Din istismarından çocuk istismarına/Roni Arjin

Karaman’da AKP'ye yakın Ensar Vakfı'na bağlı bir okulda 45 çocuk tecavüze maruz kaldı. Ondan sonra peşi sıra birçok okuldan bu tür çocuk istismarı haberleri yayıldı. Bu tarz vakaların çıkması kanımca tesadüf değil...

Karaman’da AKP'ye yakın Ensar Vakfı'na bağlı bir okulda 45 çocuk tecavüze maruz kaldı. Ondan sonra peşi sıra birçok okuldan bu tür çocuk istismarı haberleri yayıldı. Bir olaydan sonra diğer okullarda da bu tarz vakaların çıkması kanımca tesadüf değil. Cezaevlerinde de -özellikle çocuk koğuşlarında- bu tür vakalar günlük hayatın bir parçası olarak yaşanıyor ve bunlar da zaman zaman basına yansıyor. Karaman’daki olayın basında yankı bulması, diğerlerini de tetikleyerek, adeta okullarda yaşanan kirli çamaşırları ortaya serdi.      

Başta Ensar Vakfı olayı kabullenmedi, “bizimle alakası yok, bilmiyoruz, tanımıyoruz” dediler. Daha sonra tecavüzcünün Vakfın evlerinde görev yapan biri olduğu ortaya çıkınca “o sapık gün yüzü görmeyecek” diye nara atmaya başladılar. Vakıf kendisini bu korkunç olaydan hiç de sorumlu görmedi. Olayı bir sapığa indirgeyerek kendisinin sapıklığa ne kadar zemin sunduğunu örtüverdi. Güya dini eğitim yapan okullarda böylesi vakaların çıkması kelimenin tam anlamıyla imansızlıktır. İsmi Ensar Vakfı yani yardım edenler, yardımcılar, herkesi sevenler anlamında… 

Elbette İslam tarihinde vakıfların iktidarların dışında toplumun değerlerini, ahlakını koruma bağlamında rolleri olmuştur. Fakat iktidarlarla bütünleştikleri, sistemin çarklarının bir dişlisi oldukları an sonlarını hazırlamışlardır. Ensar Vakfı'nın tüm genel kurul toplantılarına Erdoğan'ın katıldığı söyleniyor. Saray ile bu denli haşır neşir olursan yardım edenler değil, zengin olanlar kategorisine geçersin. Sınıf atlarsın, Saray'ın odalarında cirit atarsın. Ve bu devran böyle işler sanırsın. Ensar’ın mayasına bu zehir çalındı mı ahlaki doku çöker, sapkınlık gelişir. Kendi kendini yönetmesi gereken vakıfların bu denli iktidara yapışmasının sonu, dibe vurma halidir.

DİL SÜRÇMESİ DEĞİL

Güya toplum en değerli varlıkları olan çocuklarını bunlara emanet ederek evinde huzur içinde yatmak istiyor. Bence son olayların da açıkça gösterdiği gibi, diken üzerinde olunursa daha iyidir. Çünkü oralarda güvende olduğu sanılarak gönderilerek sadece cinsel değil, zihinsel tecavüze de uğruyor. Böylece DAİŞ gibi çeteler içinde yer alacak nesiller de hazırlanmış oluyor. Halbuki geleneksel İslami örgüye bakarak inançlı toplum kendisinden daha çok bu tür vakıflara güvenmek istiyor. Çocuklarını güya onların ‘’şefkatli’’ kollarına bırakıyor. Vakfın ellerini gördük, bazen Osmanlı tokadına dönüşüyor, bazen de saraylar geleneğinde yaşandığı gibi sübyancılığa kadar gidiyor. Öyle ya Emine Erdoğan’ın dediği gibi haremler bir eğitim kurumu olunca sübyancılık da onun bahsettiği eğitimin bir parçası oluveriyor. Ne de olsa buralarda çocuğun eti senin, kemiği benim kanunları işliyor. Geleceğimizi sapıkların eline veremeyiz. Bu en rezil saldırıyı "bir kereden bir şey olmaz" diyerek meşrulaştıran, “gül” değil de “diken" gibi de bir bakan var karşımızda. 

Ne demek oluyor tacize, tecavüze “bir kere” demek... Bu korkunç saldırının bir keresi mi olur! Bir ülkenin başına gelebilecek en büyük kötülük böylesi bir bakanın varlığı olsa gerek. Kadın olması daha fazla içler acısı bir durum. İstismarın çocukların bedeninden öte, ruhların da bilinçlerin de hangi tahribatlara yol açtığından bu kadar bihaber olunur mu? Olunur, çünkü bakan olaya sadece bilinçaltıyla bakıyor. Öyle baktığı için "çocukları cezalandıracağız" dememiş miydi... Bu kesinlikle bir dil sürçmesi değildir. Erkek zihniyetinin kadın kişiliğindeki dışa vurumudur. Yani kadın olup erkek gibi düşünmektir. Demek ki; zihniyet farklı bedenler de fark etmeden kendini konuşturabiliyor. O nedenle de toplumsal cinsiyetçi rollerin, dini olmayan muhafazakâr ölçülerle derinleştirilerek sürdürülmesi toplum içinde her an tecavüz kültürü üretmektedir. Kadını açık seçik ortalığa sermeyle, tabulaştırmanın ulaştığı sonuçlar aynıdır. Her iki zihniyetin altında da kadını cinsel obje olarak görme, erkeği de aslan kral yapma vardır. Dünyanın en rezil bakış açısı cinslerin birbirine böyle bakmalarıdır. Güdülerin esaretinde düzenlenen toplumsal ilişkilerin sonu sapkınlığı geçemez. Bu ilişki saldıran ve saldırılan ikilemini aşmadığı sürece ölümcül olmaktan kurtulamaz. Toplumsal yaşamın özü olan kadın erkek ilişkileri, ortak akıl ve duygudaşlık ekseninde eşitlikçi, özgürlükçü ahlakla örülmediği sürece mevcut cinnetli hal devam edecektir.      

TECAVÜZCÜ ÖRGÜSÜ

Hükümet de olayı sapık bir öğretmenin üzerine atarak tereyağından kıl çeker gibi kendisini bu işten sıyırdı. Erkek şiddeti, erkek sapkınlığı, erkek fetişizmi ve erkek hegemonyası en fazla bu hükümet döneminde tavan yaptı. Ülkenin “en güvenilir’’ kurumu Diyanet, “Babanın on iki yaşındaki kızına şehvet duyması dinen caizdir’’ derse baba, kardeş, koca ve öğretmen şahsında rezalet diz boyuna varır. Dikkat edelim, iktidar tecavüz kültürünü toplum nazarında en dokunulmaz, en kutsal denilen kurumlardan başlatarak meşrulaştırıyor. Muhafazakarlıkla yoğurup yücelttiği ailede, baba kızıyla ensest ilişki geliştiriyor. Milliyetçilikle sıvadıkça sıvadığı ordu, Kürdistan’da bastığı evlerde iç çamaşırları saçıyor, “kızlar ininize geldik neredesiniz” diyor. "Geleneklerine bağlı dindar nesiller geliştireceğiz" dedikleri okullarda dini değerlerle hiçbir alakası olmayan sapıklar yetişiyor. Cezaevlerinde çocuklar cinsel istismara uğruyor. Kadın-erkek ilişkilerini bu denli başkalaştırırsan olacağı budur. O yüzden öğretmen “elim bugüne kadar bir kızın eline değmediği için erkeklere el attım” diyebiliyor. Kadınla erkeği birbirinden kopararak, ilişkilerini sadece güdülere boğarsan böyle bir fotoğraf çıkar. Derler ya ne ekersen onu biçersin. Sapkınlık eken sapık yetiştirir. 

AKP POLİTİKALARINDAN KOPUK ELE ALINAMAZ

Dini eğitim yaptıkları okullarda kültürel İslam’ın eşitlikçi, komünal, tertemiz değerlerini göstermiyorlar çocuklara… İhsan Eliaçık Hoca'nın dediği gibi bunlar iktidarları boyunca kapitalizmle abdest aldırdılar! Ayakkabı kutularından saçılanları, çetelerle kurdukları evliliğin kirlerini dini kisveyle hep kapattılar. Şimdi bu cenahta "Tek adam putçuluğu" tüm dini değerlerin korunmasından önce geliyor. Saray Rahman ve Rahim olanın önüne geçerse, toplum da ona yaranmak için her türlü yoldan çıkmışlığa başvurur. Cumhurun başkanı ve dalkavuğu bu denli pervasızlaşırlarsa memleketin erkekleri de ipini koparmış danalara benzer. Saray'daki kabadayıca laflarla anbean akademisyeninden gazetecisine herkesi dövüyor, okuldaki el atıyor, mahkemesi de kravatlı tecavüzcüye iyi hal indiriminde bulunarak sokağa salıveriyor. Bundan ötürü son süreçte gelişen çocuk istismarlarını AKP’nin faşizan politikalarından kopuk ele alamayız. Bu istismarlar mayasını dini istismardan alıyor. İktidara, rüşvete, sapkınlığa, bulaşmamış dini değerler, toplumu ayakta tutan ahlaki değerlerdir. Fakat şimdi tüm bu münafıklığın üstünü örtmek için din, Muaviye zihniyetinin elinde hunharca kullanılarak katlediliyor.