Taşı havaya attıðında, o çıkabileceði yere kadar çıkar. Sonra sanki bir an havada asılı gibi “istikrar” kazanır ve sonra aðırdan, daha sonra hızlı, daha daha sonra da çok hızlı düşmeye başlar.
AKP şimdi taşın “havada asılı gibi” durduðu “zirvedeki” haldedir. Ve düşüş işaretleri başlamıştır. Başbakanın dili “sürçmekte” ve “yaradanı yaradandan ötürü severiz” diyen diller, iş Roboski’ye gelip dayanınca, “dinden, imandan, kitaptan, müshaftan, Allahtan, Peygamberden” çıkmaktadır. Sanırsınız ki, Roboski’de bir “katır” ya da “dolap beygiri” imha edilmiş ve Başbakan “katır sahiplerini” azarlamaktadır; “tazminatı verdik daha ne istiyorsunuz, hatta katırlarınıza her zaman verilenden de fazlasını verdik”… Başbakan kendinden geçmiş, “telef edilen katırlar” için verilen tazminatla “daha fazla katır” alacak olan Roboski köylülerinin bu kadirbilmezliðine öfkelenmektedir.
Bu “düşüştür.”
Düşüşün işaretleri, alametleri, belirtileri, sinyalleri birbirini izleyecektir.
Ýçişleri Bakanının “bunlar kaçakçıydı, ölmeseydiler yargılanacaklardı, o nedenle özür dilecenecek durum yoktur, onlar PKK’nin figüranlarıydı, dolap beygiri gibiydiler” diye insanlıktan nasibini almamışsözleri, düşüşün yerçekimiyle az sonra ivme kazanacaðını göstermektedir. Düşüşböyle bir insansızlaşma halidir çünkü.
Düşüş aynı zamanda Hükümet içinde ilk defa “iki bakanının” karşı karşıya gelmesiyle kendini hissettirmiştir. Başka lafları bir yana AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Ýçişleri Bakanı Ýdris Naim Şahin’in NTV’ye yaptıðı açıklamayı “insani” bulmamıştır.
Ne demişti Hasip Kaplan? “Vur emrini hangi hayvan verdi?” Hayvan haklarına ve hayvanların mutlak masumiyetine inandıðımız için biz buradaki“hayvan” sözcüðünü, “insan olmayan unsur” olarak okumak isteriz. Öyle de okuruz ve görmekteyiz ki, Hüseyin Çelik de, karşısında duran ve Taraf gazetesinin “odun” resmiyle simgelediði şahsın “insani olmayan” yönlerini görmeye başlamıştır.
Düşüş halidir bu.
Düşüş aynı zamanda çürüyüş demektir.
Bakın etrafınıza. Her yerde yolsuzluk yapanlar, Belediyeleri hortumlayanlar, başka türlü dümenlerle köşeyi dönenler, sermayenin en kabadayılarından vergi kaçıranlar, şike yapanlar, uyuşturucu satanlar nasıl da yakalanıyor. Taş havada bir “an” durur gibidir: Herkes toplum temizleniyor, arınıyor sanmakta. Siz sanmaya devam edin. Ama şunu sorun: Neden bunların arasında hiç AKP’lilerin, Cemaatçilerin adı geçmiyor? Bunlar “temiz, arınmış,masum” oldukları için mi?
Düşüş süreci böyledir. Düşüşten az önce her şey yerli yerinde durur. Devlet ellerindedir. Eskiden “CHP’li bürokrat AP’liyi, AP’li bürokrat CHP’liyi jurnallerdi. Şimdi bürokrasi AKP’nin, Cemaatin elinde. Elinde olmayan bürokratın ise ödü kopmuş, “Generali tutuklayan beni kazıða oturtur” diye susmuştur. Kürt Mehmet Mir Dengir Fırat’ı “yere çalan” Kılıçdaroðlu’na, bir zamanlar “dosyalı köşe yazarlıðı” yapan Çölaşanlara belge taşıyan “minik kuş”, “dut yemiş bülbüle” dönmüştür.
Ama bu demektir ki, düşüş başlamıştır. Bu sessizlik ve güvenlik “dünyasında” biliniz ki, amansız bir yozlaşma, çürüme süreci başlamıştır. Henüz kokular yeterince ortaya çıkmamıştır. Deniz Feneri işinde olduðu gibi bir iki falso dışında her şey tıkırındadır. Ama az sonra…
Az sonra göreceksiniz… Düşüş anı gelip çatmıştır.
Düşüş, “kalecinin sað köşeye giden top, savunmaya çarpıp sol köşeye yöneldiði zaman kontrpiyede kalması” gibi halleri de kapsamaktadır. Ýşte, henüz Hüseyin Çelik konuşmadan önce TV’ye çıkan AKP’nin panayır “kalecisi” Metiner’in durumu böyle olmuştur. Gazeteci Kadir Gürsel’e karşı o nefret dolu gergin suratıyla, Ýçişleri Bakanını savunmak için sað tarafa doðru planjon yapmıştır; ama Hüseyin Çelik’in şutuyla ters köşeye “düşmüştür.”
Düşüş böyle bir şeydir.
Hiçbir taş havada ilelebet asılı kalmaz. Çıktıðı yere kadar çıkar, bir an durur gibi olur, sanırsın işler güllük gülistanlıktır, ama öyle olmaz. Önce çok yavaş, sonra hızlı, daha sonra son sürat, freni patlamış kamyon gibi yere doðru artan bir hızla düşersin…
Düşerken hızın arttıðı için, gören de seni “rekor denemesi” yapan bir pilot sanabilir. Alkış toplarsın. Öyle bir hız kazanırsın ki, önüne çıkanı delip geçersin, Roboski’de çocukları, sokakta göstericileri perme perişan edersin. Herkes, “aman kafama düşecek” diye dört bir yana kaçıştıðıiçin, sen kendini Zaloðlu Rüstem sanırsın.
Ama düşüş, düşüştür. Onun bir sonu vardır. Öyle bir hızla düşüşe geçersin ki, o hız yüzünden düştüðünü bile anlayamazsın. Roboski’yi bombalayan pilotlar bilir. Bir tür “yön kaybına” uðrarsın. Göðe yükseliyorum diye hızını arttırırsın, yere doðru çakılmakta olduðunun farkına bile varamazsın…
Bakın sokaklara… AKP yanlısı memurlar kendi sendikalarını greve zorladılar bile. Sendika “küçük taş”. O ha düştü ha düşecek… Ekonomik kriz kapıda. Savaş zaten sürmekte.
Şimdi AKP, düşüşten az önce, düşüşü geciktirmek içinÝçişleri Bakanını ampul biçimli “balondan” ya “safradır” diye atacak; ya da onun “aðırlıðının” da katkısıyla artan bir ivmeyle daha hızlı düşmeye başlayacak…
Baksanıza şu eski AKP yandaşı liberallere. AKP uçaðını terk eden terk edene…Havada açılan paraşütleri görmüyor musunuz?
* Kaynak: Özgür Gündem
ANF NEWS AGENCY