DTK Sağlık Meclisi: Özgürlük mücadelesi tecridi kırmaya yönelik olmalı

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Sağlık Meclisi, tecridin insan sağlığına bir saldırı ve toplumsal soykırım olduğunu belirterek, “savaşa ve soykırıma karşı yürütülen demokrasi, özgürlük ve hak mücadelesi de tecridi kırmaya yönelik olmalıdır” dedi.

Başta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit olmak üzere gündemdeki konulara ilişkin yazılı bir açıklamada bulunan DTK Sağlık Meclisi, cezaevlerindeki tecridin sınır tanımaz bir noktaya ulaştığını ifade etti.

TECRİT SINIR TANIMAZ HAL ALDI

DTK, “Kürt halk önderi sayın Abdullah Öcalan 15 şubat 1999’da NATO’nun Gladyo yapılanması tarafından, komplo sonucu tutuklanınca tecrit ve devamında Kürt halkının imhasına yönelik konsept hazırlandı. Özel savaş politikaları ile devam ettirilen tecrit İmralı zindanında yoğunlaştırıldı. Komplo ile önderliksiz bırakılmaya çalışılan Kürt halkı, sınırsız bir sömürgecilik kıskacına alınmak istendi” dedi.

Açıklamada devamla şunlar ifade edildi: “Hapishane kurumu öncelikle bir özne olan insanı nesneleştirmeyi hedefleyen yapıdadır. İktidarlar bunun içinde her türlü tekniği kullanır, tecritte bunların başında gelir. Siyasi iktidarın İmralı cezaevinde geliştirdiği tecrit sistemi; bütün cezaevlerine taşırılarak, adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, sağlığa erişim ve yaşam hakkı cezaevlerinde daha da derinleşen sorunlar haline gelmeye başladı. Cezaevlerinde devreye sokulan konsept ile cezaevleri işkence alanına dönüştürüldü. Son dönemlerde cezaevlerindeki yönelimlere bakıldığında Esat Oktay pratiklerinin AKP-MHP vesayetinde devam ettiğini görmekteyiz.”

TECRİT İÇİNDE TECRİT SİSTEMİ

Sağlığın, “bir ekolojik; iki toplumsal, kültürel, siyasal; üç biyolojik, ruhsal bütünlük olarak” tanımlandığına işaret eden DTK Sağlık Meclisi, şunları ekledi:

“Bu tanıma baktığımızda tecridin insanın sağlığına bir saldırı sistemi olduğunu görebiliriz. Bu yüzden tecrit sistemi en temelde sağlıksız birey ve toplum yaratmanın zeminidir. Ki bugün tecrit sistemine baktığımızda devletli uygarlık sistemleri bireyi ve toplumu sağlığından kopartarak hastalığı yaratanın en temelde kendisi olduğunu tekrar göstermiştir. İmralı’da uygulanan sistem ise daha derin olup tecrit içinde tecrit sistemidir. Şu an Türkiye cezaevlerinde uygulanan tecrit sistemi; başta Kürt halk önderi Abdullah Öcalan ve siyasi tutsaklar şahsında bir bütünen topluma uygulanmak istenen politikaların ilk üretildiği alanlar haline getirilmiştir.”

“İmralı başta olmak üzere Türkiye cezaevlerinde ağırlaştırılan tecrit, barış ihtimaline karşı savaşı, hak ve özgürlüklere karşı antidemokratik uygulamaları, sağlıklı yaşama karşı ekolojik tahribatı derinleştirerek toplum bir bütün hastalıklı kılınmaya çalışılmıştır. Cezaevlerinin durumlarının insanlık suçu işlenen alanlara dönüştüğünü tekrar belirtiyoruz. Şu an Türkiye cezaevlerinde Nisan 2022 yılı itibarı ile 651’i ağır olmak üzere 1517 hasta mahpus bulunmaktadır. Şu an ki durumu ile cezaevinde olmaması gereken yüzlerce hasta tutsağın cezaevinde sağlık hizmetine erişim hakkı dahi tamamen ortadan kaldırılmıştır. 2021 yılından bu yana 59 mahpus yaşamını yitirdi.”

İNSANLIĞA KARŞI SUÇ

DTK Sağlık Meclisi, Adli Tıp Kurumu’nun “Cezaevinde kalabilir” şeklindeki raporlarına dikkat çekerek, bu konseptle “insanlığa karşı suç” işlendiğini kaydetti.

Türk özel imha konsepti uygulamaları ile hasta tutukluların ayrı bir işkence sistemine tabi tutulduğunun altını çizen DTK, çözüm ve barış iradesi olan İmralı’ya karşı yürütülen sistemli politikanın, savaşın ve sömürünün yaygınlaşmasına neden olduğu vurguladı.

DTK, savaşın toplumsallığı üzerinde yakıcı etkileri düşünüldüğünde; Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve sağlığının Türkiye ve Ortadoğu halkları açısından öneminin ortaya çıktığını belirtti.  

Abdullah Öcalan şahsında Kürt halkına karşı soykırım politikaları devreye konulduğunu ifade eden DTK, “Siyasi ve toplumsal özgürlüklere yönelik saldırılar, doğa talanı, kimyasal silahların kullanımı, fuhuş ve uyuşturucu yapıcı maddelerin yaygınlığı, kolluk tarafından bilinçli işlenen suçlar, kültürel değerlere saldırı vb. Politikaların sürdürülmesi, uygulanan tecrit politikalarına bağlı olduğu açıktır. Siyasal sağlıktan ruhsal bedensel ekolojik kültürel sağlığa kadar bir bütünen sağlıksızlığı yaşayan toplum gerçekliği varken, önderliksel çıkış ile beraber kendi yaşamına sahip çıkmak için daha çok direnen Kürt gerçekliği açığa çıkmıştır” diye belirtti.

ÖNCELİKLİ GÖREV ÖZGÜR YAŞAM İNŞASI

Açıklama şu ifadelerle son buldu: “En temelde de Sayın Abdullah Öcalan Kürt halkının önderi olduğu için sağlığı Kürdistan halkının da sağlık sorunudur. Tecrit sadece adil yargılanma hakkından yoksun bırakılma olmayıp, geliştirilen özel savaş teknikleri ile toplumsal soykırımdır. Bu nedenle savaşa ve soykırıma karşı yürütülen demokrasi, özgürlük ve hak mücadelesi de tecridi kırmaya yönelik olmalıdır. ‘Önderliğimizin sağlığı bizim sağlığımızdır ve tecrit toplumsal sağlıksızlıktır şiarı ile direnişi büyüterek, tecridi kırıp, barış ve özgürlüğümüzü inşa edebiliriz. Sömürgeci ve istilacı politikalara karşı sağlıklı ve özgür bir yaşam inşa etmek en öncelikli yurtsever görevimizdir.”