Dün Roboskî bugün Cizre-BESE HOZAT
Dün Roboskî bugün Cizre-BESE HOZAT
Dün Roboskî bugün Cizre-BESE HOZAT
Roboskî Katliamının üzerinden tam üç yıl geçti. Adeta insanın kanını donduran bu vahşi katliamın acısı halen bugün yaşanmış gibi çok canlı ve diridir. Katliamı yapan Türk devleti ve dönemin R. T. Erdoğan hükümeti şimdiye kadar da bu katliamın hesabını vermiş değildir. Herkes de çok iyi biliyor ki bu katliamın onayını veren dönemin başbakanı Erdoğan’dır. Erdoğan talimatı vermiş ordu da uygulamıştır. Dolayısıyla katil, Erdoğan ve AKP’dir. AKP Roboskî Katliamı ile Kürtlerin iradesini kırıp teslim almak istemiştir. Bu korkunç katliamla Kürtleri korkutup sindireceğini, Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye edeceğini arzulamıştır. Ancak hesabı tutmamış, hevesi AKP’nin kursağında kalmıştır. Son üç yılda Kürtlerin özgürlük mücadelesi büyük bir yükselişe geçmiştir.
Kürtlerin özellikle Şengal ve Kobanê’de IŞİD faşizmine karşı geliştirdiği direniş, bölgenin ve dünyanın dengelerini sarsmıştır. Bölgenin çehresini değiştirmiş, Kürtlerin özgürlük mücadelesini Dünya’nın gündemine taşımıştır. Kürt kadınlarının öncülüğünde Kobanê’de, Şengal’de, Maxmur’da ve Kerkük’te yükselen bu görkemli özgürlük mücadelesi, Kürt Özgürlük Hareketinin özgürlükçü ve demokratik karakterini tüm insanlığa göstermiştir. İnsanlığı tehdit eden faşist IŞİD çetelerine karşı direnen ve mücadele eden tek gücün Kürtler oluşu, Kürdistan ve bölge açısından yeni bir durum ortaya çıkarmıştır.
AKP bölgedeki gelişmeleri ve ortaya çıkan bu yeni durumu doğru okuyamamıştır. Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye politikasından vazgeçmemiş, IŞİD ile ittifakını sürdürmüş, IŞİD eliyle Özgürlük Hareketini tasfiye etmeyi hayal etmiştir. Var gücüyle IŞİD’e destek vererek ve direkt savaşın içinde yer alarak Rojava Kantonlarını ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. AKP bu amaçla Kobanê saldırısını IŞİD ile birlikte planlamış ve uygulamıştır. Bakure Kürdistan’da gelişen ve tüm Türkiye’ye yayılan 6-8 Ekim serhildanları, AKP’nin bu kirli politikalarına karşı büyük bir toplumsal patlamadır. AKP’nin ateşkes ve diyalog sürecine rağmen Bakure Kürdistan ve Rojava Kürdistan’ında Kürtlere karşı verdiği savaş, büyük bir isyan hareketi olarak AKP’nin karşısına çıkmıştır.
Bugün Cizre’de yaşanan olaylar da AKP’nin bu savaş politikalarından bağımsız değildir. Bu olayların özellikle Bülent Arınç’ın Hüda-Par’ı ziyaretinin hemen sonrasına denk gelmesi manidardır. Aslında Arınç’ın Hüda-Par ile neleri konuştuğu ve neleri planladığı Cizre olaylarında ortaya çıkmıştır. Türk devleti geçmişte Hizbullah'ı nasıl Kürt Özgürlük Hareketine karşı örgütleyip kullandıysa bugün AKP Hüda-Par’ı aynı biçimde Kürt Özgürlük Hareketine karşı kullanmaya çalışmaktadır. AKP, saldırılarını Hüda-Par’ın arkasına gizlenerek yapmaktadır. Hüda-Par’ı kendi saldırılarını gizlemede bir kılıf, tasfiye planlarını kapatmada bir maske olarak kullanmaktadır.
Cizre’de polisin bizzat örgütlediği birkaç çete grubunun olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu gruplardan biri halkı kandırmak, gerçek yüzlerini gizlemek için kendilerine Şeyh Sait’in torunları ismini takmıştır. Yurtsever Gençlik Hareketi'yle hiçbir ilişkisi ve alakası olmayan bu çete grupları gençlik adına hareket ederek halka baskı uygulayıp, emniyete yakın yerlerde asayişler kurarak kontroller yapmaktalar. Polis ve AKP bağlantılı bu çete gruplar halkın evlerine, işyerlerine, malına, canına zarar vermekteler. Hırsızlık, uyuşturucu, fuhuş vb kötü işler yaparak toplumun kültürüne ve ahlakına saldırmaktalar. İşledikleri her suçu, yaptıkları her saldırıyı Yurtsever Gençliğin üzerine atarak Yurtsever Gençlik Hareketini halkın gözünden düşürmeye ve karalamaya çalışmaktalar.
27 Aralık günü Cizre’de, Yasin Özel ve Barış Dalmış gibi iki değerli yurtsever gencin şahadetine neden olan olaylar, kesinlikle bir AKP devlet komplosu ve provokasyonudur. Tıpkı Roboskî’de olduğu gibi bu gün de Cizre halkını sindirmenin ve ezmenin kirli bir planıdır. Aynı oyun Silopi’de de ve daha birçok yerde tezgahlanmak istenmektedir.
AKP Cizre’deki katliam girişimini Hüda-Par’ın üzerine atarak kendisini aklayamaz. Bunlar beyhude çabalardır. AKP’nin ak kaşık olmadığı defalarca kez ispatlanmıştır. AKP’nin derdi savaş değil de barış ve demokratik çözüm olsaydı, çete gruplar örgütleyip saldırılar geliştirme yerine şimdi çoktan demokratik müzakereyi başlatmış olacaktı.
Türkiye’de bütün sorunların çözümü kesinlikle demokratik siyasettir. Müzakeredir. Kürt sorunu müzakereyle demokratik çözüme kavuşmadan toplumsal barış ve huzurdan asla söz edilemez. Bu kargaşa ve kaos aşılamaz. Türkiye içine düştüğü bu cehennemden kurtulamaz. Çözüm; her gün yeni oyunlar tezgahlamak değil, İmralı’da derhal müzakereye oturmaktır.
KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA