'Devlet artık gözaltında değil, direkt evinde katlediyor!'

Cumartesi Anneleri, 572. haftada adalet arayışlarını sürdürdü. Kürdistan'daki soykırımcı saldırıları da protesto eden aileler, tıpkı acılar gibi, mücadelede de ortaklaşmaya çağırdı.

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için sürdürdükleri adalet arayışlarına devam ediyor. 572'nci haftada yine Galatasaray Meydanı'nda oturma eylemi düzenleyen ailelere Suruç ve Ankara katliamları ile Gezi Direnişi'nde yaşamını kaybedenlerin aileleri, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile Sanatçı Pınar Aydınlar da destek verdi.

Eylemde, 1995 yılında İzmir'de şüpheli bir şekilde yaşamını kaybeden Nurettin Toluk'un akıbeti soruldu. 

'ORTAK MÜCADELE ETMELİYİZ'

Ankara'da 1994'te kaybedilen Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin, eylemdeki konuşmasına, "Biz artık kendi acılarımıza üzülemiyoruz" diye başladı. Geçmiş dönemlerde hükümetin gözaltına alıp, sorgulayıp ondan sonra kaybettiğini ancak günümüzde, Sur'da, Cizre'de Silopi'de insanları evlerinde infaz ettiklerini hatırlatan Bilgin, "Artık devlet için gözaltında kaybetmek külfetli bir iş oldu! Devlet artık insanları evlerinde katlediyor. Biz artık kendi kayıplarımızı anlatamaz olduk. Biz bunları Gezi'yi, Suruç'u, Ankara'yı, Sur'u Cizre'yi unutmayacağız. Bizi bu dertlerimiz birleştirdi. Acılarımız bizi birleştirdi, ortak mücadele etmeliyiz" dedi. 

ERDOĞAN'A: KATLETMEKTEN VAZGEÇ!

Mardin'de 1994'de kaybedilen Nihat Aydoğan'ın eşi Halime Aydoğan ise yıllardır eşinin kemiklerini aradıklarını söyledi. Devletin Kürdistan'daki soykırımcı saldırılarına tepki gösteren Aydoğan, "Erdoğan dur artık! İnsanları katletmekten vazgeçin" dedi. 

İstanbul'da 1980 yılında kaybedilen Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren de "Anneler ağlamasın dedikçe bu meydandaki anne sayısı artıyor. Kayıplarımızın sayısı artıyor. Acılı insanların sayısı artıyor. Biz artık çözüm istiyoruz, barış istiyoruz" diye konuştu.

YÜKSEKOVA'DAN MEKTUP

Eylemde, Yüksekova'da haftalardır eylem yapan kayıp yakınlarının gönderdiği mektubu Yüksekova'da 1990'lı yıllarda babası kaybedilen Vahap Canan okudu. Yüksekovalı kayıp yakınları mektuplarında, her hafta kayıplarının akıbetini sormak için oturma eylemi yaptıklarını ancak yarınki 'sokağa çıkma yasakları'ndan sonra oturma eylemi yapamayacaklarını belirterek, "Yüksekova, Sur, Cizre, Silopi gibi olmasın" diye seslendi.

TOLUK'UN HİKAYESİ

Haftanın basın açıklamasını Cumartesi İnsanları'ndan Ümit Dişli okudu. Dişli, 1995 yılında İzmir'de şüpheli bir şekilde yaşamını kaybeden Nurettin Toluk'un akıbetini sordu. "68 yaşındaki Nurettin Toluk İzmir/Kadifekale'de oğlu Bülent ile yaşıyordu. Toluk işlem yaptırmak için gittiği Güzelyalı Mahalle muhtarı ile aralarında bir tartışma yaşandı. Muhtarın şikayeti üzerine aranmaya başlayınca da geçici bir süre evden ayrıldı" diyerek Toluk'un kaybedilme sürecini anlatan Dişli, şunları ekledi: "Toluk 16 Mart 1995 tarihinde oğlunun yerini söylemesi için gözaltına alınarak Kadifekale Karakolu'na götürüldü. Gözaltı süresi dolduğu halde serbest bırakılmayınca karakola giden avukata önce Nurettin Toluk'u serbest bıraktıkları sonra da hastaneye tedavi için götürdükleri söylendi. Tüm hastaneleri dolaşan ailesi Toluk'un izine rastlamadı."

Dişli, 9 aylık ısrarlı bir arayışın ardından Toluk'un kimsesizler mezarlığına gömüldüğü gerçeğinin açığa çıktığını söyledi.  Dişli, "Ölümü tren kazası olarak kayıtlara geçse de Toluk'n ölümü şüphelidir. Toluk'un başına gelenler kamuoyuna tam olarak açıklanmalı ve onu kaybedenler yargılanarak cezalandırılmalıdır" dedi. 

Cumartesi Anneleri, devlet güçlerince katledilen Amed Barosu Başkanı Tahir Elçi'yi de andı.