Demirtaş: Savaş politikasına boyun bükmeyeceğiz
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, Mardin'deki Arap halklarının buluşmasında yaptığı konuşmada, savaş politikalarına boyun eğmeyeceklerini, bir an önce ellerin tetikten çekilmesi gerektiğini belirtti.
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, Mardin'deki Arap halklarının buluşmasında yaptığı konuşmada, savaş politikalarına boyun eğmeyeceklerini, bir an önce ellerin tetikten çekilmesi gerektiğini belirtti.
"Halk istiyorsa barış olur. Vicdanlarımızın sesini dinlemek zorundayız" diyen Demirtaş, hükümet ve Erdoğan'ın "Köklerini kazayacağız" söylemlerine de tepki gösterdi.
Arap halkı, HDP ve DBP il örgütleri öncülüğünde "Arap halkı barışı sahipleniyor, barış sahipsiz değildir" şiarıyla Mardin'de buluştu.
Mardin, Siirt ve Urfa'dan gelen Arap halklarının yanı sıra HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP Mardin milletvekilleri Mehmet Ali Aslan, Enise Güneyli, Gülser Yıldırım, Erol Dora ve Mithat Sancar, Demokrat Araplar Derneği temsilcileri ile sivil toplum örgütü temsilcileri de buluşmaya katıldı.
Açılış konuşmasını HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar Arapça olarak yaparken, ardından konuşan HDP Mardin İl Eş Başkanı Aysel Erol, AKP ve Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Size savaş yaptırmayacağız" diye seslendi.
'BİR AN ÖNCE SAYIN ÖCALAN İLE GÖRÜŞÜLMELİ'
Mıhallemi halkı temsilcisi HDP Mardin Milletvekili Mehmet Ali Aslan ise Arapça konuşmasında, Arap halkının dilinin Türkiye'de gün geçtikçe asimile edildiğine dikkat çekti. Aslan, Arap halkı için Türk Dil Kurumu'nda halen ötekileştirici bir dilin kullanıldığına vurgu yaparak, "Arap olarak doğuyoruz ama Arap olarak yaşayamıyoruz. Arapları Türkleştirme çabası halen sürüyor. Şu ana kadar tek bir Arap ismi iade edilmemiştir. Arap isimleri halen yasaklıdır. İsimlerimiz ve soy isimlerimiz sistemin dayattığı isimler olmuştur. Araplar olarak, Kürt, Süryani ve Êzîdî halkını kardeşlerimiz olarak görüyoruz. Kardeşliğimizi birilerinin saltanatı ve çıkarı için heba etmemeliyiz. Bizim yapmamız gereken, Rojava'da olduğu gibi huzur ve refah içerisinde yaşamalıyız. Sayın Öcalan ile bir an önce görüşmelerin başlaması ve barışın tekrar görüşülmesini istiyoruz" diye konuştu.
'HDP TÜRKİYE'NİN PARTİSİDİR'
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise HDP'nin bütün zenginlikleri görerek, saygı duyarak, buna en güçlü miras olarak baktığını ifade ederek, çoğulcu demokrasiye inandıklarını, tekçilikten beslenen anlayışın halklara kaybettirdiğini dile getirdi. Türk halkının da bu tekçi anlayıştan memnun olmadığına dikkat çeken Demirtaş, "Bu tekçi anlayış Türk halkı da dahil bu bölgedeki tüm halkları, kimlikleri, inançları, kültürleri neredeyse birbirine karşı maalesef düşman haline getirmiştir. Ve aynı zamanda bu kültürlerin gelişimini de engellemiştir. Bizler eğer çok renkli bir toplumda, çok sesli bir toplumda, çok inançlı, çok dilli bir toplumda bir arada yaşamayı, bu vatanı ortak vatan olarak, Türkiye'yi hepimizin ülkesi, bu toprakları da ülkemizin kadim vatanı olarak görüyorsak, o halde farklılıklarımızla bir arada yaşamanın formüllerini bulmamız gerekiyor. İşte HDP bu düşüncenin partileşmiş halidir. HDP tam da Türkiye'nin partisidir" diye konuştu.
'BİZE SAVAŞ DEĞİL, MÜZAKERE İSTEYENLER OY VERDİ'
Demirtaş, konuşmasının devamında şu hususlara değindi:
"7 Haziran seçimlerinden sonra HDP'nin barajı aşmasının bir partinin tek başına iktidar olmasından çok daha kıymetli bir şans olarak değerlendirilmesi gerekir. Türkiye'de hemen yanı başındaki Suriye gibi yangın yerinin bitişiğinde HDP'nin yüzde 13 oy alması kıymetli bir başarıdır. Bütün Türkiye toplumunun ve siyasetinin bu başarıyı görüp takdir etmesi beklenir. Ülkenin Cumhurbaşkanı, eğer bütün halkın ve ülkenin cumhurbaşkanı ise HDP'nin bu başarısının ne kadar önemli olduğunu görebilmesi gerekir. Bizim beklentimiz bu yönlüdür. Biz ırkçılık yaparak değil, halkları ve kimlikleri düşman ederek değil, ortak vatanımızda Türkiye'de, nasıl birlikte yaşayabileceğimizi, barışı ve demokrasiyi nasıl kurabileceğimizi pratikte gösterdik. Ve gerçek Türkiye partisi olarak halkın karışsına çıkıp düşüncemizi anlattık. Bu zor koşullarda engellemelere rağmen yüzde 13 halkın desteğini aldık. 7 Haziran seçimlerinden sonra beklenen şey, diğer partilerden beklediğimiz şey yeni durumun doğru okunmasıydı. Çünkü artık yeni bir durum çıktı. Artık çoğulcu demokrasiye doğru yürüyen, ilerleyen ve kendini bu çerçevede barışını inşa etmeye mecbur bir ülke olarak konumlandırması gerekirdi. HDP'ye verilmiş her oy 'Bir arada yaşamalıyız' diyen oydu. HDP'ye verilen her oy 'Biz barış istiyoruz. Silahla değil, demokrasi içerisinde diyalogla, müzakere istiyoruz' diyenlerin oyuydu.
Her şeye rağmen bu kısa süre içerisinde bizler, bir kaç haftada polisi, askeri, gerillası, siviliyle onlarca evladını yitirmiş olmamıza rağmen Türkiye toplumu olarak yüzde 80'den fazla hala barış istiyoruz. Halen Arap'ı, Kürt'ü, Türk'ü, Çerkez'i, Ermeni'si, Êzidî'si halen barış istiyoruz. Bunun ne kadar kıymetli olduğunu Türkiye'yi yönetenler bunu görebilmelidir. Evet, ülkemizi Suriye gibi yapmak istiyorlar. Sayın Davutoğlu bunu belirtiyor. Katılıyorum kendisine. Evet, Sayın Davutoğlu, biz ülkemizin asla Suriye gibi olmasına izin vermeyeceğiz, diyoruz. Ama bunun yolu birbirine hakaret etmek, birbirini ötekileştirmekten geçmez. Bunun yolu diyalogla, empatiyle kendi dışındakilerin de bu ülkeyi sevdiğine inanarak, kendi dışındakilerin bu ülkenin düşmanı olmadığını bilerek hareket etmektir. Asıl Türkiye'yi Suriyelileştirecek bu tür politikalardır. 'Benim dışımda herkes düşmandır' gibi anlayışlar toplumu ayrıştırır.
'ELLER TETİKTEN ÇEKİLMELİ; BARIŞ HEMEN ŞİMDİ'
Biz HDP olarak, tek bir silahın patlamadığı, tek bir bombanın patlamadığı, tek bir mayının patlamadığı, tek bir savaş uçağının bombalama için kalkmadığı bir ülke için görev başındayız. Bizim şiddetle, silahla asla hiçbir şekilde işimiz olmadı, olmaz. Mesafemizi net olarak koyduk. Tercihinizi yapın diyenlere binlerce kez söyledik. HDP tercihini yaptığı için buradadır. HDP tercihini silahtan yana değil, şiddetten yana değil, demokratik siyasetten yana yaptığı için buradadır.
Savaş önce insanlarımızı öldürüyor. Sonra vicdanlarımızı öldürüyor. Sonra ekonomiyi, sonra geleceğimizi öldürüyor. Ve biz sesimizi yükseltmedikçe, bizler bir arada ülkenin her tarafından barış sesini yükseltmedikçe maalesef ki silahın sesi daha gür çıkmaya, etkili çıkmaya devam edecektir. Bunu durdurmanın tek yolu barış haykırışını cesurca her yerde dillendirmektir. Bu nedenle bunu cesurca dillendirdik, eller tetikten çekilmelidir. Yarın değil, haftaya değil, bugün bu saatte barışı hemen şimdi istiyoruz. Bunun başlangıcı da silahların susmasından geçmektir. Silahtan daha etkili çözüm yollarını ispatladık. İmralı süreci bunu ispatladı. Bu nedenle savaş politikaları bizim boyun bükeceğimiz politikalar değildir. Halk istiyorsa barış olur. Vicdanlarımızın sesini dinlemek zorundayız."
Demirtaş, konuşmasının sonunda, AKP yetkililerinin ve Erdoğan'ın "Son leş kalana dek operasyonlar devam edecek", "Gerekirse köklerini kurutacağız" şeklindeki hakaret ve tehditlerine de sert tepki gösterdi.