Delal Amed: Gerilla varlığını koruyacak
Delal Amed: Gerilla varlığını koruyacak
Delal Amed: Gerilla varlığını koruyacak
YJA Star Ana Karargah Komutanı Delal Amed, geri çekilme sürecine ve gerillanın sonraki konumlanmasına ilişkin “Gerilla güçleri olarak bugün bu adımları atıyorsak demokratik-siyasi mücadeleyi yürütecek güçte olduğumuz içindir. Her ne kadar bu süreçte güçlerimiz sınır dışına çekiliyorsa da gerilla varlığını koruyacak ve gerektiğinde direniş pozisyonunu sağlamaktan geri durmayacaktır” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 2013 Amed Newroz’unda açıkladığı ve “demokratik kurtuluş manifestosu” olarak nitelendirilen “özgürlük ve demokrasi” çağrısı ardından KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı 25 Nisan günü yaptığı açıklama ile gerilla güçlerinin 8 Mayıs tarihinde Medya Savunma Alanları’na çekileceğini duyurdu. Açıklama yerel ve uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırırken, çekilmenin biçimine ve süresine ve güzergâhına ilişkin birçok tartışma paralel yürütüldü.
Gerilla güçleri ise gerilla olmanın ilkeleri ve disiplininden emin olarak bu tartışmalara girmeden işin özüyle ilgilenmeyi tercih ediyor. Kürt halkının özgürlüğü, demokratik kurtuluş, gerilla güçlerinin büyütülmesi vb. konular temel gündemi oluşturuyor.
YJA Star Ana Karargah Komutanı Delal Amed, bugün attıkları adımları demokratik-siyasi mücadeleyi yürütecek güçte olduklarını için attıkları söyledi. Amed, “Gerilla güçleri olarak bugün bu adımları atıyorsak demokratik-siyasi mücadeleyi yürütecek güçte olduğumuz için atıyoruz. Kendi inisiyatif ve kararımızla geliştiriyoruz. Gerilla gücümüz hiç kimseye ve hiçbir güce dayanmamıştır. Tamamen kendi öz gücümüze dayanarak yüzbinlere varan gerilla ordusunu geliştirdik. Her ne kadar bu süreçte güçlerimiz sınır dışına çekiliyorsa da gerilla varlığını koruyacak ve gerektiğinde her türlü aktif mücadele ve direniş pozisyonunu sağlamaktan geri durmayacaktır” diye konuştu.
Kürt Halk Önderi Öcalan’a bağlı olduklarını söyleyen Amed, “Biz askeri örgütlenme olarak Önder Apo’ya bağlı bir gücüz. Önder Apo felsefesi, ideolojik çizgisi ve ilkeleri ile kendimizi eğitip örgütleyen, bilinç ve irade kazanan bir hareketiz. Önder Apo’nun ve özgürlük hareketimizin yaklaşımı dışında farklı bir yaklaşımımız olmaz” dedi.
YJA Star Komutanı Delal Amed gelişen demokratik siyasal çözüm süreci ile bugün başlayan gerilla güçlerinin geri çekilmesiyle ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı.
‘YENİ BİR MÜCADELE SÜRECİNE GİRMİŞ BULUNMAKTAYIZ’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 21 Mart Newroz’unda tüm kamuoyuna bir mesajla açıklamış olduğu demokratik siyasal çözüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Böylesi bir sürece nasıl gelindi?
Mücadele tarihimizin belki de en kapsamlı savaş yılı olan 2012 yılına devrimci halk savaşı hamlesi perspektifi ile yüklendik. “Önderliğe özgürlük, Kürt halkına statü” şiarıyla yüklendiğimiz bu devrimci hamle yılı, kimi yetmez yanlarına rağmen tarihi kazanımların sağlandığı bir yıl oldu. Gerek Rojava Kürdistan’ında “19 Temmuz Özgürlük Devrimi” ile elde edilen statü, gerekse de Kuzey Kürdistan’da gerilla güçlerimizin devrimci halk savaşı ile elde ettiği siyasi ve askeri sonuçlar, mücadelemizin yeni bir sürece evrilmesine kapı aralamıştır.
Elbette ki bu kazanımlar, başta Önder Apo’nun İmralı’daki büyük direnişi ve kahraman şehitlerimizin paha biçilmez fedailikleri sayesinde sağlanmıştır. Zira Türk devleti ve AKP hükümetinin son yıllarda özellikle de 2012 yılında Önder Apo’yu etkisizleştirme, özgürlük hareketimizi tasfiye etme konseptine ivme kazandırdığı bilinmektedir. Ancak 2012 yılında yürüttüğümüz mücadele düzeyi ile AKP hükümetinin ciddi bir yenilgi yaşadığı ve bu temelde farklı arayışlara yöneldiği bir gerçektir. Bu temelde 2012 Eylül ayından itibaren devlet heyeti İmralı’ya giderek Önder Apo ile görüşmeler yapmıştır. Günümüze kadar süregelen bu İmralı görüşmelerine BDP heyetinin de dahil olması ve Önder Apo ile mektuplar yoluyla belli bir iletişiminin sağlanmış olması İmralı görüşmelerini bir düzeye ulaştırmıştır. Özgürlük mücadelemizin kazanımları ve Önder Apo ile gelişen görüşmelerin sonucu olarak, Önderliğimizin inisiyatifi ve öncülüğünde gelişen yeni bir mücadele sürecine girmiş bulunmaktayız.
Newroz’da tüm halkımızın ve dünya kamuoyunun gözlerinin Amed’e çevrildiği bir zaman ve yerde Önder Apo mücadele yaklaşımını net bir biçimde ortaya koymuştur. Önder Apo’nun yaklaşımı dönemsel geliştirilmiş taktik bir yaklaşım olmayıp, stratejik bir yaklaşım olarak Kürt halkımızın ve bölge halklarının özgürlüğünü demokratik-siyasal mücadele yöntemi ile sağlama yaklaşımıdır. Aslında Önder Apo bu stratejik yaklaşımını 1990 yılları ve sonrasında çeşitli biçimlerde gündeme getirerek çözüm arayışları içerisinde oldu. Önderliğimizin tüm bu çözüm çabalarına karşın Türk devleti ve hükümetlerinin bir taraf olarak herhangi bir çözüm iradesi olmamıştır. Bilakis bu süreçleri Önderlik, halk ve hareketimizi tasfiye edebileceğini sanarak tasfiye konseptleriyle karşıladılar. Kuşkusuz bu süreç açısından da Türk devleti ve AKP hükümetinin tümden bu amacından vazgeçtiği ve çözüm iradesini bir taraf olarak ortaya koyduğunu söylemek ve bu konuda güven verici bir tutum içerisinde olduğunu belirtmek pek de mümkün değil. Ancak PKK’yi tasfiye edemeyeceğini ve savaşla Kürt sorununu çözemeyeceğini anlayan ve özellikle 2012 amansız süren savaşta tam bir yenilgi yaşayan AKP hükümeti İmralı’da Önder Apo ile görüşmeler gerçekleştirerek bu sorunu siyasi-demokratik yollarla çözme arayışına yöneldiğini beyan etmiştir.
‘ÖNDERLİĞİMİZİN PROJESİNE GÜVENİYORUZ’
Önder Apo, AKP hükümetinin yaşadığı çıkmazı, Kürt sorununun demokratik çözümü için bir fırsat olarak değerlendirmek istemektedir. Bu nedenle Newroz ile birlikte böylesi bir sürecin başlatılmasını öngörmüştür. Eğer Önder Apo demokratik çözüm yaklaşımını geliştiriyor ve özgürlük hareketi olarak geri çekilmenin pratik adımlarını atıyorsak, bu Önderliğimizin demokratik çözüm projesine olan güven ve inancımızdan kaynaklanmaktadır. Yoksa AKP hükümetinin Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü konusunda herhangi bir çözüm projesi olmadığı bizim dışımızdaki çevrelerce de çok açık görülen bir husustur. Bu süreçte AKP hükümeti tarafından çözüme katkı sunacak pratik adımlar anlamında geliştirilen “Akil İnsanlar Komisyonu” ve mecliste kararlaştırılan “Çözüm Sürecini Değerlendirme ve Araştırma Komisyonu”nun oluşturulması bir iyi niyet göstergesi olarak ele alınabilir. Ancak Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü bağlamında kesinlikle yeterli pratik adımlar değildir.
“ORTADOĞU’DA KİLİT KONUMUNDAYIZ’
Elbette ki Önderliğimizin çözümü olan demokratik ve siyasi yöntemlerle Kürt sorununun çözümünün bu süreçte devreye girmesinin diğer boyutları da vardır. 2013 yılı açısından yaşanan genel konjonktürel durum özellikle de Ortadoğu’da yaşananlar ve Kürt sorununun çözümünde ulaşılan düzeyle de oldukça bağlantılıdır. 2011-2012 yılları açısından Ortadoğu genelinde bölge halklarının, ulus-devlet sisteminin uzantıları olarak bölgede hakim olan statükocu rejimlere karşı başkaldırıları Ortadoğu’ya küresel güçlerin müdahil olmasına yol açmıştır. Ancak bu küresel güçlerin bölgeye askeri müdahalelerinin bölge sorunlarını çözmekten ziyade daha da ağırlaştırdığı ve küresel güçler için de bir çıkmaza yol açtığı aşikârdır. Mısır, Tunus, Libya’da yaşananlar gözler önündedir. Hem ortaya çıkan mevcut bu tablodan yola çıkarak hem de Ortadoğu’daki çatışmaların son olarak Suriye’de odaklanmış olması gelişecek askeri müdahalenin bir dünya savaşı olacağı gerçeği, küresel güçleri daha da temkinli bir yaklaşıma itmiştir. Özellikle de 2012 yılında Suriye üzerinde müdahalelerini geciktirerek etkisiz kalmalarına yol açmıştır. Suriye’nin bölgede merkezi konumu ve Suriye’de gelişen müdahale ile ortaya çıkan sonuçların tüm bölgeyi etkisi altına alacağı bilinmektedir. Mevcut bu durum, bölge halkları açısından örgütlü ve mücadele çizgisini hayata geçirme gücünü gösterebilen güçlerin de daha etkin mücadele zeminini oluşturarak ciddi bir fırsat doğurmuştur. Zira yaşanan bu boşlukta en fazla örgütlü olan ve hazırlıklı olan güçler devreye girerek mücadelelerini sürdürmüş ve sonuç almışlardır. Bu anlamda Suriye’de Önderliğimizin yıllarca verdiği emeğe dayalı olarak oluşmuş olan Kürt halkımızın örgütlülüğü ve hazırlık düzeyi ile Rojava özgürlük devrimi gerçekleştirilmiş ve Batı Kürdistan’ın özerk-siyasi statüye kavuşması sağlanmıştır. Kürt halkının özgürlük sorunu bölge devletleri açısından kilit bir konuma sahiptir. Suriye’de Kürt halkının demokratik-özerk statüye kavuşması tüm Kürdistan’ı etkileme potansiyeline sahip olduğundan, Kürt sorunu ile ilgili halkımızın yaşadığı bölge devletlerinin de bu sorunu bir biçimiyle çözmekten başka şansları kalmamıştır. Bu nedenle Kuzey Kürdistan’da da sorunun çözümü kendisini dayatmış ve gerilla güçlerimizin devrimci halk savaşı hamlesini geliştirerek mücadeleden sonuç alınmasına oldukça elverişli bir zemin sunmuştur. Zaten yürütülen bu mücadele ile ortaya çıkan halkımızın siyasal-askeri kazanımları, bugün demokratik-siyasi mücadele zeminini olgunlaştırmıştır.
‘UCUZ KÜRT İNKARI SİYASETİ İFLAS ETMİŞTİR’
2013 yılı açısından Suriye’de odaklanan ama tüm bölgeyi etkisi altına alan mücadelenin 2012 yılı gibi olmayacağı tarafların aktif olarak sürece müdahil olacağı açıktır. Özellikle küresel güçlerin bölgeye müdahalesi söz konusu olacaktır. Ancak belli boyutlarıyla içerisinde askeri mücadeleyi barındırsa da 2011-2012 yıl pratiklerinden çıkarılan dersler bağlamında siyasal mücadelenin ve güçler arasında ilişki- ittifak arayışlarıyla uzlaşma yolunun daha ön planda olacağı görülmektedir. Bölgede siyasi mücadelenin öne çıkacağı bir süreçte Kürt sorununun demokratik yollarla çözümünün fazlasıyla koşulları mevcuttur. Kaldı ki 2012 yılında Batı Kürdistan’da Kürt halkı olarak elde ettiğimiz siyasi statü konumu, artık geçmişin çokça hakim olan ucuz Kürt inkarı siyasetinin kesin iflas ettiğini ve halkımızın bölgede bir aktör olarak devrede olduğunu yeterince kanıtlamıştır. Mevcut bu oluşuma dayanarak Kürdistan’ın diğer parçalarında da çözülmesi gereken Kürt sorununun, çözüm olanaklarını fazlasıyla gündeme getirmekte ve demokratik-siyasi çözümün koşullarını oluşturmaktadır. Böylesi bir öngörü ile süreci değerlendiren Önderliğimizin bu süreçte demokratik-siyasi çözümü devreye koymasının esas olan yönü de bu olmaktadır.
‘MİLİTANLAR TOPLULUĞUYUZ’
Hareket olarak KCK Yürütme Konseyi üzerinden yapılan açıklamalarla sürece nasıl katılacağınız ve yaklaşacağınız ortaya konuldu, kamuoyuna duyuruldu. Fakat en fazla merak uyandıran hususlardan biri de askeri örgütlenmenin bu sürece nasıl yaklaştığıdır. Siz sürece nasıl bakıyorsunuz, nasıl katılacaksınız?
Biz askeri örgütlenme olarak Önder Apo’ya bağlı bir gücüz. Önder Apo felsefesi, ideolojik çizgisi ve ilkeleri ile kendimizi eğitip örgütleyen, bilinç ve irade kazanan bir hareketiz. Önder Apo’nun ve özgürlük hareketimizin yaklaşımı dışında farklı bir yaklaşımımız olmaz. Biz Önderliğimize ve siyasi bir iradeye bağlı bir gücüz. Zira bizi diğer ordulardan ayıran yönümüz de bu olmaktadır. Ayrıca ordu, savaş, askerlik gibi olgular bizlerde asla temel amaç olmadı, olmaz da hiçbir zaman. Biz her şeyden önce bir ideolojiye bağlı, yaşam felsefesi olan militanlar topluluğuyuz. İdeolojik esaslarımıza göre savaş bir zorunluluktur. Kürt halkının özgürlük sorunu ve içinde bulunduğumuz koşullar bizi silahlı mücadeleye itmiştir. Özgürlük sorununun demokratik-barışçıl yöntemlerle çözüm koşulları olsaydı silahlı mücadeleye başvurmazdık. Kürdistan koşullarında varlığı, kimliği inkar edilen bir halkın ancak silahlı mücadele ile varlık kazanması, kimlik haline gelmesi ve irade olması gerçekleşmiştir. Bugün de varlık haline gelip, kimlik, irade kazanan halk gerçekliğimizle siyasal-demokratik mücadele yürütebileceğimize inanıyoruz. Demokratik-siyasi mücadele yürütmenin en küçük bir imkanı olsa bu temelde değerlendirmeyi ve sonuç almayı esas almaktayız. Günümüz koşullarında da bu temelde mücadele stratejimizi belirlemiş bulunmaktayız.
‘KAYGILARIMIZI DA AŞTIRAN BİR GERÇEKLİK VAR’
Demokratik çözüm aşamalarla işleyecek bir süreç. İlk aşamayı kapsayan ateşkes kararını 23 Mart’ta aldınız ve kamuoyuna duyurdunuz. İlk aşamanın diğer bir hususu ise geri çekilme konusudur. Bu tarihi de 8 Mayıs (bugün) olarak açıkladınız. Geri çekilmeye ilişkin yürütülen tartışmalara baktığınızda neler söyleyebilirsiniz?
Elbette bu süreçte askeri güçler olarak süreci anlama ve katılımda belli ikna sorunlarımız oldu, oluyor. Bunun köklü nedenleri vardır. Birincisi; Türk devleti ve ordu güçleriyle 40 yıldır süren bir mücadele var. Bu mücadele boyunca halkımızın özgürlük sorununun çözümünde siyasi-demokratik mücadele yöntemlerini ilkesel olarak her zaman daha sonuç alıcı gördük. Bunun koşullarını oluşturmak için her türlü özveri ve fedakarlıkta bulunduk. Tek taraflı adımlar da geliştirdik. Ancak Türk devleti ve hükümetlerinin her demokratik-siyasi mücadele için attığımız adımları bizim zayıf olduğumuza bağlaması ve bizi tasfiye edebileceği umuduyla halkımıza, hareketimize yönelmesi söz konusu oldu. Bu nedenle demokratik-siyasi çözümde bir taraf olarak Türk devleti ve hükümetleri, çözüm iradesini gösterebilecek bir taraf olarak güven vermemekte ve bunun yol açtığı kaygılar halkımızda ve hareketimizde gelişebilmektedir. Buna rağmen başlatmış olduğumuz bu sürecin geçmişe oranla belli farklılıkları vardır. Kaygılarımızı da aştıran bu gerçeklik olmaktadır. En güçlü olduğumuz bir dönemde demokratik-siyasi mücadelenin gelişmesi için pratik adımlar atıyoruz. 2012 yılı boyunca amansız bir direniş içerisinde olduk. Bu direnişin ortaya çıkardığı tarihi önemdeki siyasi-askeri kazanımlar bugünkü gelişmeleri ortaya çıkardı. Yine 2013 yılına hazırlanırken güçlerimiz var olan kazanımları daha da büyütüp geliştirme ve bizi esas hedefimiz olan devrimci halk savaşı ile “Önderliğin özgürlüğü ve Kürdistan’ın siyasi statüye kavuşması” hedefine ulaşmaktan alıkoyan yetmezlikler üzerine ciddi bir biçimde yoğunlaşarak, devrimci halk savaşı ile kesin çözüm almaya kilitlemiş ve donanımlı hale gelmiş bulunmaktadır. Bu anlamda her zamankinden daha fazla çözüm gücü olarak hazır olduğumuz bir dönemde ‘demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa’ temelinde siyasi-demokratik mücadeleyi başlatmış bulunmaktayız. Bunun yarattığı güvenle çözüm için cesaretli adımlar atmaktan geri durmayacağız.
“GÜÇLÜ OLANLA MÜZAKERE YAPILIR VE GERİLLA GÜÇLÜDÜR’
Ayrıca 40 yıldır süren mücadelemiz şu gerçekliği net olarak ortaya çıkarmıştır. Kürdistan’da gerilla her şeydir. Bir halkın yaşam umudu, iradeleşmesi, kimlik haline gelmesi ve varlık kazanmasının adıdır. Bu sürecin ilerlemesi için geliştirdiğimiz çatışmasızlık ve güçlerimizin sınır dışına çekilmesi adımları belli çevreler tarafından saptırılmaya çalışılıyor. Gerilla, çözüm önündeki en temel engelmiş gibi lanse edilmeye çalışılıyor. Gerilla gücümüzün çözüm için attığı adımlar, gerillanın bittiği, bitirildiği biçiminde yansıtılmak isteniyor. Bunlar kesinlikle psikolojik savaştır, gerçeği yansıtmıyor. Halbuki durum bunun tersidir. Kürdistan gerillası olmasaydı Türkiye ortamında Kürt sorunun varlığının tartışılması bile mümkün olmazdı. Bugün çözüm noktasına gelinmişse, bu kesinlikle gerillanın varlığı ve direniş gücüne dayanmaktadır. Kaldı ki siyaset güçle yapılır. Müzakere güç olanla geliştirilir. Kürt halkının gücü de Önderliği ve gerillasıdır. Gerilla güçleri olarak bugün bu adımları atıyorsak demokratik-siyasi mücadeleyi yürütecek güçte olduğumuz için atıyoruz. Kendi inisiyatif ve kararımızla geliştiriyoruz. Gerilla gücümüz hiç kimseye ve hiçbir güce dayanmamıştır. Tamamen kendi öz gücümüze dayanarak yüzbinlere varan gerilla ordumuzu geliştirdik. Her ne kadar bu süreçte güçlerimiz sınır dışına çekiliyorsa da gerilla varlığını koruyacak ve gerektiğinde her türlü aktif mücadele ve direniş pozisyonunu sağlamaktan geri durmayacaktır. Tüm Kürdistan’da çözüm sağlanıncaya ve Kürt halkının özgür varlığı ve hakları garanti altına alıncaya kadar gerilla güçlerimiz silahlı olarak varlığını koruyacaktır.
‘KADIN GERİLLALAR, HALKI VE KADINLARI SAVUNACAK’
Gerilla güçlerimiz içerisinde YJA Star kadın gerilla güçlerimiz özgür yaşamın teminatı olarak halkı ve kadınları savunmak kadar mücadele çizgimizin hayata geçmesinde öncü bir güçtür. Direniş mücadelesinde öncü rolünü oynadığı gibi bugün demokratik-siyasi mücadeleyi yürütürken de çizginin hayata geçmesi için teminat rolünün yanı sıra en aktif biçimde demokratik-siyasi mücadele görevlerini yerine getirecektir. Demokratik-siyasi mücadele karakteri gereği, toplumun demokratikleşmesinde rol oynayacak kesimler olarak kadınlara daha fazla rol biçmektedir. YJA Star gerilla güçleri olarak toplumun özgür yaşam ölçülerine kavuşmasında özgür kadın militanlığı ile toplumun demokratikleşmesi ve özgürleşmesinde öncülük yapmak kadar demokratik-siyasi mücadelede savunma görevlerimizin de olduğu bilinciyle görevlerimize yükleneceğimizi ifade ediyoruz.
“Demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa hamlesi” olarak başlattığımız bu demokratikleşme sürecine başta halkımız ve kadınlar olmak üzere tüm demokratik çevrelerin aktif bir biçimde katılması gerekir. Özellikle de sistem tarafından nesne haline dönüştürülmeye çalışılan kadın kimliği “onurlu bir barış ve özgür yaşamın inşası mücadelesi” ile toplumun öznesi olacak ve kendi kimliği ile esas rolüne kavuşacaktır. Bu temelde “onurlu bir barış ve özgür yaşamın inşası” için tüm kadınları demokratik-siyasi mücadeleyi sahiplenmeye çağırıyoruz.