Doç. Dr. Osman Aytar: Türk devletinin yaptığı korsanlıktır

İsveç-Mälardalen Yüksek Okulu Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Osman Aytar, gece yarısı yapılan baskınlarla Amed, Mardin ve Van belediyelerine el konulmasına tepki göstererek “Türk devletinin yaptığı korsanlıktır” dedi.

Doç. Dr. Aytar, AKP-MHP faşizminin demokrasi güçlerine yönelik saldırılarını, Kürt halkına yönelik soykırım tutuklamalarını ve belediyelere kayyum atanmasını ANF'e değerlendirdi.

Aytar, 1 milyondan fazla asker, polis ve güvenlik güçleri olan Türk devletinin sabahın erken saatlerinde belediyelere baskın yaparak kapıları kırmasının Kürt halkına duyduğu kin, nefret ve düşmanlığı gösterdiğini söyledi.

10 DEFA DA KAYYUM ATASALAR KÜRTLER BELEDİYELERİ GERİ ALACAK

Türk devletinin yaptığının korsanlık olduğunu söyleyen Aytar, “Eğer bir ülkede kanunlar varsa mahkemeye çağırırsın. Aniden belediyelere yapılan bu baskın Türk devletinin tarihinden ders almadığını gösteriyor. 10 defa kayyum atasalar da Kürtler ve dostları bu belediyeleri yeniden alacaklar” dedi.

Türk devleti, Kürt halkından duyduğu korkuyla bir yandan Güney Kürdistan'ı bombalar, Rojava'nın, yani Batı Kürdistan’ın işgali için hazırlıklar yaparken diğer yandan eşbaşkanlık sistemi ve benzeri hiç de yeni olmayan şeyleri bahane ederek belediyeleri gasp ettiğini belirttikten sonra şunları kaydetti:

“Eşbaşkanlık sistemi yeni değil. On yıldan beri uygulanıyor. AKP hükümetinin belediyelere el koymasının iki amacı var. Birinci olarak, Kürtlerin gözünü korkutmak, ikinci olarak da gündemi değiştirmek. Fırat'ın doğusu dedikleri Batı Kürdistan’a yapmayı planladıkları operasyon da şimdilik başarılı olamadı. Bunun verdiği bir acı var. Bunun acısını Kuzey Kürdistan'daki belediyelere el koyarak ve Güney Kürdistan'ı her gün bombalayarak çıkarmaya çalışıyor.”

TÜRK DEVLETİNİN BAŞARMA ŞANSI YOK

Türk devletinin başarma şansı olmadığını söyleyen Aytar, “Avrupa'dan sesler yükseliyor. Pek çok baro kayyum atanmasına karşı çıkıyor. NATO üyesi olan ve Avrupa Birliği'ne üye olmaya çalışan bir devlet kendi ülkesinin sınırları içindeki belediyelere hırsız ve korsan gibi girmesinin kendi mevcut yasalarına göre bile bir mantığı yok. Bu onların ne kadar demokrasi karşıtı olduklarını gösteriyor” dedi.

KÜRT HALKININ MÜCADELESİNİ DURDURAMAZLAR

Aytar, Türk devleti tüm belediyelere kayyum atasa, Fırat'ın doğusu ve Kandil'e girse bile Kürt halkının mücadelesini durduramayacağını belirterek “Bugün Kürtler her yerde. Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Antalya ve benzeri şehirlerdedirler. Orada istediklerini belediye yönetimlerine getiriyorlar. Türk devletinin önünde tek bir yol var. O da barışçıl, demokratik ve özgür koşullarda masaya oturmak ve Kürtlerin taleplerini konuşmak. Bunu yapmadığı sürece bazen nefes almakta bile güçlük çektiğimiz acı ve gözyaşları sürecek. Ama devlet de kaybedecek” şeklinde konuştu.

SADDAM HÜSEYİN VE KENAN EVREN GİBİ DİKTATÖRLERİN SONLARINDAN DERS ÇIKARSINLAR

Türk devletinin Saddam Hüseyin'in ve Kenan Evren gibi diktatörlerin sonlarından ders çıkarması gerektiğini söyleyen Aytar, “Sorun Kürt ve Kürdistan, demokrasi ve özgürlük olunca tüm kuralları bir yana atabilen bu kadar ilkesiz bir devlet olamaz” dedi.

Aytar, geçtiğimiz yıllarda Türk devletinin Kürt belediyelere kayyum atar ve halkın seçilmiş temsilcilerini cezaevlerine atarken Avrupa'nın neden kararlı bir tutum gösteremediği sorusunu şöyle yanıtladı.

“Türkiye Avrupa Birliği'ne karşı sığınmacı kartını kullandı. Avrupa ülkelerini sığınmacıları serbest bırakmakla tehdit etti. Avrupa'nın Ortadoğu'da Türkiye'ye ihtiyacı olduğu için tam gözden çıkarmak istemiyor. Türkiye'yi kendi sistemi içinde değiştirmek istiyor. Bilindiği gibi Erdoğan'ın iktidara getirilmesinde de ilk başlarda batılı devletlerin rolü büyüktü. Şimdi de sosyal demokratların grubu ve Türkiye rapörtörü Kati Piri belediyelere yönelik saldırılar konusunda açıklamalar yaptılar, ama İran ve Suriye'ye aldıkları net tavrı Türkiye'ye almıyorlar.”

KÜRT DİASPORASINA BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR

Batı devletlerinin Türkiye'yi gözden çıkarmamalarının bir diğer nedeninin jeopolitik önemi olan büyük bir pazar olmasından kaynaklandığı değerlendirmesini yapan Aytar, “Türkiye Çin ve Rusya'yla işbirliği yapıyor ama Batı’dan da kopmak istemiyor. Batılı devletler de yeri geldiğinde kendi çıkarları ölçüsünde demokrasiyi ve insan haklarını savunuyor. Bu hükümet ve devletler açısından böyle olmakla birlikte halklar açısından farklı. Politik parti ve sivil toplum örgütlerinin mobilize edilmeleri için Kürt diasporasına büyük görevler düşüyor. Türkiye ve Kürdistan'daki durum ve gelişmeleri anlatması gerekir” şeklinde konuştu.

KÜRTLER AYNI YÖNDE ÇALIŞMA YÜRÜTMELİ

Kürtlerin farklı örgütler içinde yer almalarına ve farklı düşünmelerine rağmen aynı yönde çalışma yürütmelerinin önemine vurgu yapan Aytar, “Eğer Kürtler bunu yapmazlarsa Batılı ülkeleri ikna etmeleri ve harekete geçirmeleri güçleşir” dedi.

Aytar, mevcut koşullarda Kürtlerin ulusal birliklerini sağlamalarının pek kolay olmamasına karşın birlikte hareket etmelerinin mümkün olduğunu söyledikten sonra gelecekten umutlu olduğunu şu ifadelerle dile getirdi:

“Ben bunun gerçekleşeceğinden hiçbir zaman kuşku duymadım. Kürtler ayrı ayrı da çalışsa ortak çıkarlarını savunacak. Türk devleti bu gerçeği görmeli. Barolar, sendikalar, sivil toplum örgütlerinde çalışan Kürtleri Türk devleti yok sayamaz ve susturmayı başaramaz. Örneğin Ankara, İstanbul ve diğer büyük kentlerde belediye yönetimlerini belirleyen bir Kürt faktörü var artık.”

TÜRK DEVLETİ İKİ YÜZLÜ DAVRANIYOR

Kürtlere yapılan baskı ve zulmün onda birini İsrail'in Filistin'de yapması durumunda cumhurbaşkanından müftüsüne kadar tüm kurumların vaaz vereceğini söyleyen Aytar, “Türk devleti iki yüzlü davranıyor. Eğer İsrail sabah vakti Filistinlilere ait kurumlara baskın yapsaydı ve tutuklamalara gitseydi Türk devletini yönetenler en sert demeçleri vereceklerdi, birdenbire demokrasi havarisi kesileceklerdi yani çifte standart ve ikiyüzlülük o kadar bariz ki” dedi.