Demirtaş: Hem yolsuzluk hem paralel devletle hesaplaşılmalı
Demirtaş: Hem yolsuzluk hem paralel devletle hesaplaşılmalı
Demirtaş: Hem yolsuzluk hem paralel devletle hesaplaşılmalı
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKP-Cemaat gerilimine ilişkin AKP'nin hem yolsuzluklara ilişkin hesap vermesi hem de paralel devletle mücadele etmesi gerektiğini belirterek, "AKP bu basireti gösterir mi bundan çok emin değiliz. AKP bunu yapmazsa süreci zora sokmuş olur, paralel devleti güçlendirmiş ve bu derin yapıların güç kazanmasına olanak sağlamış olur" dedi.
Güney Kürdistanlı siyasi partilerle temaslarda bulunmak üzere Süleymaniye’de bulunan BDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş, Güney Kürdistan ziyareti, KCK yönetimiyle görüşme, Hewler toplantısı, AKP-Cemaat kavgası ve yerel seçimlerle ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı.
Kandil’de KCK yönetimiyle yaptıkları görüşme hakkında bilgi veren Demirtaş, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yayınlanan son fotoğraflarının kendileri dışında servis edildiğini belirterek, önümüzdeki günlerde ellerindeki daha net fotoğrafları kamuoyuyla paylaşacaklarını söyledi.
Hewler toplantısına da değinen Demirtaş, Kürtlerin Cenevre’ye tek bir heyetle gitmesinin önemine işaret etti.
Demirtaş rüşvet operasyonuyla daha da tırmanan AKP-Cemaat kavgasına ilişkin de AKP’yi yolsuzlukların üstünü örtmemeye, parelel devletle hesaplaşmaya çağırdı. “Başbakan bu yolsuzlukların üstünü örtmeden, hırsızlıkları kapatmaya çalışmadan paralel devletle de mücadele etmelidir. Paralel devlet ve bu derin yapıları da ortaya çıkarıp, tasfiye etmek için harekete geçmelidir. Eğer bir yandan yolsuzlukların üzerini kapatır, paralel devletle de uzlaşmaya çalışırsa buradan kaos çıkar” diye konuştu.
Güney Kürdistan’daki temaslarınızla başlayalım. Hangi temaslarda bulundunuz?
BDP olarak yakın bir zamanda YNK’den Süleymaniye’ye bir davetiye almıştık. YNK heyeti hem BDP’nin büyük kongresine katılmıştı hem de daha sonra Ankara ziyaretleri olmuştu, partimizi ziyaret etmişlerdi. Dolayısıyla bir tür iadeyi ziyaret olarak kendilerinin daveti üzerine buraya geldik. YNK yetkilileriyle hem bölgesel hem de Rojava’daki gelişmeler, Kürdistan’ın her bir parçasındaki gelişmeler, yine ulusal kongre hazırlıkları, Kürdistan bölgesindeki hükümet kurma çalışmalarıyla ilgili görüş alışverişlerimiz oldu. Memnuniyetle şunu gördük ki YNK, hem Rojava’da Kürdistan halkının yürüttüğü mücadelenin yanında olduğunu, hem de Sayın Öcalan’ın Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da başlattığı çözüm sürecinin arkasında olduklarını ve bu konuda desteklerinin olduğunu açıkça ifade ediyorlar. BDP ile YNK arasındaki ilişkiler de kurumsal olarak eskisinden daha iyidir ve gün geçtikçe daha da gelişiyor. Biz de bu Süleymaniye ziyaretiyle birlikte buna bir kez daha tanıklık ettik. Ayrıca Sayın Talabani’nin sağlık durumuyla ilgili bilgi aldık. Kısa zamanda sağlığına kavuşacağını umuyoruz. Kürdistan’a ve görevine geri döneceğini temenni ediyoruz. Bu Süleymaniye ziyaretimiz vesilesiyle Süleymaniye halkıyla, buradaki bazı partilerle ve buradaki sivil kuruluşlarla temasımız ve görüşmelerimiz oldu. Yaptığımız ziyaretin faydalı bir ziyaret olduğunu belirtebilirim.
KCK yönetimiyle görüşmek üzere Kandil’e gittiniz. Bu görüşmenin sonuçlarını kamuoyuyla paylaşabilir misiniz?
Biliyorsunuz heyetlerimiz zaman zaman İmralı’da Sayın Öcalan ile görüşmeler yapıyor ve heyetlerimiz buna paralel olarak KCK yönetimiyle de görüşüyor. Biz de Süleymaniye ziyareti vesilesiyle bir kez daha Kandil’e giderek, KCK yetkilileriyle bir görüşme yaptık, toplantı gerçekleştirdik. Kandil’deki ziyaretimizde de son İmralı ziyaretinde yapılan tartışmaların sonuçlarını, kendi yaklaşımlarını, KCK yönetimi olarak sürece ilişkin eleştirilerini, görüşlerini, kaygılarını dinleme fırsatımız oldu. KCK yönetimi süreçle ilgili başından beri çok hassas davranıyor. Aynı zamanda kaygı ve eleştirileri var. Hükümetin somut adım atmaması, İmralı’da sürecin müzakereye evirilmemesi, hükümetin bu konuda bir türlü cesaretlendirici ve güven verici bir tutum içerisine girmemiş olması, KCK yönetimi tarafından hala ciddi bir şekilde eleştiriliyor. Ama tümüyle Sayın Öcalan’ın arkasında olduklarını ifade ediyorlar. Sayın Öcalan’ın yürüttüğü sürecin tereddütsüz bir şekilde yönetimleri tarafından desteklendiğini, bütün KCK yapıları olarak sürecin başarısı için uğraştıklarını belirtiyorlar. Bu Kandil ziyaretimiz vesilesiyle en azından KCK yönetiminin sürece yaklaşımını doğrudan anlamış, öğrenmiş olduk. BDP heyeti olarak önümüzdeki günlerde İmralı’ya gidecek olan heyetimiz de sözlü olarak bu görüşmenin sonuçlarını Sayın Öcalan’a aktaracaktır.”
ÖCALAN’IN MÜZAKERE KOŞULLARINA KAVUŞMASI GEREK
Seçim arifesinde sürecin gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu aşamada seçim arifesinde süreçle ilgili hükümetin yapması gereken veya yapabileceği en ciddi ve en doğru şey Sayın Öcalan’ın müzakere koşullarına kavuşmasıdır. İmralı’da Sayın Öcalan üzerindeki ağır tecridin kaldırılması, dış dünyayla temasının sağlanması ve gerçekten de müzakere koşullarının, imkanlarının yaratılması sürecin önünü açar, rahatlatır ve seçimden sonra da müzakereler başlarsa süreçte somut ciddi ilerlemeler olabilir. Şu anda süreç ciddi bir tıkanmayla karşı karşıyadır. Ama sürecin bittiğini, sonlandığını söylemek doğru olmaz. Sayın Öcalan’ın bu konudaki arayışı sürüyor. Hükümetin de belli bir çabası var. Ama bu çaba henüz kalıcı bir müzakereye dönüşmüş değil.
KÜRTLER CENEVRE’YE TEK HEYETLE GİTMELİ
Kürtlerin 2. Cenevre konferansına nasıl katılacakları konusunda bir takım sorunlar vardı. Bu sorunlar Hewler’de gerçekleşen toplantılarla aşılmaya çalışılıyor. BDP’nin bu toplantılara katkısı ne oldu?
Tabii ki Leyla Zana ve Osman Baydemir arkadaşlarımız bu konuda çaba sarfettiler. Yani hem PYD ve KDP arasında hem de Rojavalı Kürt partileri arasında diyaloğun sağlanması için bizler de katkı sunmaya çalıştık. PKK’nin, YNK’nin katkıları da oldu. Şuanda Rojava Kürdistanı’nın siyasi hareketleri, partileri tek bir mecliste buluşup, Cenevre’ye katılmayı tartışıyorlar. Henüz bu tartışma sonuçlanmış, netleşmiş değil. Ama bir masa etrafında tartışıyor olmaları önemlidir. Biz bunu çok değerli buluyoruz. Bu tartışmanın sürmesi ve mutlaka birlik sağlanana kadar bu görüşmelerin devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kürtlerin birlik halinde hareket etmesi ve Cenevre’ye tek bir temsiliyetle gitmesi ve kendi Kürt kimliğiyle Cenevre’de temsil edilmesi hem Suriye’deki sorunun çözümünü kolaylaştırır hem de Rojava Kürdistan’ının ve Kürt halkının haklarının Cenevre’de kabulünün önünü açar. Bunun dışındaki her türlü parçalı ve ayrık duruş bütün Kürtlere zarar verir. Zannediyorum ki PYD dışındaki diğer Kürt partileri de bunu anlamış durumdalar. Kimse PYD’yi ve oradaki meclisi yok sayarak hareket edemez. Hem Kürtler hem de dış güçler bunu çok iyi görüyorlar. Şimdi Hewler toplantılarının bu çerçevede ilerliyor olması çözüm konusundaki umutları arttırıyor.
ADAYLAR ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA AÇIKLANACAK
Kuzey Kürdistan’daki yerel seçim çalışmalarıyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Yerel seçimlerle ilgili hemen hemen her yerde adaylarımız netleşmiş durumda. Önümüzdeki hafta içerisinde adaylarımızı peyderpey açıklayacağız. Belki Salı ve Çarşamba’dan itibaren planlamalarımız tamamlanırsa, arkadaşlarımız hazırlıkları bitirirlerse bizler tüm yerel yönetim adaylarımızı halkımızla paylaşacağız ve bir an önce seçim çalışmalarına start verip, örgütleme ve propaganda kampanyalarını hızla sürdüreceğiz.
PARALEL DEVLETLE UZLAŞILIRSA KAOS ÇIKAR
Türkiye’de dershane tartışmalarıyla başlayan AKP-Cemaat tartışması rüşvet operasyonlarıyla tırmandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doğru, dershane tartışmasıyla başladı ama meselenin dershane olmadığı zaten bu tartışmaların ilk gününden, anlarından beri biliniyordu. Bugün ortaya çıkan durum AKP açısından hazin bir durum. Ortaya çıkan iddialar çok ciddi iddialar, yenilir-yutulur iddialar değil. Öyle üstü kapatılacak iddialar değil. Hırsızlık, yolsuzluk ve bunların hükümet kabine üyelerine kadar sirayet etmiş olması Türkiye’de herkeste büyük ve haklı bir tepkiye yol açmakta. Şimdi AKP’nin yapması gereken şey bütün bu yolsuzluk ve hırsızlıkla ilgili ismi geçen herkesin adil bir şekilde yargılanmasının önünü açmaktır. AKP bunun üstünü örtmeye çalışmamalıdır. Bu çok tehlikeli ve yanlış bir yaklaşım olur. Çünkü AKP bunun üzerini kapatmaya çalıştıkça, kriz daha da derinleşecektir ve hırsızlık, yolsuzluk yapanların yanına kar kalırsa bu toplumda büyük bir öfke ve kırılmaya yol açacaktır ve kesinlikle toplum da bunu kabul etmeyecektir. Biz BDP olarak da asla böyle bir yolsuzluğun üstünün örtülmesine müsamaha göstermeyeceğiz. Hükümet de eğer gerçekten bir temiz eller operasyonuna dönüştürmesini istiyorsa kendini denetime açmalıdır, bundan kurtuluş ve geri dönüş yoktur. Bu meselenin bir yönüdür. Diğer yönü ise Başbakanın kendi ağzıyla ifade ettiği gibi ve Sayın Öcalan’ın birkaç kez İmralı’da altını çizerek belirttiği paralel devlet yapılanmasıdır. Devlet içinde devlet örgütlenmesidir. Türkiye’de bu da bir gerçektir, böyle bir yapı da vardır. Eğer Sayın Başbakan bu konuda ciddiyse, samimiyse bu yolsuzlukların üstünü örtmeden, hırsızlıkları kapatmaya çalışmadan paralel devletle de mücadele etmelidir. Paralel devlet ve bu derin yapıları da ortaya çıkarıp, tasfiye etmek için harekete geçmelidir. Eğer bir yandan yolsuzlukların üzerini kapatır, paralel devletle de uzlaşmaya çalışırsa buradan kaos çıkar. Şimdi tabii ki hükümetin ne yapacağını, nasıl davranacağını henüz bilmiyoruz. Emniyette bazı görevden almalar gerçekleşti. Bu görevden almalar paralel devletle mücadele etme midir, yoksa yolsuzlukların üstünü örtme, soruşturmanın önünü kesmeye dönük bir hamle midir, bunlar henüz net olarak ortaya çıkmış, anlaşılmış değil. İlk etapta hükümet panik halinde soruşturmayı durdurmaya çalıştı, soruşturmanın önünü kesmeye çalıştı. Bu kesinlikle kabul edilir bir tutum olamaz. Çünkü hırsızlığın, yolsuzluğun önünü kesmeye çalışmak, paralel devletle mücadelenin doğru yöntemi değildir. Doğru yöntem, kendini denetime açmak, şeffaflaştırmak, bununla birlikte paralel devlet ve derin yapılarla mücadele etmektir. AKP bu basireti gösterir mi bundan çok emin değiliz. Fakat AKP bunu yapmazsa süreci zora sokmuş olur, paralel devleti güçlendirmiş ve bu derin yapıların güç kazanmasına olanak sağlamış olur. İkisini aynı anda yapması lazım. Yani hem halka hesap vermesi, yolsuzluklarla ilgili kim varsa, bakan çocukları, başbakan çocukları, başbakan kim varsa bunun içinde kendini denetime açması lazım, aynı zamanda da paralel devletle mücadele etmesi ve paralel devletin tasfiyesi için uğraşması lazım. İkisini aynı anda yapması gerekir. Başka türlü bu krizden çıkış mümkün değildir.
VEKİLLERİN TAHLİYE EDİLMEMESİNDEN AKP SORUMLU
Diğer önemli bir gündem de tutuklu vekillerin durumu söz konusu. Tahliye edilememelerinin bir nedeni de Cemaatin AKP’yi zorlamaya dönük bir tutum mu?
Bu milletvekillerimizle ilgili kararlar özel yetkili mahkemeler tarafından veriliyor ama bu özel yetkili mahkemeleri kuran cemaat değil, yasasını kuran cemaat değil. Yasasını çıkaran cemaat değil. Bu hakimleri atayan, yetkilerini veren cemaat değil, AKP hükümetidir. Bunlar cemaate sempati duyuyor mu, duymuyor mu, biz bilemeyiz. Ama tüm bunları yapan hükümetin kendisidir. Şimdi hükümet kendi kurduğu mahkemelerden şikayet ediyorsa, kendi kurduğu mahkemeler cemaate uygun çalışıyorsa, yasaya değil, cemaatin kanunlarına göre çalışıyorsa AKP’nin yapması gereken şey derhal bu mahkemeleri feshetmektir, kapatmaktır. AKP bunu yapmıyorsa bu tahliye meselesinden de cemaati değil, AKP’yi sorumlu tutmak lazım. Belki paralel yapılar yargıda etkili olabilir, belki paralel devlet o yargıda da bir hakimiyet kurmuş olabilir ama bu AKP’nin suçsuz ve günahsız olduğuna delalet etmez. AKP de en az cemaat kadar bu işin sorumlusu ve suçlusudur. Milletvekillerimizin ve binlerce siyasetçimizin bu şekilde haksız, hukuksuz bir yöntemle rehin alınmış olmasının sorumlusunu cemaat olarak gösterip, hükümeti mağdur pozisyona sokmak haksızlık olur. Mağdur olan bir kesim varsa o da Kürt halkıdır, ortada başka da mağdur yoktur. Bu işin sorumlusu da sadece cemaat değil, AKP-Cemaat ortaklığı ve işbirliğiyle gerçekleşmiş bir mağduriyettir. Şimdi milletvekillerinin tahliye edilmesini sağlamak mecliste yapılacak tek bir yasal düzenlemeyle mümkündür. Özel yetkili mahkemeler kaldırılmalı, feshedilmelidir. Böyle olursa milletvekillerimiz normal mahkemelerde yargılanacak ve normal mahkemelerde yargılama olursa milletvekillerimiz aynı gün serbest kalacaktır, bu kadar basit. Bunu yapmayan AKP’nin kendisidir maalesef.
CHP milletvekili Mustafa Balbay’ın tahliye edilmesinde cemaatle CHP arasında bir ittifaktan bahsediliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bilemeyiz, bunların hepsi spekülasyon tabii. Fakat bir yandan 28 Şubat sanığı generallerin tahliye edilmesi, diğer yandan Balbay’ın tahliye edilip, BDP’li vekillerin tahliye edilmemesi bu tür şüpheleri arttırıyor. Biz bütün bu spekülasyonları net bir bilgi olarak ifade edemeyiz fakat akla bu tür şeyler de getiriyor tabii ki.
ÖCALAN’IN YAYINLANAN FOTOĞRAFI BİZDE YOK
Son olarak Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın İmralı'dan son fotoğrafları sosyal medya üzerinden yayınlandı. Fotoğrafların kaynağına ilişkin bilginiz var mı?
Bizim dışımızdaki bir paylaşımdır. Bizden kaynaklı değildir. Doğrusu yayınlanmış olan fotoğrafın kendisi şuan bizim elimizde de yok. Yayınlanan fotoğraf bizde olan fotoğraflardan değil. Kim tarafından neden bu şekilde servis edildi, anlamış değiliz. Fotoğraf kalitesi de teknik olarak düşük olarak yayınlandı. İnşallah önümüzdeki günlerde bizler daha net daha görünür fotoğraflarını halkımızla paylaşacağız.