Devlet baklavacı dükkânı mı açtı? - Cahit Mervan

Devlet baklavacı dükkânı mı açtı? - Cahit Mervan

Kürt tarafından peş peşe gelen açıklamalar Türk medyasını şaşırtmışa benziyor.  Bu şaşkınlığın, daha doğrusu Türk medyasındaki hüsranın temel nedeni ise, Kürt tarafının sürecin gidişatına ve içeriğine ilişkin yaptığı açıklamaların kendi yazdıkları ve ileri sürdükleri yalan ve iddialarla örtüşmemesi oluşturuyor. Türk medyası İmralı Sürecine ilişkin o kadar tek taraflı ve maksatlı bir yayın yaptı ki, kendi yalanlarına kendisi inanmaya başladı.  

Şimdi iş ciddileşince ne yapacaklarını şaşırdılar. Yarattıkları ve kendilerini inandırdıkları algı ile PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, KCK ve BDP yöneticilerinin yaptığı açıklama ve dahası gelişmeler bu konuda ‘iddialı kalem erbabını’ hayli boşluğa itti. Eğer gerçekleri çarpıtmada inat ederlerse ve yalan atmaya devam ederlerse bu kez boşluğa değil, uçurumdan tepe takla yuvarlanacaklar.

Hatırlatmakta yarar var. Kürt sorununda hayli kafa yormuş ve sayısız habere imza atmış M. Ali Birand, Türk medyasının PKK’ye ilişkin nasıl haber yaptığına dikkat çekerek şöyle yazmıştı:

 "Haberlerinin bir bölümünü bizler üretiyoruz. Gerçek verilere dayanmayan bir senaryo olduğunu bilmemize rağmen, kendimiz de inanır oluyoruz."

Tam da Birand’ın işaret ettiği gibi oluyor. Örneğin, Türk medyasında gerilla güçlerinin geri çekilme meselesine ilişkin yapılan haberleri, atılan manşetleri, çizilen yol haritalarını, senaryoları toplayın bakalım, ortaya ne çıkacak? Koca bir hiç. Koca bir sıfır çıkacak. Bir torba dolusu yalan manşet, haber ve yazı çıkacak.

Çünkü Türk medyası gerçeği değil, kulağına ‘üfürüleni’, ‘minik kuşların’  getirdiği kapalı zarfın içinde olanları yazıyor da ondan.  

Sadece bu kadar mı?

Elbette değil. Bu durumun çok özel başka bir nedeni daha var. O da Türk medyasında subaşlarını tutanlar ve sahada değil de istihbarat bürokrasisinin koridorlarında dolaşanlar, burunlarının dibindeki sorun hakkında temel bilgilere sahip değiller. Bu manşetleri atan ve sözde konuya ilişkin iddialı yazılar yazanlar gerilla konusunda, Kandil, Kürdistan ve Ortadoğu konusunda cehalet içindeler. Sıradan bir ortaokul öğrencisinin bilmesi gereken coğrafya bilgisine sahip değiller. Zır cahiller. 

Tabii ki sorun sadece cehalet değil. Medya, istihbarat şubesinin gönüllü propaganda hizmetine girince, seviye tümden dibe vurmuş oluyor. Özel savaş ekibinin hazırladığı yalan haberleri manşete taşımakta bir mahsur görmüyor.

Dahası M. Ali Birand’ın dediği gibi bu yalan haberleri gerçek sanarak bunun üzerinden hayatı yorumlamaya, gelişmeleri izah etmeye ve ahkâm kesmeye başlıyor.

Şimdi bir parça Kürdistan ve Türkiye’den haberdar olan birisi Sabah ve Bugün gazetesinin tek elden çıktığı belli olan ‘1200 kişi dağdan indi’ manşetine baktığı zaman ne diyecek? Veya bu habere neresiyle gülecek?   

Bu iki gazetenin bugün-15 Nisan- attığı manşete göre yani güya polis-asker elde baklava börek ailelerin kapısını çalmış!..

Eeeee. Aileleri ikna etmiş!

Eeee. Dağdan PKK ve DHKP-C üyesi 1200 kişiyi ‘indirmiş!’

Yalanın zamanlaması önemli. Bu tipik beş kuruş etmez yalan manşet, geri çekilme tartışmalarına ilişkin iki önemli açıklamadan hemen sonra gelmesi dikkat çekicidir.

Bilindiği gibi geçtiğimiz Cuma akşamı STERK TV’de Sêla Sor programına KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, geri çekilmeye ilişkin Türk tarafının iddialarını temelden yalanlamış ve şöyle demişti:

 “O üretilen senaryoların hiçbir geçerliliği yok. Söz konusu iddiaların hiçbir geçerliliği yok.  Herkes yerli yerinde ve gerilla ateşkes konumundadır. Önder Apo’nun Newroz’da yaptığı çağrı ve Yürütme Konseyi Başkanlığı’mızın 23 Mart tarihli talimatı temelinde gerilla ateşkes pozisyonuna çekilmiştir ve bu pozisyonunu sürdürüyor. Bu konuda ne geri ne de ileriye dönük her hangi bir değişiklik yok. Yeni bir talimat da gerilla komutanlığına yoktur. Her hangi bir talimat karargaha ulaşmamış, birliklere de öyle bir talimat verilmemiştir. Herkes mevziisinde ateşkes konumunda kendini savunuyor, meşru savunma konumunda bekliyor, sürecin gelişimini izliyor. Gerilla birliklerimiz her olasılığa göre de hazır olmayı esas alıyor.”

Hiçbir spekülasyona yer vermeyecek kadar açık ve net cümleler bunlar. Bu cümleleri yorumlamanın, altından-üstünden mana çıkarmanın bir anlamı yok. Aslında bu cümleleri anlamak için özel bir zekaya da ihtiyaç yok.

İkinci ve çok önemli açıklama ise dün akşam (14 Nisan) İmralı’da esir tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan’dan geldi. Öcalan ile görüşen 5. BDP heyeti düzenlediği basın toplantısında Öcalan’ın kısa açıklamasını kamuoyu ile paylaştı.

Öcalan yaptığı kısa açıklamada ‘Yaşamakta olduğumuz barış ve demokratik çözüm süreci bütün hassasiyetiyle devam etmektedir. Hem çatışmasızlık sürecinin kalıcılaşması, hem de geri çekilme sürecinin gerçekleşmesi için yoğun bir çalışma yürütmekteyim. Gelinen aşamada daha umutlu bir noktada olduğumuzu söyleyebilirim’ dedikten sonra ‘eşit, demokratik ve adil bir barışa olan inancımla herkesi selamlıyorum" diyor.

Yoruma, başka söze gerek bırakmayacak kadar son derece net ve berrak tespitler.

İşte Sabah ve Bugün gazetelerinin yalan manşeti bu berrak ve net açıklamalardan sonra geldi. Demek ki Türk tarafı halen ‘eşit, demokratik ve adil bir barışa’ hazır değil. Bu havaya girmiş değil. Halen özel savaşın o derin mahzenlerinde üretilen yalan ve kirli haberleri manşete taşımakla meşgul.

Kaç kez altını çizdik, bir kez daha altını çizelim: 15 Ağustos 1984’ten buyana yapılan bütün kirli ve özel manşetler Kürtler nezdinde alıcı bulmadı. Batı’da ise-kağıt ve mürekkep israfından öteye- tek bir işe yaradı: Kitleleri zehirledi. Türk halkı yalan ve kara propaganda ile aldatıldı. Tam da bugünlerde bu kirli propagandanın ceremesini akil insanlar çekiyor. Akil insanlar yıllardır Türk medyasının, istihbaratın ve kirli propaganda merkezlerinin birer şubesi gibi çalışarak yarattıkları o ‘Frankenstein’i ehlileştirmek için ter döküyorlar.

Şimdi kısmen silahlar susmuşken negatif de olsa, bir barış süreci söz konusu iken bu türden yalan manşetlere ne gerek var? Hiç. Ama huylu huyundan vazgeçmiyor. İlle de yalanda, iftirada ve kirli propaganda da var olacağım diyor.    

O zaman bizde şunu önerelim. Bu haberin kaynağını açıklayın. Her iki gazetenin de ‘önemsediği için’ manşetten verdiği habere göre sözde aileleri ikna etmek için polis-asker tepsiyle baklava dağıtmış! Yani nerden baksanız 1200 tepsi baklava ediyor!

Acaba devlet baklavacı dükkanı mı açtı haberimiz yok?  Varsa böyle bir durum Sabah ve Bugün gazeteleri açıklamalılar.

Sabah ve Bugün gazeteleri yayın yönetmenleri; Adam olun haberinizin kaynağını açıklayın!

Ya da bu kafayla daha çok baklava haberi yaparsınız.