Dünya Sosyal Forumu'nda 'savaş ve barış' paneli

Dünya Sosyal Forumu'nda savaş ve barış konusu işlenirken, barışın devletlerin değil, toplumların işi olduğu vurgulandı.

Dünya Sosyal Forumu'nun tartışma serisinin konularından biri de 'savaş ve barış' oldu. Özellikle Karabağ, Suriye ve Filistin konusunda çalışan örgütlerin barış için gerekli olan diyalog ve ortak çalışmaları ele alındı. 3 saatlik panelde, çeşitli kriz ve savaş bölgelerinde faaliyet yürüten örgütlerin tecrübelerinden faydalanmaları hedeflendi.
Panelin moderatörlüğünü İngiltere’den Savaşa ve NATO'ya Hayır örgütünün temsilcisi Kate Hudson  yaptı.
Sendikacı, gazeteci, akademisyen, barış ve sivil toplum örgüt temsilcileri de konuşmacı oldu.

AZERBAYCAN-ERMENİSTAN SAVAŞI

İlk konu Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanan Karabağ savaşıydı. Ermenistan’dan akademisyen ve savaş karşıtı Aram Amirbekian, Ermenistan’ın bu savaşta yenilgiye uğradığını ve  bunun toplum üzerinde ciddi bir kırılmaya yol açtığını belirtti. Yine Rusya ve Türkiye’nin politikalarının bunda belirleyici rol oynadığını söyleyerek, Ermenistan devletinin bu savaşa hazırlıklı girmediğini belirtti. Uluslararası kurumların da bu savaşı önlemede yetersiz kaldığını ekleyen Aram Amirbekian, Ermenistan’da da savaşa karşı ciddi bir muhalefetin oluşmadığını söyleyerek, sadece küçük bir azınlığın sanal medya üzerinde savaşı istemediğini ifade ettiğini söyledi.  

Azerbaycan'dan katılan Bahruz Samadov ise Azerbaycan devletinin bu savaş sürecine toplumu katmak için çok ciddi bir hava estirdiğini söyleyerek, savaşa karşı ciddi bir muhalefetin çıkmadığını söyledi. Özellikle dış devletlerin desteğini alan Aliyev’in bu konuda durdurulamaz bir noktaya geldiğini belirtti.

UKRAYNA-DONBAS SORUNU ELE ALINDI

İkinci panel ise Ukranya-Donbas sorununu ele aldı. Panele konuşmacı olarak Siyasal Bilimci Nina Potorska ve Lugansk’ta sendika sözcüsü olan Andreij Kochetov katıldı. Her iki konuşmacı 2014’ten beri yaşanan, Rusya-AB-ABD arasında parçalanan Doğu Ukranya’nın Donbas ve Lugansk bölgelerinde savaşın yarattığı sonuçları dile getirdi. Konuşmacılar, sendikalar başta olmak üzere muhalefetin parçalı halde olmasının da çözümü engellediğini belirtti. Sendikacı Andreij Kochetov, başta Donbass bölgesi olmak üzere Ukranya devleti içerisinde özerkliğin sağlanması gerektiğini belirtti.

'BİRLİK OLUNMADIĞINDA ÇÖZÜM SAĞLANMIYOR'

Panelin 3. bölümünde ise Suriye krizi işlendi.
Konuşmacılar Suriye muhalefetinden Suriye’ye Barış Hareketi adına Omar Alshaar; Suriye Müslüman Kardeşler adına İstanbul’dan Samir Abullaban ve Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) adına ise Nilüfer Koç'tu.
Suriye muhalefetinden gelen Omar Al Shaar, savaşta müdahil olan devletlerin BM’nin Suriye’ye dönük aldığı kararları uygulamadığını dile getirdi. . Mevcut durumda Çin’in maddi desteğiyle Şam yakınlarında savaşta mağdur olanlar için büyük bir mülteci kampı inşa edildiğini; BM ve AB’nin desteğiyle de İdlib gibi yerlerde bu tür çalışmaların olduğunu belirtti. Ancak Suriye sorununun çözümü için hem uluslararası aktörlerin farklılıkları hem de Suriye muhalefetin parçalı halde olmasının çözümü geciktirdiğini söyledi.
Müslüman Kardeşler adına katılan Samir Abullaban ise Suriye muhalefetinin 5 ideolojik akımdan oluştuğu ve bunların hala bir araya gelmediğini belirtti. Muhalefetin parçalılığı olduğu müddetçe sorunun çözülmeyeceğini söyledi.

Her iki Suriyeli muhalifin Rojava Devrimi ve Kuzey Doğu Suriye Demokratik İdari Modeline değinmemeleri dikkat çekti.

'BARIŞ TOPLUM İŞİDİR'

KNK adına konuşmacı olarak katılan Nilüfer Koç ise savaşın devlet, barışın ise toplum işi olduğunu belirterek; muhalif konuşmacıların devlet ve iktidarlar ekseninde sorunları ifade etmelerinin, tek savaş üzerinde yoğunlaşmalarının sorunun esas bir nedeni olduğunu söyledi. Koç, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 3. Yol Stratejisi'nin Kuzey Doğu Suriye’de uygulanmasına dikkat çekti.

'ÜÇÜNCÜ GÜÇ ZARURİ'

Nilüfer Koç, bölgesel ve küresel güçlerin savaşında 3. güç olarak toplumu da güç haline getirmeyi öngören stratejinin, barış için esas alternatifi oluşturduğunu belirterek, devlet ve iktidar güçlerini özne, toplumu ise nesnel bir güç olarak algılayan muhalif güçlerin çözüm üretemeyeceğini kaydetti.

Irak, Libya, Afganistan'daki durumların yaşanmaması için toplumu üçüncü güç konumuna getirmenin zaruri olduğunu söyledi.

FİLİSTİN-İSRAİL SORUNU

Filistin-İsrail sorununa dair ise Avusturya’dan BDS kampanyası adına İman Shaker, Güney Afrika’dan Filistin’le Müslüman İlahiyat Dayanışma Hareketi adına konuşuldu.

Filistin adına İman Shaker, Rojava deneyimindeki toplumsal alanı stratejik alan olarak ele almanın doğru olduğuna vurgu yaparak, devletlerin çıkarları gereği savaştıklarını belirtti. Bu nedenle de mücadele eden halklarla dayanışmanın devletlerden bağımsız gelişmesi gerektiğini belirtti. Ancak Filistin halkıyla dayanışmada birçok yerde şartlı dayanışmanın olduğunu eleştirerek, birçoğunun devletlere göre tutum aldıklarını belirtti. Bu konuda uluslararası alanda geniş destek bulan BDS hareketi (Boycott, Divestment, and Sanctions-Türkçe; Boykot, Tecrit, ve Yaptırımlar Harekâtı) ile ilerlemeler kaydedildiğini söyleyerek, İsrail devletinin ise BDS'ye karşı kampanyalar yürüttüğünü anlattı.

ROJAVA ÖRNEK VERİLDİ

Mevcut durumda BDS hareketine karşı başta Almanya ve Avusturya olmak üzere birçok ülkede kriminalize etme çalışmalarının yürütüldüğünü dile getirdi.
Küresel güçlerin çıkarları gereği sürekli Apartheid rejimini desteklediklerini hatırlatan Fared Esack, Halkların dayanışmasının Apartheid rejimine karşı büyük bir güç oluşturduğunu söyledi. Esack, dayanışmanın halk gücüne dayandırılması gerektiğini söyleyerek, Rojava’daki Kürt deneyimini  örnek gösterdi.  
Soru ve cevap bölümünde geçilmeden önce Dünya Sosyal Forum kurucularından ve yürütmede yer alan Avusturyalı Dr. Leo Gabriel de Rojava ve Suriye’deki deneyimin önemine değindi.

Soru ve cevap bölümünde söz alanların önemli bir kısmı Rojava deneyimine dikkat çekerek, muhalif ve alternatif güçlerin sadece emperyalist güçleri değil, aynı zamanda toplumları da görmeleri gerektiğini belirtti.