‘Dilsiz kalmak duygu, his ve düşüncelerden uzaklaştırıyor’
‘Dilsiz kalmak duygu, his ve düşüncelerden uzaklaştırıyor’
‘Dilsiz kalmak duygu, his ve düşüncelerden uzaklaştırıyor’
İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında Amed’de "Dil, Asimilasyon ve Travma" konulu panel yapıldı. Panelde konuşan psikiyatrist İsrafil Bülbül, dilin bütün ilişki ve düşüncelerin zemini olduğuna dikkat çekerek, "Anadil yok olursa yaşamın anlamı da yok olur. Dilsiz kalmak aynı zamanda duygu, his ve düşüncelerden uzak bırakılmaktır. Dilsiz bırakılmak, ağır hastalıkları da beraberinde getiriyor" diye belirtti.
Amed’de 10-17 Aralık "İnsan Hakları Haftası" etkinlikleri kapsamında Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Amed Temsilciliği, İHD Amed Şubesi, MAZLUMDER Amed Şubesi ve Amed Barosu tarafından "Dil, Asimilasyon ve Travma" konulu panel düzenlendi.
Bağlar Belediyesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen panele, düzenleyici sivil toplum örgütü temsilcilerinin yanı sıra, Barış Anneleri Meclisi ve çok sayıda STÖ temsilcisi ile kitle katıldı. Panelde ilk olarak konuşan TİHV Amed Temsilcisi Barış Yavuz, bu yılki İnsan Hakları Haftası etkinliklerinde "barış" konusunu ana tema olarak işleme kararı aldıklarını hatırlatarak, "Barış" temasıyla beraber, yaşam hakkını ve bu hakkın ihlalini de ele aldıklarını belirtti.
Bu temanın seçilmesinde barışa dair tartışmaların devam etmesinin de etkisinin olduğuna işaret eden Yavuz, "Bu hafta içerisinde hak, hakikat ve adalet arayışı içerisinde olan insanlara sesimizi duyurabilmek adına çalışmalar yürüttük. Önce Roboskili ailelerle bir arada olduk. Sonra JİTEM karargahına yürüdük. Oraya girdiğimiz anda bile insanların anıları canlandı. Genel travmaya dair herşeyi yürürken duyduk. Oraya gidenlerin ayak izlerini izledik. Toplumsal travma ile baş etme düşüncesi ekseninde ilk karşılaşılan travma temelinde bu paneli düzenliyoruz" diye konuştu. Daha sonra konuşan İHD Amed Şube Başkanı Raci Bilici, Kürdistan’da yoğun insan hakları ihlalinin yaşandığına dikkat çekerek, ölüm, işkence ve zorla göç ettirme gibi birçok hak ihlalinin yanında birde dil alanında yaşanan ihlaller olduğunun altını çizdi.
Yaşam hakkının ardından gelen ikinci hakkın insanın kendi dilini konuşması olduğuna dikkat çeken Bilici, "Dilsiz bir yaşam olmaz. Dil alanında yaşanan ihlaller de ciddi travma yaşatan olgulardır" dedi. Bilici'nin ardından konuşan Abdurrahim Ay da, cumhuriyetin ilanından bu yana Kürtçe başta olmak üzere bir çok dilin unutturulmaya ve yok edilmeye çalışıldığını belirterek, "Tüm anadiller cumhuriyetçi, tekçi zihniyet nedeniyle baskı altında tutuldu. Hepimiz dil üzerinden asimilasyonu yaşadık" ifadesini kullandı.
Konuşmaların ardından başlayan panelin moderatörlüğünü yapan psikiyatrist İsrafil Bülbül, dil ve travma üzerine değerlendirmeler yaptı. Dilin bütün ilişki ve düşüncelerin zemini olduğunu söyleyen Bülbül, "Anadil yok olursa yaşamın anlamı da yok olur. Neredeyse hepimiz bu travmayı yaşadık. Ölüm, köy boşaltmaları, katliamlar, asimilasyon gibi travmaların yanı sıra bu bölgede yaşanan en ağır travmalardan biri de dilsiz bırakılmaktır. Dilsiz kalmak aynı zamanda duygu ve hislerden, düşüncelerden uzak bırakılmaktır. Dilsiz bırakılmak insanı kendisinden uzaklaştırmakta ve kendisine yabancılaşmasına yol açmaktadır. Dilsiz bırakılmak, ağır hastalıkları da beraberinde getiriyor. Bazen bu travmayı dile bile getiremiyoruz. Depresyon diyemiyoruz. Depresyon bizim için bir yerlerimizin ağrımasıdır. O kadar dilsiz bırakıldık ki, depresyonu bile söyleyemiyoruz. Bütün hastalıklarımız ağrı ya da sancıdır" dedi.
Bülbül, dilsiz bırakılmanın yarattığı travmanın yanı sıra batıda lince varan saldırılarla da karşı karşıya kalınmasına yol açtığını kaydederek şunları aktardı: "Başbakan, 'Kürtler medeni mi ki, onların dilinde eğitim verelim' dedi utanmadan. Biz kendimize sahip çıkmazsak kimse sahip çıkmaz. Dilinden dolayı baskı altında kalan kişiler, başka bir dille tedavi olamaz. Bu hastalıkların tedavisi, psikiyatrik ve psikolojik yöntemlerin yanında hukukidir. Hala bu travma, yasaklardan dolayı devam ediyor."
Daha sonra konuşan Artuklu Üniversitesi Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Ramazan Pertev, asimilasyon politikalarının yaşam içerisinde nasıl sürdürüldüğü noktasında değerlendirmeler yaparak, asimilasyonun ilk olarak dil üzerindeki yasaklarla hayata geçirildiğini ifade etti. Kürt halkı üzerinde bugün yürütülen politikaların kültürel soykırım politikası olduğunu dile getiren Pertev, "Cumhuriyet tarihinin başından beri Kürt kültürüne dönük inkar ve asimilasyon politikaları bugün de farklı ve daha derin bir şekilde devam etmektedir. Kürt gerçekliğinin inkarı ve asimilasyonu noktasında onlarca resmi belge bile mevcuttur" diye konuştu.
Pertev'in ardından konuşan avukat Hasan Basri Çelik, "Anadilsiz eğitim" konusunda akademisyen Vahap Çoşkun'da "Asimilasyonun hukuksal boyutu" konusunda değerlendirmelerde bulundu. Panelistlerin değerlendirmelerinin ardından panel tartışma oturumuyla sona erdi.