Demirtaş: Vahşi katliamlar yapıldı, sessiz kalamazdık

Türk devletinin siyasi rehine olarak cezaevinde tuttuğu HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, yargılandığı ana davada, Cizre ve Sur’de işlenen katliamlara dikkat çekerek, buna sessiz kalınamayacağını vurguladı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın kendisini siyasi rehine olarak değerlendirdiği ana dava, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ikinci gününde devam etti.

Demirtaş, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülen duruşmaya, tutsak edildiği Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.

Demirtaş, hakkında hazırlanan 3’üncü fezlekede geçen konuşmaların kendisine ait olduğunu belirterek, “Konuşmaların tamamı demokratik barışçıl yol yöntemlerle sorunlara çözüm arama iradesini net bir şekilde belirten konuşmalarıdır” dedi.

Demirtaş, “Bu konuda vicdanım rahattır. Savcının dosyaya almadığı almaya gerek duymadığı belki de benzer içerikli demeçlerim konuşmalarım da var. Tarih karşısında onları da ben kayda geçireyim” diye ekledi.

ASIL YARGILANMASI GEREKENLER İKTİDAR YETKİLİLERİ

Savcının iddianamesini kumpasa benzeten Demirtaş, “Şimdi biz HDP olarak ilçe ilçe, il il gezip bu çalışmaları yaparken ülkede huzuru güveni barışı demokrasiyi sağlamakla bilfiil görevlendirilmiş millet tarafından görevlendirilmiş hükümet ne yapıyordu?” diye sordu.

Demirtaş, asıl yargılanması gerekenlerin iktidar yetkilileri olduğunun altını çizerek, şöyle konuştu: “Asıl burada yargılanması gereken bu değil mi? Ben mi başbakandım? Figen Hanım mı başbakandı? HDP mi iktidardı? Hayır. Erdoğan Cumhurbaşkanı, Davutoğlu Başbakandı. Bütün kontrol, yetki onlardaydı. Bütün bu sokağa çıkma yasağı ilan edilen yerlerde askeri operasyonların da yetkisi onlardaydı.”

KATLİAM YAPTILAR

İlk barikatların kurulduğu günlerde kendilerine destek verilseydi ve insanlarla diyalog kurulması halinde tek bir insanın burnunun dahi kanamayacağını kaydeden Demirtaş, şöyle devam etti: “Mevzu siyasi alanda kalır, ne yıkım olurdu, ne ölüm olurdu. Ama bu AKP'nin işine gelmiyordu. AKP böyle bir şey istemiyordu (...) Ne yaptılar orada? Bir parlamento üyesi olarak ben bunu soramaz mıyım? Hakkım yok mu? Yüzde 90-80-85 oy aldığımız yerlerde insanların neler yaşadığını anlatmak, onların sesini duyurmak konusunda ahlaki, vicdani hiç mi sorumluluğumuz yoktu? Bunları yerine getirmeye çalıştık. Ama AKP iktidarı katliam yaptı orada katliam. Katliam yaptı. Cizre'de katliam yaptı. Sivil insanlar öldürüldü. Bebekler, çocuklar öldürüldü. Şimdi bunları söyledim diye 3-4 tane Davutoğlu'na, Başbakan'a hakaret, 4-5 tane de Cumhurbaşkanına hakaretten ayrıca yargılanıyorum.”

“(...) Sur'da, Cizre'de yapılan katliamlar, tek bir hukuk dışı, hukuku aşan, güvenlik kuvvetlerine verilen yetkiyi aşan tek bir fiil bile suçtur. Bunun istisnası yoktur. Bir yerde silahlı insanlar varsa devletin zor kullanma yetkisi vardır. Hukuk buna cevaz verir. Bunu demişim. Ama bunu yaparken yetkiyi aşamazsınız. İnsan hakları ihlali yapamazsınız. Masum, sivil insanlara zarar veremezsiniz. Bunu söyledim diye de terör propagandasından soruşturuluyorum. Bunu açıkladığım veya bunu teşhir ettiğim için de terör örgütüne yardımla suçlanıyorum, başka fezlekeler ve başka dosyalarda.”

“(...) Zulüm yapıldı insanlara zulüm. İnsanların yatak odalarına girildi, tekbirlerle, IŞİD’ci kafalarla küfürler, hakaretler yazdılar yatak odalarının duvarlarına. Yataklarının üzerine insanların onurunu rencide edecek şekilde hareketler yapıp, fotoğraflar çekip sosyal medyada yayınladılar. Bunların hepsini yaparken yanına 'Türk'ün gücünü göreceksiniz' yazdılar. Cizre’de Yüksekova’da çok sayıda insanın mahremine bu şekilde girildi. Ne terörle mücadelesi yahu. Buna 'terörle mücadele' deyip sessiz mi kalacaktık. Bütün ülke korkudan sesini çıkarmasa bile biz HDP’liler olarak buna boyun eğemezdik. Bunların hepsi yapıldı. Daha fazlası yapıldı. Cemile Çağırga çocuktu, keskin nişancı atışıyla öldürüldü ve ailesi güvenlik görevlilerinin öldürdüğünü söyledi, biz değil. Defnedilmesi istendi, aile izin istedi. Sokağa çıkma yasağı var çünkü Cizre’de defnedemiyorlar. Ailesi defnetmek istiyor izin verin mezarlığa kadar gitsin aile. Vermediler izni. Fotoğrafları var kamuoyuna çok yansıdı. Annesi çocuğunun cansız bedenini buzdolabında bekletti çürümesin diye. Kokmasın diye buzdolabında bekletti, izin alınana kadar günlerce.”

BOYUN EĞMEYİZ

“(...) Bunu yapanlar yargılanmadı yargı olarak bunun üstüne gitmediniz, gidemediniz gidemezsiniz de. O darbeci olarak içeri aldıklarınızdan tek birine bu soruları sormadınız soramazsınız da. Biz de bu kadar onursuz haysiyetsiz insanlar değiliz. Özgürlüğümüzden de vazgeçeriz gerekirse ama boynumuzu eğmeyiz. Böyle bir hakareti nasıl kabul edebiliriz? Bunları kabul edin.”

AÇIKLAMALARIMIN ARKASINDAYIM

“(...) 2015’ten beri açıklamalar yapmışım, arkasındayım. Bana göre doğru tutum buydu. Biz o yıkımları durdurabilmeliydik, başarabilmeliydik. Daha güçlü bir siyasi irade ortaya koyabilmeliydik, o yıkımlara izin vermemeliydik, iki tarafı da ikna edebilmeliydik. Burada siyasi sorumluluğumuz var. Dediğim gibi ben halkıma karşı bunun mahcubiyetini duyuyorum ama mahkemenize karşı bunun zerre kadar suç oluşturduğunu düşündüğümden savunma yapmıyorum.”

HİTLER’İN GAZ ODALARI DEĞİL CİZRE’DEN BAHSEDİYORUM

“(...) Hitler’in gaz odalarından, fırınlarından, 1940’lardan söz etmiyorum. 2015’te Cizre’de oldu bu ve siz bizi bu açıklamalardan dolayı terör örgütü yönetmekten dolayı yargılıyorsunuz. Ağır, vahşi katliamlar yapıldı, bunu söylemeyelim mi? Bunu söyleyince Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a hakaret olacak diye bu tarihi gerçeği, acı gerçeği görmezden mi gelelim. Ben görmezden geleyim, siz de görmezden gelin… Zannediyor musunuz ki ona tanık olmuş halk bunu unutuyor? Milyonlarca insan bunun doğru olduğunu, gerçek olduğunu biliyor. Günlerce uğraştık, günlerce… Merkez medyada haber bile olmadı. O insanlar orada katledildiler. Siyasi sorumlusu AKP’dir, Erdoğan’dır, Davutoğlu’dur.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun “7 Haziran ile 1 Kasım arası terörle mücadelede defterler açılırsa birçok kişi insan yüzüne çıkamaz” sözlerini anımsatan Demirtaş, şöyle noktaladı: “Ama anlaşılıyor ki bu açıklamaları taksit taksit siyasi amaçlar için kullanacaklar bu açıklamaları. Kendileri bilir. Biz şeffaf bir siyasi partiydik, öyle kurulduk, mücadelemizi de öyle sürdürdük. Ama kendisi de dahil o dönemin bütün siyasi sorumluları halkımız nezdinde, halk vicdanında mahkum olmuştur. Günü gelecek sandıkta da daha güçlü cevabını alacaklar. Umarım bir gün bizler değil onlar yargı karşısına çıkarak hesap verecekler. Siz bu talimatları bu güvenlik güçlerine verirken tam olarak ne dediniz, bunu bir savcının, hakimin sorması lazım. Bakın burada sivil insanlar öldürülmüş, orada silahlı militan gruplar da yok. Orada bu sivil insanlar nasıl öldürülmüş? Bunu araştırdınız mı diye sorması lazım yargının. Ama o günler ancak bu iktidardan sonraki günlerde ve dönemlerde olacak.”

Demirtaş’ın 3 nolu fezlekeye dair savunması son bulurken, duruşma avukatların savunmalarıyla devam etti.