DİDF: İşlenen suçlar karşısında sessiz kalmayalım

Newroz’a ilişkin bir açıklama yapan DİDF Yönetim Kurulu, “Almanya'da yaşayan bizler de barış, kardeşlik ve demokrasiden yana olan bu sese ses katalım; güya 'vatan ve milliyetçilik' adına halka karşı işlenen suçlar karşısında sessiz kalmayalım” dedi.

Newroz’a ilişkin bir açıklama yapan DİDF Yönetim Kurulu, “Almanya'da yaşayan bizler de barış, kardeşlik ve demokrasiden yana olan bu sese ses katalım; güya 'vatan ve milliyetçilik' adına halka karşı işlenen suçlar karşısında sessiz kalmayalım” dedi.

Yazılı bir açıklama yapan DİDF Yönetim Kurulu, halkların yüzlerce yıldır baharı müjdeleyen bir barış ve kardeşlik bayramı olarak kutladığı Newroz’un bu yıl savaş ve ölüm haberleriyle karşılandığını belirtti. Aylardır kuşatma altında olan, tanklarla, toplarla bombalanan Amed, Cizre ve Yüksekova’nın Halep’ten, Gazze’den farksız bir durumda olduğunu vurgulayan DİDF Yönetim Kurulu, “Yıkılmış, yakılmış evler, göç etmek zorunda kalan on binlerce insan; çocuk, kadın, yaşlı demeden katledilen yüzlerce insan…

Çünkü 7 Haziran seçimlerinin ardından Türkiye'yi yönetenler bir kez daha ülkeyi savaş bataklığına sürükledi; ‘Çözüm ve çatışmasızlık’ sürecini durduran Erdoğan ve AKP hükümeti, Temmuz ayından beri yüzlerce sivilin öldüğü, bırakın evleri-binaları, koca koca mahallelerin, ilçelerin yerle bir edildiği bir savaş yürütmekle övünüyor; ‘Vatanı böldürmeyeceğiz; teröre taviz vermeyeceğiz’ diye öfke kusuyor. Ancak şu unutulmamalıdır ki, en büyük 'vatan hainliği', Kürt halkının eşit vatandaşlık ve kendi kaderini tayin hakkını silahla, zorbalıkla, kanla bastırma siyasetinin kendisidir.

Çoluk çocuk demeden insanların öldürülmesi; ölülere dirilere işkence edilmesi; haftalardır süren sokağa çıkma yasakları; her türlü hakkın ve hukukun rafa kaldırılması; itiraz eden, eleştiren gazeteci ve aydınlara baskı ve ceza uygulanması... inkar ve savaş siyasetinin sonuçları olarak Kürdü Türkü, Diyarbakır'ı Ankara'sıyla bütün ülkeyi acı ve gözyaşına boğmaktadır.

Erdoğan ve hükümet ‘ya bizdensiniz ya düşman’ diyerek bütün ülkeyi kutuplaştırmaya; etnik köken üzerinden düşmanlık tohumları ekmeye, yıldırıp sindirmeye çalışıyor... Artvin'de doğayı savunanı da, Bursa'da hak arayan Renault işçilerini de düşman olarak görüyor. Çünkü onlar da biliyor ki, bu coğrafyada barışı ve özgürlüğü getirecek tek yol halkların kardeşliği ve zulme karşı birlikte mücadelesidir. Ancak şu unutulmamalıdır ki, Türkiye ve Kürdistan toprakları sadece Dehaq'ın zorbalığına değil, Kawa'nın isyanına da tanık olmuştur” dedi.

‘HERŞEYE RAĞMEN BARIŞVE KARDEŞLİK KAZANACAK’

Türkiye’yi yönetenlerin bütün bu zorbalığına karşın, barışın, kardeşliğin, özgürlüğün ve halkın tarafında olan aydınların, emekçilerin, kitle örgütlerinin, partilerin, savaşa, düşmanlığa ve diktatörlüğe itiraz etmekte, “Bu suça ortak olmayacağız” dediğini de vurgulayan DİDF Yönetim Kurulu açıklamasında şunları kaydetti: “Evet, Kürt halkı yalnız değildir: Ne çektiği acılarda, ne de barış ve özgürlüğe duyduğu özlemde... Bu yüzden bu coğrafyanın bütün ezilen halkları, emekçileri günümüzün Dehaq'larına karşı birlikte mücadele ettikleri ölçüde insanca yaşayabilecek bir ülkeye sahip olabileceklerdir.

Almanya'da yaşayan bizler de barış, kardeşlik ve demokrasiden yana olan bu sese ses katalım; güya 'vatan ve milliyetçilik' adına halka karşı işlenen suçlar karşısında sessiz kalmayalım. Türkü Kürdü, Alevisi Sünnisi ile bütün ezilenler olarak birliğimizi güçlendirelim. Türkiye'nin diktatörlükle yönetilmek istenmesine; Kürt halkının yok sayılıp, sokak sokak, mahalle mahalle, şehir şehir katledilmesine 'hayır' diyelim.

‘AB VE ALMANYA HÜKÜMETİ SUÇA ORTAK OLMAMALIDIR’

Erdoğan ve AKP hükümetinin izlediği savaş ve yıkım siyasetinin önemli destekçilerinden biri de Alman hükümeti ve Avrupa Birliği'dir. Avrupalı devletler, mültecilerin Avrupa'ya gelişini önlemek için pazarlığa oturduğu Türkiye hükümetinin demokrasi, barış ve insanlık adına işlediği suçları örtbas etmeye çalışmakta; dahası, verdiği politik, askeri ve ekonomik destekle bu suça ortak olmaktadırlar.

Avrupalı hükümetlerin bu desteği Kürdistan'da, Türkiye'de ve Suriye'de akan kan ve gözyaşlının büyümesine neden olmaktadır. Bu yüzden Almanya'daki demokratik güçlerle birlikte bu desteği protesto edelim; Almanya-Avrupa kamuoyunun gerçekleri öğrenmesi için harekete geçelim.”