Dikkat! Tayyip Erdoğan tekliyor, süreç tıkanıyor - Baki Gül
Dikkat! Tayyip Erdoğan tekliyor, süreç tıkanıyor - Baki Gül
Dikkat! Tayyip Erdoğan tekliyor, süreç tıkanıyor - Baki Gül
Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun en önemli sorunu olan yüzyıllık Kürt Sorunu’nda çözüm süreci 9. Kez de sekteye mi uğrayacak? Bu günlerde bu soruyu ne kadar çok sorar ve yanıtını almaya çalışırsak o kadar iyi olacak. Çünkü 40 bin insanın yaşamını yitirdiği, binlerce köyün boşaltıldığı, milyonlarca insanın göç ettirildiği, zindanlara tıkatıldığı ve yaşadığı acıların mı süreceği yoksa demokrasi, barış ve özgürlüklerin mi yaşatılacağı çok önemli bir kavşakta bulunuyoruz.
Mısır’daki şiddet sarmalı, Suriye’yi kasıp kavuran iç savaşın varacağı nokta; Rojava’daki devrim ve karşı devrim mücadelesi Türkiye’nin önündeki seçenekler olarak ortaya çıkıyor. Hiç kimse Kürt sorununu basite almamak durumundadır. Ama görünene o ki bu işlerin sorumluluğunu üzerine alan AKP iktidarı bu konuda kendisini kandırmakla karşı karşıyadır. AKP kendisini kandırırken de Türkiye halklarını yine uçurumun eşiğine götürüyor... Nasıl mı; hemen izah edelim: Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, yüzyılların sorunu olan, on binlerce insanın ölümüne milyonların acı çekmesine neden olan Kürt sorununun tarihi çözümü için bir süreç başlattı. AKP, bu sürece uyacağını taahüt etti. Silahlar susacak, operasyonlar duracak, demokratikleşme adımları atılacak ve sonrasında normalleşme ile Türkiye halkları tarihi barışını gerçekleştirecek, özgürce, kardeşçe yaşamaya başlayacaktı. Bunun için Kürt tarafı ilk andan itibaren kendi üzerine düşen adımları attığını ifade etti. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık “Türk devleti ve AKP hükümetinin sorunu çözme yaklaşımı yoktur” diyor ve 1” Eylül’e kadar somut adımlar atılmaz ve önerilen komisyonlar kurulmazsa sürecin tıkanacağını ve mücadelenin çok daha farklı yol ve yöntemlerle yükseltileceğini, bunun sorumlusunun da AKP hükümeti olacağını” söylüyor.
ERDOĞAN’IN 1. AŞAMADAN ANLADIĞI!..
KCK yetkilileri bu konuda uyarılarını hafta boyunca çeşitli vesilelerle sürdürdü. Öcalan ise kardeşe Mehmet Öcalan ile görüşmesinde “Süreç tek taraflı adımlarla yürümez” uyarısını yineledi. Ancak bu uyarıları görmezden ve duymazlıktan gelen Recep Tayyip Erdoğan yine uçakta gazetecilerle görüştü ve söyledikleri ile ya süreci hiç anlamamış ya da kendine göre hesaplarının sonuna gelmiş görünüyor.
Çünkü eğer Erdoğan çözüm süresinin 1. Aşamasını anlamış olsaydı böyle konuşmazdı. Çünkü Erdoğan, “(PKK'nın çekilmesi) Türkiye'yi terk konusunda verilmiş sözler yerine gelmiş değil. Çocuk, yaşlı kadın gibi yüzde 20 gibi bir durum. Bunun dışında çıkma diye bir şey söz konusu değil. Böyle bilinmesinde fayda var.” diyor. Oysa Gerillanın çekilme görüntüleri, yaptıkları karşılama törenleri, kendi ifadeleri Erdoğan’ın bu söylemlerinin zaten büyük ölçüde yalanlamaktadır.
ERDOĞAN’IN 2. AŞAMADAN ANLAMADIĞI!...
Erdoğan 1. Aşamayı kabul etmediği ve yükümlülüklerini yerine getirmediği için doğallığında demokratikleşme adımları konusunda ise daha fazla tehlikeli konuşmaktadır ve şöyle demektedir:
“(Ana dilde eğitim) O konu bizim için şu anda ele alınacak durum değil. Özel okullarda da yok. Ne, neyi getirir, götürür kimse düşünmüyor. Biz düşünmeye mecburuz. Biz, ülkemizi bölecek konular üzerinde adım atamayız .Anadil ile eğitimin önünü açarsanız resmi dili zedelersiniz. ”
ERDOĞAN İÇİN BARIŞ VE NORMALLEŞME BİR İHTİYAÇ DEĞİL!
1. Aşamanın gereklerini ve yapılanlarını görmeyen ve anlamak istemeyen Erdoğan doğal olarak 2. Aşamada atılması gereken demokratik adımları da yanlış bir zeminde ele almaktadır ve klasik statükocu devlet söylemini tekrar etmektedir. Böyle olunca da Erdoğan için 3. Aşama, yani normalleşme, özgür bir barış ve kardeşlik ise sözkonusu olmamaktadır. Onun için de Erdoğan; “Asla bir genel af gündemimizde değil. Öcalan için de söz konusu değil” diyor ve sözlerini Kürtlerin ulusal birlik için yapacakları kongreyi önemsizleştiriyor, Güney Kürdistan yönetimini tehdit ederek “Kuzey Irak Yönetimi'nin bize söyledikleri sözlere, taahhütlere ters kararlar münasebetlerimizi etkileyebilir. Biz, kendilerine ülkemizin bölünmesine vesile olabilecek adımlarda münasebetlerimizi gözden geçireceğimizi hep söyledik. Onlar da kadir kıymetini bilmeliler” diyor. Erdoğan’ın tehditleri sadece bununla sınırlı değil; PKK’yi kastederek de savaşı başlatabileceğini ifade ediyor: “Zaten silahı bırakmış değiller. Bunlar kendi durumlarını ortaya koyuyorlar. 'Saldırırım' diyene bu ülkenin güvenlik güçleri de herhalde 'Hoş geldin' demeyecek. Gereğini yapacaktır.”
PKK’yi ve PKK yetkililerini konu edinen haber ve yorumlara da sinirlenen Erdoğan, gazetecilere de şunları söylüyor: “Son zamanlarda bölücü terör örgütü ile ilgili yazılı ve görsel medyada yoğun yayın yapılıyor. Adeta örgütü, ülkenin kurtuluşuymuş gibi lanse edişler filan. Bunlar benim ülkeme fayda getirmiyor, zarar getiriyor.”
ÇÖZÜM OLMAZSA TÜRKİYE SURİYE VE MISIR GİBİ OLUR
Peki durum Tayyip Erdoğan’ın anladığı gibi midir? Hiçbir adım atılmamış mıdır? Erdoğan, Barış ve çözüme gitmeyen Türkiye’nin nereye doğru gidebileceğini göremiyor mu? Kendisi göremiyorsa o çok bilmiş siyasi danışmanları neden gerçekleri Erdoğan’a anlatmıyorlar... Erdoğan eğer süreci böyle basitleştirerek, anlamsızlaştırırsa Türkiye için hayra alamet bir durum sözkonusu olmayacaktır. Yanı başındaki Suriye’deki iç savaş, Mısır’daki darbe ve iç çatışmalar Türkiye’nin varabileceği bir noktayı işaret ederken; Rojava’daki gelişmeler de PKK’nin varabileceği noktayı gösteriyor. Yani bunun Türkçesi şudur: Eğer Recep Tayyip Erdoğan; Kürt sorununu çözmezse, basitleştirirse Türkiye’nin durumu siyasal dizayn olarak Mısır gibi, iç işleyiş olarak da Suriye’nin şu anki durumu gibi olur. PKK önderlikli Kürt hareketi ise kendi seçeneğini Rojava’daki halkın seçeneği gibi ortaya koyar.
yani ne PKK ve Kürtler açısından ne de AKP ve Türkiye açısından hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Savaş ve çatışmalar da eski zemindeki gibi ilerlemez, siyasal durum da eskisi gibi olmaz.
Bu da şu demektir; Erdoğan Mursi gibi darbeye ve Esad gibi ise teşhire dönüşür. Necdet Özel bile birden bire “Genaral Sisi olup çıkar ortaya” o zaman ne Türkiye ne de AKP ne de Erdoğan’ın hevesleri ortada kalır...