Duran Kalkan: Öcalan’ın son mektubu bir tedbirler paketidir

Duran Kalkan: Öcalan’ın son mektubu bir tedbirler paketidir

KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın son mektubunun bu yaz döneminde Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünün önünü açmaya yönelik bir tedbirler paketi olduğunu açıkladı. Kalkan’a göre Öcalan çözümün ertelenmemesi için yaz döneminde hazırlık yapacak komisyon çalışmaları öneriyor.

KCK sisteminde değişikliklerin yapıldığı Kongra Gel 9. Genel Kurulu ardından Stêrk TV’de Cahit Mervan’ın sunduğu Sêla Sor programının sorularını yanıtlayan KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan, Genel Kurul sonuçlarını, Öcalan’ın son mektubu ve Mısır’daki askeri darbenin Türkiye’ye olası etkilerini değerlendirdi.

KÜRT TARAFI DEMOKRATİK SİYASİ ÇÖZÜME HAZIRIZ

Kongra Gel 9. Genel Kurul’unun önümüzdeki süreci nasıl etkileyeceğine ilişkin soruya Duran Kalkan’ın yanıtı şöyle: “Kongra gele Genel Kurulu 9. Toplantısını temmuz başında yaptık. Bu toplantımızın daha çok barış ve özgürlük getirmesini diliyorum. Böyle olacağına da inanıyorum. Tek cümleyle şunu söyleyebiliriz: Biz demokratik siyasi çözüme hazırız. Aslında her şeye hazırız.  Hareket olarak, PKK olarak, Kürt özgürlük hareketi olarak, Kürt tarafı olarak her türlü mücadeleye hazırız. Özellikle de bu sürecin başarısı için yeni demokratik siyasi çözüm sürecinin başarıya ulaşması için kendimizi tam hazır hale getirdik. Süreçle uyumlu hale getirdi.

Aslında önceden de hazırdık. Öyle bizim çok ters olma, dolayısıyla süreci zorlama gibi bir durumumuz yoktu. Başından beri aslında süreci ilerletecek adımları hızla atıyoruz. Zamanından da önce gerçekleştiriyoruz. Bu bakımdan bizim engel olma durumumuz yok. Ama tabi sürecin başarısı için gerekli mücadeleyi yürütmede, başkalarını da mücadeleye çekmede sorunlar oluyor. Bunları da tartışıyoruz. Genel Kurul’da da tartıştık. Bu konuda eksikliklerimiz varsa düzeltmeye, yeterli kılmaya çalışıyoruz. Daha çok imkan, fırsat nerde varsa onları bulmaya ve yürütmeye çalışıyoruz. Bu anlamda Genel Kurul’un kararları iradesi, süreç değerlendirmesi ve önümüzdeki ayları planlayıp kararlaştırmasıyla biz Kürt tarafı olarak bu sürecin daha etkili, başarılı yürütülmesine kendimizi daha çok hazır hale getirdik.

GENEL KURUL SONUÇLARI OLUMLU YANSIYACAK

Çeşitli tartışmalar oluyor; şu mu olmuş bu mu olmuş, yani bunlar biraz olabilir, ama yeterince bilgiye dayanmayan, kendine göre değerlendirmeler. Anlamsız hepsi. Gerçek olan aslında süreç gereği bir kendini yeniden yapılandırma ve hazır kılmadır. Daha çok mücadele etmek, sürece daha uygun olmak için, bu konuda da önderlik, yönetim, hareket tam bir bütünlük halinde. Halk da destek veriyor. Öyle bunun altında çeşitli şeyler arayanlar boşa arıyorlar. Şimdi geçmiştekini daha da ilerletecek bir çalışma sistemi, örgütsel iş bölümü yarattık. Bunun sonucu önümüzdeki haftalarda, aylarda pratiğe yansıyacak. Bu mücadeleye Genel Kurul 9. toplantısı sonuçları olumlu yansıyacak. Daha çok özgürlük ve demokrasi mücadelesinin gelişmesine, daha çok insanları bu mücadeleye katmaya hizmet edecek. Biz buna inanıyoruz. Böyle bir konuma da kendimizi getirdik. Gerekli bütün karar ve planlamaları yaptık. Hazırız kısaca.

Geçmişi de değerlendirdik. Tarih açısından da çıkartılması gereken sonuçları bu süreç açısından çıkardık. Kürt Soykırımı nasıl başlatıldı, Kürt Soykırımı günü neydi, belgesini kim verdi, kimler tarafından nasıl hazırlandı, bunları da açığa çıkardık ve tabi gerekli tutum, irade, karar ortaya çıkardık.

Herkesi de bu mücadeleye çağırdık. Genel Kurul’umuzun bir de böyle durumu var. Önder Apo’nun iradesiydi bu. Genel Kurul da onayladı. Tüm parti kadroları, tüm sempatizanları, halkı, taraftarlarımızı, herkesi mücadeleye çağırdık. Genel Kurulu’muz daha güçlü mücadeleye çağırdı. Çeşitli vesilelerle kopmuş olanları da kendilerini özeleştiri temelinde, harekete ve halka affettirerek bu sürece katılma, birlik halinde sürecin başarısı için çalışma çağrısı yaptı.”

SON MEKTUP ÖNEMLİ

Öcalan’ın Kürt özgürlük hareketine ilettiği son mektup konusunda, “Sayın Öcalan’ın size iletilen mektubu çözüm sürecinin kaderini nasıl belirleyecek?” şeklindeki soruyu yanıtlayan Kalkan, şöyle konuştu:

“Son mektup önemli. Bir çok tartışmaya konu olduğunu da görüyoruz, anlıyoruz. Biz o sonucu çıkardık. Bu anlamda İmralı’da gelişen iradeyi, yürütülen tartışmaları hareket olarak daha iyi kavrayan durumdayız. Son mektubun temel özelliği açısından şunu söyleyebilirim: Bu yaz döneminde Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünün önünü açacak şekilde, Türkiye’nin demokratikleşmesi için, yapılması gereken, yapılacak olan hukuki, siyasi değişiklikler, reformlar önünde engel oluşturan çeşitli hususları ortadan kaldırmaya, engel olmaktan çıkartarak da bu süreci çalışma süreci haline getirmeye dönük bir tedbirler paketi aslında.

Oldukça derin bir yoğunlaşması var Önder Apo’nun. İzlemiş, incelemiş süreci, değerlendirmiş. Tabi öngörülenlerin hızla gerçekleştirilmesini de istiyor. Çünkü süreç bunu gerektiriyor. Bölgedeki durum, Türkiye’deki durum, Kürdistan’ın durumu süreci uzatmamayı gerektiriyor. Oysa yazdır, sıcaktır, çeşitli tatiller var. Örneğin bu dönemde en çok çalışması gereken kurum Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun içinde yer alan partiler. Şimdi bu kurum tatile girmiş. Ne kadar tatil yapıp yapmayacağı tartışma konusu. Bir anayasa komisyonu var, aylardır hiç ses çıkmıyordu. Önder Apo’nun uyarısı üzerine son günlerde yeniden kendisini işlevselleştirme adımları atmaya yöneldi. Ne kadar yapacak belli değil. Şimdi böyle olursa tatille, unutarak, bir kenara bırakarak sürece yaklaşılırsa, süreç yürümez tabi. Önder Apo bu tür engellerin nasıl aşılabileceğine dair bir tedbir paketi önermiş. Oldukça makul,  uygun, özünde komisyon çalışması vardır.

KOMİSYON ÇALIŞMALARI ÖNERİSİ

Demokratikleşme için, Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü için, onun önünü açmak için yapılması gereken hukuki değişikliklerin, yenilenmenin, hazırlıklarını yapacak komisyon çalışmalarını öneriyor. Yedi-sekiz komisyon halinde çalışılır ise o zaman bu tatil ve mevcut süreç ertelemez, demokratik çözüm sürecini engellemez.  Bu tür durumlar komisyon çalışmaları ile telafi edilir, her şey hazır hale gelir. Dolayısıyla meclis de görevini yerine getirmede, yapması gerekeni sonuçlandırmada hızla bir sonuca gidebilir. Onun planlaması aslında, biz anlamlı bulduk. Başarısı için üzerimize düşeni yapacağız.

AKP’YE BÜYÜK SORUMLULUKLAR DÜŞÜYOR

Ama herkes bilmeli bu konuda iktidar partisi, AKP’ye büyük sorumluluklar düşüyor. BDP’ye görev ve sorumluluk düşüyor. Yani meclis kapsamında yapılması gereken çalışmalardır. Tatilde olsa bile meclisteki partiler kendi aralarında bu komisyonları oluşturarak yapabilirler, yapmalılar, eğer yapmazlarsa o zaman bu sürece çok büyük zarar verir. Bunu sorumlusu da ne Önder Apo olur, ne de biz oluruz. Bu görevi yapmayanlar ya da yapamayanlar olur. Şimdiden bunu ben ilan ve ifade ediyorum. Herkes bilsin, dikkatli olsun, iyi izlesin. Biraz da bunu tabi ki bunu yapması gerekenleri teşvik etmek, gerekirse üzerlerinde siyasi baskı oluşturmak gerekiyor.”             

HER ŞEY BİR KİŞİYLE YÜRÜMEZ

“Sürecin ilerlemesi için Türk tarafında, daha somut olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’da bir irade görüyor musunuz?” sorusu karşısında Kalkan’ın yanıtı şöyle oldu:

“Aslında böylesi süreçler bir bakıma kişiler üzerinden yürüyor. Birçok ülkede de bu biçimde gerçekleşmiş durumda. Bu anlamda başbakanın çok öne çıkması, her şeyi kendi kararı ile yürütüyor olması bir bakıma anlamlı, anlaşılırdır. Biz buna bir anlam veriyoruz. Eğer doğru yaklaşılırsa başarıya hizmet edeceğine de inanıyoruz. Fakat tabi herşey tek kişiyle yürümez. Bir kişinin iradesi bunu belirlemez. Bu bakımdan öyle çok tekleştirmeyi de uygun bulmuyoruz. Örneğin iktidar partisi olarak AKP’nin bütün yönetim kademesi, milletvekilleri, bu süreçte çok daha etkin, aktif katılımcı olmalılar. Demokrasi bunu gerektiriyor. Biz demokratikleşmeyi yaratmak istiyoruz. Demokratikleşmeyi yaratmak isteyenler, ona uygun hareket etmezlerse demokrasi nasıl gelişir. O zaman yapılanlar demokratikleşme anlamına gelmez. Bu bakımdan tabi katılımcılık olmalı, sadece AKP içinde de değil. AKP, başta BDP olmak üzere diğer partilerle de, sivil toplum örgütleri ile, sendikalar, çeşitlik demokratik kesimlerle, kadın gençlik hareketleri ile azınlıklarla, etnik gruplarla daha yakın, iyi bir diyalog, ortaklaşma içinde olmalı.

BİR ÇOK TOPLUMSAL KESİM KAYGILI

Eğer gerçekten demokratik bir toplumsal sözleşme ve yeniden yapılanma olacaksa bu gerekiyor. Şimdi bu tür çabalar ağır aksak yürüyor. AKP bazen yapıyor bazen yapmıyor. Yaptığının için çok dolu değil, derin değil. Örneğin Akil İnsanlar Komisyonu çalışmasında bunu gördük. Başta da yarım başladı. Ortaya ona rağmen bazı sonuçlar çıktı. Ama örneğin AKP o sonuçları ne kadar esas aldı, ona uygun davranacak mı, çok belli değil. Yani tabi AKP’nin arkasında halk desteği var. Kendisini bir anlayışı, çizgisi de var. Bunları biliyoruz. Bir şeyler yapmak istiyor da görünüyor. Bazı adımlar da atıyor. Fakat çok dalgalı, çok parçalı, yüzeysel, ürkek, böyle çok çıkarcı, aşırı seçimlere, iktidara endekslenmiş bir durum var. Bu kaygı yaratıyor. Geçen aydınlar da “kaygılıyız” diye açıklama yaptılar. Birçok toplumsal kesim bundan kaygı duyuyor. Biz de bu temelde izliyoruz. İstiyoruz ki böyle bir irade olsun, başbakan ve partisi, yalnız başına değil, dediğim bütün kesimleri de katarak. Bizim isteğimiz bu. Böyle olduğu müddetçe de birlikte çalışmak,  Türkiye’nin demokratikleşmesini birlikte gerçekleştirmek istedik. Bundan kaçınmadık. Bunun için birçok eleştiriye rağmen bir irade ortaya koyduk biz PKK olarak. Önder Apo koydu, yönetimimiz koydu. Birçok risk üstlendik bu anlamda. Gerekli desteği veriyoruz. Fakat birçok çevre kaygılıdır. (AKP hükümeti) Bu durumu görmüyor. Biz de bu durumdayız (kaygılıyız). Eleştirilerimizi yapıyoruz. Gerçekten demokratik davranmalı, cesur olmalı, başkalarını da katmalı. Her şeyi oy alma ve iktidar olma olarak görmemeli. Bazen bunu da söylüyor. Fakat söylüyor ve geçiyor yani. O kadar çok şey söylüyor ki, söylediklerini takip etmek de zor. Zaten ne kadar yerine getirildiğini izlemek de zor. Bu yöntem üslup tabi ki sonuç vermez. Belki oy alabilir yine. Ama tarihte iz bırakan gelişmeler yaratan kişilik, parti haline kendilerini getirmez. Öyle olmalarını dileriz biz.”

MISIR’DAKİ GELİŞMELERİ DİKKATLE İZLİYORUZ

Kalkan son olarak Mısır’daki askeri darbenin Türkiye’de hem çözüm sürecini hem de genel olarak politik atmosferi sizce nasıl etkileyeceğine dair şu değerlendirmelerde bulundu:

“Mısır’daki gelişmeler önemli. Dikkatle izliyoruz. Aslında 2011 yazında olanlar da önemliydi. Oradan başlayan süreç devam ediyor. Bize şunu gösterdi. Bu olaylar bize şunu gösterdi: öyle Ortadoğu’da çözüm kolay değil. Rejim değişiklikleri kolay değil. Salt iktidar değişimleri ile toplumsal yaşam durulmuyor. Bir sistem haline gelmiyor.  O tür değişiklikler kendi başına, Ortadoğu’nun köklü, toplumsal sorunlarını çözmeye yetmiyor. Mısır’da son dönemde gelişen olaylar bunu net olarak gösterdi. Bu bakımdan mücadele devam ediyor. Daha çok devam edeceğe benziyor. Çünkü sorunlar çözülmeden durulma olmaz. Sorunları çözmek de tepede bazı iktidar değişiklikleri ile, ya da seçime girip de “sandıktan çıktım başbakan oldum, hükümet oldum” demekle olmuyor. Mısır’da iki boyutlu bir süreçten bahsetmek mümkün: demokratikleşmek için, toplumsal sorunları çözmek için mücadele eden halk. Gerçekten de özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürütüyor. Arap toplumunun bu arayışı oldukça derin, anlamlı, gerçekten sahiplenmek, kutlamak gerekiyor.  Bu yönlü mücadeleleri hep selamlamak lazım. Önemli bir müdahale aslında bu iktidar çatışmasına. Bunu Mısır’da da görüyoruz. Aslına her iki boyutta da oldu. Bu anlamda bir halk devrimi gerçeği var. Demokratik mücadele var. Demokratik devrim yaşanıyor. Tabi bu halk iradeleri, devrimleri çok sonuca gidemiyor. Sonunda işte bazıları böyle hemen çalıyorlar ya da ordu müdahalesi oluyor örneğin. Üstten bir iktidar müdahalesi var. Halkın bu şeyine el koyuyorlar.

21. YÜZYILDA DARBE OLMAZ ALGISI YIKILDI

Şimdi bu durum Türkiye’yi nasıl etkiledi? Her şeyden önce şunu söyleyeyim. 21. yüzyılda herşey demokratik olur, ordu devreye girmez, darbeler olmaz, her şey kolaylıkla gelişir gibi bir algı vardı, onu yıktı. İyidir bu aslında. O yanlış bir algıydı. Aslında iktidar sahipleri tarafından halkı aldatmak için pohpohlanıyor, kullanılıyordu. Onun kırılması, her şeyi mücadele ile kazanmak durumunda olmanın çok net ortaya konması, halklar açısından, ezilenler, emekçiler, kadınlar, gençler açısından iyi. Gerçeği daha iyi görür, mücadele yürütürler. Böyle o yanlış algılamayı yıktı bence.

ÖCALAN’IN BAŞLATTIĞI SÜREÇ MISIR GİBİ ÇATIŞMALARA GİRMEDEN DEMOKRATİK ÜLKEYİ HEDEFLİYOR

AKP ürkebilir bundan. Daha fazla muhafazakar, tutucu hale gelmeye, daha fazla askeri, polis tedbirine yönelmeye kalkabilir. İşte ‘bak böyle olaylar gelişiyor, fırsat vermeyim’ diye. Nitekim Gezi Parkı’nda, Lice’de, Amed’de yaşananlar bunun işareti olarak da değerlendirilebilir. AKP tehlikeye doğru gidiyor. Diğeri ise ders çıkarmak olurdu. Bu kadar iktidar çatışması nerede oluyor, topluma zarar veren olayların gelişme nedenleri neler, o nedenleri görerek aşma, giderme olabilirdi. Bunun da yolu demokratikleşme. Önder Apo’nun Newroz’da ilan ettiği süreç Türkiye’yi Mısır gibi çatışmalara girmeden özgürlükler ve demokrasi ülkesi haline getirmeyi sağlatacak süreçtir. Onun ilkelerini içeriyor. Onun önünü açıyor. Hedefi bu. Bu bakımdan büyük bir şanstı aslında. Bu şans hala var ama iyi kullanılamadığını görüyoruz. İktidar iyi kullanılamıyor, toplumsal dinamikler yeterince duyarlı değil.

HERKES AKTİF OLMALI

Bu bakımdan ben herkesin dikkatini bir kez daha bu gerçeğe çekmek istiyorum. Gün öyle duyarsız, edilgen yaşanacak gün değil. Herkes aktif olmalı. İmkan ve fırsatları değerlendirmek üzere katılımcı olmalı. Böyle yapılırsa gerçekten demokrasi kazanılabilir. Türkiye Ortadoğu’daki gelişmelere öncü olabilir, örnek oluşturabilir. Böyle olmaza, hiç kimsenin istemediği, hiç kimsenin fayda görmeyeceği kötü durumlar ortaya çıkabilir. Herkes dikkat etmeli, demokrasinin gelişmesi için el birliği ile çalışmayı, mücadele etmeyi bilmeli. Ben bu temelde demokrasi mücadelesi yürütenleri, bu son dönemde direnenleri selamlıyor, demokrasi şehitlerimizi de saygıyla anıyorum.”