Dışarıda yalnız, içeride otoriter

HDP’li Nazmi Gür, Türk iktidarının, Kürt coğrafyasına tekabül eden yayılma emelinin, işgal, savaş ve etnik temizlikle derinleştikçe yalnızlaştığını, içeride de giderek otoriterleştiğini söyledi.

Halkların Demokrasi Partisi (HDP) Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi Nazmi Gür’e göre Türkiye’yi yönetenlerde egemen olan anlayış şöyle: “Ortadoğu’da statüko değişiyor. Yeni bir düzen kuruluyor. Tıpkı Doğu Akdeniz’de olduğu gibi, zorla ve savaş politikalarıyla ben de bu paylaşım masasında olmalıyım ama Kürt olmasın…”

ANF’ye konuşan HDP Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi Nazmi Gür, Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilimin kaynağının, Ege’de Yunanistan’a ait yaklaşık 3 bin ada ve özellikle Türkiye’ye yakın 12 adanın statüsü, karasularının belirlenmesi, kıta sahanlığı, deniz yetki alanlarının belirlenmesi, FIR hattı ve denizde arama-kurtarma için hangi ülkenin yetkili olacağına dair sorunlara dayandığını hatırlatarak, şimdi de Doğu Akdeniz’de karbonhidrat yataklarının bulunmasıyla Münhasır Ekonomik Bölgelerin (MEB) belirlenmesi krizinin ortaya çıktığını söyledi.

GÜÇ GÖSTERİSİYLE MASADA OLMAK İSTİYOR

Türkiye’nin, karasuları başta olmak üzere deniz yetki alanları ve MEB paylaşımı konularını ilgili ülkelere bıraktığını belirten Gür, Doğu Akdeniz’de hâkimiyet sağlama iddiasında olan Türkiye’nin, kıyıdaş bütün ülkelerle ciddi sorunlar yaşadığına işaret etti. Bu nedenle başta İsrail olmak üzere, Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ve Mısır’ın bir araya gelerek, Doğu Akdeniz’de bir platform oluşturduğunu anımsatan Gür, “ABD, AB ve Fransa gibi ülkeler bu platformu destekledi. Bu ülkelerin büyük şirketleri, gaz çıkarmak için ruhsat alıp üretime geçti. Türkiye’nin bu gruptan dışlanması, uzlaşmaz tutumu ve uluslararası hukuka göre işgalci olduğu Kıbrıs’taki çözüme yanaşmayan politikaları oldu. Bu durumda, izlediği dış politika nedeniyle neredeyse tüm kıyıdaş ülkelerle kavgalı olan Türkiye ‘paylaşım’ masasında yer bulamadı. Şimdi ‘güç kullanımı’ ile masada yer bulma çabasında” dedi.

‘DEĞERLİ YALNIZLIĞI’ ARTACAĞA BENZİYOR

AB’nin tam desteğini arkasına alan Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Doğu Akdeniz’de AB’nin en doğudaki sınırlarını da oluşturduğunu; Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’in günümüzdeki statükosunun çizilmesinde önemli bir rolü olan Fransa’nın da “etkili” bir şekilde devreye girdiği kaydeden Gür, bunda Türkiye’nin izlediği yeni Osmanlıcı politikasının etkisi olduğunu söyledi. Suriye’de, Libya’da, Rusya’dan aldığı S-400 füzeleri nedeniyle NATO ile çelişen politikalar izleyen Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’de izlediği çatışmacı politikalar nedeniyle iyice yalnızlaştığını ifade eden Gür, “AB’nin yaptığı son açıklamalara bakılırsa yaptırımlar var olan ‘değerli yalnızlığı’ artıracağa benziyor’’ dedi.

KÜRTSÜZ BİR ORTADOĞU HAYAL EDİYOR

Türk iktidarının, Lozan’da belirlenen sınırların dışında kalan bölgelere yayılma ve kalıcılaşma arzusuna dikkat çeken Gür, şöyle devam etti: “Kürt coğrafyasına tekabül eden bu arzu, işgal, etnik temizlik ve savaş politikalarıyla ortaya çıkıyor. Savaş politikaları derinleştikçe yalnızlaşan bir Türkiye söz konusu. Kürtsüz bir Ortadoğu hayal eden bu yaklaşım, içeride de şiddet ve antidemokratik uygulamalarla giderek otoriteleşiyor. Tekçi zihniyet, ülkeyi içeriden de bir yalnızlığa sürüklüyor. Türkiye’yi yönetenlerde egemen olan anlayış, ‘Ortadoğu’da statüko değişiyor. Yeni bir düzen kuruluyor. Tıpkı Doğu Akdeniz’de olduğu gibi, zorla ve savaş politikalarıyla ben de bu paylaşım masasında olmalıyım ama Kürt olmasın...’ şeklindedir.”

ÇAREYİ MİLİTARİZMDE BULUYOR

Gür, İktidarın her gün daha fazla güven kaybettiğinin altını çizerek, şunları dile getirdi: “AKP-MHP iktidarı, ülkeyi hem içte ve hem de dışarıda tecrit etmiş durumda. AKP-MHP iktidarının uyguladığı bu politikalar, ekonomiyi çöküşün eşiğine getirdi. Savaş siyasetinin getireceği yük, yoksulluk ve işsizliktir. Savaş ve militarizmin finansı için hem içeride ve hem de dışarıda kredisini çoktan tüketen iktidar bloku, çareyi militarizmde buluyor.”