdemir'in yeğeni Ferhat Epözdemir, şunları anlattı: "Amcam 1943'te Siirt'te dünyaya geldi. 1976'dan beri mazlumların avukatlığını yapıyordu. Halkın içinde olmayı tercih etti ve memleketi Tatvan'a döndü. Birçok kurumda ve siyasi partide görev aldı. Faili meçhul cinayetlerin, işkencelerin, hukuksuzlukların karşısında durmuştur. Amcam işkence izleri ve kafasına sıkılmış kurşunla bulundu. Kullandığı gözlük de evinin yakınında bulundu. İnsan haklarına ve demokrasiye bağlıydı, doğaya ve çocuklara çok yakındı. Sevgiyle, hoşgörüyle, iletişimle her şeyin düzeleceğine inanırdı. Ve alçak gömülüydü, mum gibi kendini yak etrafını aydınlat anlayışı hakimdi. Barış, demokrasi, özgürlük isterken; zalimlerin yüzlerine karşı haksızlıkların haykırırken katledildi. Yolu bizim yolumuzdur.”

‘İNFAZLARIN EMRİNİ VEREN TUĞGENERAL TAĞMA’NIN İFADESİ DAHİ ALINMADI’

Gözaltında kaybedilen Özgür Gündem Gazetesi Muhabiri Ferhat Tepe'nin babası İshak Tepe, Şevket Epözdemir’in avukatları olduğunu anlatarak, şöyle dedi: "Şevket bizim avukatımızdı, hem yoldaşımızdı hem insan hakları savunucusuydu. O dönem DEP Tatvan ilçe başkanıydı Şevket. Dönemin bölge tugay komutanı Tuğgeneral Korkmaz Tağma o dönem herkesi tehdit ediyordu. Bir gün tüm siyasi partilerin il ve ilçe başkanlarını bir toplantıya çağırdı. Komutan baştan sona hepimizi tehdit etti ve biz de tartıştık. Biz oradan ayrıldıktan 15 gün sonra Ferhat kaybedildi, 3 ay sonra da Şevket. Biz Tağma’nın ismini verdik her yere gönderdik. Ama onun ifadesi hiç alınmadı, onun talimatı olduğu halde AİHM bile ifadesini alamadı. Ne Ferhat'ın ne de Şevket'in peşini bırakmadım, bırakmayacağım.”

ABLUKAYA TEPKİ

Son olarak söz alan gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, polis ablukasına şöyle tepki gösterdi: "Buradan valiye, kaymakama, emniyet müdürüne sesleniyorum: Burası İHD, burada insanlar gözaltına alınıp kaybedilmiyor, işkence yapılmıyor. O yüzden buraya polisi yığanlar, kadınlar katledilirken nerede? Benim analık hakkım elimden alındı, polisin burada ne işi var? Hem adalet istiyoruz hem de hakkımızı arıyoruz. Size de adalet lazım olacak."