Dersîm: Önderliğimizin duruşu komployu başarısız kılmıştır

YJA Star Komutanı Hemrîn Dersim, “Ne olursa olsun mücadelemizi sürdürerek en kısa zamanda Önderliğimizi fiziki özgürlüğe kavuşturmaktır. Zaten Önderliğimizin duruşu başta bu komployu başarısız kılmıştır” dedi.

15 Şubat Uluslararası Komplo’nun yıl dönümünde eylemleri yükseltme çağrısı yapan YJA Star Komutanı Hemrîn Dersim, “Ne olursa olsun mücadelemizi sürdürerek en kısa zamanda Önderliğimizi fiziki özgürlüğe kavuşturmaktır. Zaten Önderliğimizin duruşu başta bu komployu başarısız kılmıştır” dedi.

Stêrk TV’ye konuşan YJA Star Komutanı Hemrîn Dersîm, 15 Şubat komplosuna karşı mücadelede kadının yerini değerlendirdi. Referanduma ilişkin de açıklamalarda bulunan Dersîm, “kadınlar ve halkımız direnişi yükseltmelidir” mesajı verdi.

Şubat ayı Kürt ve dünya halklarında 15 Şubat uluslararası komplosunu akla getiriyor. Kadınlar olarak bu komployu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İlk olarak 15 Şubat uluslararası komployu büyük bir kin ve nefretle lanetliyoruz. ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemleriyle kendilerini Önderliğimiz için siper haline getiren tüm şehitlerimiz önünde saygıyla eğilip, mücadelemizi yükseltme sözünü yineliyoruz.

Bilindiği üzere hem Kürt halkı hem de diğer halklar, uluslararası 15 Şubat komplosunu lanetlemek için ayakta, eylemler içinde. Biz YJA Star güçleri olarak, sadece Şubat ayında değil bütün yıl içerisinde kendimize yönelttiğimiz sorular oluyor. Yetersizliklerimizi sorgulama içerisindeyiz. Neden bu komplo gerçekleştirildi yönünde sorularımız oluyor. Önderliğimizin de belirttiği gibi; ‘Komplonun asıl amacı Önderliği, Kürt hareketini ve halkını imha etmektir.’ Halkımızın ve hareketimizin komplo yıllında sergilediği duruş eşsizdir. Şehit yoldaşlarımızın 1999 yıllında gerçekleştirmiş olduğu fedai eylemler de dünyada bir ilk oldu. Bu eylemlerin ifadesi destansıdır. Komplo yıllında Kürt hareketi, halkı ve gençlerin sergilediği duruş ve eylemsellikler düşmana ve dünyaya bir cevap vermiştir. Kürt halkının göstermiş olduğu irade, eski Kürdün yıkıldığının ispatıdır. Düşman sürekli olarak Kürt isyanlarını bastırdığı gibi bu isyanı da bastıracağını dile getiriyordu. Fakat 1999 iradesi, 29. isyanın bastırılamayacağının kanıtıydı. 18 yıldır Önderliğimiz büyük bir tecrit altındadır. Bugün 18 yıldır süre gelen eylemselliklerle bu tecrit kırılacaktır. Sözümüz ve amacımız da şudur: Ne olursa olsun mücadelemizi sürdürerek en kısa zamanda Önderliğimizi fiziki özgürlüğe kavuşturmaktır. Zaten Önderliğimizin duruşu başta bu komployu başarısız kılmıştır. Başta Önderliğimizin, şehitlerimizin, halkımızın ve hareketimizin duruşu komployu boşa çıkartmıştır diyebiliriz.

Komplo gerçekleştirildiğinde komploya en fazla eylemselliklerle karşı çıkıldı. Komployu boşa çıkartmak için kadınlar birçok fedai eylemde bulundu. Kadınlar kendi varlığını Öcalan’da görüyor. Bunun asıl nedeni nedir?

Kadına en fazla emek gösteren, kadının kendisini tanımasına olanak sağlayan ve öz kadının oluşmasını sağlayan Reber Apo’dur. Kadınların bugün bu mertebeye ulaşmasının en büyük nedeni de kadın hareketinin mirasıdır. Günümüzde kadınların yürütmüş olduğu mücadele düzeyi, klasik kadınlığın aşılmasındaki en büyük neden de Reber Apo’dur. Önderliğimiz biz kadınlara büyük bir emek verdi. Bizler bugün bu mücadeleyi yükseltip dağlarda savaşıyorsak bunun asıl nedeni Önderliğimizdir. Kadınlar, dağlarda olsun var olan sistemde olsun eğer mücadele ediyorsa bu kaynağını Apocu felsefeden alıyor. ‘Sistemdeki kadın kendisinden başka herkese aittir’ anlayışı Apocu felsefeyle yıkıma uğramıştır.

Bizleri tam olarak tanımayan bazı kadın hareketlerinin çelişki içinde kaldığı taraf; nasıl olurda siz kadınlar, erkek zihniyetini reddedip bir erkeği lideriniz olarak görüyorsunuz? Biz kadınları Reber Apo kendimize tanıttı. Bizleri tanımayanlar böylesi düz mantıkla değerlendirebiliyor ve cinsiyetçi bir yaklaşıma gidebiliyorlar. Ama bizler erkeği değil erkliği reddediyoruz. Kadınlar bugün isyandaysa ve büyük bir mücadele yürütüyorsa, bunlardan kaynağını alıp, ‘Reber Apo’nun özgürlüğü bizim özgürlüğümüzdür’ şiarıyla hareket ediyor. Kürt kadınının günümüz düzeyine ulaşmasına Reber Apo öncü olmuştur. Kadının kendisini; dilini, kültürünü, yaşama katılışını ve mücadele düzeyini Reber Apo bize belirlemiştir. Tüm bunlar varken kadınlar doğalında komploya karşı böyle bir sorumluluk ve misyon belirlemiştir. Bunlardan dolayı 15 Şubat’ta tüm Kürt kadınları kendilerinden bir zincir oluşturarak Önderliğimize yaklaşılmasında engel oluşturmuşlardır. Heval Vîyan’ın, Bêrîvan’ın, Şaristan’ın kişilikleri ve eylemleri bu durum için birer örnektir. ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ sloganı ile kadın, kendi sesiyle yükselmiştir. Tüm bunlarla beraber Kürt kadınları kendisini Önderliğe en fazla borçlu hissedenler olmuşlardır.

Öcalan’ın felsefesi sadece Kürt kadınlarını değil tüm dünya kadınlarını kapsıyor ve herkes buna göre hareket etmeli diyebilir miyiz?

Bu bir kesinliktir. Çünkü Apocu felsefe sadece Kürtlere mal olmuş değil, evrensel bir felsefe olmuştur. Artık herkes kendisini bu mücadele içinde görüyor. En fazla bizler olarak işaretleniyor çünkü birebir bizler mücadele içinde yer alıyoruz. Oysa bugün herkes mücadele yürütüyor. Bunun tam olarak farkındalığına ulaşmayanlar da var. Ama biraz çaba gösterilse, okunsa anlaşılacaktır ki bu felsefe sadece Kürt kadınının kurtuluşu için değil tüm dünyadaki kadınların kurtuluşu içindir. Bugün Arap bir kadının mücadelesini de benimsiyor ve kendi mücadelemiz olarak görüyoruz. Çünkü kadın sesinin farklılığı yoktur. Acılarımız ortaktır. Afrikalı, Lübnanlı, Iraklı bir kadının acısı aynı zaman da bizim acımızdır. Kadınların renkleri farklı olsa da ruhları birdir. Jineoloji de tam da bu esaslar üzerine vardır. Apocu felsefe evrensel bir felsefedir ve bütün dünya kadınları kendi varlığının Reber Apo’nun özgürlüğünden geçtiğini biliyor.

Bildiğiniz gibi birçok eylemsellik gelişiyor; 15 Şubat komplosunu kınamak için. Kürdistan, Avrupa, Türkiye başta olmak üzere eylemler gelişiyor. Bu eylemlere de yine kadınlar ve gençler öncülük ediyor. Peki bu eylemler dönemin ruhuna göre yeterli midir?

Başta Kürdistan, Avrupa, Türkiye ve Rojava’da eylemlerde bulunan tüm halkımızı ve kadınları selamlıyoruz. Bu yıl Avrupa’da büyük bir direniş sergileniyor. Bunun daha fazla yükseltilmesi gerekiyor. 15 Şubat komplosunu sadece Şubat ayında değil tüm bir yıla yaymamız gerekiyor. Çünkü bizler devrim sorumluluğunu yüklenmiş olarak Önderliğimizin özgürlüğünden sorumluyuz. Bizler de büyük bir beklenti içinde olarak bu eylemlerin daha da büyütülmesini umut ediyoruz. Kürt halkı ve kadınları eğer ki büyük bir duruş gösterirlerse, mücadeleyi yükseltip iradesini ortaya koyarlarsa düşmanın kaybedeceğini biliyoruz. ‘Önderliğimizin özgürlüğü bizim özgürlüğümüzdür’ diyorsak buna göre biz kadınların daha fazla mücadele etmesi gerekiyor. Gerektiği yerde yürüyüşler, toplantılar ve hatta bireylere ulaşmada da çaba içinde olup eylemselliklerle mücadele ruhu içerisinde olmamız gerekiyor. Önderliğimiz için mücadelemizi yükseltip 2017 yılını Önderliğimizin özgürlük yılı yapmalıyız. Biz kadınlar için mücadele büyük bir fırsat niteliği taşıyor. Bizler, tüm kadınlar ve halkımız Önderliğimizin özgürlüğünü elde etmeden durmamalıyız.

Türkiye referandum sürecinden geçiyor. Hükümetin belirlediği yasalar Meclis’ten onaylanarak geçti. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’nin şimdi tüm gündemi referandum üzerinden gelişiyor. AKP ve çeteleri geçen gün açıklamalarında ‘referanduma kim ‘hayır’ derse PKK’li ve FETÖ terör örgütündendir’ dediler. Bu tür açıklamalarla halkın üzerinde psikolojik bir savaş yürütmek istiyorlar. Hepimiz iyi biliyoruz ki; AKP’nin olumlu bir değişime ihtiyacı olsaydı, 14 yıllık iktidar sürecinde bunu yapardı. Bunu öğrenmek isteyen dönüp AKP’nin 14 yıllık geçmişine baksın. AKP kendi tarihi boyunca sadece iktidarını pekiştirdi. Yaptıkları ve yıktıkları kendi çıkarına göredir. Kendi tarihinde yolsuzluk yaptı, şimdi de münafıklık yapıyor. Onun için de Türkiye ve Kürdistan halkı Erdoğan’ın sistemini kabul etmemeli. Çünkü demokrasi zemininde gelişen hiçbir adım yok, tek amacı tek adamcılıktır. Bir ülke ki; kendi meclisinde tecavüzcülerin haklarını tartışıyor. Böylesi bir devlet ve hükümetten neler beklenebilir, kadınlar nasıl bir beklenti içerisinde olabilir?

Türkiye bir yılı aşkın bir süredir OHAL sürecinde. Demokratik taleplerin hepsi askıya alınmış durumda. Tüm bunlar olurken OHAL sürecinde referandum gerçekleştirmek ne kadar yerindedir ve halkların bu durumda refleksini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erdoğan ve MHP’nin çıkarları doğrultusunda geliştirilen bir anayasadır. Türk devletinin hukuksal zeminde geliştirdiği hiçbir durum yoktur. Bunun için de bu çok uç bir durum değildir. Zaten önümüzdeki süreçte zor kullanılacağını da düşünüyoruz. Psikolojik zorbalıklar yaşandı zaten, açık oy kullanma gibi. Baskılar ve yıkımlar geliştirilecektir. Çünkü Erdoğan’ın şu anki sistemi faşizm sistemidir. Eğer bu çıkardıkları yasalar halk çıkarları ve demokrasiye hizmet etseydi neden Önderliğimizin ‘demokratik çözüm’ çağrısına ve çabasına karşılık verilmedi. Biliyoruz ki AKP tekçi ve faşist bir sistem oturtmak istiyor. Bundan dolayı bu çaba karşılıksız bırakıldı.

Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan tüm bu savaşın asıl nedeni Erdoğan’dır. Bu savaşı daha da büyütmek için bu yasalarla hak isteyen de yine Erdoğan’dır. OHAL sürecinden geçen bir ülkede referandum gerçekleştirmek hiçbir demokratik sonuç doğurmaz. Yaptıkları tüm vaatler de hikayedir. Demokrasiye dayalı hiçbir durum yoktur. Başta Kürt halkı Ve Türkiye halkları bu konuda çok fazla duyarlı olmalı. Çünkü halkımız, Cizire, Nisebin, Şırnak ve Sur’da yaşanılanları unutmamalı. Senin evini yıkan, toprağına girmene izin vermeyen bir iktidarın yasalarına evet denilmemeli. Refahlık vaatlerine kanılmamalı. Hele kadınlar bu konuda daha da duyarlı olmalı. Hatta AKP içerisinde yer alan kadınlar bile buna izin vermemeli. AKP’li kadınlar bir dönüp baksın anti-demokratik bile olsa atanan kayyumlar arasında bile bir kadın yok. Bunların hepsini göz önünde bulundurulup tüm bu yasalara ‘hayır’ denilmeli.

Referanduma karşı duran ve ‘hayır’ diyerek öne çıkanlar yine kadınlar oluyor. Peki kadınlar neden bu referanduma karşı durmalı. ‘Evet’ veya ‘hayır’ demek kadınlara ne getirir, götürür?

Kadınlar bu referanduma bilinçli yaklaşmalı. ‘Evet’ demek kadın haklarına ‘hayır’ demek anlamına geliyor. Çünkü Erdoğan sisteminde kadın hakları diye bir şey yoktur. Reklam amaçlı, kadınlara kısmi şeyler vaat ediliyor ama bunların hepsi kandırmacadır. Çünkü toplumun yarısı kadın nüfusudur. Bunu bildikleri için özel bir politika izleniyor. Biliyor ki kadınlar ‘evet’ derse kazanım elde eder, ‘hayır’ derse kaybeder. Bunun için kadınlar bu oyunlara gelmemeli. ‘Evet’ demek Türkiye’yi bir felakete, depreme götürür. Eğer kadınlı bir sistem istiyorsak bu yasaya ‘hayır’ demeliyiz. Bu yasaların hepsi tekli sistem eksenlidir. Kadına dair hiçbir sistem geliştirilmiyor. Geliştirilmek istenen tek sistem tekçilik sistemidir. Diyebiliriz ki referanduma ‘evet’ demek köleliğe ‘evet’ demektir; ‘hayır’ demek de özgürlüğe ‘evet’ demektir.

Son olarak uluslararası komplo için bir çağrınız var mı?

Hem yurtta hem de yurt dışında komployu kınamak için geliştirilen eylemleri tekrardan selamlıyorum. Beklentimiz şudur: Tüm eylemlerimizle mücadelemizi ve direnişimizi yükselterek yolumuza devam etmeliyiz. Bir daha şehitlerimize halkımıza ve zindandaki arkadaşlarımıza verdiğimiz sözümüzü yineliyoruz. Biliyoruz ki mücadelemizi ne kadar yükseltirsek o kadar uluslararası komployu boşa çıkartarak planları alt üst edeceğiz ve amacımıza daha fazla yaklaşmış olacağız. Nerde olursak olalım; toplumsal, siyasal ve askeri olsun mücadelemizi yükseltip çaba içerisinde olalım. Türk devleti ve hükümeti de şunu bilsin ki, amacımıza ulaşana dek bizlere durmak yok.