Başbakan Erdoðan biz Ýmralıyla görüşmeyi terörle mücadelede başarılı olmak için yürütüyoruz mealinde konuşunca, ne yapsın, fakir, Ýmralı sürecini kendi tabanına benimsetmeye çalışıyor deyip, geçiyoruz.
Yani madem müşavereden müzakereye geçiş ihtimali belirdi, o halde dilimizi tutalım diyoruz.
Ama Başbakanın Başdanışmanı Yalçın Akdoðanın konuşmaları Erdoðandan farklı. O, şu sıralar kendi tabanına hitap etmiyor, PKKnin içine hitap ediyor! Hatta öyle bir hitap ediyor ki, okuduðunuzda, bu adam acaba PKK içinde var olduðu iddia edilen bir Kandil karşıtı fraksiyonun adamı mı? diye düşünüyorsunuz.
Bakın Başdanışman ne demiş?
Karayılanın açıklamalarını afaki gördüm. Abdullah Öcalanın iradesine karşı bir tavır sergiliyor.
Vay canına
Başdanışman Akdoðan, sanırsınız Öcalan yanlısı bir PKKli ve Karayılana karşı Öcalanın iradesini savunuyor
Karayılan Abdullah Öcalanın iradesine karşı bir tavır sergiliyormuş
Ýnanılır gibi deðil, PKK önderinin iradesini 13 yıldır bir tecrit adasında esaret altında tutana bakın siz. Esaret altında tuttuðu iradeyi, bu iradeyi özgürleştirmek için kelle koltukta savaşan Karayılana karşı savunmaya yelteniyor. Başdanışman Akdoðan Öcalanın iradesini, o iradeyi hapiste tutarak alkışlıyor, KCK Yürütme Konseyi Başkanı, Öcalanın iradesini özgürleştirmek için savaşarak, o iradeye karşı tavır almış oluyor.
Bu zavallı iddia, kafa karışıklıðı denmeye bile layık deðil.
Sen PKK önderinin iradesini Karayılana karşı savunma numarası yapacaðına, bu iradenin koşullarını müzakere sürecinde özgürleştirmek üzere adım atsana
Örneðin, seninle aynı gün AKP iktidarında Öcalana ev hapsi olmayacak diyen Başbakanına, bir Başdanışman olarak Karayılanın karşı tavır sergilediði iradeyi biz özgürleştirelim diye akıl versene
Ama hayır. Başdanışman cin fikirli. PKK kolektif önderliðini aklı sıra birbirine düşürmeye, Öcalanı Karayılana, Karayılanı Öcalana karşı enstrümanlaştırmaya çalışıyor. Entegre yani
Tepeden tırnaða entegre
Başdanışman bir de Karayılanın açıklamalarını afaki gördüm demiş.
Şimdi insafla konuşunuz: Sizce neredeyse yarım yüzyıldır kader birliði etmiş insanları birbirine düşürme gayretiyle konuşmak mı afaki, yoksa, şu anda bir müzakereden deðil, bir müşavereden söz edebiliriz, önderliðin koşulları iyileştirilmedikçe ve sürece PKK ve onun savaş güçleri de katılmadıkça, aynı zamanda masaya Hükümet resmen oturmadıkça, müşavereden müzakereye geçiş söz konusu olmayacak diye özetleyeceðimiz bir görüşü savunan Karayılan mı afaki
Başdanışman, PKKnin bu kilit görüşünün yanına bile yanaşamıyor. Afaki konuşuyor. Örneðin PKKnin de Ýmralı sürecine dahil olma talebine açıkça karşı çıkamıyor. Çıkamaz. Buna AKP de, MÝT de, devlet de karşı çıkamaz.
Nereden biliyorsun, sen de afaki konuşma derseniz, ben de size, bunu ben söylemiyorum, Başbakan bizzat söylüyor derim. Gerçekten de Başbakan, Başdanışmanının afaki dediði görüşü resmen kabul ettiðini açıkladı bile. PKKnin de katıldıðı Oslo türü bir görüşme olur mu, diyenlere, olabilir, Oslo olmaz da başka bir yer olabilir yanıtını verdi.
Başdanışman Akdoðan Karayılan Öcalanın iradesine karşı tavır sergiliyor tezini neye dayandırıyor? Çok açık; PKKsiz Ýmralı süreci olmaz görüşünden hareketle, Başdanışman Karayılanın Öcalana itiraz ettiði yalanını uyduruyor. Karayılanın bu tezini Öcalanın iradesine karşı tavır sergilemek olarak çarpıtıyor.
Peki şimdi ne oluyor?
Karayılanın PKKsiz Ýmralı süreci olmaz tezi, bizzat Başbakan tarafından kabul edilmiş oluyor.
Böylece, PKKsiz Ýmralı süreci olmaz tezinin, Öcalanın iradesine karşı deðil, Başdanışmanın PKKsiz Ýmralı süreci hayaline karşı bir tavır olduðu ortaya çıkıyor.
Yani Başdanışman PKKsiz Ýmralı sürecine itiraz eden Karayılanla Öcalanı karşı karşıya getireyim derken, kendisi evet, PKKsiz Ýmralı süreci olmaz noktasına gelen Başbakanıyla karşı karşıya geldi.
Ama hepsi bu kadar deðil
Bir de şu var: Başdanışman Yalçın Akdoðan, bir akademisyen
Yani danışmanlık hizmeti verdiði Başbakan gibi, Kasımpaşanın top sahalarından devletin başına gelmiş bir afili deðil. Okumuş, yazmış, üniversite sıralarında dirsek çürütmüş bir aydın. Doktora yapmış, Doçentlik ünvanı kazanmış, hem de Ýngilizce bilmekte
Siz böyle bir insandan nasıl bir dil beklersiniz?
Dil deyince şu moda barış dili, empati dili, yapıcı dil filan demiyorum
Başdanışmandan, yaşadıðımız en zorlu, en hayati mesele tartışılırken beklenen dil, besbelli ki, hepimizin, normal insanların, aklı başında yurttaşların, birbirleriyle anlaşmak için her yerde herkesin kullandıðı bir dil olmalı deðil mi?
Ama öyle deðil.
Başdanışman Yalçın Akdoðan KCK Başkanı Karayılanla argo konuşuyor.
Ne diyor? Aynen şöyle diyor: Karayılan'ın açıklamalarını afaki gördüm. Abdullah Öcalan'ın iradesine karşı bir tavır sergiliyor. Öcalan'a racon kesiyor.
Şimdi bu racon kesme lafına bir bakalım.
Türk Dil Kurumu sözlüðü bu racon kelimesinin argo bir kelime olduðunu yazıyor. Açın bakın.
Peki argo kelimesinin ne anlama geldiðini aynı sözlük nasıl açıklıyor? Resmi Türk sözlüðünden aktaralım:
Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken çoklukla eðitimsiz kişilerin söylediði söz veya deyim. Serserilerin, külhanbeylerinin kullandıðı söz veya deyim.
Aynen böyle
Demek ki, racon kesmek deyimi argo bir deyimmiş ve argo deyimler, her yerde her zaman kullanılmaması gereken, çoklukla eðitimsiz kişilerin söylediði, ya da serserilerin, külhanbeylerinin kullandıðı söz veya deyimmiş ve Başbakanın Başdanışmanı, Karayılanla tartışırken, her yerde her zaman kullanılmaması gereken, çoklukla eðitimsiz kişilerin söylediði, ya da serserilerin, külhanbeylerinin kullandıðı argo diliyle konuşmuş
Olmaz.
Böyle olmaz.
Baylar, keşhanede külhanbeyi aleminde deðil, ülkenin kaderini çizecek olan bir müzakere ortamında konuşmaktasınız.
Muhatabınıza saygılı ve dilinize mukayyet olun!