Demiroğlu: Tutuklanmam 'ölüm cezası'na dönüştürüldü

Demiroğlu: Tutuklanmam 'ölüm cezası'na dönüştürüldü

BDP siyaset akademisinde ders verdiği için 22 Eylül 2011’de tutuklanan Ahmet Demiroğlu'nun yaşadıkları; Türkiye de siyasi tutsaklara yönelik olarak kendi yasalarının içerdiği, zaten -anti demokratik- olan 'suç ve ceza' mantığı ile yetinmeyip,'suç ve intikam' mantığı ile hareket eden devletin bu yaklaşımına en iyi örneklerden birisini ifade ediyor.

'Cezaevinde yakalandığı kanser hastalığının erken teşhis edilmesi engellenen ve ancak dışarıda kanser olduğunu öğrenebildiğinde ise artık çok geç kaldığı anlaşılan Ahmet Demiroğlu; “Hukuksuz yere tutuklanmam, geriye dönüşü, telafisi imkânsız hastalığımın ortaya çıkarılmasının engellenmesine ve ölüm cezasına dönüşmüştür” dedi.

1980’li yıllarda insanların işkencehanelerde ve cezaevlerinde, 1990'larda evlerden alınarak faili belli cinayetlerle katledildiğini söyleyen Demiroğlu, 2000’lerde ise konseptin çok sayıda cezaevi yaparak öldürme politikası olduğunu belirtti.

Tutuklandıktan bir süre sonra başlayan ağrılarından şikayetçi olarak gittiği cezaevi revirinde durumu merhemler verilerek geçiştirilen Ahmet Demiroğlu ' Aylarca süren şikayetleri sonucunda Yeşilyurt Devlet Hastanesi’ne sevk edildiğini, burada ilgisiz branşlarda tetkikler yapıldığını, birşeyin yok denilerek tekrar cezaevine gönderildiğini söyledi. 

Cezaevinden 19 Mart 2013’de çıktıktan bir kaç gün sonra gittiği hastanede yapılan basit bir ultrason teşhisi ile akciğer kanseri olduğu anlaşılan Ahmet Demiroğlu, “Eğer tutuklu olmasaydım bu şikayetlerim üzerine gideceğim sağlık merkezlerinden birinde bu teşhis erken konacaktı. Kanser vakalarında erken teşhis dışında kurtuluş yoktur” diye konuştu.

'ÖNCE HUKUKSUZCA TUTUKLANDIM'

BDP tüzüğü gereği kurulan, tüzel ve yasal bir kurum olan İzmir Siyaset Akademisi’nde 2011 yılı Eylül ayında ders vermeye başladığını belirten Ahmet Demiroğlu; açık, kamunun katılabildiği, izleyebildiği faaliyetlerinin kriminalize edilerek yasadışı örgüt faaliyetine delil yapıldığını dile getirdi.

“İstisnasız her konuda şiddete başvurmadan araştırma, inceleme yapmak, fikir ve kanaat oluşturmak; düşünce ve kanaatlerini basın-yayın ve herhangi bir yolla açıklamak düşünce özgürlüğü kapsamındadır” şeklinde konuşan Demiroğlu şöyle devam etti: “Ben de düşüncelerimi siyasi partimin çatısı altında açılan Siyaset Akademisi’nde ve müfredat programına uygun olarak yine parti üyelerimiz ve yöneticilerimizle paylaştım, ancak 22 Eylül 2011 günü gözaltına alınarak 'siyaset akademisinde örgüte adam yetiştirmek' suçlaması ile hukuksuz bir şekilde tutuklanarak Kırıklar 1 Nolu F Tipi Cezaevi’ne götürüldüm.”

'HASTALIĞIMIN TEŞHİSİ ENGELLENDİ'

18 ay boyunca tutuklu kaldığını aktaran Ahmet Demiroğlu, “Ağrılardan şikayetçi olarak gittiğim cezaevi revirinde merhemler verilerek durumum geçiştirildi” dedi. Demiroğlu şunları belirtti: “Aylarca süren şikayetlerim sonucunda Yeşilyurt Devlet Hastanesi’ne sevk edildim. Burada ilgisiz branşlarda tetkikler yapıldı, birşeyin yok diyerek tekrar cezaevine gönderildim.”

En son sevk edildiği fizik tedavi Merkezi’nde 6 metre uzaklıktan bir tetkikle ‘kulunç yapmış’ teşhisi konularak bir krem ve ağrı kesici ile tekrar cezaevine gönderildiğini sözlerine ekleyen Demiroğlu “Bir yıldan uzun süren bu ağrılı şikayetlerim için cezaevi reviri herhangi bir çözüm bulmak bir yana hastalığımın teşhisini engelledi” ifadelerini kullandı.

Doktor veya hastane seçmek hakkı olmadığından tutuklu veya hükümlünün bakanlığın tayin ettiği hastaneye gitmek zorunda olduğunu ifade eden Demiroğlu, “Bu durumda daha baştan sağlıklı bir teşhis konulması mümküm olmamaktadır” dedi.

'HAKKIMDA ÖLÜM KARARI VERİLDİ'

Oysa cezaevinden çıkar çıkmaz gittiği hastanede yapılan basit bir ultrasyon teşhisi ile 6 cm. çapında akciğere dayanan bir tümör, akciğer ve kemiklerinde çok sayıda tümör teşhis edildiğini anlatan Ahmet Demiroğlu sözlerine şöyle devam etti: “Eğer tutuklu olmasaydım bu şikayetlerim üzerine gideceğim sağlık merkezlerinden birinde bu teşhis erken konacaktı.

Kanser vakalarında erken teşhis dışında kurtuluş olmadığının altını çizen Demiroğlu şunları belirtti' Ben en az tutukluluk sürem olan bir buçuk yıl bu hastalıkla yaşadım, teşhis edilemedi. Dışarıda olsaydım tedaviye bir buçuk yıl önce başlanacaktı ve yaşama şansım olacaktı '

Bu tutukluluk benim ve benim durumumdaki diğer tutukluların yaşamını elinden almıştır vurgusu yapan Demiroğlu şöyle ifade etti; 'Bu haksız ve hukuksuz tutuklamayla benim sadece özgürlüğüm kısıtlanmadı, hakkımda ölüm kararı verilmiş oldu' 

'CEZAEVİNDE ÖLDÜRME YENİ DEVLET POLİTİKASI OLDU'

1980’li yıllarda insanların işkencehanelerde ve cezaevlerinde,1990'larda evlerden alınarak faili belli cinayetlerle katledildiğine dikkat çeken Demiroğlu; 2000’lerde konseptin, çok sayıda cezaevi yaparak,Kürt siyasi hareketinin kadrolarını buralarda öldürme politikası olduğu anlaşılmaktadır şeklinde ifade etti. 

'Kürtler için cezaevleri Nazi Temerküz Kampları haline getirilmiş, cezaevlerinde öldürtme yeni devlet politikası olmuştur diye konuşan Ahmet Demiroğlu 'Yargılandığım dosyada diğer arkadaşlarım gibi benim de tutuklanmama gerek olmamasına rağmen 18 ay hukuksuz yere tutuklanmam, geriye dönüşü, telafisi imkânsız hastalığımın ortaya çıkarılmasının engellenmesine ve ölüm cezasına dönüşmüştür' diye ekledi