Demokrasi mücadelesi doğru verilmeli

Demokratik talepler ve mücadele bütün Suriye’yi kapsamalı, öz yönetimler, demokratik çevreler ve aydınlar çabalarını birleştirmeli, deneyimlerini paylaşmalıdır. HTŞ’nin mezhepçilik yapmasına ve dini kendi iktidarı için kullanmasına izin verilmemelidir.

ZEKİ BEDRAN

Suriye’de iktidara gelen HTŞ’liler, iç ve dış kamuoyuna güven vermedi. Geçmişleri ve sicilleri zaten çok kötüydü. Sakallarını biraz kırpıp takım elbise giyerek değiştiklerini göstermeye çalıştılar. Ama pratikte yaptıklarıyla söyledikleri hiç uyuşmadı. Bilinçli olarak, Suriye’deki örgütlü güçleri bütün süreçlerin dışında tuttular. Aşırı yetkilerle donatılmış bir cumhurbaşkanlığı statüsünü geçici anayasaya koydular. Bu haliyle, kesinlikle Baas rejiminden daha kötü bir rejim kuracakları açık. Baas, baskıcı bir rejim kurmuş ve bunu Arap milliyetçiliğiyle beslemişti. HTŞ ise buna dini bağnazlığı da ekleyerek, daha despotik ve tekçi bir rejim kuruyor.

Meşruiyet arayışında olduğu bir dönemde bile HTŞ, Alevilere karşı kanlı bir katliam gösterisi sergiledi. Mevcut haliyle Suriye’ye tam hâkim değil; iç dayanakları zayıf. Buna rağmen, böyle bir katliamı yapan bir zihniyet güç kazandığında neler yapar? Bunlar, ilkel yöntemlerle-kafa keserek, topluma dehşet salarak- güçlenmeye ve etkili olmaya çalışan yapılardan geliyor. Suriye’ye hâkim olduktan sonra kendilerinden olmayanlara yaşam hakkı tanımazlar.

HTŞ’nin zihniyeti ve yapısı bilinmiyor değil. Bu nedenle uluslararası alanda istedikleri şekilde kabul görmüyorlar. Nitekim ABD, BM ve Avrupa ülkeleri HTŞ’yi terör örgütleri listesinden çıkarmadı. Hatta Baas’a uygulanan ambargoyu sürdürme kararı alarak, bu grubu izlemeye ve pratiklerini gözlemlemeye devam edeceklerini söylediler. Gözetim altında olmalarına ve ülke ekonomilerinin çöktüğü bu zor zamanlarına rağmen, Alevilere yönelik katliam yapmaktan geri durmadılar. Üstelik şimdiye kadar gösterdikleri yönetim pratikleri, demokrasiyi kesinlikle dışlayan bir yönde olmuştur.

Suriye çok kültürlü, çok etnikli ve çeşitli dini inanışlara sahip bir ülkedir. Ancak Baas rejiminin aşırı merkeziyetçi ve baskıcı yönetimi, Suriye’yi bugünkü hale getirdi. Suriye’nin yeni despotlara ve baskıcı yönetimlere değil, tersine herkesi kapsayan demokratik bir sisteme ihtiyacı var. Ancak demokratik bir Suriye, bütün inançları, kültürleri ve farklılıkları kucaklayabilir. Ama HTŞ şimdiye kadar bunun tersini yaptı. Geçici hükümeti istediği gibi atadı, geçici anayasayı istediği gibi yazdırdı. "Kongre" dedi; ona da sadece kendisi karar verdi ve bileşimi kendisi belirledi. Bunları yaparken Suriye’nin önemli bir bölümünü yöneten öz yönetimlere, Dürzilere, aydınlara ve seküler kesimlere danışmadı, haber bile vermedi.

Suriye’nin adını bile Baas rejiminin belirlediği gibi sahiplenip tekrar dayattı. “Demokratik Suriye Cumhuriyeti” yerine “Suriye Arap Cumhuriyeti” demekte ısrar etti. Görüldüğü gibi hem zihniyetleri hem de izledikleri yöntemler kesinlikle demokrasiyle bağdaşmıyor. Bilinçli olarak da anayasanın yapımı ve seçimlerin dört beş yıl süreceğini söylüyorlar. Oysa anayasa yapmak için bir yıl yeter de artar. Seçimler için de iki yıl yeter. Ama kitle tabanlı olmadıkları için devletin gücünü kullanarak kendilerini örgütlemek ve egemen olmak istiyorlar. Egemen olduktan, muhalefeti zayıf konumda bıraktıktan sonra seçime gitmeyi planlıyorlar.

Demokratik çevrelerde ve dış kamuoyunda yürütülen tartışmalarda önemli yanılgılar var. Bunu düzeltmek, Suriye’nin tümü için demokrasi istemek ve bunun mücadelesini vermek gerekiyor. “Suriye’deki Aleviler, Dürziler, Hristiyanlar ve azınlıklar korunmalı, katledilmelerine karşı durulmalı” deniyor. Bu konularda duyarlılık yaratmak yanlış değil. HTŞ güç kazandığında söz konusu azınlıkları ezer geçer. Kafa yapıları buna uygundur. Sınırsız bir iktidar anlayışları ve hırsları var. Ama sorunu sadece bu çerçevede ele almak yanlıştır; HTŞ’nin ekmeğine yağ sürmektir. 

Sadece azınlıklar ve farklı inançlarda olanlar mı Suriye’de demokrasi istiyor? Suriye halkının tümü HTŞ zihniyetini ve yönetim anlayışını kabul ediyor mu? Hayır! Suriye halkının büyük bir bölümü, özellikle Sünni Araplar HTŞ’nin kucağına atılmamalı. Bu ülkede bir biçimde seküler yaşamı benimsemiş geniş bir kesim var. Örneğin, Şam’ın yüzde kaçı HTŞ’nin yaşam tarzını ve zihniyetini kabul ediyor?

Alevilerin, Kürtlerin, Türkmenlerin, Dürzilerin ve Hristiyan halkların demokrasiye ihtiyacı var da Sünnilerin yok mu? Sünniler ihmal edilirse, demokrasinin sağlıklı bir biçimde gelişme olanağı tehlikeye girer. Nasıl ki Baas rejimini Alevi diye itham etmek yanlışsa, bütün Sünni kesimleri HTŞ’ye yazmak, onun eline bırakmak veya ondan saymak da yanlıştır. Öyle bir yaklaşım ve bakış açısı doğru değil.

Demokratik talepler ve bu yöndeki mücadele bütün Suriye’yi kapsamalı; öz yönetimler, demokratik çevreler ve aydınlar çabalarını birleştirmeli, deneyimlerini paylaşmalıdır. HTŞ’nin mezhepçilik yapmasına ve dini kendi iktidarı için kullanmasına izin verilmemelidir. Şu bu mezhep demeden, şu halk bu halk demeden, bütün Suriye demokrasi şemsiyesi altına alınmalıdır. Bütün halklar ve inanç grupları birbirlerini kabul ettiğinde, barış içinde bir arada yaşamayı başardığında, Suriye’de herkes güvende olacaktır. Suriye hepsinin ortak evi olacaksa, meydan kafa kesenlere bırakılamaz!