DBP PM Toplantısının sonuç bildirgesi

DBP, PM Toplantısının sonuç bildirgesini açıkladı. Bildirgede, hileli seçimlere ve halkların kazanımına dikkat çekildi.

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Parti Meclisi (PM) Toplantısının sonuç bildirgesini açıkladı.

Bildirgede, seçimlerin hile, baskı, şiddet, tehdit, gözdağı ile yapıldığına ama buna rağmen HDP ve demokratik bileşenlerin kazandığına değinildi.

AKP ve Erdoğan'ın hem içeride hem de dışarıda krizlerin etkisini çok derin yaşadığına vurgu yapılan bildirgede yer alan bazı hususlar şöyle:

NASIL BİR SEÇİM OLDU MU?

"24 Haziran Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini normal şartlarda kazanamayacaklarının farkında olan Erdoğan ve ekibi, OHAL kanunlarıyla Kürtler başta olmak üzere tüm sol, sosyalist ve demokratik kesimleri tutuklayarak, sindirerek kontrol edeceğini; özellikle Efrîn ve Minbic gibi Kürt şehirlerini bombalayarak, işgal ederek milliyetçi kesimin desteğini almayı hedeflemiştir.

Eşit şartlar içermeyen, muhalefetin susturulduğu, medyanın nerdeyse tamamının iktidarın borazanlığını yaptığı, aksi şekilde sosyal medya üzerinden yapılan eleştirilerin yargı eli ile engellendiği, özellikle Kürdistan’da sıkıyönetim uygulamaları altında meşru görülemeyecek bir seçim olmuştur. 24 Haziran seçimlerinin diğer seçimlerden farklı bir tarafı da bilindiği üzere Kürdistan il ve ilçelerinde halk iradesinin gasp edildiği belediyelere atanan kayyumlar aracılığıyla belediyelerinin tüm imkanları iktidar partisi ve ittifakı için peşkeş çekilmiştir. Seçim süreci boyunca AKP hükümeti eliyle çok sayıda seçim ihlali yaşandı. Zor, baskı ve hile ile seçim sonuçları manipüle edilmiştir. HDP’nin baraj altında bırakılması için adeta her türlü şiddet ve usulsüzlük; saklama gereği duymadan kamuoyuna yönelik açıklamalarda dile getirilmiştir. Cumhurbaşkanı adayımız Selahattin Demirtaş anayasa ve hukuk yok sayılarak cezaevinde tutulmuş, diğer adaylarla eşit bir şekilde seçim çalışması yapması engellenmiştir. Yoğunluklu HDP ve demokratik bileşenler hedef alınmış olsa da genel olarak muhalefet büyük bir baskı kıskacı altına alınmıştır.

Seçimlerin baskı ile geçeceğinin ve bundan sonraki süreçte demokratik siyasetin ne şartlar altında yapılacağının ilk göstergesi Suruç’ta olmuştur. AKP tarafından insanlık dışı bir katliam Suruç’ta gerçekleşmiş, halklara ve demokratik kesimlere katliam üzerinden faşizmin mesajı verilmiştir. Seçim günü de tehditler ve oyların gasp edilmesi Urfa üzerinden kamuoyunun gündemine tekrardan gelmiştir.

'KAZANAN HDP VE KADINLAR OLDU'

AKP MHP ittifakının meclis çoğunluğunu elde etmesi için devletin tüm imkanları seferber edilmiştir. Halkımızın sandık başına gitmemesi için özellikle Kürdistan illerinde çok yönlü politikalar geliştirilmiştir. Ancak tüm zor, baskı ve tehditlere rağmen halkımız sandıklara ulaşmak ve oy kullanmak için yoğun emek ve irade göstermiştir. Tüm bu inkar ve düşmanlığa karşı halklar HDP’nin yanında olduğunu göstermiş, çalınan ve engellenen oylara rağmen HDP 11.70 oy oranıyla 67 vekille meclise girmiştir. Meşru olmayan şartlarda, milliyetçiliğin, mezhepçiliğin, cinsiyetçiliğin her yönüyle meydanlara egemen olduğu, halkların, inançların, gençlerin, kadınların yok sayıldığı bu baskın seçimin meşru olmadığını belirtmek gerekir. Ancak mecliste HDP’nin olması başta kadınların ve halkların, farklılıkların temsiliyeti açısından tek adam rejiminin önündeki en önemli cephedir. Bu yüzden HDP ile kazanan kadınlar ve halklar olmuştur.

AKP ve Erdoğan’nın nihai hedefi tek adam rejimini ilan etmek değil, muhalefetin örgütlenme ve demokratik siyaset yollarını tıkayıp herkeste değişime dair bir umutsuzluk üretmeyi inşaa etmektedir. Bu yüzden demokratik siyaset meclisin HDP rengini göstermesi bir parçasıyken, her koşulda ve her alanda demokratik siyaseti örgütlemek Türkiye Halkları açısından demokrasi mücadelesi veren kesimlerin temel sorumluluğundadır. Türkiye ve Kürdistan Halkları ile birlikte kurduğumuz bu ittifakı önümüzdeki süreçte daha da büyütmenin çabası ve mücadelesi içinde olmamız gerekmektedir.

Demokratik ulus, Türkiye’nin içine düştüğü toplumsal, siyasal ve ekonomik krizlerin en önemli çözümüdür. Başkanlık sistemiyle ileriki günlerde daha yakından tanık olacağımız krizleri ber taraf etmenin yollarını oluşturacak, siyasetin sonuçlarını ve etkilerini yaşayan kesimler olmak yerine toplumsal dönüşümü ve demokratik siyasetin toplumsallaşmasını oluşturacak bir muhalefet örgütlenmesine girilmelidir. Meclis kadar sokakta da örgütlenmeyi güçlendirmek, karalılık, inanç ve umudu yükseltmek için yapılması gereken en önemli örgütlenme çalışmasıdır. Nitekim, Türkiye halklarının faşizme karşı mücadelesi, çok kültürlü, çok kimlikli, kadın özgürlükçü ve ekolojik bir mücadeledir. Tek adam rejimini ilan eden AKP ve Erdoğan’a karşı sistem karşıtı demokratik mücadeleler meşru olmayan bir seçimin sonucu pasifize olacak değildir. Mücadeleyi yükseltmek ve alanlarda bunun örgütlenmesi geliştirmek, toplumsal eğitimlerin her kesime ulaşmasını sağlamak temel görevimiz olacaktır.

'DEMOKRATİK İTTİFAKI GÜÇLENDİRELİM'

Gerek Türkiye’de gerekse de Kürdistan’da faşist ittifaklara karşı oluşturduğumuz halkların demokratik ittifaklarını güçlendirmek yeni döneme yönelik en anlamlı cevap olacaktır. Demokratik ulus inşasında ulusal birlik çalışmalarımızı seçime endeksli bir birlik olarak değil, Kürt gerçekliğinin ve sorunun çözümü için yine Kürt gerçekliğinde halkların özgürlüğü için temel misyonumuz olarak görmekteyiz.

Demokratik, özgürlük ve eşitlik mücadelemizde her türlü baskı ve şiddete karşı, yalnızca iradesini göstermekle kalmayıp inançlı ve kararlı duruşuyla 24 Haziran Seçimlerine cevap olan halkımıza emeklerinden dolayı teşekkür ediyoruz."